Submitted by halukgoksel on Wed 22/11/2023 - 14:01

Yayın Tarihi

Yan Yana Durabilmek, Bir Arada Olabilmek

Yazar: Birce Altay

“Umut başka bir dünyanın mümkün olabileceği anlamına gelir, bu dünyanın vaat edildiği veya güvence altında olduğu anlamına değil. Umut insanı eyleme çağırır; eylem umut olmadan imkânsızdır. (…) Umut etmek kendini geleceğe adamaktır ve bu geleceğe adanmışlık, bugünü yaşanabilir kılar.” (Rebecca Solnit, Karanlıktaki Umut, Siren Yayınları, s.31)

Bu yazıya yukarıdaki alıntıyla başlamamın sebebi bir süredir Türkiye’de sivil toplumla veya sivil toplumun etrafındaki herhangi bir konuyla ilgili düşünsem kendimi bir şekilde bunları hatırlamaya ihtiyacım olan bir yerde bulmam aslında. Bununla birlikte, zaman zaman fazla iyimser olduğunu düşündüğüm ve içinde bulunduğumuz şartların bu iyimserliği yakasından tutup duvarlara çarpabilecek kadar kuvvetli ve acımasız olduğunun da farkındayım. Yine de devam edebilmenin, söz üretmenin, yapabilir halde kalmanın (veya yapabilir halde kalabilmek için yollar aramaya devam edebilmenin) önemine umut ederek tutunmayı tercih ediyorum; o yüzden mümkünler arası arayışımda sabitim olarak özetlenebilir bu üç cümle.

Ancak bu yazının konusu aslında bu sabite dönme ihtiyacından ziyade, bahsedilen umudun kendisi olabilecek kadar güçlü, ilham verici olabilecek bir tanıklık. İş birliği gibi ağzımızdan düşmeyen ve günümüzde pratiğe döküldüğünde roller ve sorumlulukların belirlenmesinden fazlasına işaret etmeyen bir şeyden bahsetmiyorum; aksine herkesin bir ucundan tutabileceği kadar esnek, o esnekliğin söylenecek söze alan açtığı bir yan yana durabilme, bir arada olabilme hali işaret ettiğim. Kendi adıyla bahsedecek olursak, bu sene 30 Kasım’da Türkiye’de ikinci kez kutladığımız #PaylaşmaGünü

Küreselde #GivingTuesday ismiyle uygulanan, bugün 70’ten fazla ülkede, her ülkenin kültürel özelliklerine göre kutlanan, parçası olan herkesi dayanışmanın gücünü hatırlamaya ve hatırlatmaya davet eden bu özel günü ikinci senesinde daha fazla kişinin, kurumun, sivil toplum kuruluşunun ve eğitim kurumunun kutladığını; kutlarken kendi amaç ve önceliklerine göre kurguladıkları iletişimlerindeki sabitin paylaşmak olduğunu gördük. Bununla birlikte, #PaylaşmaGünü’nün birbirinden farklılaşan bu amaçların yan yana gelebileceği bir buluşma noktası olarak işlev gördüğünü, dahası bugüne dek yolları kesişmeyenler ve kesişmeyeceğini düşünülebilecekler için bile bu alanı sağlayabildiğini mutlulukla fark ettik. #PaylaşmaGünü bağışçılığın, gönüllülüğün, dayanışmanın herkesin gündeminin doğal bir parçası olduğu, bunların farklı biçimlerini yine parçası olanların belirlediği ve dahası, gücünü de parçası olanlardan alan bir gün olarak Türkiye’deki yerini sağlamlaştırdı.

Tüm bunların yanı sıra #PaylaşmaGünü bir şeyi daha mümkün kıldı; parçası olan sivil toplum kuruluşlarının ve sivil alan aktörlerinin birbirlerinin gündeminde yer bulmasını, katılan STK’ların kendi paydaş grubunda bir diğerinin görünür olmasını. Kuruluşların birbirlerine, ‘Birlikte ne yapabiliriz?’ sorusunu sormaları için cesaret veren bir başlangıç noktası sunabilmesinin yanı sıra, bazen harekete geçmek için ihtiyaç duyulan o cesaretin içeriden bir yerden gelebilmesine de alan açtı. #PaylaşamGünü’ne hazırlandığımız 10 hafta boyunca her hafta birbirimizden öğrenirken, birlikte düşünmenin ve yaratmanın iyileştirici hissini de tadabildik. Bu sene #PaylaşmaGünü’nün sonunda belki de aklımızda en çok yer eden şey tam da bu yüzden sivil toplumun birbiriyle, toplantı odaları dışında, hitap ettikleri kişilerin de duyabileceği şekilde konuşması, bir diğer deyişle yan yana durma isteğini hayata geçirebilmesi oldu.

Çünkü belki de ihtiyacımız olan, kuruluşlar olarak yaptığımız ve üzerine düşündüğümüz iletişim kadar, daha büyük ölçekte parçası olduğumuz o büyük alanda yan yana durabilmenin özünde gizlidir. Hangi alanda çalışıyor olursak olalım, çalıştığımız alanın zorlukları, imkânları, özellikleri değişse de, bambaşka yerlerde bambaşka kişilere, mevkilere söylüyorsak da sözümüzü, bir arada durabilmenin yollarını aradıkça, ve bulduğumuzda o yollarda yürüdükçe, yürümek için direndikçe daha da güçleneceğizdir belki farkında olmadan. Böylelikle yalnızca söylediğimiz sözle değil, bunu birlikte yapabilir olmanın verdiği gücün iyileştirici hissini birbirimizle paylaşabileceğiz. Eminim ki umudu hatırlama ihtiyacının yerine umudun kendisini koyabildiğimiz bu tür mümkünlerin artması hepimize iyi gelecek.


Birce Altay Hakkında

Antalya’da doğdu. Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi, İngiliz Dilbilimi Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal Projeler ve STK Yönetimi programında tamamladı. İsveç’te bir sene gönüllülük yaptıktan sonra bir teknoloji girişiminde içerik yazarı olarak çalışmaya başladı. Ardından Radikal Gazetesi’nde editörlük yaptı. Gazetenin kapatılmasından sonra, 2016 yılında Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nda (TÜSEV) İletişim Koordinatörü olarak çalışmaya başladı ve Ekim 2020’den beri aynı kuruluşta Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yapıyor. Sosyal fayda için teknoloji, filantropi ve herkes için erişilebilir, kaliteli ruh sağlığı hizmetinin sağlanabilmesi konularına ilgi duyuyor.



Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.