Submitted by halukgoksel on Wed 22/11/2023 - 14:01

Yayın Tarihi

Zorba Değilim Sadece Beni Anlamıyorlar

Yazar: Ahmet Canbaz

Okullardaki zorbalığın tarihsel gelişimine bakıldığında, bu konudaki ilk araştırmaların refah düzeyi yüksek İskandinav ülkelerinde yapıldığı ve zamanla dünyanın farklı yerlerinde benzer çalışmaların giderek yaygınlık kazandığı gözlenmektedir (Berger, 2007).

Zorbalık kavramı genellikle itme, tekmeleme gibi davranışlarla fiziksel saldırganlık olarak algılanmakta sözel saldırganlık, sosyal yalıtım da akran zorbalığına girildiği göz ardı edilmektedir. Hatta son yıllarda, teknoloji ve sosyal medyanın gelişmesiyle, siber zorbalık da oldukça ciddi bir sorun olarak sıkça karşımıza çıkmaktadır.

Her geçen gün artan zorbalık olayları, okullarda yaşanan akran zorbalığına karşı alınan önlemlerin yetersiz olduğunu kanıtlar nitelikte. Zorbalığı önlemek amacıyla okullarda kurulan kamera sistemi zorbalığın tek bir boyutunu gözler önüne sererken, kurum içinde önleyici ve krize müdahale amaçlı yapılan testler mevcut durumu ortaya koymuyor. Çünkü bu testlerde zorbalığı yapan ya da zorbalığa maruz kalan çocukların verdiği cevaplar, genellikle hakikatı yansıtmıyor.

Akran zorbalığı, sınıflardaki artan öğrenci sayısı, sınav sistemiyle pekişen rekabet ortamı, öğrenciler arasındaki farklılıklar ya da birçok başka etkenle ilişkili. Dedikodu, dışlanma, utandırılma, sosyal yalıtım uygulanma, sözel ve/ya fiziksel olarak saldırıya uğrama da, öğrencilerin sıkça maruz kaldığı zorbalık biçimlerinden. Okul içinde bu baskılara karşı çözüm üretilmedikçe, zorbalığa uğrayan çocukların sosyal yaşantılarında sağlıklı iletişim kurmaları olağan dışı hale geliyor. Okul, aileden sonra bireyi hayata hazırlayan en önemli kurum. Çocuklarımız da günlük hayatına yansıtacakları becerileri okulda ediniyor. Dolayısıyla, eğitimcilerin zorbalığa karşı etkili çözüm önerileri geliştirmeleri ve uygulamaları bekleniyor. Peki geliştirilen çözüm öneri neler olmalıdır?

Okulun ilk gününden bu yana akranları tarafından dışlanan ve kendini ifade edebilmek için zorbalık yapan bir öğrencinin gelişimine tanık olmak, öğretmenliğe olan inancımı daha da artırdı. Sene başında birçok öğrencinin aynı sınıfta olmak istemediği öğrencimi, kendi deyimiyle, kimse anlamıyordu. Öğrencim, her dediğinin yanlış anlaşıldığını ve arkadaş grubunun yaptığı hatalı davranışlardan yalnızca kendisinin sorumlu tutulduğunu düşünüyordu. Kendini değersiz hissediyor, ceza ya da uyarı almaktan sıkılıyordu. Kısacası, kimse ona inanmıyordu. O da, iletişim sağlayamadığı akranlarına kendini ifade edebilmek için vuruyor ya da sözlü olarak saldırgan davranışlar sergiliyor; yani akran zorbalığı yapıyordu. Aynı çocuğun şimdi, sağlıklı biçimde iletişim kurduğunu, arkadaşlarının olduğunu, akranlarıyla birlikte oyunlar kurduğunu, sınıf içinde verimli şekilde derse katıldığını hatta arkadaşlarının dikkatini dağıtmamak için ders sırasında kendisini zor da olsa konuşmamak için tuttuğunu görüyorum. Değişen ne çocuğun kendisiydi, ne de ceza sistemini genişleterek zorbalık yapanları baskılamaktı. Değişen, çocukların kendilerini ifade edebilecekleri sağlıklı bir okul ve sınıf iklimi oluşturmaktı. Öğrenciyi bu şekilde geliştiren en önemli etken, artık onu dinleyen, zaman zaman ona hak veren, yaptığı esprilere gülen, ona görev ve sorumluluklar veren, güvenen eğitimciler ve akranlarıyla aynı ortamda olmasıydı. Çünkü baskılanan bir davranış, baskı ortamından çıktığı anda daha da şiddetlenerek geri gelecektir.

Sonuç olarak aile ve eğitimciler olarak etkili davranış örüntüleriyle çocuklarımıza anlaşıldıklarını ve değerli olduklarını hissettirmeli, onlara kendilerini ifade edebilecekleri ortamlar yaratmalıyız. Okul ve sosyal yaşantıda saygı, sevgi ve anlayış ekerek öğrencilerde merhamet, şefkat duyguları yeşertmeli; onların toplum içinde özgüveni yüksek, yardımlaşma duygusu olan, anlayışlı bireyler olmalarına olanaklar yaratmalıyız. Zira, zorbalık salgın bir enfeksiyon gibi kendisiyle ilişkili tüm bireyleri şiddetin unsuru haline getirebilmekte doğrudan ya da dolaylı olarak tüm çocuklarımızı etkilemektedir.


Ahmet Canbaz Hakkında

1987 yılında Denizli’de doğan Canbaz, ilköğretim ve orta öğretimini Denizli’nin Çal ilçesinde tamamladı. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nden 2011 yılında mezun oldu. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Tiyatro Topluluğu bünyesinde, birçok tiyatro oyununda görev aldı. 2015 yılında 9 Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümünde yüksek lisans programını bitirdi. Eğitim ile ilgili çeşitli sertifika programları ve konferanslara katılan Canbaz, 2018 yılında dünyadaki en büyük yaratıcılık organizasyonu olarak kabul edilen Destination Imagination Türkiye Denetim Kurulu Başkanı olarak seçildi. Şu anda özel bir okulda Türkçe Öğretmeni olarak görev yapmakta olan Canbaz, Öğretmen Ağı Değişim Elçisidir.