Submitted by halukgoksel on Wed 22/11/2023 - 14:01

Yayın Tarihi

Stanley MoralesPexels

Kırılganlıktan Hareketle

Yazar: Seval Binici

Sevdiklerimiz için yapabileceğimiz en iyi şeyin onların kusurları olan, kırılgan insanlar olduklarını kabul etmek olduğunu düşünüyorum. Zaaflarımız ve meziyetlerimizle var olduğumuzu kabul ettiğimizde dünyayı değiştirmek ve dönüştürmek için daha fazla fırsata sahip olabiliyoruz. Böylece eyleme geçmek için gerekli hazırlıkları daha kolay yapabiliyoruz.

Öğretmen Ağı ile tanıştığım 2019 yılında öğretmenlik yapmaya devam edeceksem eğer; o anda olduğum kişi olarak öğretmenlik yapmaya devam edemeyeceğime karar vermiştim. Dokuz yıllık öğretmenlik deneyimim okulda öğretmen olmak ile öğrenci olmak arasında ciddi bir fark olduğunu düşündürüyordu. Öğrenci olarak okulda olmayı çok sevmiştim; üzerinde hiç düşünmemiş olmama rağmen öğretmen olmuş buldum kendimi.

Öğretmen olmayı sevdim, hem de çok. Gözlerinin içine bakan gözler, içtenlikle dinleyen kulaklar, sen hiçbir şey yapmasan bile seni sevmeye, saymaya hazır çocuklar. Bunu çok düşünürüm, çocuklar doğal olarak mı sevmeye hazırdır öğretmenlerini, kendiliğinden mi saygı duyarlar öğretmenine? İtiraf edeyim zamanla fark ettim ki bazı sevgiler, bazı saymalar birbirinden farklı. Bize öğretildiği için öğretmenimizi sevmek ve saymak ile öğretmenimizle kurduğumuz duygusal, zihinsel bağ sayesinde sevmek ve saymak birbirinden farklı şeyler.

Öğretmen hem sınıfta hem de toplumda bir bilen kişi, bilge olarak otorite. Herhangi bir yerde herhangi bir sebeple öğretmen olduğumu öğrendikleri zaman insanlar, hemen okul anılarını anlatmaya başlarlar. Onlara ilham veren, onları cesaretlendiren, onları gören, duyan çok sevdikleri öğretmenlerinden bahsederler. Bazen de oldukça zor anlar yaşarım. Okulda cesaretlerini kırmış, aşağılamış, dışlamış, görmemiş, duymamış, anlamamış ve etiketlemiş öğretmenlerinden. Her iki durumda da öğretmenlerine inanmış, yargısını kabul etmiş öğrenci hikayeleri bunlar. İyiyi duymak kolay, gurur verici, iyi ki dedirten ama…

İkincisi zor. İkincisiyle yüzleşmek kıymetli. Mesleğim zamanla varoluşumu ortaya koyduğum ve beni ben yapan değerlerimi yaşattığım bir alan oldu. Ne var ki varoluşumuzu ortaya koymak, bizi biz yapan değerleri yaşatmak öyle basitçe ben şu olmak istiyorum ve şunları benimseyip yaşatacağım demek değil. Değerler bir kimliğe dönüştüğünde bir norma da dönüşür. Bir yanda yaygın normların bizden olmamızı istediği diğer yanda kendi yaratmak istediğimiz normlar çatışmaya girer. Dinlediğim kötü hikayeler ve dürüstçe söylemek gerekirse mesai saatlerimde tanık olduklarım, gerçekten öğretmen olup olmak istemediğim konusunda kendimi sorgulamamı; öğretmenliğin benim zihnimdeki şey olup olmadığı konusunda epey düşünmemi sağladı.

Öğretmenlerden, velilerden ve hatta öğrencilerden; öğretmenlerin çocuklara bağırdığını, onlara vurduklarını, ceza verdiklerini veya vermekle tehdit ettiklerini çünkü artık onlara başka bir seçenek bırakmadıkları gibi şeyler duyarım. Böyle anlarda varlığım tehdit altına girmiş gibi hissediyorum ve savaşmak, kaçmak veya donmak arasında bir seçim yapmam gerektiğini. Hem bir öğretmen olarak böyle bir davranışta bulunmuş, bulunabilecek bir meslektaş varlığımı tehdit ediyor hem de gözümün içine bakan çocukların böyle bir duruma maruz kalması sevdiklerim için göze alabileceğim şeyleri hatırlatıyor.

Herkesle aynı pencereden bakmak, aynı şekilde davranmak mümkün değil elbette ama asgari müştereği bulabilir paniğe kapılmadan başımıza gelenler üzerinde tartışabiliriz. Böyle olumsuz örnekleri duyduğumda öğretmenliğin profesyonel bir meslek olduğunu hatırlatırım. Nasıl ki bir doktor hasta ile, bir avukat müvekkili ile böyle bir ilişki geliştiremezse bir öğretmenin de sorunları çözme konusunda böyle bir ilişki geliştiremeyeceğini dile getiririm. Aynı anda bu gibi sorunlarda öğretmenlik ile ilgili olumsuz örnekleri genelleyen bir yaklaşıma denk geldiğimde sorunun tek taraflı değerlendirilmemesi çağrısında bulunurum.

Öğretmenlik çaresizlik içinde şiddete başvuracağımız ya da sorunları görmezden gelerek içimize kapanıp hiçbir şey yapmadan durabileceğimiz bir kimlik değil. Sorunları çözmek, zorluklarla baş edebilmek, hoşnutsuz olduğumuz durumları değiştirmek ve dönüştürmek için araçlara sahip olmalıyız. Bu araçlar sorunları görmezden gelmek yerine açıkça ortaya koyduğumuz, kusurlarımızı ve kırılganlıklarımızı anladığımız yetkinliklerimizi, meziyetlerimizi yani güçlü yönlerimizi ortaya çıkardığımız araçlar olmalı. Bu araçlar sorunlara kişiselleştirilmiş bir iktidar mücadelesi olarak bakmamalı; rasyonel ve tarafsız olmalı. Sorunların altında yatan toplumsal, politik nedenleri araştırıp bulmaya çalışmalı. Sorunları çözmek için samimiyetle tartışmaya açık olmalı. Bize sundukları çözüm önerileri kapsayıcı, özgürleştirici olmalı; hedef göstermeyen barışçıl ve şiddetsiz bir dil kullanabilmeli.

Öğretmen Ağı bu araçları hem sağlıyor hem de bu araçları değiştirip dönüştürme, anın koşullarına uygun hale getirme potansiyeli olan öğretmenleri buluşturuyor. Ben olumsuz örnekler nedeniyle öğretmenler odasında somurtup duran, kendi köşesine çekilip içindeki öğrencinin deneyimi ile kendi öğrencisinin deneyimini birbirine karıştıran bir öğretmen olmak yerine benimle benzer dertleri olan başka meslektaşlarla bir araya geldikçe, beraber çalışıp öğrendikçe zaten 2019'da olduğum kişi değildim artık.

Sevdiklerimiz için yapabileceğimiz en iyi şeyin onların kusurları olan, kırılgan insanlar olduklarını kabul etmek olduğunu söylemiştim. Öğretmenleri seviyorsak bunu öğretmenler için de yapmalıyız. Olumsuz deneyimleri her zaman duyacağız, önemli olan olumsuz örneklerin neden olumsuz olduğunun anlaşılması için mesai harcamak. Önemli olan olumsuz örnekleri duymazdan gelmeden, saklamadan açıkça kabul ederek onlardan korkmadan iyi örnekleri nasıl vücuda getireceğimiz üzerine çalışmak. Ağ’da yaptığımız da bu zaten.


Seval Binici Hakkında

2008 yılında Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi bölümünden mezun oldu. 2010 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak çalışmaya başladı. 2022'de Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. En çok konuşmayı ama dinlemeyi, yazmayı ve okumayı seviyor. Sosyolojik düşünmeyi; kapsayıcı olmayı; bütün canlılara karşı özenli olmayı ve herkesi gözetmeyi önemsiyor. Çocuklarla mesai arkadaşlığı yaptığını düşündüğünden çocukların dünyasını anlamak, onlara daha çok alan açmak; çocuklarla çalışan insanların ve toplumun çocukları algılayış biçimini anlamak hayatında önemli bir yer tutuyor.


Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.