Submitted by halukgoksel on Wed 22/11/2023 - 14:01

Yayın Tarihi

Öğretmenlerin Yeni Döneme Dair Motivasyonu ve Hayal Gücü

Yazarlar: Esen Cansu Öztürk, Mehmet Cemal Yıldız, Yasemin Gültekin, Zeynep Hancı

Çevrimiçi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Grubu; Öğretmen Ağı Değişim Elçilerinden gönüllü olan Psikolojik Danışmanların çevrimiçi buluşmalarla deneyimlerini paylaştığı, birbirinden ve farklı paydaşlardan beslendiği ve ürettiği bir grup olarak bir araya geldi. Zor zamanlarda birlikte öğrenmeyi, daha çok insana ulaşmayı, sürdürülebilir psikolojik yardım anlayışını benimsemiş, Türkiye’nin farklı illerinden 16 Psikolojik Danışmanın Türkiye’yi “pembe”ye boyama çabası ile çalışmaya başladı. Merak eden zihinler için “pembeye boyamak” ne demek? Bizim aramızdaki bu şakaya biraz değinelim yeri gelmişken…

Biz, öğretmenlerin salgın sonrası okula uyumu konusunu çalışırken bir anket çalışması yaptık ve bu anket çalışmasının yaygınlaşmasını sağlarken hepimizin farklı bölgelerde olmasının avantajını ve heyecanını yaşadık. Anketimize katılan her şehri Türkiye haritasında pembeye boyadık. Hangi şehirlerden öğretmenler anketi daha çok cevaplayacaktı? İlk beşe kim girecekti? Cevapları o kadar merak ettik ki, Google Forms formatında gönderdiğimiz anketin sonuçlarını seçim sonuçları gibi takip ettik ve başta birbirimize verdiğimiz sözü unutmadan, eğlenerek üretmeye devam ettik.

Sürecin en başına dönersek… Bizi bir araya getiren Öğretmen Ağı Kolaylaştırıcı Ekibi’nin derinleşme ve insiyatif alma çağrısına kulak verip gönüllü olan bizler, haftada en az bir kez çevrimiçi buluşmalarda birbirimizi ve grup dinamiklerimizi yakından tanımakla işe koyulduk. Her şeyden önce bu olağanüstü koşullarda kendimizi nasıl besleyebilirdik?

Psikolojik Danışmanlar olarak “kendi okullarımızda şimdi neler yapıyoruz ve neye ihtiyacımız var?” soruları çıkış noktamız oldu. Bağlantılarımız ve kurduğumuz ağ sayesinde alanında uzman çok kıymetli akademisyenlerden; Pozitif Psikoloji, Psikolojik Sağlamlık, Travma Sonrası Yardım gibi konularda derinlemesine bilgiler edindik. Yeterince beslendiğimizi ve beslediğimizi anladığımız noktada ise Yaratıcı Problem Çözme metotları ile düşünmeye başladığımızı fark ettik. Aramızda mini bir Yaratıcı Problem Çözme Programı yaparsak kafamızdaki soru işaretlerine daha ayakları yere basan çözümler üretebileceğimiz düşündük. Bu nedenle haftada bazen ikiye çıkan ve saatleri daha da uzayan toplantılarda derinleşmeye başladık. Yaratıcı Problem Çözme programımız tüm hızıyla devam ediyor. Programın sonundaki çıktıları yine heyecanla sizlerle paylaşmaktan onur duyacağız.

Türkiye’nin farklı illerinden Ağ’a takılmış Psikolojik Danışmanlar olarak; “Salgın dönemi bittikten sonra, önce kendimizi sonra tüm öğretmenleri okula dönüşte nasıl güçlendirebiliriz? Böylece öğrencilere nasıl katkı sağlayabiliriz?” olarak belirlediğimiz Yaratıcı Problem Çözme sorusu ile yola çıktık. Anket sonuçlarını gördükçe bir yandan çok heyecanlandık, bir yandan içimiz ümitle doldu.

Gelelim anket sonuçları açıklandıktan sonraki durumumuza ve aslında ne umup ne bulduğumuza… Bu araştırmanın bizim için iki önemli ayağı var: Birincisi, geniş çaplı bir katılımla gerçekleştirilen bir anket olması; ikincisi ise, aldığımız geri bildirimlerde pek çok öğretmenin anket soruları vasıtasıyla duygularını ifade edebilmelerine alan açmasıdır. Biz sadece bir anket yapmadık; bu anketi yapmaktaki amacımız arkeolojik bir kazı yaparcasına aslında olan bitenin gerçekte ne olduğuna, problemin altında yatan kök sebeplere dair bir içgörü elde edebilmek ve bu insani ihtiyaçlara yönelik uygulanabilir çözüm yolları üretmeyi mümkün kılmaktı. Ayrıca hazırladığımız anketle birlikte öğrenci, okul idaresi, öğretmenler ve sivil toplum kuruluşları için hazırladığımız sorularla birebir derinlemesine görüşmeler yaptık.

Anketimize katılan öğretmenler sayesinde; farklı branşların öğrencileriyle iletişimi, okula başlama motivasyonu, oryantasyona dair çözüm önerileri hakkında fikir sahibi olduk.

Şimdi, araştırmamızın sonuçlarını sizlerle paylaşalım:

25 soruluk anketimize 80 farklı ilden 1536 öğretmen katıldı. Bu öğretmenlerin %27,8’i Sınıf Öğretmeni, %15,5’i Psikolojik Danışman ve %9,6’sı Okul Öncesi Öğretmeni olmak üzere toplam 16’dan fazla farklı branştan geliyor.

Tablo 1: Branş Dağılımı

Tablo 2: Kademe Dağılımı

Anketi dolduran katılımcıların %90,6’sı devlet okulunda, %8,1’i özel okulda, %0,6’sı Halk Eğitim Merkezi’nde ve %0,2’si Rehberlik Araştırma Merkezi’nde çalışıyor. Katılımcıların çoğunluğunun devlet okulu öğretmenlerinden oluşması bu anketin sonuçlarının daha çok devlet okulu öğretmenlerinin görüşlerini yansıttığı söylenebilir (1). Öğretmenlerin %34’ü ilkokul, %25,5’i ortaokul, %22,9’u lise kademesinde; %10,9’u okul öncesinde, %4’ü özel eğitim kademelerinde çalışıyor. Ankete katılanların çalıştıkları okul kademelerinin, Türkiye genelindeki okulların kademe dağılımı* ile örtüştüğünü görüyoruz (2).

Tablo 3: Deneyim Dağılımı

Anketi dolduranların %19,5’i 0–5 yıl, %16,4’ü 5–10 yıl, %17’si 10–15 yıl, %17’si 15–20 yıl, %29,9’u 21 yıl ve üzeri deneyime sahip. Deneyim yılı yüksek olan öğretmenlerin anketimizi doldurma oranının daha yüksek olduğu görüyoruz.

Tablo 4: Öğrencilerle İletişim Sıklığı

Tablo 5: Öğrencilerle İletişim Sıklığının Branşa Göre Dağılımı

Anketi yanıtlayan öğretmenlerin geneline baktığımızda %24’ü öğrencilerle hafta içi her gün ve günde birden fazla kez, %22’si her gün bir kez, %15’i gün aşırı, %18,2’si haftada bir kez, %14’ü seyrek, %4’ü ise hiç iletişim kur(a)madığını söylüyor. Tüm süreçte ankete katılan öğretmenlerin büyük bir kısmının öğrencileri ile iletişim kurduğunu söyleyebiliriz.

Salgın döneminde öğretmenlerin branş bazında öğrencilerle ne kadar iletişim kurduklarına bakıldığında ankete katılan okul öncesi öğretmenlerinin tamamının ve sınıf öğretmenlerinin tamamına yakınının öğrencileri ile iletişim kurduğunu görüyoruz.

Ankete katılan sınıf öğretmenlerinin %1,4’ü öğrencileriyle iletişim kur(a)madığını belirtse de öğrencileriyle en sık iletişime geçen branş olarak karşımıza çıkıyor. Diğer branş öğretmenlerinin, okul öncesi ve sınıf öğretmenlerine göre öğrencilerle daha seyrek iletişime geçtiğini görüyoruz. Okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve özel eğitim olmak üzere farklı kademelerde çalışan öğretmenlerin, öğrencilerle iletişime geçme sıklığını karşılaştırdığımızda sırasıyla; en sık görüşen kademe ilkokul, ardından okul öncesi, ortaokul, özel eğitim ve son olarak lise kademesi geliyor (3). Özel eğitim ve lise öğrencileri ile görüşme sıklığının düşüklüğü ayrıca dikkatimizi çekiyor.

Öğrencileriyle iletişim kur(a)mayan öğretmenler, bu durumun sebebini öğrencilerin telefon ve/veya internete erişiminin bulunmaması, öğrencilerden cevap alınamaması, velilerin isteksizliği, tatil algısı, sınıflarının veya çevrimiçi işlenebilecek derslerinin bulunmaması olarak açıklıyor.

Öğrencileriyle iletişime geçen öğretmenler ise daha çok telefon, EBA, WhatsApp, Zoom kullanmakla birlikte bunun yanı sıra Skype, Hangouts, Meet, YouTube, Microsoft Teams, Kahoot! veya Flipgrid gibi dijital araçlar kullandığını belirtiyor. Öğretmenlerin öğrencileriyle iletişime geçtiği konular arasında salgına yönelik bilgilendirmeler, öz bakım becerileri, motivasyon artırma, psikolojik sağlamlık, sosyalleşme, sohbet, canlı dersler, soru çözümü ve ödevler önde geliyor.

“Hangouts Meet uygulaması üzerinden uzaktan eğitime devam ediyoruz. Etkinlikler sadece bir araç. Bu dönemde, akademik başarıyı pek önemsemiyoruz. Çocuklarla tam olarak anlamlandıramadıkları bu dönemde iletişimde kalarak karşılıklı iyi hissetme halinde olmak istiyoruz. Birbirimizi çok özlediğimizi fark ediyorum. Kamerayı açınca onların mutlu olduklarını görmek paha biçilemez.”

— Okul Öncesi Öğretmeni, Özel Okul, Ankara

Öğretmenlerin, branş ve kademe fark etmeksizin dijital dünyaya uyum, öğrencilerin salgına yönelik bilgilenmesi ve sosyal-duygusal ihtiyaçlarının karşılanması konusunda iletişim kurduklarını görüyoruz. Pek çok öğretmen bu dönemde akademik takviyeden ziyade öğrencilerin sohbet, oyun ve duygusal ihtiyaçlarını ön plana aldığını belirtiyor. Öğretmenler, bunların yanı sıra, öğrencilerin psikolojik sağlamlığını ve motivasyonlarını artırmak; evde yeni rutinler edinerek vakit geçirmelerini sağlamak için resim, el işleri, müzik, hikâye anlatıcılığı, spor, yemek yapımı, kuş gözlemciliği gibi hobiler edinmeleri veya hobilerine devam etmeleri için öğrencileri teşvik ettiklerini söylüyor.

“LGS’ye hazırlanan gruplarla soru çözümü, konu anlatımı gibi sınav kapsamında görüştüm. Bunun dışında duygusal ve sosyal ihtiyaçlarında da yardımcı olmaya çalıştım. Whatsapp’tan haftanın 3 günü iletişimdeyiz. Salgın öncesinde, ekolojik okuryazarlık ve dar kapsamda da kuş gözlemciliği üzerinde yoğunlaşmıştık. Bu süreçte de çevrimiçi olarak devam ettirmeye çalışıyoruz. Pencerelerinden ya da bahçeden fotoğraflar paylaşıyor, üzerinde konuşuyoruz. Doğayı daha iyi anlamak üzerine düşünüyor, sürecin çıktılarını somutlaştırmaya çalışıyoruz. Bunlar dışında sadece sohbet etmek için haftada bir kez Zoom’da buluşuyoruz.“

— Türkçe Öğretmeni, Devlet Okulu, Balıkesir

Öğretmenler okula dönmeye hazır hissediyor mu?

Salgın sürecinden sonra okula uyum sağlamada öğretmenlerin motivasyonlarının da önemli bir faktör olduğunu düşündük. Ankette, “Eylül ayında okulların açılmasıyla ilgili motivasyonunuzu değerlendirirseniz kaç puan verirsiniz?” sorusuna katılımcıların yaklaşık %66’sı yüksek motivasyona sahip olduğunu, % 23,3’ü orta düzeyde motivasyona sahip olduğunu, %10,6’sı ise düşük düzeyde motivasyona sahip olduğunu belirtmiş. Bu sonuçlar gösteriyor ki, ankete katılanların büyük bir çoğunluğu Eylül ayında okulların açılmasını istiyor ve bu konuda yüksek motivasyona sahipler.

Tablo 6: Okulların Açılmasına Yönelik Motivasyon

Eylül’de okulların açılması konusunda motivasyonları yüksek olan öğretmenlerin motivasyonlarının yüksek olma nedenleri arasında “Öğrencilerimi ve çalışma arkadaşlarımı özledim” teması öne çıkıyor. Ayrıca “normalleşmeye duyulan istek” de önemli bir neden olarak görünüyor. Öğretmenlere göre “evde oturmanın getirdiği pasif olma halinden duyulan rahatsızlık ve mesleklerini yapma isteği” de motivasyonlarının yüksek olmasını sağlıyor.

“…İmkan olsa da bir sokakta oturup aynı Beden Eğitimi Öğretmenleri gibi balkondan dersler versem: Ah, okul yolu, okul tostu, okul çayı, okul kokusu; çok özledim, çok.”

— Branş Öğretmeni, Devlet Okulu, Ankara

düşük olma nedenlerini pek çoğu “salgın sürecinin devam edeceği ve okula başlamanın oldukça güvensiz bir durum ortaya çıkaracak olması” olarak açıklıyorlar. Bu durum ankete katılan öğretmenlerin sağlık ile ilgili kaygılarının yüksek olduğunu göstermektedir. Özellikle “2. Dalga” olarak adlandırılan salgının tekrar yayılma riskinin ankete katılan öğretmenlerde ciddi bir endişe durumu yarattığını görüyoruz. “Okula dönüşe ilişkin planlamaların eksikliği ve bundan kaynaklanan belirsizlik durumu” ise önemli bir tema olarak karşımıza çıkıyor. Bir diğer önemli tema ise “okuldan uzun zaman uzak kalmanın getirdiği isteksizlik durumu” olmuştur. Öğretmenler, okuldan uzak kaldıkça mesleklerine ve okula geri dönme konusunda isteklerinin azaldığını ifade ediyorlar.

Uzaktan eğitim süresince mesleki paylaşımların olduğu platformlara ve etkinliklere katılan öğretmenlerin okulların açılması konusunda motivasyonları incelendiğinde, %71,5’i yüksek motivasyona, %20,2’si orta, %8,3’ü ise düşük motivasyona sahiptir. Buna göre mesleki gelişimine yönelik seminer, webinar, canlı yayın gibi platformlara katılan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun okula dönüş motivasyonunun yüksek olduğunu görüyoruz.

Tablo 7: Mesleki Paylaşım Platformlarına Katılım ile Motivasyonun İlişkisi

Mesleki paylaşım platformlarına katılımın yanı sıra, ankette yer alan “Kendimi öğrencilerle tekrar karşılaşmaya hazır hissediyorum.” ifadesi de öğretmenlerin motivasyonları hakkında bize önemli bir bilgi sunuyor.

Tablo 8: Öğrencilerle tekrar karşılaşmaya hazır hissetme

Tabloya bakıldığında öğretmenlerin %90‘ına yakını kendisini öğrencilerle karşılaşmaya hazır hissediyor. Bu sonuçlar da motivasyon bağlamında ortaya çıkan “Öğrencilerimi ve çalışma arkadaşlarımı özledim” temasıyla uyumlu görünüyor.

Öğretmenlerin okula dönme motivasyonlarını etkileyeceğini düşündüğümüz bir başka ifade ise “Kendimi meslektaşlarımla dayanışma içerisinde hissederim” maddesidir. Bu maddeye verilen cevapların oranı aşağıdaki tabloda sunulmaktadır:

Tablo 9: Meslektaş Dayanışması

Öğretmenlerin çalışma arkadaşları ile ilişkileri, sosyal yaşamlarının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Salgın dolayısıyla fiziksel mesafenin çok uzun sürmesi bu sosyal ihtiyacın ciddi bir biçimde arttığını gösteriyor (4). Kendini meslektaşlarıyla dayanışma içerisinde hissedenlerin %90’a yakını okulların Eylül’de yeniden açılmasına ilişkin yüksek motivasyona sahiplerdir.

“Kendimi sosyal hayattan uzak hissediyorum, okula gidip sosyal hayat ile karşılaşırsam kendimi öğretmen olarak hissedeceğim.”

— Özel Eğitim Öğretmeni, Devlet Okulu, Mersin

Öğretmenlerin motivasyonu nasıl artar?

“Sosyal mesafeyi koruyabileceğim bir ulaşım sağlayabilseydim ve okulun gerçekten dezenfekte olduğuna inansaydım motivasyonum artardı.”

— Sınıf Öğretmeni, Devlet Okulu, Batman

Ankete katılan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu motivasyonlarını doğrudan artıracak olan yegane gelişmeyi aşının bulunması ve salgının sona ermesi olarak belirtiyor. Bunun yanı sıra yüksek hijyen ve güvenlik önlemleriyle birlikte özellikle öğrenciler için hijyenik, sağlıklı ve güvenli bir ortam yaratılmasının motivasyonu artırıcı olacağı söyleniyor. Öğretmenler, hijyenik ve güvenli eğitim ortamını sağlamak için, okul tuvaletleri, yemekhane ve öğretmenler odası başta olmak üzere ortak kullanım alanlarının ve okulun fiziksel durumunun iyileştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Sınıf sayısını artırarak sınıf başına düşen öğrenci sayısının azaltılması ve fiziksel mesafenin korunmasının sağlanması da bir diğer konu. Okulun fiziksel durumu ile işleyişine ilişkin ihtiyaçlara ek olarak öğretmenlerin çalışma şartlarının iyileştirilmesine ilişkin ihtiyaçlar da öne çıkmaktadır. Bu noktada öğretmenler çalışma saatlerinin azaltılması ve, ücretlerin iyileştirilmesi gibi ihtiyaçlarını dile getiriyor.

Ankete katılan öğretmenlerin bir kısmı okulların daha erken açılmasını talep ettiklerini belirtirken, bazı öğretmenler ise daha geç açılmasının motivasyonlarını artırabileceğini söylüyor. Ankete katılan öğretmenlerin okulların erken veya geç açılması konusunda fikir birliğine sahip olmadıklarını görüyoruz.

Öğretmenler, dijital okuryazarlık ve psikolojik destek başta olmak üzere yoğun ihtiyaç duyulan alanlarda mesleki gelişime ilişkin teşvik edici çalışma ve atölyelerin motivasyonlari için önemli olduğunu söylüyor. Bu noktada seminer döneminde bu ihtiyaçlara yönelik çalışmalar yapılması faydalı olabilir. Ayrıca öğretmenler, planlama ve karar süreçlerinde okul idaresi ve velilerin katılımcı ve ilgili olmalarının da motivasyonlarını yükselteceğini belirtiyor.

Öğretmenler, MEB ve okul idaresi tarafından detaylı ve net bilgilendirme ile birlikte veli ve öğrencilere yönelik oryantasyon planlarının yapılmasının da motivasyonlarını artıracağını düşünüyorlar.

“Sürece dair bir yol haritası ya da eylem planı tarzında bir rehberin olması daha da hazır hissetmeme katkı sunabilir.”

— Psikolojik Danışman, Devlet Okulu, Mersin

Öğretmenlerin Hayal Gücünün Söyledikleri

Öğretmenlerin ihtiyaçlarını ve görüşlerini topladıktan sonra yaratıcı çözüm önerilerini de merak ettik.

Tüm okul ekosisteminin okula uyum sürecinde karşımıza çıkabilecek problemlerin çözümlerine yaratıcı ve ihtiyaç odaklı yaklaşabilmenin önemli olduğunu düşündük. Uyum sürecinde; okulun kapsadığı paydaşların, problemlere karşı farklı bir bakış açısıyla yaratıcı çözümler geliştirebilmeleri için değişime olan özgüvenleri önemli. Hayal gücümüzü ve yaratıcılığımızı kullanmamız için ilk önce sınırsızca düşünmenin önünü açarak öğretmenlerde sınırsız güç olduğunda çözümlerinde de bir o kadar özgür, çeşitli ve zengin olabileceğini düşündürmek istedik. Bu sebeple, aşağıdaki soruyu yönelttik:

“Sizden Eylül ayında olduğunuzu ve okulların açıldığını hayal etmenizi istiyoruz. Sınırsız gücünüz ve kaynağınız olsa ve tüm okulu size teslim etsek bir öğretmen olarak okula dair neler yapardınız?”

Sınırsız güç sorusunun barındırdığı çözümlerin, hem bizim için hem de yazıyı okuyanlar için de önerilerin ilham vereceğine inanıyoruz.

Öğretmenler sınırsız güç ve kaynakları olsa, öncelikle okulların hijyen ve temizliğini sağlığa uygun bir şekilde planlayacaklarını söylüyor. Bununla birlikte fiziksel mesafenin ayarlanması, maske ve dezenfektanların kullanılması konusunda önlemlerin alınmasına dair çözümler hayalleri arasında ön plana çıkıyor. Öğrencileri hastalıktan korumak adına sınıf mevcutlarının azaltılması veya eğitim ortamının mevcutlara göre ayarlanması dikkat edilmesini düşledikleri başka bir konu.

“Ders saatlerinde düzenleme yapardım. Okulda öğlene kadar ders yeterli olurdu. Sınıf öğrenci sayısını azaltırdım. Haftanın 1 gününde de uzaktan eğitim yapardım. (Bu soruda kendimi 23 Nisan çocuğu gibi hissettim. Onlardan tek farkım hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilerek cevap vermek)”

— Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Devlet Okulu, Aydın

Öğretmenler, okula döndüklerinde, oryantasyon sürecinde sosyal-duygusal ihtiyaçları karşılamaya yönelik oyunlar ve etkinlikler düzenlemeyi hayal ediyorlar.

“Ben köy okulunda görev yapıyorum. Okul zaten bana emanet. Açılışa özel öğrencilerimle bir parti düzenlemeyi planlıyorum. İlk gün hiç okul zili çalmayacağım. Hep teneffüs yapacağım. Öğrencilerimin sevdiği bahçe oyunlarını oynayıp, gün boyu onları eğlendireceğim. Her şey onlar için.”

— Sınıf Öğretmeni, Devlet Okulu, Ordu

“Fazladan zil çaldırırdım, herkes zili özlemiştir sanırım. Sabah okulun önünde sıra olmuş gençlere okulun benim için ne olduğunu anlatır, özlemimi dile getirirdim. Anket yapar çocukların en çok neyi özlediğini öğrenir, özlenenleri onlara sunmaya çalışırdım. Zil çaldıktan sonra öğretmen arkadaşımla birkaç dakika daha sohbet etmenin tadını çıkarırdım.”

— İngilizce Öğretmeni, Devlet Okulu, Antalya

“Teneffüslerde müzik… İlk gün sevgi ve mutluluk sözcüklerini yazdığımız balonları gökyüzüne bırakırdık…”

— İngilizce Öğretmeni, Devlet Okulu, Bursa

“İlk haftayı ‘Özlemleri Gideriyoruz Haftası’ ilan ederdim. Bununla ilgili her güne ayrı bir etkinlik, eğlence eklerdim.”

— Beden Eğitimi Öğretmeni, Devlet Okulu, Iğdır

“Akademik başarıyı ikinci plana alarak özgüven, spor, tarım, el becerileri, hayvan sevgisi, müzik, kamu yararı, empati ve cinsel eğitim gibi konulara bir süre ağırlık verirdim. Okulun temizliğinde öğrenciler de işin içinde olabilmeli…”

— Beden Eğitimi Öğretmeni, Devlet Okulu, Manisa

Motivasyon artırıcı müzik-sanat-spor odaklı aktivitelerin artması gerektiği fikrindeler. Öğretmenler, öğrencileriyle ve iş arkadaşlarıyla özlem giderecekleri ortamlar oluşturmak istediklerini belirtiyorlar. Doğada zaman geçirmek ve açık havada olmak hayalleri ön plana çıkıyor. Sınıf dışında, duvarsız sınıflarda öğrenme ortamı yaratmayı istiyorlar.

“…Teneffüste top oynayabilecekleri farklı spor alanları inşa ederdim. Çünkü maalesef teneffüste çocuklara `Koşma, top oynama!` demek zorundayız. Oysa ki bu çocuk enerjisini nasıl harcayacak? Zaten derste oturuyor sürekli. Bahçede bir çocuk parkı da hiç fena fikir değil. Orman gibi bir alanda olsun isterdim okulu. Öğrencileri bahçede ayakta veya sıralara oturtarak törenlerde tutmak çoğu zaman imkansız. Bahçede ağaç yok…”

— Branş Öğretmeni, Devlet Okulu, Antalya

“Duvarsız sınıflar olsun isterdim. Bir gün müzede, bir gün ormanda, başka bir gün plajda ders yapmak harika olurdu.”

— Okul Öncesi Öğretmeni, Devlet Okulu, Mersin

“Bu harika bir teklif!… Ağaçların ve yeşilin bol olduğu, öğrencilerimin rahatça oyun oynayabileceği bir bahçe olsun isterdim ki o bahçede sebze meyve yerleştirebileceğimiz ortamımız da olsun. Bir de mutfağımız olsun isterdim ki orada salata, kurabiye hatta çorba bile yapabilelim. Yoğurt mayalayalım… Çok şey istemiyorum aslında.”

— Sınıf Öğretmeni, Devlet Okulu, Adana

Aslında söyledikleri pek çok şey sınırsız güce gerek duymadan yapabilecekleri çözümler olsa da bunları yapabilmeyi sınırsız güçle ilişkilendirmeleri dikkat çekici. Genelde öğretmenler tarafından gerçekçi çözümler sunulsa da bazı öğretmenlerin hayal güçlerini kullandıklarını görüyoruz:

“Geçirdiğimiz salgın günlerini tüm hafızalardan silerek yeniden başlardım.”

— Fen Bilimleri Öğretmeni, Devlet Okulu, Denizli

“Okulu, öğrenci ve öğretmenleri koruma altına alırdım. Sihirli bir fanus gibi giren herkes virüsten temizleniyor. :)”

— İngilizce Öğretmeni, Devlet Okulu, Erzurum

“Yapay zeka robot ve makineler ile özel simülasyon ders.”

— Fen Bilimleri Öğretmeni, Devlet Okulu, İstanbul

Dijitalleştiğimiz bu dönemde, sınırsız gücü olduğunda sınıf ortamlarını düzenlemek isteyen, teknolojik araçlar ile donatmak isteyen öğretmenler de bulunuyor.

“Bilgisayar sınıfı kurardım. Bilgisayar teknolojileri öğretmeni var ama sınıf yok. Okulun yarısında akıllı tahta yok. Her sınıfa akıllı tahta alırdım.”

— Branş Öğretmeni, Devlet Okulu, Antalya

“Tüm teknolojik donanımları temin ederim. Eksikleri gidermek için okulun imkanlarını daha iyi hale getirmeye çalışırım.”

— Sınıf Öğretmeni, Devlet Okulu, Eskişehir

Öğretmenler, bireysel ve grup görüşmelerinin düzenlenmesi ve geçiş sürecinin sağlıklı yürütülmesi için psikolojik desteği önemsiyorlar. Rehberlik derslerinin artırılması ve psikolojik destek sağlanmasının, çocukların sosyal-duygusal olarak desteklenmesinin uyum sürecinde önemli olduğunu vurguluyorlar. Uyum sürecinin kapsayıcı ve eşitlikçi olabilmesi, bölgesel farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekiyorlar.

“… Oryantasyon programı ve eğitimin bölgesel farklılıkları olmalıdır. Öğrencilerle bireysel görüşmeler düzenlenmesini sağlardım. Bu süreçte öğrenciler hem ciddi endişeler yaşadılar hem de evlerinde şiddete maruz kalmış olabileceklerini göz ardı etmemek ve bunları tespit etmek gerekir.“

- Matematik Öğretmeni, Devlet Okulu, Hatay

Öğretmenler, takdir edilme ve empati ihtiyaçlarının giderilmesinin duygu yönetiminde ve oryantasyon sürecinde önemli olduğunu söylüyorlar. Öğretmenler, bu süreçte bir diğer önemli nokta olarak hiyerarşinin olmadığı yatay ilişkilerin önem kazanacağını, meslektaş dayanışması ihtiyacının fazla olacağını vurguluyorlar. Öğretmenler okulda inisiyatif alabilecekleri, karar mekanizmalarında rol oynayabilecekleri özgür bir ortamın oluşturulmasının öğrenme ortamlarını da olumlu etkileyeceğini düşünüyorlar.

“Çocuğun eğitiminde etkili herkesin eğitimin önemini anlaması için yeni bir beyin yapısı oluştururdum. Meslektaşlarımın `Aman yahu, iş çıkarma!` bakışlarını değiştirir; `Ne yapalım da ilerleyelim`e dönüştürürdüm… Okulu yıkar, yeniden yapardım… Mahalle insanlarını da değiştirirdim, okulumuzu sahiplenir ve zarar vermezlerdi. İdarem de `Hadi hocam yapalım!` dese ve motive etse yeterdi. Keşke…”

- Okul Öncesi Öğretmeni, Devlet Okulu, Eskişehir

“… Eylül ayına kalmadan tüm öğretmenlerle bireysel olarak her hafta iletişime geçerdim. Onların yaptıkları çalışmaları ve taleplerini dinlerdim. Online dersleri nasıl yaptıklarını sadece yöneticilerin takibine bırakmadan kendim de takip ederdim. Yaptıkları çalışmaları takdir edip motivasyonlarını yükseltirdim. Bu süreçte ben kendimi bir çalışan olarak nasıl hissederdim diye empati yapardım. Bu süreç öğretmenlerin sadece öğrencileri ve zümre öğretmenleri ile irtibatta olduğu için kurumunu ve kendini sorgulaması için iyi bir fırsat.“

- Matematik Öğretmeni, Özel Okul, Antalya

Sınırsız güç sorusuna gelen çözümleri değerlendirdiğimizde, başta hijyen koşullarının sağlanması, eğitim ortamlarının düzenlenmesi ve yeniden donatılması, fırsat eşitliği sağlanması adına okulların çeşitli ihtiyaçlarının gözetilmesi önemli görülüyor. Öğrenci, öğretmen ve okul paydaşları için motivasyon artırıcı grup çalışmalarının planlanması, etkinliklerin açık havada yürütülmesi istekler arasında. Spor, kültür-sanat çalışmalarının da içinde bulunduğu etkinlikler düzenleyerek oyun ve sosyalleşme ihtiyaçlarının giderilmesi de öğretmenlerin ifade ettiği fikirler arasında yer alıyor. Gelen çözümler arasında, sınıflarda teknoloji odaklı öğrenme ortamlarının oluşturulması dikkat çekiyor. Öğretmenler, uyum sürecinde okul paydaşları ile işbirliğinin çözümü kolaylaştıracağını, olumlu değişim ve dönüşümde rol oynayacağını söylüyorlar.

“… Her şeyi yapardım. Öğretmenlerimi mutlu etmek için her şeyi. Çünkü öğretmen mutluysa öğrenci de mutludur…”

- Türkçe Öğretmeni, Devlet Okulu, Mersin

Çevrimiçi PDR Grubu olarak tüm bu süreç ve çıktılarını değerlendirip yaptığımız anket ile derinlemesine görüşmeleri sentezleyerek, günler ve saatlerimizi ayırarak oryantasyona yönelik bilgilendirme ve sosyal-duygusal ihtiyaçların karşılanmasına ilişkin yaratıcı çözümler ürettik. Ürettiğimiz çözümlere pek yakında Öğretmen Ağı Çözüm Merkezi’nden ulaşabilirsiniz. Takipte kalın!


Teşekkür:

Araştırma süresince çalışmalarımıza görüşleriyle katkı sunan herkese ve Çevrimiçi PDR Grubu üyelerine (Banu Yücetaş, Halil Yavaş, İsmail Örnek, Kubilay Özaydın, Mediha Durgut, Muhammet Ali Mert, Özge Güvenç, Ramazan Özkan, Sabiha Sönmez, Selin Sırma Turhan, Şeyma Büyükurvay, Sibel Tosuner, Zeynep Özge Ünal), İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi (SEÇBİR) Proje Uzmanı Melike Ergün’e ve Öğretmen Ağı’na sürecin başından bugüne kadar gösterdikleri emekler için çok teşekkür ediyoruz.


(1): Bu araştırma ve sonuçlar ankete cevap veren öğretmenlerle sınırlıdır. Anket, paydaşların bir kısmını veya tümünü temsil etme kabiliyetine sahip değildir; ancak öğretmenlerin deneyimlerini anlamlandırmak için önemli veriler sağlar.

(2): “Milli Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2018–2019” http://sgb.meb.gov.tr/www/icerik_goruntule.php?KNO=361

(3): Özel eğitim kademelerinin kendi içindeki öğrencilerle iletişime geçme sıklığını karşılaştırdığımızda sırasıyla; en sık görüşen özel eğitim 1.kademe, ardından 2.kademe ve 3.kademe gelmektedir.

(4): Salgın döneminde sosyalleşebildiğimiz uygun yöntem ve araçlar kullanılabildiği için sosyal mesafe yerine fiziksel mesafe kavramı kullanılmıştır.


Yazarlar:

Esen Cansu Öztürk

Konya Ereğli İvriz Anadolu Öğretmen Lisesini bitirdikten sonra lisans eğitimini 2017’de TED Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde tamamladı. Halen bir özel okulun Psikolojik Danışmanı olarak çalışan Cansu, ebeveyn-çocuk ilişkileri üzerine çalışmalar yapmaktadır.Öğretmen Ağı’nda Değişim Elçisi olarak çalışmalar sürdürmektedir. Yeni yerler keşfetmeyi ve fotoğraf çekmeyi çok sever.

Mehmet Cemal Yıldız

Adana’da doğdu, İzmir’de büyüdü. Lisans ve yüksek lisansını Mersin Üniversitesi PDR bölümünde tamamladı. Çukurova Üniversitesi PDR alanında doktora programına devam ediyor. Doktora derslerinde özel gereksinimli çocukların annelerinin psikolojik iyi oluşları üzerine ve özel gereksinimli çocukların kardeşlerine yönelik grupla psikolojik destek programı yazıyor ve uygulamalara başlamayı planlıyor. Türk PDR Derneği Mersin şubesi başkan yardımcısı. MEB’e bağlı bir ortaokulda okul psikolojik danışmanı olarak çalışmaya devam ediyor. Öğretmen Ağı’nda Değişim Elçisi olarak çalışmalarını sürdürüyor.

Yasemin Gültekin

Yasemin Gültekin 2008 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu.13 senedir çeşitli özel kurumlarda PDR Uzmanı olarak görev yapan Yasemin; çocuklar ve şiddetsiz iletişim, çocuklar ve felsefe, kent ve çocukların mekan algısı konuları ile ilgilenmektedir. İlkokul Düzeyinde Çatışma Çözümü ve Akran Arabuluculuk Programı uygulamaları yapan ve disiplinler arası çalışmaların gücüne inanan Yasemin Eskişehir Gelişim Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve Öğretmen Ağı Değişim Elçisi`dir.Boş zamanlarında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin geliştirdiği bir projede gönüllü masal anlatıcılığı yapmaktadır.

Zeynep Hancı

2018 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü’nden mezun oldu. Utrecht Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi`nde Erasmus programını tamamladı. Walt Disney World`de International College Program kapsamında çalıştı. Mezun olduğu okul olan Nimetullah Mahruki Ortaokulu’nda, ardından TED Rönesans Koleji`nde ve AÇEV`de stajlarını gerçekleştirdi. Bu sırada Öğretmen Ağı ile tanıştı ve mezun olmasıyla birlikte Program Sorumlusu olarak ekibe dahil oldu. Tasarım odaklı düşünme, kapsayıcı eğitim, toplumsal cinsiyet konularıyla ilgileniyor. Çocukluk hayali ressam olmak olan Zeynep, resim, illüstrasyon ve polimer kil ile uğraşıyor. Bilim kurgu ve psikolojik gerilim türleri başta olmak üzere sıkı bir sinemasever.