Bir Varmış Bir Yokmuş
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, soğuk kış gecelerini, güneşli serin sabahlara soba başında anlatılan masallar bağlar; anlatıcının ağzından çıkan sözler, dinleyenleri sihirli ormanlara, küçük pencereli pembe kulübelere, elma ağaçlarıyla çevrili patikalara götürürmüş. Yaz geceleri ise yine anlatıcılar, hayaller dökermiş etrafında çember oldukları ateşin üzerine.
Ancak sözlü aktarımın, yaşam şartlarındaki ve alanlarındaki ekonomik, sosyal değişimlerle git gide yok olması, bu kadim geleneği daha uzak kılmış anlatıcı ve dinleyicilerden. Hayatın akışı hızlandıkça, zaman kısaldıkça insanlar daha az hayal kurar, daha az alır olmuşlar sözün şifasını. Neyse ki, yakın zamanda heybesinde masallar olan anlatıcılar yeniden çıkagelmiş; sözleriyle manzaralar dokumuş; kahramanın yolculuğa çıktığı, iyinin ödüllendirildiği, gücün değil, adaletin kazandığı hikayeleri yeniden fısıldamaya, sözün ağını yeniden örmeye başlamışlar.
Geçen ay, sözün kapısını çaldığımız, kurduğumuz hayali dinleyenle paylaştığımız ve birlikte bir masal dünyası yaratmayı deneyimlediğimiz bir Seiba eğitimdeydim. İki günlük masal, hikaye anlatıcılığı eğitiminin başlangıcında, ilk olarak çocukluk heyecanı ve merakımıza geri dönmemiz teşvik edildi. Meğer ne zormuş yetişkinliğin bağlarını çözmek, fikir akışını serbest bırakarak her şeyin mümkün olduğu düşüncelere geri dönmek ve soru sorabilmek! Yine de tüm grup, elinden geleni yaptı çocukluğa dönüş için.
Eğitime katılanların çoğu öğretmen ve eğitim uzmanıydı. Öğrenme ve öğretmede hayal kurmanın, hikayeleştirmenin gücünü keşfetmiş öğretmenler, hikayelerini, oyunlarını dokumak; öğrencilerine, öğrenirken keyif almalarını sağlayacakları bir dil kurmak için oradaydılar. Eğitim uzmanları, Waldorf, Montessori ve Reggio Emilia yaklaşımlarıyla hikaye anlatıcılığı arasında bir bağ kurmaya, kullandıkları metodu, anlatıcılık ile zenginleştirmeye çalıştılar. Masalın hangi dinamiklerinin, hangi bağlamlarda ve nasıl anlatıldığında çocuklara fayda sağlayabileceğini keşfetmek üzerine düşündüler iki gün boyunca. Sınıf öğretmenleri ve branş öğretmenleri, kendi sınıflarında şimdiye dek hayata geçirdikleri hikayeleştirme ve oyun pratiklerinin, ilgiyi ve konsantrasyonu artırdığından söz ettiler, derlenen masal kitapları hakkında konuştular.
Eğitimde, çocuklara masal anlatırken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusundaki çekinceler, paylaşılan deneyimlerle giderildi. Çocukların, çizgi filmlerde izledikleri görsel şiddetle, masallardaki ‘’kötünün cezalandırılması’’ ve ‘’adaletin yerini bulması’’ temasından aldıklarının farklı olduğu sonucuna varıldı. Çocuklar izledikleri çizgi filmler üzerinden gördükleri şiddeti tekrarlama eğilimindeyken, masal örgüsü içinde aktarılan heyecanlı dönüm noktalarının, yalnızca işitsel olarak algılandığından dolayı, masalın arketipleri üzerinden bilinçlerine yerleştiği anlatıldı. Hikaye anlatıcılığı üzerine uzun yıllardır çalışan eğitmenimiz Senem Donatan, masallardaki kötü kurdu, kötü avcıyı ve cadıyı duymanın ve bununla beraber, her zaman kötülüğe galip gelen iyiliğin, dürüstlüğün ve akılcı cesaretin, çocuklardaki adalet mekanizmasını kurmaya katkı sağladığını belirtti. Hikaye anlatımı sırasında, masal didaktik bitişlerle sonlandırılmasa da; çocukların, masallardan kendileri için gerekli çıkarımı yaptıklarını, gökten düşen elmaların, yol gösteren tavşanların sembolik anlamını içsel olarak bildiklerini anlattı. İkinci günün sonunda, tüm katılımcılar, dokudukları, her bir detayını kurguladıkları masalları, seslerini özgür kılarak, çember içinde paylaştılar. Günün sonunda, heybelerinde masallarla, eğitime ve öğrencilerle temasa dair birbirinden yaratıcı fikirlerle oradan ayrıldılar.
Öğretmen Ağı’nda çalışmaya başladığımdan beri, verdikleri eğitimi zenginleştirmeye çalışan, her çocukla özel olarak ilgilenen ve çocukların bu denli önemli olan süreçlerinin her gününe özen gösteren, onların hayal dünyasını renkli iplerle örmeye çalışan öğretmenlerle tanışıyorum. Kendi hayatlarına kattıkları artı değerlerin; yaşamına dokundukları her öğrencinin de hayatına değer kattığını ilgiyle gözlemliyorum. Farklı disiplinlerin birbirini beslemesinin, öğretmenlerin de bu paylaşımın bir parçası olmalarının önemini, burada olduğu gibi, hikaye anlatıcılığı eğitiminde de bir kez daha gördüm. Yeni disiplinlerle tanışmak ve birlikte üretmek, hem çok yaratıcı sonuçlar doğuruyor hem de ortaya çıkan ürünü ve öğrenim deneyimini benzersiz kılıyor. Bu, özenle oluşturulan imkan ve deneyimleri birlikte artırabilmek dileğiyle…
Yazar Emel Pilavcı hakkında:
Emel, Sanat ve Kültür Yönetimi lisansını tamamladıktan sonra, sanat yönetmenliğini üstlendiği projelerde sektörü deneyimledi, Floransa’da, European School of Economics’in, Visionary Leadership Programme’ına katıldı. Daha sonra, ekoloji ve permakültür alanında teorik bilgi ve pratik kazanmak için yaptığı seyahatler esnasında, İskoçya’da hikaye anlatıcılığı ile tanıştı. O zamandan bu yana yaptığı geziler sırasında topladığı masal ve mitleri blogu vasıtasıyla bugüne taşıyor, yüksek lisans tezi için anlatıcılık geleneği üzerine araştırmalar yapıyor. Bunun yanı sıra Öğretmen Ağı’nda eğitimin niteliğinin iyileştirilmesi, öğretmen ve öğrencilere potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri araçlar yaratmak için çalışıyor.