Submitted by halukgoksel on Wed 22/11/2023 - 14:01

Yayın Tarihi

Anne Ben Youtuber Oldum 😀

Yazar: Gülay Yeniay Bulut

Çok değil, iki hafta öncesine kadar; çocuklara anlatacağım konu için bir Word belgesi ya da konu kitaptan ise PDF dosya açıyor, ben konuyu yazarak anlatırken eşim de omzumun üstünden, tam bilgisayar ekranını alabileceği bir açıdan telefon ile video kaydı yapıyordu. Sonra defalarca kontrol… Burada elin titremiş, görüntü kaymış, ses hışırtılı, mikrofonu kapatmışsın, hadi bi daha… E, her konu da word’de yazarak anlatılmıyor ki. Ya da hane halkı her dakika okul işlerine amade değil. Süreçte herkes evden çalışıyor, onların da işi gücü var…

Aslında youtuber (!) olma hikâyemi en baştan almam iyi olacak sanırım. Pandemiden önce, kendi halinde bir ilkokul öğretmeniydim. Dijitale tümden yabancı olmasam da, pek öyle yakın da sayılmazdım. Çalışma kâğıtlarını, ders plânlarını ve diğer dokümanı word’de hazırlayıp arşivleyecek, dönem sonlarında çocuklar için duygusal şarkılı videolar hazırlayacak kadardı dijital ile ilişkim. Elbette eğitim ile ilgili takip ettiğim, paylaşımlarda bulunduğum platformlar da vardı. Ama o kadar. O kadarcıktı işte. Öğretmen Ağı sayesinde Google anketlerinden, Zoom’dan haberdardım. Ama hiç ihtiyaç hissetmemiş ya da merak etmemiştim Google üzerinden form/anket hazırlamayı. Veya Zoom’da nasıl oturum başlatılır, ekran paylaşmak ne demek…

Uzaktan eğitimin ilk haftası, yol yordam aramakla geçti. İstanbul’da, merkez bir okulda olduğum için meslektaşlarımın büyük çoğunluğuna kıyasla şanslıyım.

Öğrencilerimin tamamına Whatsapp üzerinden ulaşabiliyorum. Ödevlerini yollayıp, dönüş alabiliyorum. Ama yeterli mi? Asla değil. Şarkılarımız, oyunlarımız, şakalarımız ne olacak?

Böylece, Öğretmen Ağı’yla edindiğim tecrübeden yola çıkarak, Zoom’a sarıldım önce. Öyle de güzel gidiyordu ki… Biraz ders, biraz sohbet ve oyun. Hepimize iyi geliyordu. Hatta canlı derse başlamadan önce kolonya sürdüğüm bile oluyordu, mandalina kolonyası; kızlarım severler ☺

Ama çok sürmedi canlı sınıf işi. Tam da çevrimiçi Dramaaltı etkinlikleri atölyesinin ertesi günü, Zoom ile ilgili fırtınalar koptu bir bardak suda. Hâlbuki o sabah nasıl da heyecanla uyanmıştım. Atölyede öğrendiğim iki oyunu oynayacaktık çocuklarla. Medyada ve okul gruplarındaki ilk yorumlar, can sıkıcıydı. Öyle yorumlar yapıldı, soruşturma, takip sözcükleri öylesine inanılarak söylendi ki; yapılan haberin abartı olduğunu düşünsem de, çocuklarıma ulaşmanın bir yolunu aradığım için neredeyse suçlu hissettim.

Böylece, canlı sınıf yolu kapanmış oldu benim için. Sonradan sakıncalı değildir, şeklinde bir açıklama yapılmış olsa bile, o ilk haberin, özellikle duruma vakıf olmayan veliler üzerinde etkili olabileceğini, katılmak istememeleri durumunda kendilerini baskı altında hissedebileceklerini düşünerek canlı sınıf uygulamama son verdim.

Ve yine çocuklarıma ulaşabilmenin; ödev alıp verme dışında, bence ondan çok daha önemli olan duygusal bağımızı sürdürmenin arayışı başladı. Konu anlatımlarıyla ilgili, binlerce içerik var Youtube’da veya başka platformlarda. Çok da güzel olanları var aralarında. Ama dedim ya; bizim şarkılarımız, şakalarımız, anılarımız, bizi bir “sınıf” yapan diğer her şey ne olacak? Önce, bilgisayardan direkt video çeken bir program yardımıyla konu anlatmaya başladım. Çektiğim videoları, Whatsapp’tan yolluyordum veli grubuna. Bu defa da sadece telefondan bağlanabilen velilerin telefon hafızaları, internet kotaları sorunu gündeme geldi. Hele birden fazla çocuğu olan veliler için bütün bunların takibini yapabilmek, başlı başına bir mesai ve bütçe gerektiriyor.

İşte böylece ben, kendi halinde bir ilkokul öğretmeni olan ben, elli beşinci yaşımda Youtuber (!) oldum. Hem de, iki ay öncesine kadar çocuklara telefondan, tabletten uzak durmalarını öğütleyen ben! Sadece konu anlatım linklerini yollamakla kalmıyor, onların ilgi alanında olan ya da konuları destekleyecek başka içerikleri de paylaşıyorum çocuklarımla artık.

Şimdi günlerim, yüz yüze eğitim günlerinden çok daha yoğun geçiyor. Planlama, önceden de olmazsa olmazlardandı elbette. Konu anlatımını destekleyecek görseller, yöntemler aramak (Slayt hazırlamak, slaytlar için neşeli arka planlar bulmak, her konunun arasına duygusal-fiziksel gelişimlerini destekleyecek etkinlikler serpiştirmek) içerikleri hazırladıktan sonra onlara iletip dönütlere göre farklı yollar aramak, hepsinin önceden planlanması gerekiyor.

Bir de, dijital ile ilgili mesafemi, bilgisizliğimi azaltmak için çabalarım. Ne güzel uygulamalar varmış meğer çevrimiçi etkinlikler hazırlayabileceğim. Bu uygulamaları öğrencilerimle de paylaşıyorum. Öyle güzel etkinlikler, slaytlar hazırlayanlar var ki aralarında! Dün örneğin, bir öğrencim Dünya’nın oluşumu ile ilgili bir sunum hazırlamış, kendiliğinden (8 yaş/2.sınıf). Sunumu yolladıktan sonra, başka neler yapabileceği üzerine Whatsapp’tan konuştuk. Onunla konuşurken, tam da “Cahil Hoca”da anlatılan, bilmeyenlerin eşitliğini yakaladık, diye düşündüm mutlulukla. Yüz yüze eğitimde bu fırsatı yakalayabilir miydik, bilemiyorum…

Sonuç olarak; Youtuber olma şakası bir yana, pandemi pek çok şey götürmekle birlikte hayatımızdan, yeni pek çok pencere de açtı. Elbette başta da söylediğim, İstanbul’da, merkez bir okulda çalışıyor olmanın avantajlarını göz ardı etmeden…

Bütün bunları yaşarken aklım, öğrencisine ulaşamayan meslektaşlarımda. Evinde değil internet, televizyon dahi olmayan çocuklarda… Fırsat eşitsizliği için dertlenmekten başka bir şeyler de yapmalı. Aslında belki de buna kafa yormanın tam zamanı şimdi…


Gülay Yeniay Bulut’un Youtube kanalını buradan takip edebilirsiniz.


Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.