Submitted by melisa.soran@b… on Mon 27/01/2025 - 16:36

Yayın Tarihi

“Maarif, Bildung ve Çocuklarla Felsefe” | SEÇBİR-Öğretmen Ağı Akademi Buluşmaları VI

Kurtul Gülenç* ile buluşma üzerine

Yazar: Melisa Soran, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi (SEÇBİR)

SEÇBİR ve Öğretmen Ağı olarak günümüz sorunlarını ve bu sorunların eğitime olan yansımalarını disiplinlerarası bir bakış açısı ile ele aldığımız Akademi Buluşmaları’nın bu yılki üçüncü buluşmasında 11 Aralık Çarşamba günü Kurtul Gülenç ile bir araya geldik. Maarif tartışmalarında öne çıkan kavramlardan biri olan Bildung’u anlamaya ve çocuklarla felsefe çalışmalarının imkânlarını keşfetmeye çalıştık.

Hem insanın varoluşsal durumuyla ilgili yaşadığı anlam kaybının hem de dünyanın içinde bulunduğu durumun, geleceksizlik üzerine yapılan tartışmaların felsefeye ilgiyi artırdığını söylüyor, Kurtul Hoca. Felsefeyi, değer yargılarımızın, kabullerimizin, varsayımlarımızın eleştirel bir soruşturmasını yaptığımız bir seyir olarak görüyor. Bu düşünsel seyrin pek de mutlu etmediğini en baştan not düşüyor: “Felsefe yaparken putlarınızın zamanla kumdan kalelere dönüştüğünü fark eder ve gözünüzün önünde paramparça oluşunu seyredersiniz. İlk aşkları paranteze almak her zaman üzüntü verir.”

Bildung’u ‘kendini gerçekleştirme öyküsü’ olarak tanımlıyor; kavramda bir araya gelen bild kavramı (imaj, imge) ve ung ekinin (bir eylem, bir süreç ya da bir olay) yarattığı ikili anlama dikkat çekiyor. Biri belirli bir süreç sonunda ortaya çıkan imgeyi ifade ederken diğeri ise bir imgenin belirli bir süreçte ilerlemesi anlamı taşıyor. Dolayısıyla Bildung kavramında imgeyi “hem o sürecin sonunda ortaya çıkan bir imaj, hem de o süreçle birlikte gelişen, yetkinleşen bir öğe” olarak tanımlayabiliriz. Bildung’un kişinin dünyayla ve kendisiyle kurduğu ilişkiyi, bir tür özneleşme sürecini tariflediğini belirtiyor. Ayrıca  kişinin kendini gerçekleştirme öyküsünde olabildiğince fazla ilişki kurmasının, olabildiğince fazla karşılaşma yaşamasının önemine değiniyor.

Kavramın tarihsel sürecini anlatırken ise 19. yüzyılda modernite ile birlikte ortaya çıkan çatallanmaların, ikiliklerin (akıl-duyu, zorunluluk-özgürlük, idealizm-materyalizm vb.) aşılmasına ve kaybedilen bütünlüğe yeniden varılmasına yönelik felsefi bir çabaya işaret ediyor. Bu çabada akıl, özgürlük, ahlak alanlarına estetik alanının da eklendiğini vurguluyor. Estetiğin akıl ile duyusallık arasındaki bağı kuracak bir form olarak karşımıza çıktığını söylüyor.

Maarif Modeli de benzer şekilde modernleşme ile birlikte hem Batı modernleşmesi hem Cumhuriyet’in erken döneminden itibaren uygulanan politikalarla madde ve ruh arasındaki yitirilen dengenin yeniden kurulmasına yönelik bir çerçeve sunuyor. Modelde tarif edilen ‘yetkin ve erdemli insan’ tanımı ve altında sıralanan başlıklar Bildung kavramıyla ilişki kurulabilecek öğeler de içeriyor. Ancak Kurtul Hoca, Maarif Modeli’nde ruhun yetkinleşmesinde dinsel öğelere, maneviyata yapılan vurguya dikkat çekiyor. Bildung fikrinde de hep kadime, geçmişe dönmeye atıf var fakat Maarif Modeli’nde  temel bir fark olarak dinî motiflerin önde tutulduğu tespitini yapıyor.

Modelin teorik çerçevesinin Nurettin Topçu’ya dayandığını söylüyor; Topçu’nun Erken Cumhuriyet döneminde modernleşme tartışmaları ile gündeme gelen biri olduğunu ve hocası Maurice Blondel’in de etkisiyle hareket felsefesinden beslendiğini ekliyor. Topçu, materyalizm ile birlikte insanın ahlaki bir varlık olma vasfını yitirdiğini düşünüyor; madde-ruh dengesinin yeniden kurulması için ise İslamî medeniyet geçmişinin çağrılması gerektiğini savunuyor.

Bu eğitim modeliyle gerçeklik arasındaki açı farkına işaret ediyor Kurtul Hoca. Geçmişin çağrılmasıyla, geçmişteki öğelerin diriltilmesiyle bugünü düzeltmeye çalışan her türlü teşebbüsün otoriter olacağını belirtiyor. Geçmişte bir öğenin ortaya çıktığı anı, en saf ve en mükemmel an olarak tanımlamanın bir varsayım olduğunu hatırlatıyor. Bu modelde olduğu gibi bir varsayımdan, kabulden hareket edilince, ‘aidiyet çemberi’nin genişlemesinin mümkün olamayacağını vurguluyor.

Belirli birtakım kalıplara bağlı olmayı gerektirmeyen, takip edilmesi zorunlu bir müfredat öne sürmeyen ve bütünlük iddiasında bulunmayan çocuklarla felsefe (P4C) çalışmaları ise gerçek anlamda Bildung’a, çok yönlü bir gelişime imkân sunabilir. Kurtul Gülenç ile Filiz Karadağ’ın birlikte kaleme aldıkları Çocuklar için Felsefi Öyküler (Dinozor Çocuk, 2021) kitabında yer alan öyküler, sorular ve etkinlikler yol gösterici olabilir. Kurtul Hoca, bu çalışmaları kolaylaştırıcının da çemberin bir parçası olduğu, kolaylaştırıcı ve çocukların birbirlerini karşılıklı olarak inşa ettikleri bir süreç olarak tarif ediyor. Bu çalışmalarda esas olan çocukların söz dağarcığında ortaya çıkan argümanları yakalayıp tartışmayı yürütmek. Düşünmeyi derinleştirmeye çalışırken çocuklardan gelen ayrımcı söylemlere tarafsız kalmamak,  tepki vermek de bir o kadar önemli oluyor ki çemberde olan herkes ait hissedebilsin.

SEÇBİR-Öğretmen Ağı Akademi Buluşmaları, akademide yürütülen çalışmaların ve üretilen bilgilerin öğretmenler başta olmak üzere eğitimle ilgilenen herkesle, öğretmenlerdeki deneyimin ise akademiyle paylaşılmasını amaçlamaktadır. Farklı disiplinlerden akademisyenlerin farklı branşlardan eğitimcilerle bir araya gelmesiyle günümüzün sorunlarına disiplinlerarası bir bakış geliştirmeyi de hedeflemektedir. Çevrimiçi ortamda gerçekleşecek buluşma serisi öğretmenler, akademisyenler, sivil toplum çalışanları ve gönüllüleri başta olmak üzere eğitimle ilgilenen herkesin katılımına açıktır

*Prof. Dr., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü