Dijital Okuryazarlık ve Uzaktan Eğitim
Yazar: Gökhan Karaosmanoğlu
Koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında, dünyada yaklaşık 1.674.937.588* öğrenci okullardan uzakta. Türkiye de, okulların kapandığı 124 ülkeden* bir tanesi. Ülkemizde 23 Mart 2020 günü başlayan uzaktan eğitim, Nisan ayının sonuna dek sürecek.
Uzaktan eğitime geçilmesiyle birlikte, dijital kanallar eğitimin sürdüğü en önemli kanallardan biri; dijital okuryazarlık da eğitimin tüm paydaşları için kilit bir beceri haline geldi. Öğretmen Ağı Değişim Elçilerinden Gökhan Karaosmanoğlu, uzaktan eğitim süresince öğretmenler başta olmak üzere eğitimin paydaşlarının dijital okuryazarlıklarını nasıl artırabileceğini anlattı.
1. Öğretmenler, dijitalde eğitime nasıl hazırlanmalı, nelere dikkat etmeli?
Uzaktan eğitim sürecinin, öğretmenlerin dijital yetkinlik konusundaki becerilerini geliştireceğini söyleyebiliriz. Gerek EBA’nın kullanılması gerekse pek çok okulun kullanmış olduğu çevrim içi sınıf yönetimi uygulamaları öğretmenleri bu bağlamda kendilerini geliştirmeye zorluyor bir biçimde. Öğretmen arkadaşlar dijital eğitime hazırlanırken öncelikle öğrenci gruplarıyla kullanabilecekleri içerikleri belirlemeli. İşe, öğrencilerle metin tabanlı, sesli ya da görüntülü iletişim kuracakları programlar, sosyal medya araçları, Web 2.0. araçları, dosya paylaşım programları ve içerik geliştirme araçlarıyla başlayabilirler.
2. Bu süreçte, öğretmenler için hangi kaynaklar ve araçlar faydalı olabilir?
Öğretmenlerin kullandıkları kaynaklar yaş grubuna göre değişebiliyor. İlkokulda, ortaokulda ya da lisede görev yapan öğretmenlerin farklı teknolojiler kullandıklarını gözlemliyoruz. İlkokulda görev yapan sınıf öğretmenleri ClassDojo gibi öğrencilerin bir araya gelerek paylaşım yaptıkları ve ebeveynlerin mobil cihazlardan kolaylıkla paylaşımları takip ettikleri çevrim içi ortamlar kullanabiliyorlar.
Ortaokul ve lise gruplarında Google Classroom gibi sınıf yönetimi araçları kullanılabiliyor. Öğretmenler bu süreçte öğrencilerin ilgisini çekecek Canva gibi programlarla afiş, poster gibi tasarımlar yapabilirler ya da kahoot gibi araçlarla çevrim içi yarışmalar düzenleyebilirler. Wordle, menti gibi araçlar sözcük gruplarını estetik bir biçimde sunmaya, aynı zamanda değerlendirmeye de olanak sağlıyor. Burada altı çizilmesi gereken nokta, öğrenci grubunun ve öğretmenin hazırbuluşluğuna uygun araçlar belirlenmesidir.
3. Çocuklar öğretmenlere kıyasla dijital araçları kullanmaya çok daha yatkın, bu konuda daha deneyimli. Öğretmenler ve öğrenciler arasındaki dijital okuryazarlık farkını kapatmak için hızlı ve etkili çözümler neler olabilir?
Dijital okuryazarlık toplumda yalnızca çevrim içi araçların kullanılması olarak algılanıyor. Bu bilgi doğru ancak biraz eksik. Dijital okuryazarlık aynı zamanda dijital ortamda doğru bilgiye ulaşmayı, düzenlemeyi, yeniden yapılandırmayı, etkili ve eleştirel biçimde değerlendirmeyi, bilgiyi sunmayı da içeriyor.
Gelelim aradaki farka; bu anlamda öğrencilerin uygulama açısından biraz daha önde olduğunu söyleyebiliriz. Aradaki farkın nasıl kapanacağı konusunda doğrudan bir öneride bulunmak oldukça zor. Aslında günümüzde her öğretmenin bir biçimde dijital okuryazar olması zorunluluğu bulunuyor. Bu noktada öğretmen arkadaşlara en önemli önerimiz, öğretmenlik yaptıkları yaş gruplarının hazır bulunuşluklarına uygun bir biçimde içerikler geliştirmeleri ve çevrim içi araçlar konusunda bilgi edinmeleridir.
4. Velilerin dijital okuryazarlığı, çevrim içi eğitimin sürdürülmesinde kilit öneme sahip olacak. Bu hususta, velilerin muhakkak yararlanması gereken kaynaklar neler olabilir?
Şu anda ülkenin pek çok kurumu her yaş grubu için içerik geliştiriyor. Velilerin ilk yapması gereken şey, öğretmenleri ile doğrudan iletişime geçmeleri. Öğretmenler zaten her türlü kaynağı kendileriyle paylaşıyorlar. Hem okullar ve öğretmenler, hem de il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri içerik geliştirme, velilere ve öğrencilere destek olma konusunda seferber olmuş durumda. Bunun yanında her yaş grubunda içeriklerini ücretsiz bir biçimde sunan kurumlar da bulunuyor. Kaynaklara ulaşırken en büyük destek yine öğrencilerin öğretmeni olacaktır. Her ulaşılan kaynağın çocukların önüne “yapılması gereken bir ödev” olarak gelmemesine dikkat edilmeli.
Burada en önemli şey, velilerin ve öğrencilerin iş birliği içerisinde, çocuğun oyun oynama ve serbest zaman geçirme hakkını gözeterek birlikte bir program oluşturmalarıdır. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı özel ve resmi okullar öğrencilerin ders yapma sürelerini zaten belirlemiş durumdalar. Ebeveynler ve öğrenciler tarafından tasarlanacak program, öğrencilerin çevrim içi araçları daha az kullanacakları şekilde, fiziksel hareketler ve devinime dayalı etkinliklerle zenginleştirilmeli. Tabii bu program, evde birlikte oynanacak oyunları, kutu oyunlarını, dijital araçlardaki eğitsel oyunları da kapsamalı. Bu süreci etkili kullanmak ebeveynlerin ve öğrencilerin yeni paylaşımlarda bulunmalarına, birbirlerini daha iyi tanımalarına da olanak sağlayacaktır.
*28 Mart 2020 itibariyle.
Gökhan Karaosmanoğlu Hakkında
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü’nden mezun olan Karaosmanoğlu, 2015 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yaratıcı Drama yüksek lisans programını bitirmiş ve halen aynı üniversitede Güzel Sanatlar Eğitimi alanında doktora eğitimine devam etmektedir. Çağdaş Drama Derneği üyesidir ve Şişli Mehmet Pısak Anadolu Lisesi’nde Bilişim Teknolojileri öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Teknoloji ve drama, siber zorbalık, yaratıcılık, müzede drama, mülteci çocuklarla drama gibi alanlarda çalışmaktadır.