Submitted by halukgoksel on Wed 22/11/2023 - 14:01

Yayın Tarihi

Okul Döneminde Akran Zorbalığı

Yazar: Sibel Tartut

Okullarda akran zorbalığını önlemek için öncelikle bu kavramı tanımlamak gerekiyor. Bir çocuğun yaşıtlarına veya benzer yaş grubundaki diğer çocuklara gösterdiği sözel veya fiziksel şiddete “akran zorbalığı” adı verilmektedir. Akran zorbalığında zorba ve kurban arasında bir güç dengesizliği vardır.

Pace (2001) zorbalık türlerini üçe ayırmaktadır. Bunlar, bireyi oyun ve faaliyetlerden dışlayarak gerçekleştirilen psikolojik ve duygusal zorbalık; lakap takarak veya tehdit ederek yapılan sözel zorbalık; iterek, vurarak yapılan fiziksel zorbalıktır. Çocuğa zarar veren, onun ruhsal ve fiziksel anlamda inciten her tür davranış zorbalık kapsamında değerlendirilebilir. Nitekim Pişkin (2005), zorbalık türlerini fiziksel, sözel, dışlama ve yalnızlaştırma, söylenti çıkarıp yayma ve bireyin eşyalarına zarar verme olarak beş grupta ele almaktadır.

Arkadaşlarına karşı zorbalık eyleminde bulunan çocuk genellikle karşısındaki bireyi gerek duygusal gerek fiziksel yönden zayıf görür ve onun canını yakmayı amaçlar. Onun eşyalarına zarar vererek veya el koyarak, onu küçük düşürecek ifadeler kullanarak, onunla dalga geçerek, zorla ödevini yaptırarak veya onu görmezden gelerek zorba tutumlar sergiler. Eğer zorbalığa etkili müdahale olmazsa, bu tutum fiziksel saldırganlığa kadar gidebilir ve kontrol edilmesi güç bir hale dönüşebilir.

Andreou (2001) zorbalık eylemini gerçekleştiren çocukların çoğunda sorun çözme becerisine sahip olmadığının ve okul başarılarının düşük olduğunun gözlendiğini belirtmiştir. Dake ve Price (2003) literatürü inceleyerek zorbalara ilişkin belirledikleri özellikleri depresyona meyilli ve intihar düşüncesine sahip olma, yeme bozukluğu yaşama, madde kullanma, kavgacı davranışlar sergileme, suça karışma, akademik olarak kopya çekme, okuldan kaçma gibi olumsuz davranışlar sergileme, düşük akademik başarıya sahip olma, otoriter ebeveynlere sahip olma, istismar sorunları yaşama, empati yoksunluğu yaşama olarak sıralamaktadır.

Ebeveynlerin çocuklarının gözleri önünde birbirlerine bağırmaları, sözel hakaretlerde bulunmaları; küçük hatalardan dolayı çocuklarını aşağılamaları ilerleyen zamanlarda çocuklarının bu davranışları, zayıf gördükleri bireylere karşı göstermesine sebep olabilir. Bunlara tanık olan bir çocuk, kendisi karşısında zayıf olduğuna inandığı bir arkadaşına bağırarak, şiddete başvurarak veya ebeveynlerinden gördüğü herhangi bir davranışı uygulayarak onun karşısında güçlü olduğunu ispatlamaya çalışabilir.

Bu ispatlama çabasında ailenin rolünün yanı sıra stres, zorlu yaşam koşulları, kaygı bozukluğu, öfke kontrol etmedeki güçlük gibi etkenlerin de büyük rolü olabilir.

Kıdemli bir Aikido eğitmeni olan Mert Bozdoğan, fiziki olarak akranlarından daha minyon yapıda olan veya akranlarına göre daha hassas, sakin, duygusal olan çocukların akran zorbalığına maruz kalma oranlarının daha yüksek olduğunu belirtmektedir. Yine Dake ve Price (2003) yaptıkları bir inceleme sonucunda, akran zorbalığında uğrayan kurbanların depresyon yaşadığını, yalnız olduklarını, özsaygılarının düşük olduğunu, kaygılı olduklarını, diğer çocuklara kıyasla daha az destekleyici ebeveynlere sahip olduklarını, fiziksel sağlık problemleri yaşadıklarını, sosyal uyumlarının zayıf olduğunu, okulla bağlarının zayıf olduğunu saptamıştır.

Yapılan zorbalığın okulda sadece öğretmen, idareciler ve öğrenciler arasında çözülmeye çalışılmasını, bir öğretmen olarak doğru bulmuyorum. Mevzunun aileler ile paylaşılması gerekmektedir. Ayrıca rehberlik servisi zorbalığı yapan ve buna maruz kalan öğrencilere psikolojik anlamda destek olmanın yanı sıra onların gelişimlerini ve durumunu takibe alarak gerekli desteği sağlayabilir.

Edutopia sitesinde yayımlanan bir makaleye göre Amerika’daki öğrencilerin hemen hemen yüzde 32’si okulunda zorbalığa maruz kaldığını belirtiyor ve bu durum onları kaygı, depresyon, fiziksel ve ruhsal sağlık problemlerine iterek, akademik hayatlarında ciddi zarar görmelerine sebep oluyor.

1921 yılında Amerika’da kurulan “Ulusal İlköğretim Okulu Müdürleri Birliği” üyelerinden James Dillion, zorbalığı önlemeye dair eğitimlerde okullardaki zorbalığı kimin önlemesi gerektiğini soruyor: Velilerin mi, öğrencilerin mi, okul idaresinin mi yoksa öğretmenlerin mi? Birçok farklı cevaplar alan Dillion, katılımcıların çoğunun zorbalığı önleme, zorbalık problemiyle baş etme noktasında sorumluluğu başkalarına attığını belirtmektedir (Dillion, 2010). Buna karşın John Hopkins Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen, zorbalığı önleme konusunda okuldaki personelin düşüncelerinin değerlendirildiği bir araştırmada öğretmenler ve eğitim uzmanlarından oluşan katılımcıların yüzde 98’i zorbalıkla karşılaştıklarında zorbalıkla müdahale etmenin kendi görevleri olduğunu belirtmiş ve Dillion’un tezini çürütmüştür. Fakat bu eğitimcilerin sadece yüzde 54’ü zorbalığı önleme konusunda yeterli eğitim ve bilgiye sahip olduğunu belirtmiştir.

Eğitimcilerin bu noktada bilgi yetersizliği, zorbalık grubuna giren davranışları ayırt edememeleri ve bu durumda sadece geleneksel disiplin cezalarıyla problemi çözmeye çalışmaları zorbalığın yaygınlaşmasına sebep oluyor.

Dillion’a göre zorbalıkla mücadele konusunda hem eğitimcilere, hem ailelere, hem de idarecilere görevler düşüyor. Okul yöneticileri, personeline ve öğrencilerine verdiği öğütlere kendisi de uymalı ve bireylere örnek olmalı; okuldaki zorbalık problemlerinin türünü, sebeplerini, ne zaman nerede yaşandığını öğrenmek için okuldaki tüm paydaşlara işbirliği geliştirmeli ve sorunun kapsamını değerlendirmelidir. Okul genelinde okulun değerlerini güçlendiren, kabul edilemez davranışları ve bunların sonuçlarını net bir şekilde belirten bir ilkeler rehberi hazırlamalı, personelini bu konuda bilgilendirmelidir.

Dillion’un düşüncelerine paralel olarak birçok araştırmacı, daha fazla yetişkin gözetiminin akran zorbalığını engellemediğini; çocukların kendilerini ifade edebilecekleri güvenli ortamlar oluşturmanın akran zorbalığıyla mücadelede en etkili yöntem olduğunu söylüyor. ABD Sağlık ve İnsan Kaynakları Departmanı güvenli ve destekleyici bir okul ortamının akran zorbalığını önleme noktasında yardımcı olabileceğini belirtmektedir (2017) Güvenliğin esasen sınıfta başladığını; kafeterya, kütüphane, dinlenme odaları, park gibi ortak okul alanlarında oluşturulacak güvenli ortamlarda okul paydaşlarının iş birliği ile akran zorbalığının kabul edilmeyeceği alanlar oluşturulabileceğini belirtmektedir. Ayrıca kapsayıcılık ve saygı merkezli bir okul kültürü oluşturarak bütün öğrenciler kucaklanmalı, birbirine saygı duyan, destekleyen öğrenciler, yetişkin ve öğretmenler teşvik edilmeli.Son olarak veli, öğretmen ve öğrencilerin birbiriyle kaynaştığı ve dayanışma içerisinde olduğu bir okul kültürü oluşturarak, idareciler zorbalığın önüne geçebilir. Yine aynı yazısında Dillion, öğretmenlerin okulun zorbalıkla ilgili politikalarını öğrenmeleri, öğrencilerine saygı ve sevgi göstermeleri, meslektaşlarıyla zorbalık konusunu tartışıp, bu konuda etkinlikler düzenlemelerini ve bu tür durumlarla karşılaştıklarında ertelemeden harekete geçmeleri gerektiğini belirtmiştir.

İdareci ve öğretmenlerin zorbalıkla karşılaşmaları durumunda ne tür davranışlar sergilemeleri gerektiğini, nasıl önlemler alabileceklerini belirten Dillion, bu noktada en büyük payın ailelerde olduğunu belirtmekte ve zorbalıkla mücadelede ebeveynlerin rollerinin altını çizmektedir. Dillion’a göre aileler çocuklarıyla konuşmalı ve onları dinlemeli, arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurmaları için öğütlerde bulunmalı, güzel davranışlar sergileyerek çocuklarına örnek olmalı; itmek, alay etmek, başkalarını küçümsemek gibi davranışların uygunsuz ve kaba olduğunu belirtmenin yanı sıra kibar olmak, empati kurmak, sıra beklemek gibi güzel alışkanlıklar edinmelerini sağlayarak çocuklarına sağlıklı “zorbalık karşıtı” alışkanlıklar kazandırmalılar.

Buzdoğan’a (2018) göre, zorbalığa uğrayan çocuklara sahip aileler, çocuklarını sanatsal ve sportif faaliyetlere yönlendirerek onların ruhsal ve fiziksel anlamda güçlenmesini sağlamalı, böylelikle onlara özgüven kazandırmalıdır. Özgüvenli ve sosyal bir çocuğun akran zorbalığına maruz kalma oranının çok ama çok düşük olduğunu belirten Buzdoğan, bir zorbanın daima kendisinden güçsüz ve aciz durumda gördüğü kişileri seçtiğini belirtmektedir. Çocukların kendilerini güvende hissedebilecekleri bir ev ortamının kurulması, onunla kaliteli vakit geçirilmesi, onun bir birey olarak kabul edilmesi, okulun güvenli bir yer olduğunun ve bütün problemlerini rahatlıkla öğretmeniyle paylaşabileceğinin belirtilmesi, şiddetsiz iletişimin olduğu bir yetişme ortamı sağlanması ailelere verdiği önerilerdir.

Crothers ve Levinson’a (2004) göre, zorbalığın önlenmesine yönelik yapılan çalışmalar kapsamlı olmalıdır ve bu noktada etkili bir değerlendirme programı geliştirilmelidir. Değerlendirmeler; gözlem, görüşme, anket, öğretmen görüşleri, zorbaların kendi kendilerini değerlendirmeleri gibi yöntemlerle yapılabilir.

Zorbalıkla ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde bu problemin dünyanın pek çok yerinde var olduğunu belirtmek gerekmektedir. Öğrenciler arasında popüler olma, kendini kabul ettirme, empatiden yoksun olma, sürekli kaygılı olma gibi nedenlerle tetiklenme olasılığı olan akran zorbalığı, zorbalığa maruz kalanın kendisini değersiz hissetmesine ve ilerleyen zamanlarda fiziksel ve ruhsal anlamda çeşitli sağlık problemleriyle karşılaşmasına sebep olabilir.

Okullarda yaşanan akran zorbalığı davranışlarının önlenebilmesi için okul rehberlik servisi tarafından, okuldaki tüm personel (yöneticiler, öğretmenler, psikolojik danışmanlar ve hizmetliler), veliler ve öğrencilerin de içinde bulunduğu bir ekip çalışmasıyla, tüm ilgililere zorbalık konusunda bilinçlenme eğitimleri verilerek ve etkili bir önleme programı geliştirilerek uygulanması problem için etkili bir çözüm olabilir. Sonuç olarak, zorbalık okullarda karşılaşılan en büyük problemlerden biri ve bu problemle baş etmek için okulun bütün paydaşlarının iş birliği içerisinde çalışması gerekiyor. Okul yöneticileri, psikolojik danışmanlar, veliler, öğrenciler ekip içinde çalışarak, etkili bir öğrenme programına dahil olabilir ve “akran zorbalığı” ile başarılı bir şekilde mücadele edebilir, bu problemin oluşmasına engel olabilirler.

Kaynaklar:

AİBÜ, Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 7, Sayı 2 (2007),190–202

Dillion,J. (2010) No Place for Bullying https://www.naesp.org/sites/default/files/S-O_p20.pdf

Füsun Gökkaya (May 24th 2017). Peer Bullying in Schools: A Cognitive Behavioral Intervention Program, Child and Adolescent Mental Health, Martin H. Maurer, IntechOpen, DOI: 10.5772/66701. Available from: https://www.intechopen.com/books/child-and-adolescent-mental-health/peer-bullying-in-schools-a-cognitive-behavioral-intervention-program

Gökler, R. (2009). Okullarda akran zorbalığı. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi. [Bağlantıda]. 6:2. Erişim: http://www.insanbilimleri.com

Jimerson, A. B., and M. J. Nickerson. “Mayer, & MJ Furlong.” The handbook of School Violence and School Safety

Olweus, D. (2004). The Olweus Bullying Prevention Programme: design and implementation issues and a new national initiative in Norway. In P. K. Smith, D. Pepler, & K. Rigby (Eds.), Bullying in schools: How successful can interventions be? (p. 13–36). Cambridge University Press. https://doi.org/10.1017/CBO9780511584466.003

Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Sakarya University Journal of Educational Faculty 17 (Mayıs/May 2009) ISSN: 1 303–0310

Sipahi, Esra. “Ortaokul Öğrencilerinin Siber Zorbalık ve Akran Zorbalığı Eğilimlerinin Örgütsel Yabancılaşma ve Örgütsel Güven Algılarına Etkilerinin İncelenmesi: Ankara İli Örneği.” (2019).

Smith, P.K. and Brain, P.F. (2000). Bullying in schools: lessons from two decades of research. Aggressive Behavior 26: 1–9.


Sibel Tartut Hakkında

7 Ekim 1991 yılında Muş’un Bulanık ilçesinde altı çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya geldi; üç yaşında, Antalya’nın Kumluca ilçesine taşındı. İlk ve orta öğrenimini Ziya Gökalp Yatılı Bölge Okulu’nda, lise öğrenimini ise Kütahya İMKB Anadolu Öğretmen Lisesi’nde bitirerek 2009 yılında Gazi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü kazandı. Üniversite yıllarının bir kısmı, Polonya’nın Krakow şehrindeki Jagelonian Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde burslu olarak geçti. Sonrasında bir süre, İrlanda’da Dublin Şehir Üniversitesi’nde dil asistanı olarak staj yaptı. Lise ve üniversite eğitimini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin ‘’Kardelenler’’ bursu ve Yücel Kültür Vakfı’nın ‘’Yarım Elma’’ bursu ile tamamladı. Üniversite eğitimimin ardından, Van’ın Edremit ilçesinde Yunus Emre Ortaokulu’a İngilizce Öğretmeni olarak atandı. 2015–2016 yılları arasında ücretsiz izine ayrılarak Fulbright burs programı kapsamında Amerika’nın New York eyaletinde bulunan Syracuse Üniversitesi’nde bir yandan Yüksek Lisans eğitimi alıp, diğer yandan Türkçe öğretim asistanı olarak çalıştı.

Tartut, ilkokul dördüncü sınıftan beri düzenli olarak yazıyor. İlk yazısı lisede ‘’Tavşanlı’nın Sesi’’ adlı yerel bir gazetede yayımlandı. 2011 yılında British Council’ın düzenlemiş olduğu ‘’Hayalimdeki Yolculuk’’ adlı öykü yarışmasında ‘’Uçurtma Kuyruğunda Hayallerim’’adlı eserle derece aldı.

“Piedra Günlükleri” adlı iki güncesi ve aynı ismi taşıyan bir şiir kitabı olan Tartut, bugünlerde bir roman üzerine çalışıyor. İlerleyen yıllarda öğretmen kimliğinin yanı sıra, edebiyat alanında başarılı bir yazar olmak en büyük ideali.