Submitted by halukgoksel on Wed 22/11/2023 - 14:01

Yayın Tarihi

Burası Tamamen Bizim Kampı 2021, Mersin

Burası Tamamen Bizim Kampı 2021 Kamp Günlükleri

Yazarlar: 2021 Burası Tamamen Bizim Kampı Katılımcıları

Okuyucuya Not

Burası Tamamen Bizim Kampı, ilk kez 2020'de, Adana, Mersin ve Hatay’dan Değişim Elçilerinin inisiyatifi ile gerçekleşmişti. Eğitimi doğaya, doğayı eğitime taşıyan kampın ikincisi 16, 17 ve 18 Ağustos tarihlerinde, yine Değişim Elçisi öğretmenlerin inisiyatifiyle gerçekleşti. Çocuğu ve yetişkiniyle kampın tüm insanları, kampa dair duygularını ve deneyimlerini “Kamp Günlükleri”nde yazıya döktü.

Günlük yazıları “Kamp’a Doğru, Kamp Yeri ve Kamp Günleri, Kamp’ın İnsanları, Kamp’a Veda” olmak üzere 4 başlıktan oluşuyor. Dilerseniz her bir yazıyı sırayla okuyabilir, dilerseniz de bu başlıklar arasında gezinerek kronolojik bir sırayla da günlükleri okuyabilirsiniz. “Kamp’ın Çocukları” başlığı altında ise kamp katılımcısı çocukların yaşadıklarına tanık olabilirsiniz. Kamp’a dahil olamadıysanız üzülmeyin, günlükleri okuyarak neredeyse oradaymış gibi hissedebilirsiniz. Ancak en güzeli, bir sonraki sene yapılacak kampa katılmak olacaktır 😀 Keyifli okumalar!

İsmail Örnek 👉Rehber Öğretmen 📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Geçen yıl “Birlikte yapabiliriz” diyerek yola çıktığımız ve sonrasındaki etkileri bakımından hepimizi şaşırtan, kendi gücümüzü bize hatırlatan ve ona inancımızı tazeleyen bir hayalimizdi “Burası Tamamen Bizim Kampı”. Gerçeğe dönüşen hayalimize dair “Devam etmeli miyiz?”, “İkincisi mümkün mü?” gibi sorularımız vardı. Hem yereldeki ilgi ve etki, hem de Öğretmen Ağı’nın kampı sahiplenişi, birçok platformda farklı kişilerce kamptan söz edilmesi sorularımıza yanıt oldu. Evet, mutlaka ikincisini gerçekleştirmeliydik!

Temmuz ayının son günleri. Bir yandan kampın nerede, hangi tarihlerde, nasıl bir programla gerçekleşeceği üzerine geniş bir toplulukla tartışıyor, bir yandan medyadaki orman yangınları, sel, heyelan ve kuraklık haberlerini takip ediyoruz. Kampın yaklaşıyor olmasının sevinci ile iklim anomalileri ve afetlerin yarattığı endişe ve üzüntüyü aynı anda yaşıyoruz. “Doğa ve eğitim” ana temalı bir kamp yapmanın ne kadar da yerinde bir tespit olduğu keşke bu şekilde doğrulanmasıydı.

Kampı yine aynı mekanda yapmaya karar verdik, yoldayız. Dağlardan, ormanların içinden, dere kenarlarından geçerek kampa doğru ilerlerken geçen yıl pandemi nedeniyle oldukça sınırlı katılımcı sayısında tuttuğumuz kampın, bu yıl neredeyse iki katı insanla nasıl geçeceğinin merakıyla dolu bir heyecan var içimde. Katılımcılarımız öyle dolu, maharetli ve paylaşımcılar ki, programı nasıl dolduracağımızdan çok, neyi nasıl yetiştireceğizin tatlı telaşını yaşadık. Bazı atölyeleri eş zamanlı yapmak durumunda kalıyoruz bu yüzden.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri ⛺️

Gerçek zenginlik bu olmalı; birbirinden güzel, küçüklü büyüklü insanlar. Kampta fırsat buldukça, hatta sık sık da fırsat yaratarak, hepsi birbirinden farklı ama birbirini olduğu gibi kabul eden topluluğun hiç acemilik çekmeden ne kadar uyumlu hareket edebildiğini seyrediyorum hayranlıkla. Tüm farklılıklarımızla, ayrımcılık yapmadan ve birbirimizin hakkını gözeterek birlikte yaşayabiliriz aslında diyorum, bak işte oluyor!

Kamp’ın İnsanları 👬👭👫

Batuhan ve Şahin yine yalnız bırakmadı bizi ve ikisi de başbaşa sohbet ettiğimiz farklı zamanlarda, sözleşmiş gibi ama birbirinden habersiz aynı cümleyi kurdular: “Burası bana iyi geliyor. Burada mutluyum.”

Şahin Afrika gezisinden eğitime dair onda kalan düşünceleri aktardı. Batı medeniyetine öfkesine ortak etti hepimizi. Onu dinlerken aklımdan geçen söz gülümsetti beni: “Batının ilmini alın ahlakını değil 😀”.

İstanbul’dan Zeynep ve Didem’in gözlerindeki parıltı kamp boyunca kolayca farkedilecek haldeydi. Tamam, Didem’in bakışlarındaki parıltıya eşlik eden kocaman bir şaşkınlık da vardı. Jurassic World gezerken dinozorları gören çocuğun gözlerinde şaşkınlık: “Hep zoom üzerinden görüyordum öğretmenleri, şimdi canlı canlı görmek…” Didem’e istediği zaman, izin almak koşuluyla, bizlere dokunup sarılabileceğini de söylediğimizdeki sevincini görmeliydiniz. Zeynep artık Mersin’e yerleşmelisin. Bizden kurtuluş olmadığını ve kurtulmak istemediğini de biliyoruz. Gel şu işi uzatmayalım.

Hepimizi bakışın balkonuna çıkardı ve bir resmin hikayesini, bir resme bakışın çeşitlerini, bir resmin ne olduğuna dair fikirleri paylaşarak çoğalttı bizi. Anlattıkları, kamp boyunca sohbetlerimizde ve diğer atölyelerde sık sık yer buldu. Baba rolündeki Veli Mert’i de bir resme bakar gibi izledik bir yandan. İlk gün sıklıkla gördüğümüz çocuğunun nerede olduğunu, diğer çocuklarla anlaşıp anlaşamayacağı, sıkılıp gitmek isteyip istemeyeceği gibi bir çok kaygısının yerini, sonraki günlerde güven ve ebeveynliğe dair yeni bir deneyim yaşamanın mutluluğu almış gibiydi.

Hüseyin, Rehim ve Cemal. İlk günkü “Türkülerde Doğa” etkinliğinde çalmaya başladılar ve 3. günün şafağında doğuya baktığımda hala çalıyorlardı 😀 Kamp boyunca sesleri kulaklarımızda gözyaşlarımıza, kahkahalarımıza, yerimizde duramayıp oynamamıza ve dalıp gitmemize vesile oldular. Tizleri çıkmayı hep Rehim’e bıraktıkları gözümüzden kaçmadı. Önümüzdeki yıllarda telafi edeceklerinden eminim.

Cemal müziğin yanına bir de kendi atölyesini ekledi. Doğada psikolojik iyi oluşumuz için elinden geleni yaptı. Daha ne yapsın.

Sibel, özel hayatındaki sıkışmış programına rağmen elinden geleni yaparak kampa geldi ve bize bizzat elimizden neler gelebileceğini de gösterdi “Bedenden Doğaya Perküsyon” atölyesinde. Bu atölyede de farklılıkların nasıl uyum içinde olabileceğinin ritmini duyduk.

Gözde bize “Camdan Cama” atölyesinde Mersin Arslanköy ve İstanbul Maslak’taki tüm camları saydırmaya zorladı. Gözde bizi zorlamayı seviyor galiba 😀.

Mustafa’nın çocuklarla öykü yazma atölyesi ve Nilgün’ün drama atölyesi eş zamanlı atölyeler olduğundan onlara katılamadım. Ancak ilk kamptan itibaren varlıklarıyla, aldıkları sorumluluklarla kampı güçlendiren isimler oldular. Yanlarında Yücel “Edebiyattan Sinemaya Çukurova” atölyesi, atölyedeki aktif tartışmalar hala aklımda. Bu atölyeden çıkardığım sonuç “Herkesin Asya’sı kendine güzel” oldu.

Öyle çok isim var ki… 100 metre yakınınızda olduğunu bildiğiniz bir Meral’in verdiği rahatlıktan mı bahsedeyim, kampa gidişten dönüşe dek gözü kapalı güvenebileceğimizi bize öğreten Aysun’dan mı? Dostluğundan kendimi şanslı addetmeme neden olan Seval’den mi? Ne zaman görsek içimizi ısıtan gülüşleriyle Besime ve Dilan’dan mı? Yokluğunu çok hissettiğimiz Burak’tan mı? Her yerde bize objektifin ardından bakan, onun bakışını merakla beklediğimiz arı kardeş Roza’dan mı? Böyle böyle bitmez bu günlük. İnsan bir yerde de durmasını bilmeli canım 😀.

Son gün forumda Mersin İl Milli Eğitim AR-GE ekibi geniş katılımıyla, Ağ’da biz de varız mesajını verdiler. Öğretmenin gücüne inanan, özne olma halini önemseyen bu ekiple daha sık ve beraber olmalıyım duygusu kaldı. Tarsus Orman Fen Okulu, Erdemli Deniz ve Orman okulunun da önemli katkılarıyla, ekoloji eğitiminin nasıl daha verimli olabileceğini düşündük. Başka başka alanlarda, yeni işbirlikleri geliştirme olanaklarını konuştuk. Birlikte heveslendik, çok heveslendik.

Kamp’a Veda 👋

İlk kez kampa katılanlara, yeni tanıştıklarıma da değinmeden geçemeyeceğim. Sanki yıllardır birlikteymiş gibi uyum içinde, kampta bir konuk değil de kampın bir parçası olduğunu hemen anlamış ve sahiplenmiş halleri beni büyüledi. Bütün katılımcılarda kampın adı herkesin üzerine yakışmış bir giysi gibiydi: “Burası Tamamen Bizim”.

M. Yücel Özmen👉Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni📍Mersin

Torosların Zirvesinde Kamp Heyecanı

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Geçen seneki Burası Tamamen Bizim Kampı’nda gördüklerimiz, üretimlerimiz, paylaşımlarımız, dayanışmamız ve dostluklarımız sonrası, bu sene de yine kamp yapılmalı ve ben de ailemle bu kampta olmalıyım diye düşünüyordum.

Yıl içerisinde canım ağım “Öğretmen Ağı”nın çeşitli buluşmalarında kamptan, yaşadıklarımızdan söz ederek bu sene de yapılması konusunda kamuoyu oluşturmaya çalışıyorum. Yaz başlangıcında sevgili İsmail kampın düzenlenmesi konusunda bir grup oluşturulacağını söylüyor. Birkaç dijital buluşma ile kampın nerede, ne zaman, hangi atölyelerle oluşturulacağı konuşuluyor. Geçen sene olduğu gibi yer olarak Şaymana’da karar kılınıyor. Geçen sene “Doğa ve Edebiyat” başlığı ile yer aldığımız ve olumlu dönüşlerle iyi ki sunmuşuz dediğimiz atölye sonrası bu sene de Nilgün’ün önerisi, Mustafa’nın iteklemesi ile “Edebiyattan Sinemaya Çukurova” atölyesi ile kamp programında biz de yer alıyoruz.

Kamp hazırlıkları yanına bir de atölye hazırlıkları eklenince tatlı bir telaş yaşanıyor. Tam kamp hazırlıklarına denk gelen süreçte yaşanan ve hepimizin ciğerlerini yakan orman yangınları canımızı fazlasıyla sıkıyor. Sonrasında Karadeniz’de yaşanan sel felaketleri bilime, akla, bilince, atalara kulak vermemenin ne büyük felaketlere yol açacağını acı bir şekilde, bir kez daha hatırlatıyor bizlere. Yaşadığımız sıkıntılı günler Hubert Reeves’in “Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz” sözünü zihinlerimize silinmemek üzere kazıyor.

Ailecek kamp için geçen seneden eksikliğini duyduğumuz malzemeleri tedarik ediyor, arada sağlık problemleri ve diğer problemleri birer birer aşıp kampta bulunmak noktasında büyük bir azim ve kararlılık göstermeye çalışıyoruz. Bu süreçte kamp programı oluşturulurken İsmail’in programı yerleştirmek noktasında çabasına, ağ üyelerinin de atölye başvurularında gönüllüğüne hayran oluyorum. Anlaşıldı, bu sene de kamp dolu dolu geçeceğe benzer. Bu arada katılımcı listesi yavaş yavaş belli oluyor geçen seneden katılan arkadaşları görmek ve yeni katılımcılarla tanışıp kaynaşmak noktasında büyük bir heyecan duyuyorum.

Batuhan, Şahin, Zeynep ve Didem’in uzaklardan burada bizimle olmak adına yer alacaklarını öğrenince sevincim daha da büyüyor.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri ⛺️

İnanması güç olsa da kamp günü gelip çatıyor, hazırlıklarımızı yapıp eşim ve çocuklarımla yola çıkıyoruz. Yukarılara tırmandıkça doğa bizlere kucak açıp serinliğiyle ve dostluğu ile bizi baş göz ediyor. Ormanın, yeşilin ve doğanın hepimize iyi gelen yönünü cömertçe bizlere sunuyor. Virajlı yollardan aşarak ve Arslanköy’ü geçtikten sonra daha da yukarılara çıkarak, nihayet Şaymana’ya öğleden sonra ulaşıyoruz.

Kampta ilk gözüme çarpanlar Gözde ve Nilgün oluyor. Kısa bir merhabalaşma, hal hatır sormadan sonra çadırımızı kurarken yan komşumuz Veli Mert Hoca ile tanışıyoruz. Tanışma toplantısı sonrası Veli Mert hocadan resim okumaları atölyesinde sanat, felsefe, heykel, şiir dinlemek hepimize iyi geliyor. Hele de “Bakışın Balkonuna” bizleri çağırması, sonraki atölyelerde de sık sık hatırlanıyor. İlk gün “Türkülerde Doğa” başlığı ile sevgili Cemal yanına yeni tanıştığım fakat sanki uzun yıllardır tanıyormuş hissi edindiğim Hüseyin ve Rehim’i de alarak türküler üzerine hem derinlemesine sohbet ediliyor, hem de sevdiğimiz türküleri bir bir dinleme şansı buluyoruz.

İlk gün çadırda gece 13–14 dereceye inen buz gibi havada çocuklar ve biz üşüsek de, Ağustos sıcağında Şaymana’da üşümek yine de iyi geliyor bizlere. Sabah erkenden kalkıp, üç dört saatlik uykuya rağmen doğada yürüyüş yapmak, doğayı dinlemek dinç kılmaya yetiyor da artıyor bile.

İkinci gün yeni tanıştığım, sabahleyin de sohbet ettiğim Sibel’den “Bedenden Doğaya Perküsyon” atölyesinde ritim duygusunun her insanda var olduğunu ve bedenimizin aslında bir müzik aleti olduğunu öğrenip zenginleşiyoruz. Sonrasında ne zaman konuşsa hep dinleyeceğim sevgili Cemal, “Doğa ve Psikolojik İyi Oluş” başlığında atölyesini gerçekleştiriyor. Bir kez daha doğadan kopmanın, betonlara hapsolmanın insanoğluna iyi gelmediğini anlıyoruz. Bu arada eş zamanlı olarak sevgili Nilgün ve Savaş çocuklarla drama etkinliği gerçekleştiriyorlar. Öğleden sonra Gözde’nin “Camdan Cama” etkinliğinde Öğretmen Ağı’ndan aşina olduğumuz Yaratıcı Problem Çözme (YPÇ)’yi de uygulayarak problem çözüyoruz.

Bir sonraki etkinlikte geçen kamptan tanıdığım, ısındığım ve sosyal medyadan seyahatlerini takip ettiğim sevgili seyyah öğretmenimiz Şahin’in “Afrika Seyahatinden Eğitim Notları”nı dinliyorum. Onu dinledikçe insanoğlunun istediği zaman kendine çizilen sınırların nasıl dışına çıkabildiğini ve küreselleşen dünyada eğitimin, herkes için nitelikli bir şekilde verilmesinin ne kadar önemli olduğunu anlıyorum. Bu etkinlik sırasında Mustafa’nın çocuklar için düzenlediği öykü atölyesi de bir başka köşede ilerliyor. Doğada Ders Örnekleri ile devam eden program akşam yemeği sonrası “Edebiyattan Sinemaya Çukurova” sunumumuzla devam ediyor. Etkinlik sırasında beraber atölyeyi düzenlediğimiz Mustafa ve Nilgün’ün varlığı beni güçlendiriyor ve onlarla daha nice sunumlarda beraber olmak isteğimi pekiştiriyor. Oturumda Çukurova’nın zengin toprağının ve coğrafyasının edebiyatımızı, sinemamızı da nasıl zenginleştirdiğini ele alıp bol bol Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i ve Yılmaz Güney’i konuşuyoruz.

Gece Cemal, Hüseyin ve Rehim’in birbirinden güzel türküleriyle, şiirlerle ve paylaşımlarla geç saatlere kadar devam ediyor. Bu türküleri dinlerken beraber gülmeyi ne kadar özlediğimizi, hep beraber türkü söylemeye ve paylaşmaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu anlıyoruz. Türkülerin bizi biz eden özümüz olduğunu, türkülerin ana sütü gibi candan, temiz ve samimi olduğunu idrak ediyoruz.

Kampın son gününe geldiğimizde vaktin bir o kadar çabuk, bir o kadar da dolu dolu geçtiğinin ayırdına varıyoruz. Aysun’un Doğadan Estetik oturumuna katılamasam da İsmail’in Çevre ve Orman Forumu öncesi ortaya çıkan ürünlerini büyük bir hayranlıkla izliyorum. Forumda Mersin İl Milli Eğitim AR-GE ekibi de geniş bir katılımla yer alarak bizlere güç katıyorlar. Öğretmen Ağı’ndan Zeynep’in kapanış konuşması ve katılımcıların kampa dair görüş ve duygularıyla bir kampımız daha sona eriyor.

Bu arada Öğretmen Ağı sayesinde tanıştığım, kaynaştığım ve beraber üretimlerde bulunduğum değişim elçileri Meral, Aysun, Seval, Dilan, Bahar, Savaş, Besime, Türkay, Ömer’i ve kamp boyunca bizleri görüntüleyip kayda alan ve güzel bir film oluşturacağına inandığım sevgili Roza’yı da burada anmasam olmazdı.

Kamp’a Veda 👋

Değişim Elçilerinin eğitimi doğayla buluşturmak için bu yıl 2. kez Burası Tamamen Bizim diyerek düzenlediği Şaymana’nın bol oksijenli ve yeşille iç içe eşsiz doğasında gerçekleşen kampımız, 3 gün boyunca dolu dolu problemsiz ve eksiksiz gerçekleşiyor. Katılımcıların hepsi gelecek yıl tekrar bir araya gelmek özlemini dile getirerek vedalaşıyor.

Yazımı, Türkçenin büyük şairi Nazım’ın bir şiirini camım Ağ’a evirerek bitirmek istiyorum:

Yine görüşürüz sevgili Ağ üyeleri yine görüşürüz, nice kamplarda, buluşmalarda, kavuştaylarda beraber güler, beraber söyleşir, gelecek güneşli, güzel günlerde hep birlikte var oluruz.

Dilan Özdemir👉İlköğretim Matematik Öğretmeni📍Mardin

Aşağıya kızlarımın kampa dair duygularını da eklemek istiyorum. Diğer çocuklarla beraber benim çocuklarım da kamptan mutlu, mesut, bol oksijen dolu ve zenginleşerek ayrılıyorlar.

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

10 Ağustos’ta ameliyat olma durumum var, 2 ay önceden belirlemişim. 2 hafta da yatmam gerekiyor. Kamp tarihine bakıyorum gidemiyorum, içim buruk. Derken, başka şeyler vesile oluyor ve kampa bir iki gün kala, ameliyatı kasım ayına erteliyorum. Yağmur yanımda bu sırada. Hemen Yağmur’a dönüp “seni çok güzel, çok mutlu olacağın bir yere götüreceğim, gelir misin?” diyorum. “Her şeye var olan” Yağmur tabii ki hemen benimle beraber Burası Tamamen Bizim Kampı’na katılım formunu dolduruyor.

Sabırsızlıkla pazartesi sabah Adana’dan yola çıkıyoruz. Listeye bakıyorum, geçen sene katılan hemen hemen herkes gelecek. Nasıl heyecanlıyım ama! Kamp alanına varınca görüyorum ki, herkesin ses tonunda gülümseme var resmen. Çok sarılmak istiyoruz, ee pandemi de var karşı taraf temas etmek ister mi istemez mi derken özlemle sarılıyoruz birbirimize. Dilimiz şişmiş, ülkenin, dünyanın sorunlarının kasveti üzerimizde. Aynı şeyleri dert edinenlerle paylaştıkça rahatlamaya başlıyorum. Tanışmada gördüğüm yeni yüzler beni mutlu ediyor, çoğalıyoruz.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Kamp, Veli Hocanın bizi sanatın derinliklerine göndermesiyle başlıyor. İlk akşam yine heyecanla beklediğim müzik ve muhabbet vakti geliyor. Geçen seneki dostluklar pekişiyor, yeni dostluklar oluşuyor.

Zeynep’i, Mor Sertifika’dan arkadaşım olan, onun da beraber Eğitim Hali’nde çok güzel bültenler oluşturduğu Muhammed vasıtasıyla sosyal medyadan tanıyorum zaten. Aynı şeyleri dert edinenlerin yolu mutlaka kesişiyor. Zeynep’le de yüz yüze tanışıyoruz sonunda. Bir yandan müziğin keyfini sürüyoruz, bir yandan projeler, fikirler havada uçuşuyor. Zeynep’le Mardin’de de ağ oluşturalım diyoruz. Gözde’yle alabildiğine matematik konuşuyoruz.

İkinci gün sabah çadırdan kafamı çıkarır çıkarmaz kampın minik katılımcılardan Ali Deniz’i yeşillerin arasında, tüm enerjisiyle dans ederken görüyorum. Çocukların doğadaki mutlu, enerjik ve heyecanlı hallerini görmek.. Gün nasıl güzel başlamasın ki?

Sibel kocaman gülümseyerek beden perküsyonu ile açılışı yapıyor. Ohh, ne iyi ediyor, nasıl iyi geliyor. Fahrettin,Yasin ve Sibel gitmeden evvel, aklıma Doğa ve Fen Okullarını düşürürüyor. Öğretmen Ağı beni yine güzel şeylere sürüklüyor. Ardından Cemal bizi psikolojimizin derinlerine gönderiyor. Gözde matematiksel modelleme ile büyük bir beyin fırtınası yaptırıyor. Şahin Afrika seyahatine dair eğitim notlarını paylaşırken bol bol eğitim konuşuyoruz. “Edebiyattan sinemaya Çukurova “ oturumunda Yaşar Kemal, Yılmaz Güney konuşuluyor epey. Dilimiz şiş diyorum ya…

Gece yine masalar kuruluyor, saz söz muhabbet başlıyor. Kahkahalar havada uçuşuyor. Geçen seneki kampta “Her şeyi yakıyorum“ şarkısı söylenirken sonuna yetişmiştim. Tam dinleyemedim diye içimde kalmıştı. Cemal İsmail’e dönüp diyor ki “Geçen sene bu saatlerde söylediğimiz bir şarkı vardı, neydi o?” Hemen atlıyorum; “Her şeyi yakıyorum.”, hep beraber söylüyoruz.

Kamp’ın İnsanları👬👭👫

İsmail’in şiir okumalarının verdiği keyfi atlayamam. Aysun’la muhabbet ettikçe diyorum “Aysun sen benim 38 yaşımsın”. Nilgün enerjisiyle bizi yakalıyor, bir an olsun aramızdan erken gitsin istemiyorum. Her gideceğim dediğinde, dur dur diyip bir şeyler doldurup veriyorum. Seval’in içindeki ilkokul çocuğu gece boyunca eşlik ediyor bize. Batuhan ve Şahin’i sabah erken yola çıkmak üzere aramızdan uğurluyoruz. Besime, Berrin, Süreyya ne iyi oldu tanıştık. Bahar, Yücel, Eylem, Savaş, Türkay, Ar-Ge den gelen arkadaşlar; sayamıyorum.

Kamp’a Veda👋

Hepinizle bir arada olmak, sorunlara çözüm aramak, deneyim paylaşmak çok güzeldi. Bakalım, Ağ bizi nerelere götürecek daha. İyi ki varız.

Bahar Sobacı👉Okul Öncesi Öğretmeni📍Adana

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

“Burası Tamamen Bizim” — “Biz” dediklerimiz kim, kimler? “Biz”in içinde rahatlıkla “Ben” olduğumuz, Biz’e Ben’i anlatmaya gerek duymadığımız yer neresi?

Öğretmen Ağı’na takılan tüm herkesin cevabını kolaylıkla içinde bulduğu yerdesin. Burada özelsin, burada güzelsin, burada teksin, burada güvendesin, burada evindesin, burada özgürsün, burada sensin, burada ‘BiZ’iz! Oğlumun, “Biz” dediğimiz bu muhteşem ailenin içinde, onun yüreğinde minicik de olsa bir iz bırakacak olması inancıyla beklemiştim bir yıl boyunca. Bu yıl daha güçlü, daha istekli, daha deneyimli, daha heyecanlı, daha organize, daha mutlu, daha umutlu, daha eğlenceli, daha sıcak, daha coşkulu, daha ve dahasıyız! İyi ki inanmışım, iyi ki beklemişim, iyi ki buradayız, iyi ki!

Geçen sene bir bilinmezlikle ilk defa içinde yer aldığım, tek pişmanlığımın oğlumu getirememek olduğu bu Kamp, dileğimi bir kez daha gerçekleştirecekti. İlk ve en önemli hediyesi buydu bana. Ayaz’a “Seninle ormanda kamp yapacağız, bir sürü arkadaşın olacak, hayvanlar olacak onları seveceksin, çok eğleneceksin, çok eğleneceğiz” sözümü tutmalıydım. Tutacaktım da; ama Burası Tamamen Bizim Kampı’nda olmasını niyet etmiştim.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Öyle sıcak dostluklar biriktirmişiz ki, yenileriyle çoğalacak olması bizi en heyecanlandıracak olanlarındandı. İyi ruhların cennete gittiği yer gibi; dünyadaki cehennemden bir nebze kurtulduğumuz, kendi cennetimizi yarattığımız, aynı duyguya bürünmüş bedenlerin buluştuğu bir yerdeyiz. Yine, yeni, yeniden.

Atölyelerin zenginliğine mi, insanların güzelliğine mi, hayran olunası çocuklarımıza mı değinelim. Üç gün gerçekten koskocaman bir hazineydi bizlere, her yönüyle.

Kamp’a Veda👋

Bir araya gelen, getiren, gelmeye çalışan her bir ‘ağdaş’ıma ne kadar teşekkür etsem az. Yollarımız her daim kesişsin; daha çok, daha güçlü, daha sağlam, daha kararlı adımlarla ilerlesin. Biz hep buradayız, ya siz, neredesiniz?

Seval Binici👉Türkçe Öğretmeni📍Hatay

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

İçimden yazmak gelmiyor hiç. Yazarsam uçup gidecek diye korkuyorum. Söz uçar yazı kalır diye söz geçirmeye çalışıyorum kendime.

Geçen yıl, Burası Tamamen Bizim Kampı’nın birincisinde, Ağ’ın nasıl emeklerle kurulduğunu anlatmak için Buket “kan, ter, gözyaşı” demişti. Eve dönüp internette ne bulursam tek tek okumuş, izlemiştim Ağ ile ilgili. Duyulmak, görülmek, anlaşılmak…

Kamp’a Veda👋

Bu yıl kampın her atölyesinde ve her sohbette şunu geçirdim içimden: Ekilmiş umudun hasadı bu. Atalık tohumları kalbimin en güzel yerinde saklıyorum. İyi ki varsın Ağ. Acılarla dolu şu dünyayı yaşanır kılıyorsun. Artık okulu özledim. Okula kavuşunca sınıfta dostlarına sarılmış bir öğretmen olarak bulunacağım. Çocukların üzerine dostluk tozları serpeceğim.

Mustafa Dursun👉Türkçe Öğretmeni📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Yaz ortasıydı. İsmail aradığında, daha telefonda onun adını görünce başlamıştı benim için süreç. Kampın nerede yapılacağı ve tarihi beraber belirlendikten sonra, atölyeler de el birliği ile halloldu. Sonra evin içini ikna çalışmaları başladı. Kızlarımdan Nurgül gelecekti ama kardeşi Nesrin’i kampa neden götürmeyeceğimizi anlatmak, ekibin hazırlık süreci kadar zordu. Ancak biz arabaya bindiğimizde, “Güle güle, yolunuz açık olsun” demesi anlamlıydı, arkamızda üzgün bir çocuk kalmamıştı. Aksine umutluydu, çünkü seneye hep beraber gideceğimizin sözünü almıştı. Seneye dedim de gelenekselleşiyor galiba, sürsün doğada düşüncelere gark olup eğitime kafa yorduğumuz günler.

Yoldayım, hava sıcak ve dağları tırmanmaya başladım. O da ne? Geçen sene Nebi Burak ile şaşırdığımız aynı yerde kayboluyorum. Şu navigasyon dahi bana yolları bulduramıyor ne edeyim. Eziklik duymadan rahat bir kalple arıyorum Nebi’yi, çünkü o bir ağ insanı. Güzel güzel tarif ediyor ve yine dağları aşa aşa varıyoruz kamp yerine. Seval’i görüyorum elinde atölyemiz için getirdiği ayaklı perde.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

İlk gün hazırlık ve tanışma ile başlıyor. Yücel’i görüyorum. Kendim için, kızım için mutluluk duyuyorum. İkimizin ortak arzusuydu çocuklarımızın kaynaşması. Gözlerimiz ile yol açıyorduk onlara. Neyse ki kamp boyunca beraberdiler. Çocuklar için yabancı bir alanı birlikte keşfetmenin duygusunu yaşadılar. Aynı gün resim okumaları… Veli Mert ne de güzel anlatıyor “Bakışın Balkonu”nu. İçimden geçiriyorum Bakış Balkonu, Bakışın Balkonu bir yerlerde anımsıyorum ama ne! Birden Hilmi Yavuz: ”Gülleri çocukları denizleri tuttu da elinden/Hep bir ceviz yaprağı gibi belirdi ince yüzü” dizeleri düşüyor aklıma. Evet, onun Bakış Kuşu kitabı ile benzer bir ismi taşıyordu Bakışın Balkonu tamlaması. Şiir gibiydi ceviz yaprakları altında, güller, çocuklar ve denizlerle birlikteydik.

İlk gün Roza’nın Nurgül ile kaynaşması da en şahane anlardan biriydi. Roza’yi geçen sene tanımış, bu sene ise daha çok sohbet etme imkanı bulmuştum. Nurgül, benim ve

arkadaşlarının yanında değilse onun yanındaydı hep. Bunun bana verdiği güven duygusu kelimeler ile anlatılmaz fotoğrafta ölümsüzleşir.

İkinci gün, az bir uyku ile uyandım. Fizyolojik bir şey olsa gerek, 1453 rakımlı Arslanköy’de geceleri uyuyamadım. Bir kısım mütalaadan sonra, sebebinin oksijen fazlalığı olduğuna karar verdik. Gün boyu etkinlikler sürdü gitti. Doğal öyküler atölyesinde katılımcıların çocuklarını toplarken öğrencilerimi özlediğimi, “Haydi arkadaşlar sizleri bekliyorum” demenin, dikkat çekmek için el çırpmanın; bir öğretmenin otomatik, tatlı davranışları olduğunu düşünüyordum.

Edebiyattan Sinemaya Çukurova oturumunu birlikte yürüteceğimiz Yücel ve Nilgün ile hazırlık sohbetinde konunun bambaşka bir temaya kaydığını tebessüm ederek izliyorum. Onlarla her konuştuğumda, birilerini ve bir şeyleri kafama kazıyorum.

Nilgün’ün sözüydü: “Yeni insanlar tanıyıp, tanıdıklarımızla daha fazla kaynaştığımız bir kamptı.” Bu söze katılıp iyi ki yine oradaydım dedim. Sözlerime kamp boyunca telefona, internete çok fazla bakmadığımı, haber ve video izlemediğimi söyleyerek devam etmek istiyorum. Çünkü haberler ve dünya gerçekten kaldıramayacağımız kadar kötü gidiyor. Bunun kampı gölgelemesini istemedim ya da buna vaktim yoktu.

Süreyya Karadağ Doğrul👉Okul Öncesi Öğretmeni📍Hatay

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Kamp günlüğünde benim de paylaşımım olması fikri beni mutlu ediyor. Bu kampın farklılığından yararlanmış olmak, olumlu enerjilerini bizlerle paylaşan meslektaşlarımın olduğunu görmek beni ayrıca mutlu etti. Bu mutluluk için beni haberdar eden ve bana ‘haydi’ diyen sevgili Seval; madem ki topluluğa katılmamı sana borçluyum, o halde ilk teşekkürüm sana. Yüreğine sağlık.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Konuşmasıyla, jest ve mimikleriyle insana sanatı ve sanatçıyı anlatmaya niyetli Veli Hocamız. Siz anlatıkça anlatın, biz dinleyelim istedim. Sizden öğrenecek ne çok şey var. Bizim nesil maalesef kaçırdı ama bence anasınıfından başlayarak sanat ve sanatçılar öğretilmeli sevgili çocuklarımıza.

“Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma, yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur” demiş Neşet Ertaş. Biz de öyle yaptık. Baktık ki Hüseyin, Cemal, Rehim hocalarımız türkü söylüyor, hemen oturduk. Türkülerimiz ve türkülerimizi yaşatanlar hep varolun. Bir kez daha bana keşke yeteneğim olsaydı dedirttiniz. Ama olsun söyleyen, çalan olunca dinleyen de lazım. Ben de dinleyenlerdenim.

“Bende ritim duygusu var” dedirten Sibel öğretmenim kalbimin sesini her duyduğumda aklımda olacaksın.

Bizi çözümsüz problemle baş başa bıraktıktan sonra etrafımızda gezip, süreci izleyen Gözde hocam; bazı sorunların çözümleri değişkendir diyebiliyoruz, öyle değil mi?

Seyyah öğretmenimiz, ne güzel yapıyorsun imrendim doğrusu. Farklı ülkeler gezerek gerçek hayatı görmek ufku genişletmek ve bizlerle bunu paylaşmak. Sen anlattıkça neden öğretmen olduğumu bir kez daha hatırladım. Evet herkes farklı ama amaç hep daha iyi yaşam standartlarını elde etmeye çalışmak belki de. Ve benim amacım, dokunduğum hayatların daha iyisi için yolculuklarında, bana ait bölümlerde, onlara basamak olabilmek.

Bize sadece “Asya” dediler ve bizlerden bambaşka öyküler sıralanıverdi. Bu durum bana öykülerin gizemini gösterdi bir kez daha. Sevgili Nilgün, Mustafa ve Yücel öykülerin gizemi bana hep sizleri anımsatacak. Bu kötü günlerden geçerken, doğa kan ağlarken, bize ait olduğumuz doğanın sesini dinleten dili olmamız için önderlik eden Aysun ve Ömer Hocamız sizlere de ayrıca teşekkür ederim.

Kamp ve eğitim en az ‘Öğretmen Ağı’ kadar orijinal ve dolu dolu. Çocuklarıyla gelen sevgili arkadaşlarımız, çocuklarınızın dünyasında bizlere de yer ayırdığınız için ayrıca teşekkür ederim. İyi ki renklerinizle geldiniz. Yeni insanlar tanımak güzeldir ama bazılarını tanımak hem daha güzel, hem daha özeldir. İşte bu kamp da böyle bir yer arkadaşlar. Daha güzellerle dolu. Peki bu kampı güzel yapan neydi? Sevgiydi, emekti, paylaşımdı.

Mesleğini severek yapan, emek emek işlenmiş birikimlerini paylaşan sevgili Öğretmen Ağı, hep varolun. Sevgili İsmail, enerjin katkıların ve paylaşımların için çok teşekkür ediyorum. Kampta tanıştığım ve umarım bir daha karşılaşacağım değerli Yağmur, Dilan, Türkay, Savaş, Batuhan, Besime, Bahar, Zeynep, Roza, Meral, Zekiye ve diğer arkadaşlarım, tekrar görüşmek üzere sevgilerimle.

Mehmet Cemal Yıldız👉Rehber Öğretmen📍Mersin

“Çok uzakta öyle bir yer var. O yerlerde mutluluklar…”

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Bir önceki sene kampı yaparken yaşadığımız stres azalmış, her şey daha yolunda ilerliyor. Bir gün önceden yola çıkıyoruz. Ben, Hüseyin Eda ve Rehim. Rehim’in Arslanköy’deki bahçesinde ateşimizi yakıp “Yahu ne güzel bir hava, ne güzel bir sessizlik” deyip kentsel stresimizi (Bu kavramı şimdi uydurdum diye düşündüm. Hele bir bakayım böyle bir kavram literatürde var mı diye, varmış.) Burası Tamamen Bizim Kampı’ndan bir gün önce en dibe çekiyoruz.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Kamp yerine vardığımızda oğlum Sidar da, Meral ve Zekiyelerle birlikte aramıza katılıyor. Hemen çadırımızı birlikte kuruyoruz. Kurmakta zorlananlara yardım ediyoruz, malum artık ustalaştık. Sonra etrafı gözleyip özlem dolu kucaklaşmalar. Zeynep, Batuhan, Şahin… Yıllardır görmediğim dostlarım gibi hepsi ama ilk kez geçen sene tanıştım Burası Tamamen Bizim Kampı’nda. Hepsi ile kucaklaşıyoruz.

Tüm bu karşılaşmalar (işte bir Öğretmen Ağı kavramı: Karşılaşmalar), beni bir an kendimden uzaklaştırıyor. Yani 5 duyu organımın algıladığı somutluktan soyutlayıp, görünmeyen bir ağ ile içimi titretiyor. Derin bir mutluluk ve anlam duygusu ile üzerime çöken o duyumsamayı anlatmak zor. Bunu o anda oradaki insanların birbirine yaklaşımında, saygısında, temas etme ve birbirine dokunma isteğinde, dayanışmada, hiç tanışmayan insanların birbirine gülümseyen yüzünde görebilirsiniz. Başka türlü açıklanabilecek bir duygu da değil zaten.

Tanışma etkinliği uzadıkça uzuyor, çok kalabalığız. Ama uzasın. Böyle bir etkinlik, birbirimizi dışardan değil içerden tanımamızı sağlıyor. Çocukların katılımı ve cevapları da başka bir olay zaten. Her birinin söyledikleri ne kadar harika.

Bu gece içimdeki her şeyi yakıyorum. Bizim kampımızın marşı olabilir bence. Değil mi Dilan?

Bu gece içimdeki kiri pası öfkeyi

Yakıyorum her şeyi yansın

Arınmaktır maksadım

Koşuyorum yağmura

Yüzümdeki damlalar temiz olsun, temiz…

Ayni dem hecelerden

Adem badem anlıklardan

Beklentiden saplantıdan

Bıktım artık kaçıyorum

Bir ağaçta kuş olmaya

Bir denizde taş olmaya

Gönüllerde dolanmaya

Karar verdim uçuyorum..

Çok çaldık çok söyledik. Rehim’in sesini özlemişim ya, her fırsatta söylesin istedim. Sanırım bir ay elime bağlama, gitar almam (Sizleri de bıktırmış olabiliriz affola😊).

Beni en çok çocuklar etkiledi. Saatlerce dur durak bilmeden konuştular, eğlendiler, oynadılar, ağladılar, güldüler. Arada telefonlarına, tabletlerine dönme istekleri gözümden kaçmadı ama onlar da pek o konuda ısrarcı olmadılar. “Çocukların elinden neler almışız biz” diye çok kızdım bu yüzden. Kendime, sisteme, yetişkinlere, eğitime… Onların elinden doğayı, doğalarını, birbirlerine bakışlarını, yüz yüze gülümsemelerini, kızmalarını, üzülmelerini, dayanışmalarını, birlikte yapma duygularını almışız.

Öğretmen Ağı gerçek, samimi, güler yüzlü, saygılı, hassas, duyarlı, empatik ve sevimli. O yüzden de biz ne yapsak ne etsek, ne düzenlesek onun güzelliği yansıyacaktır diye düşünüyorum.

En başta yazdım ya “Çok uzakta öyle bir yer var, o yerlerde mutluluklar “ diye. Aslında hiç uzakta değil. Hemen burnumuzun önünde her şey. Ama görünmez bir küre var etrafımızda. Tüm dünya insanlarının etrafında. Tek silahı var onu parçalamanın. Sevgi. Onu çoğaltmak dileğiyle…

Meral Deniz👉Sınıf Öğretmeni📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Belki bu kez katılamayabilirim diye kaygıyla bekliyordum kamp tarihini. Neyse ki ayağımın tozuyla gelebileceğim bir zamana denk geldi. İlk sabah arabayla Toroslar’a tırmanırken değişen havanın ve bitki örtüsünün hissi sarmaya başlamıştı zaten içimi. Sidar, Ali Tufan ve Taylan arada telefona, arada etrafa bakarak bana eşlik ediyorlardı. Ya da ben onlara…

Bu yıl erken geldim diye düşünürken kurulu sekiz on çadırı görmek şaşırttı beni. Demek ki özlem artmış, bir an önce orada olma isteği harekete geçirmiş diye düşündüm. Yumruk selamı mı, dirsek selamı mı falan derken kendimi sarmaş dolaş buldum. Kolay değil pandemi geçmiş üstümüzden. Çok özlemişiz, çok eksik kalmışız.

Her gün gördüklerim, yılda bir gördüklerim, arada bir gördüklerim, sanalda gördüklerim, ilk defa gördüklerim; hepimiz oradaydık artık. Birbirimizi daha iyi tanıma etkinlikleri ardından Veli hocam ve Bakışın Penceresi. Üstüne düşünülür ve yaşam pratiğinde değerli bir yeri vardır. Ardından türküler ve doğa temalı dinleti başlar. Rehim, Cemal ve Hüseyin’e ve ayrıca türkülerle felsefe arasındaki bağı anlatırken beynimi yakan, yakarken de ufkumu açan Hüseyin’e teşekkür ediyorum. Oluş sürecime katkısı anlamlı benim için.

Güneş doğar ve erkenden başlayan gün kuşlarla birlikte cıvıldayan çocuk sesleriyle dolar. İşte bu diyorum! Kimse çocuğunun peşine düşmüyor, kimse çocuğuna yapma, etme, koşma demiyor. Çocuklarımız doğadan, doğallığından ne kadar kopuk yaşıyorlar, bu farkı mutlulukla ama buruk bir halde izliyorum. Doğa çocuklarımıza iyi geliyor. Daha çok doğalımızda olmanın yollarını bulmalıyız.

Kamp’ın İnsanları 👬👭👫

Beden perküsyonu ve Sibel, harikaydın! Okulda uygulayabileceğim harika fikirler edindim senden. Ve yine Cemal, ‘’Doğa ve Psikolojik İyi Oluş’’u tanıttı bize. Oluşmak aklımdan çok geçirdiğim bir kavram, yeniden görüyorum ki hala olmaya devam ediyorum. Birlikte oluşmak üzere diyerek varlığına minnetimi sunmak isterim.

Koca gülümsemeli Nilgün, sen bu işi biliyorsun. Türkan Şoray ha… Bilgine, yeteneğine, yüreğine sağlık. Herkesin bir Asya’sı var durur içerisinde…

Mustafa ve Yücel, edebiyattan sinemaya yolculuğu için teşekkürler. Her defasında sakinliğiniz ve huzurunuz sarıyor bizi.

Roza, kıymetlimiz iyi ki varsın. Aysun, enerjin, neşen eksilmesin bize iyi geldin. İyi ki sözelciymişim dedirten Gözde, matematiğin yerini bir kere daha hissettirdin var ol. İsmail, “Haydi arkadaşlar” deyip en sonunda yine çoğu işi göğüsleyen kral. Senin şiir okuyuşunu sunmana vesile olduğum için bir aferin de kendime diyorum.

Batuhan, Şahin, Zeynep, Didem ve yanımızda olamayanlar, aramızda olmanız her koşulda çok değerli. Siz bu çatıda olduktan sonra başımıza kar yağmaz.

Adını yazamadığım herkese ve her şeye çok teşekkürler. Yaprağından suyuna, toprağından taşına, ağacın gölgesine, rüzgarın sesine minnetle. Görüşmek, üretmek, oluşmak üzere…

Aycan Kavaklı👉Bilişim Teknolojileri Öğretmeni📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Bir önceki kamptan, gerçekleştikten sonra haberim olmuştu. Tanıdık yüzleri fotoğraflarda görünce hemen sormuştum nasıl geçti diye. İster hayal ortağı deyin, ister aynı şeyleri dert edinen deyin; topluluklara ait olmanın, birlikte emek vermenin keyfini ve tatminini iyi bildiğimden aldığım güzel cevaplar beni şaşırtmadı. Çalışmalarını yakından takip ettiğim, birkaç kez de bireysel olarak dahil olduğum Öğretmen Ağı’nı, pandemi döneminde daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Mersin İl MEM AR-GE ekibi olarak öğretmenlerimizle bir araya gelmeleri için işbirliği yaptık. Değişim Elçileri arasında çok sevdiğim arkadaşlarımın da olması, ister istemez yakınlığı artırıyor.

Kamp daveti geldiğinde ekiple konuşup işleri ayarladık. Müdürümüzden de izni kapınca, 1 gün geç de olsa yola koyulabildik. Benim için heyecan verici olan şeylerden biri de aldığım çadırımı ilk kez kuracak olmamdı. Çok deneyimli değilim bu konuda ama Bekir’in desteğiyle ekipmanlarımız nerdeyse(!) tamdı.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Şaymana’ya ulaştığımızda atölye başlamıştı ve biz onu bölmemek adına önce çadırları kuralım, bir sonrakinden itibaren dahil olalım dedik. Çadır komşularımız tanıdık yüzlerdi. Yıllardır biraz imrenerek, çokça da saygı duyarak takip ettiğim Şahin Hoca, nam-ı diğer ‘seyyah öğretmen’ ile yüz yüze ilk kez karşılaşmamızın sanki uzun zamandır birbirini görmeyen arkadaşların karşılaşması gibi olması hem çok mutlu etti hem de aslında eğitime emek veren tüm meslektaşların görünmez bağlarla bağlı olduğunu hissettirdi. Bu çok güven ve umut verici bir şey. Kampta herkesin, özellikle geçen seneden tanışmış olanların yeniden bir araya gelmeye mutluluğu Şaymana’nın tüm atmosferine yansımıştı. Son gün ayrılırken bir sonraki kampa benim de bu hislerle koşacağımı bilmek yazarken bile mutlu etti.

Gelelim atölyelere… “Camdan Cama” atölyesinde Gözde Hoca’nın verdiği problemle pencere hesabı yaparken beynimizi yaktık biraz ama Allahtan Arslanköy serin bir yerdi.

Şahin Hoca’nın seyahat notlarını hem keyifle hem de şaşırarak dinledim. Ne kadar şikayetçi olduğumuz durumlar olsa da eğitim sistemimiz adına, içten içte şükretmedim de değil.

Aysun Hocam oyun ve etkinlikleri nasıl doğayla bütünleştirebilirim noktasında ilham verdi. Dersleri sadece bilişim teknolojileri sınıflarında işlemekten hoşlanmayan bir öğretmen olarak, öğrencilerimin uyguladığımda keyif alacağından eminim.

Akşamki atölye isminde “sinema” geçmesi bile benim katılmam için yeterliydi. Malum, öğretmenler odasında sinema konuşulması pek karşılaştığımız bir şey değil. Mustafa ve Yücel hocalarımın ağzına sağlık, izlenecek ve okunacak listeme önemli katkı yaptılar. Orada duyup en etkilendiğim şey, Yaşar Kemal’in “Neden hep Çukurova’yı yazıyorsunuz?” sorusuna “Sadece ben yazmıyorum ki; Tolstoy da Dostoyevski de kendi Çukurova’sını yazıyor” cevabı oldu. Ne kadar haklı. Sonrasında ayaküstü Harry Potter fandaşlığımızı (bu kelimeyi ben uydurdum, İsmail hocam yerine hangi kelimeyi koyabiliriz bilemedim 😊 ) konuştuğumuz Nilgün Hocam bize “Asya” dedi sadece ve yazın diye kağıt kalemleri verdi. Kısa bir panik dalgası geçtikten sonra yazmaya başladım. Branşım gereği ve işlerin yoğunluğundan dijital dünyanın kör kuyularında okumaya ve özellikle yazmaya ne çok ara verdiğimi fark edip “kendime not” diye geçirdim içimden. Bu arada her bir okunan yazı harikaydı.

Atölyeler sonrası şiirler, şarkılar türkülerle sohbetler, muhabbetlerle geçen saatler, tanışmalar ne iyi geldi. Biz sınıfa yeni gelen öğrenciler gibi bir köşede otururken, “Burası Tamamen Bizim”i hissettiren herkese gönülden teşekkür ederim. Cihan’ı düşmekten kurtarmak isterken kırılan en sevdiğim kupam, kampın tek talihsiz olayıydı 😊

Söylenenlere “yok canım merak etmeyin üşümem” diye cevap verdikten sonra üşümekten uyuyamayan ve birkaç saat sonrasında bu çabadan vazgeçip çadırdan çıkıp dolaşmaya karar veren ben, günün ilk ışıklarında büyük bir şükranla ve huzurla güneşi selamladım. Doğada olmak her zaman çok iyi geliyor.

Öğlene doğru AR-GE’den ekip arkadaşlarının gelmesiyle keyfimiz katlandı. Son oturumda hep birlikte olmak istedik. İsmail Hocamın sözleri bizleri çok değerli hissettirdi. Mersin adına yapılacak her çalışma çok kıymetli. O yüzden bireysel ve/veya ekip olarak elimizden ne gelirse yapmaya hazırız. Özellikle son felaketlerden sonra doğa eğitimi, doğada eğitim, doğayla uyumlanmak adına yapılacak her şeye ihtiyacımız olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz.

Kamp’a Veda 👋

Benim için süresi kısa, etkisi uzun bu kamp bir kez daha yalnız olmadığımızı; motivasyona, desteğe ihtiyacımız olduğunda kesinlikle uzanan gönüllü eller olacağını hatırlattı. Emek emek ördüğünüz bu Ağ!a bir ilmek de biz atabilirsek ne mutlu.

Besime Büşra Karakoyun👉Okul Öncesi Öğretmeni📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Ne yazmalıyım diye çok düşündüm. Biliyorum ki ne kadar yazarsam yazayım düşüncelerimi ve hissettiklerimi anlatmak için yeterli olmayacak. Yine de deneyeceğim. Geçen seneki kampı duyduğumda “Nasıl olur acaba?” diye düşünmüştüm. Doğada olma fikri çok hoşuma gitmişti. Gelmeyi çok istesem de, Ankara’da çalıştığım için mümkün olmadı. Etkilerini gördüğümde “Seneye ben de orada olmalıyım.” dedim. Bunu derken, 8 yıl aradan sonra tekrar Mersin’e taşınacağımı düşünmemiştim tabii. Öyle olunca Lezzet Ağı’nın bir parçası oldum ve planlamaların başladığını da duyunca çok heyecanlandım. Pandemiden sıkıldığımız, ekranlara hapsolduğumuz uzun bir dönemin ardından aynı dili konuşabildiğimiz insanlarla yüz yüze gelecek olmanın neşesi sarmıştı beni.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri ⛺️

Kamp benim için Ali Deniz’in “Kardeeş merhaba, biz kampa geldik.” demesiyle başladı. Zaten bir yerde çocuk varsa nasıl neşe olmasın ki? Zihinlerindeki parıltıya bayılıyorum. Hatta içlerinden birinin sayesinde “sabırlanmak” diye bir kelime dahil oldu dağarcığımıza.

Programın zihnimde canlandırdıkları, ilham aldığım, üzerine düşündüğüm şeyleri bir kenara bırakıyorum. Onlar zaten cebimde. Ama görüyorum ki hepimizin sosyalleşmeye, bir arada olmaya ihtiyacı varmış. Ekranlardan yüzünü ezberlediğim, daha önce hiç görmediğim ve kampta sanki yıllardır tanıyormuşcasına muhabbet edebildiğim, birlikte gülebildiğim Ağ’ın güzel insanları iyi ki vardınız. Gerçekten “Burası Tamamen Bizim”di. Yeni geldiğim yere yabancı değil ait hissettim. Şehrin gürültüsünden uzakta, doğanın sesiyle olmak bir çeşit terapi gibi geldi. Gelişim ve dönüşüm benim için bambaşka bir noktadaydı.

Kamp’ın İnsanları 👬👭👫

Sibel hocam buradan size seslenmek istiyorum. Söylemezsem çatlarım diye düşünüp vakit almamak adına sözlerimi buraya bıraktım. Şarkıya eşlik ederken sözleri gerçek anlamından uzak, sadece ezberimdeki birkaç kelime gibi bir hatıra olarak çocukluğumda bıraktığımı fark ettim. Hep beraber söylediğimizde, üzerine konuştuğumuzda büyük bir anlam kazandı benim için. Belki de çocukluğumda anlamlandıramadan sadece söyleyip geçmişizdir. Ben bir öğretmen olarak bunun aksini yapacağım. Bundan sonra sınıfımda doğa konuşulduğunda “Tohumlar fidana, fidanlar ağaca…” bir parçası olacak ve anlattıkları üzerine çocuklarla sohbet edeceğim. Bana bu şarkıyı tekrar kazandırdığınız için teşekkür ederim.

Gözde, Arslanköy’ün camlarına artık başka bir gözle bakacağım sanırım. Dönüş yolunda da Savaş hoca ve Bahar hoca konuşmalarımızın bir parçası oldu. Aysun hocam yuvadan uçan kuşları, kuşları sarmalayan yuvaları da aldım cebime. Doğa yürüyüşünden sonra özgürce, yönergesiz ürettiğimiz anları da. Hatta oyunlardan birinde Seval hocanın içindeki çocuğa hayran oldum. Yücel, Mustafa ve Nilgün hocalarım sizin atölyenizden de çok beslendim. Okunacak kitaplar, izlenecek filmler var. Ve o Asya yok mu o Asya, 3 dakika bana yetmedi. Uzun uzun yazacağım onun üzerine. Meral hocam sizin adınızı anmasam olmazdı. Beraber online Yaratıcı Problem Çözme Programı’nı yapmıştık, yüz yüze tanışmak kampa kısmetmiş. Türkülerde Doğa ve sonrasındaki müzikli akşamlar çok keyifliydi fakat, sizin sesinize ayrıca bayıldım. Bir dahaki kampta daha çok şarkı söyleyin lütfen.

İsmail hocam günlüğünüzde Dilan ile gülüşlerimizden bahsetmişsiniz. Dilan’ı da iyi ki tanıdım. Güldürenimiz boldu demek ki. Gözde, Nilgün, Aysun, Savaş, Bahar… Bu isimler harika bir üç günün benim adıma en büyük mimarları, hepinize teşekkür ediyorum. Aaa bir dakika, her yerde söylerim. Burada da söyleyim. Beni her kaçmaya çalıştığımda tutan bir Zeynep Hancı var. Canım Zeynep en çok sana teşekkür.

Kamp’a Veda 👋

Kampın planlamasından sonuna kadar var olan isimlerini sayamadığım ama kalbimde yer eden herkese sevgiler. Umarım beraber daha çok şey yaparız ve buradaki dostluğu dışarı da taşıyabiliriz.

Veli Mert👉Hain Akademisyen, Kendine Sanatçı📍Mersin

En sondan başlayarak anlatayım. Arda ile birlikte çok ilginç iki gece ve üç gündüz yaşadık. Mersin’e döndüğümde sanki bir yıldan daha fazla uzaklaşmış; bedenim çok zinde, ruhumu ise daha diri olarak buldum. Çok iyi geldi, çok iyi geldiniz teşekkürler. Üstelik oğlumun korkularından dolayı gece programlarına eşlik etmediğim halde bunu söylüyorum.

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Bu etkinlik programı için daveti Nilgün hocadan almıştım. Sağ olsun, var olsun. Kendisini, Eğitim-Sen Sendikasında Eğitim komisyonu ve “Çocuk Akademisi” çalışmamızdan tanımıştım. Sendika ortamında Fakülteden Şeref Erol ve Cezmi Koca hocalarla da Resim Okumaları yapmıştım. Arslanköy’deki Şaymana kampında Öğretmen Ağı ortamında bir resim okuması yapıp yapamayacağımı sordu. Tabii ki yapmak isterim dedim. Üç yıl önce kaybettiğim kardeşim, dostum, arkadaşım Murat Çelik’i ve resmini anlatacaktım. Onu yad etmek istiyordum. Yazılanlardan anladığım kadar sadece “Bakışın Balkonu” kalmış geriye. Şaka bir yana, herkese teşekkürler nazik geri bildirimleriniz için.

Katıldığım atölyelerden çok zevk aldım, bayağı oynadım sizinle birlikte. “İnsan oynayan hayvandır” diyor Huizinga. Harika bir şey oyun olanağında onlarca insanın bir beden olması; dahası kimin kim olduğunu bilmeden katılması sürece, yabancı rahatlığıyla.

Kamp’ın İnsanları 👬👭👫

Ortamın en yaşlısı olduğumu gördüğümde, gençliğin ne güzel bir şey olduğunu yaşadım gençliğin manzarasında. Komşularımız Savaş hoca, Bahar hoca ve oğlu Ayaz’ı çok sevdim. Çok güzel yan yanalıklar yaşadık ağaçların tanıklığında. Ceviz ağacının yapraklarının rüzgardaki koreografisinin başka ağaçlara benzemediğini fark ettim. Çok heyecan vericiydi. Rüzgarı gördüm eşanlı olarak yaprakların kucağında. Okuduğum yarım kalmış olan (Nesne Yönelimli Ontoloji) kitabımı unutmuştum; iyi ki de unutmuşum dedim. Doğayı daha fazla temaşa etme şansım oldu. Hemdem olduk onunla biz.

Kültürel varlığımızın boyutunda; Yücel hoca, Mustafa hoca’nın inanılmaz pozitif yüzleri, sosyal medyadan arkadaşım Roza’yı canlı kanlı tanımak, çok güzel bir histi. İsmail hoca sanki tahtında oturuyor hissiyatı ile ortama dahildi. Batuhan bey “biri bizi izliyor” modunda oturduğu yeri balkon havasına taşıyordu. Şahin hocadan çok etkilendim ne yalan söyleyeyim. Maceracı bir ruh, deli biraz, aklına eseni yapan biri; çok iyi geldi bana. Bu dünyada deliler olmasa ne yapardık bu yaşamı. Sibel hoca ve Aysun hoca ruh ikizi idiler sanki. Aynı enerji ve aynı kumaştan dokunmuşlar gibiydiler. Cemal hocanın sahnesi vardı; üstelik hem entelektüel hem de sanat olarak. Gözde hoca sesinin üstünde seyahat eden biriydi benim için. Nilgün hoca bu ortama daha fazla aitti ve daha babacandı (Sanırım bu cinsiyetçi bir ifade oldu. Düzeltiyorum anaçtı).

Kamp’a Veda 👋

Tüm bir bakışla son tahlilimi yapayım. Doğa bağrına bizi huzur ile bastı. Bilgi ve ilgi, iki olgu olarak harika bir yoğunluktaydı. Vesile olanlara şükranlarımı sunuyorum. Paylaşımlarımda herkes sitem etti, keşke bizim de haberimiz olsaydı diye. Adlarını sayamadıklarım onları unuttuğumu sanmasınlar. Bakışlarımız kesişti, doğayı önce mekan, sonra hep birlikte dostluğun makamı haline getirdik. Sizleri tanımak bir zevkti. Gelecek bir zamanda görüşmek dileğiyle.

H. Gözde Uysal👉İlköğretim Matematik Öğretmeni📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Tüm felaketlerden, olan bitenden umut etmekten yorgun düşmüş bir haldeyken “Bu sene de yapar mıyız, yaparsak nerede yaparız, nasıl olur?” diye düşünürken yine Şaymana’da toplanıverdik. Ben, sen, o olmaktan vazgeçip biz olmaktan keyif aldığımız Öğretmen Ağı çatısı altında, Lezzet Ağı Değişim Elçilerinin yürütücülüğünde başlamıştı 2. Kamp hikayemiz.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri ⛺️

Önce kendimizi nesnelerin yerine koyduk. Karakterimizden bazı ipuçları verdik. Sidarcığım, amacımız ismen tanışmak değildi. Senin kurduğun bağlantıyı da çok beğenmiştim. Yaprağın yere ağır ağır düşüşüyle kendi “sabırlanmanı” anlatman eşsiz bir benzetmeydi.

Batuhan’ın yanıma gelip yoldaşım demesi müthiş bir mutluluktu benim için. Umarım uzun yollarımız olur. Bu sefer her şey çok daha tıkırında gidiyordu. Bize özel tasarlanmış gibi duran ceviz ağaçlarının gölgesindeki etkinlik yerimiz, akşamları sahne önündeki sahnemiz… Buradan sesleriyle katkı sunan herkese ve ona eşlik eden “Türkülerle Doğa” atölyesinin yürütücülerine; Cemal, Rehim ve Hüseyin’e ve sonrasında Meral’e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Kampın 2. günü etkinlikler art arda akıp gitmeye başladı. Önce Sibel’in müthiş enerjisiyle kendi ritmimizi bulduk, sonra Cemal bizi travmatik geçmişimize götürdü. Neyse ki çabuk toparladık, çünkü Ağ insanlarıyla bir aradayken uzun süre mutsuz kalmak pek de mümkün değildi. Ardından camdan cama hesaplamalar yaptık. İklim değişikliğinin, yangınların, felaketlerin nedenleri üzerinde konuştuk. Bir ara Şahin’le Afrika’ya gittik döndük. Akşamımız da güzel filmler ve Çukurova üzerineydi. Yücel Hocam ve Mustafa anlattı biz dinledik. Ömer, Cemal, Roza, Seval, İsmail konuştu onlar dinledi. Derken Nilgün bizden içimizdeki ‘Asya’dan bahsetmemizi istedi. Üç dakikada muhteşem hikayeler çıkardık.

Kampın 3. günü Aysun’la yola çıktık. Güzel bir yürüyüşün ardından ağaçların altında mola verdik ve onların bize ne diyebileceklerini, hangi şarkıyı söyleyebileceklerini düşündük. Ağaçlar “Rahat bırakın bizi” deyip “El gibi” şarkısını söylediler bana. Bu sefer Savaş, Nilgün ve Mustafa’nın çocuklara özel kurguladığı paralel etkinliklerimiz de vardı.

Ve, kapanış AR-GE ile oldu. Ortaklaşabileceğimiz konuları görmeye çalıştık. İşbirliklerimiz ne boyutta ve nasıl olabilirin üzerine kafa yorduk.

Kamp boyunca ayrılmadığımız Besime, Nilgün ve Savaş’ın güzel arkadaşlıklarını söylemezsem olmaz. İyi ki memlekete dönmüşsün Besime. Bahar’la ve Zeynep’le yaptığım tango denemesini de unutamıyorum. Dilan’la matematik sohbetimiz ve bir ara çemberde idolü olarak gördüğünü söylemesi, yaşımı geriye doğru saydırtmadı değil. Yağmur’un duygusallığını da es geçemeyeceğim. Bir de İsmail’in “Çoktan biliyoruz” diye diye okuduğu ve hepimizi kahkahalara boğduğu o güzelim şiir var. Veli Hocam’ın da deyimiyle biz ara ara toplanacağız ve ardından hemen dağılacağız. Yeni dostlarımızı da aramıza alıp yolda olmaya, sürece odaklanmaya devam edeceğiz. Ah be Batuhan, nereden nereye… Roza’nın büyük bir sükunetle ölümsüzleştirdiği anlarımızı merakla bekliyorum.

Bircan Keleş👉e-Twinning İl Koordinatörü📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Davetiniz için çok teşekkür ederiz. Kamp alanında herkesin yüzünde gördüğüm mutluluk, bize iyi geldi. Yetişkinlerin bile açık alanda, keyifle etkinliklere katıldığını görünce, sınıf duvarlarına hapsolan çocukları düşündüm ve hep dile getirdiğim, hayatın sınıfın dışında olduğu gerçeğini tekrar dile getirdim. Hem fiziken hem çevrimiçi olarak öğrencilerini sınıfın dışına taşımayı hedefleyen tüm öğretmenlere selam olsun.

Kamp’a Veda 👋

Doğa insana muhtaç değil ama insan doğaya muhtaç. Biz de bu sebeple bir günlük de olsa nefes aldık. Çok teşekkür ederiz, tekrar görüşmek dileğiyle..

Zeki Kenrü👉Çiftçi📍Diyarbakır

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Eğitimci değilim, tarımla uğraşıyorum. Ben Burası Tamamen Bizim Kampı’na, Roza’nın daveti üzerine katıldım. Hem kampın yapıldığı bölgeleri, hem de kamp ortamını çok merak ediyordum. Kampın yapıldığı alan coğrafyası ve imkanlarıyla çok güzeldi. Benim için yeni ve farklı bir deneyim oldu.

Sanırım ilk kez o kadar çok eğitimci ile bir arada oldum. Birçok yeni insanla tanıştım. Katıldığım atölyeler benim açımdan çok öğretici oldu. Ortamın yabancısı olmam ve eğitimci olamama rağmen arkadaşlarla çabuk kaynaşabildim.

Kamp’a Veda 👋

Yapılan atölyeler ve insanların sohbetlerinden öğretmenlerle ilgili düşüncelerim olumlu anlamda değişti. Özellikle bir baba olarak bu gruptaki öğretmenleri tanıyınca gelecek kuşaklara olan umudum arttı. Katıldığım bu ağda gelecek yıllarda da buluşmak dileğiyle.

Roza Arduçluoğlu👉Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen📍Diyarbakır

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Burası Tamamen Bizim Kampı’nın ilkine Mersin’de yaşarken katılmıştım. İkincisine Diyarbakır’dan bir selam ile geldim. Ayrıldığım şehre bir yıl sonra geri dönmek, ardımda bıraktığım arkadaşlarla kamp vesilesiyle tekrardan bir araya gelmek ve elbette mesafelerin dostlukları incitmediğini görmek güzel. Bir kez daha teşekkürler sevgili; İsmail, Nilgün, Cemal, Meral ve Gözde.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri ⛺️

İlk kampta spontane bir şekilde gelişen kamp filmi yapmayı, bu defa daha da detaylandırıp genişleterek kampımızı bir film ile taçlandırma niyetindeyim. Kamp sonrası eve dönüşüm biraz zaman aldığından görüntülerin tamamına bakamadım, lakin baktıklarımdan fark ettim ki kayda düşülesi üç gün ve birçok güzel insana yönelmiş objektifim.

Kamp’ın İnsanları 👬👭👫

Her defasında yeni insanlar birbirinden güzel çocuklar tanıyorum kampta. Bu beni umutlandırıyor. Özellikle de çocuklar. Büyümüş bir Taylan, sosyalliğe evrilen bir Sidar, eksikliğini hissettiğim bir Evrim, paylaşımlarımızın köklenip sağlamlaştığı bir Ekin ve Beren, aydınlık gülüşlü Nurgül, renkli projelerin kişisi Ahmet.. İyi ki varsınız…

Kamp’a Veda 👋

Daha çok yazardım da, keşke yazmak da görüntü ile anlatmak kadar kolay olsaydı. Birkaç gün içinde filmimiz tamamlandığında, günlüğüm tamamlanacak sanırım ☺️

Bir sonraki kampa kadar sevgi ve selamlar hepinize…

Didem Uygun👉Öğretmen Ağı Ağ Etkileşim Sorumlusu📍İstanbul

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Öğretmen Ağı ile tanıştığımda gördüğüm ilk etkinliklerden biri, 2020 Burası Tamamen Bizim Kampı olmuştu. Kamp videosunu izlediğimde Öğretmen Ağı’nın ne yaptığı ve “Burası Tamamen Bizim”in ne anlama geldiği kafamda tam olarak o zaman oturmuştu, hatta bir sonraki kampa belki ben de katılırım diye hayalini kurmuştum.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri ⛺️

Ve sonra 16 Ağustos günü geldi, kendimi Mersin Arslanköy’de müthiş bir doğa ortamının içerisinde buldum. Biz kampa vardığımızda tanışma çemberi etkinliği başlamıştı. Hızlıca çembere dahil olduk ve kaynaştık. Aslında Zoom üzerinden birçok Değişim Elçisi ile tanışmıştım fakat kamp ortamı gerçek anlamda ilk tanışma oldu benim için. Böylece fiziksel olarak bir arada olmanın da ne kadar önemli olduğunu ve ne kadar iyi hissettirdiğini anladım.

Bir arada olmak bile başlı başına iyi ve güçlü hissettiriyor iken, Lezzet Ağı Değişim Elçileri’nin organize ettiği program çıtayı bambaşka bir yere taşıdı. Program tek kelimeyle harikaydı. Katıldığım her etkinlik başka bir şekilde ilham kaynağı oldu bana, o yüzden buradan hem organizasyonda emeği geçen tüm Değişim Elçilerine, hem de tüm etkinlik yürütücüsü öğretmenlere ayrı ayrı teşekkür etmek isterim. Kamp sanatla olan ilişkimi sorguladığım, doğa içerisinde kendimi gerçekten de daha iyi hissettiğimi ve endişeli düşüncelerimin azaldığını fark ettiğim, ritim duygumu yeniden keşfettiğim, sömürgeciliğin dünyaya etkileri üzerine düşündüğüm; kısacası bu kadar kısa bir zaman dilimine bu kadar yoğun ama bir yandan da dinlendirici etkinliklerin nasıl sığdırıldığına şaşırdığım bir deneyim oldu benim için. Etkinlik aralarındaki sohbetler ve tartışmalar ayrı keyifliydi, doğa içerisinde uyanmak ise çok iyi geldi. Şimdi şöyle bir bakınca gördüm ki ben kampa doyamamışım. 😊

Kamp’a Veda👋

Kampa tam anlamıyla doyamadan kamptan ayrılma vaktim geldiğinde ise 2022 yılında gerçekleşecek olan kampın hayalini kurmaya başlamıştım bile. Vedalaşırken de herkese böyle söyledim: Gelecek sene kampta görüşmek üzere!

Zeynep Hancı👉Öğretmen Ağı Ağ Etkileşim Sorumlusu📍İstanbul

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Doğanın, müziğin, sanatın, matematiğin, yolların, insan hikayelerinin içinde bir kamp düşünün.

Geçen yıldan beri en çok bulunmak istediğim etkinlik ve topluluklardan biri oldu Burası Tamamen Bizim Kampı. Didem’le Ağ’ı, programı, yolu, çadırımızı uzun uzun konuşup kamp daha başlamadan geceleri heyecanını paylaştık. Sabah 5’te kalktık, İstanbul’un kalabalığını aşıp, uçağımıza bindik ve Adana’ya vardık. Bizi Türkay ve Şahin tüm enerji ve neşeleriyle karşıladı. Adana’nın meşhur deneyimlerinden “muzlu süt”ümüzü dört yetişkin olarak hüpürdeterek içerken ve Batuhan’ı beklerken, Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’yla daha önce temas ettiğimiz Nuri ile daha yakından tanışma fırsatımız oldu. Ardından Şaymana yollarına düştük ve seri şakalarla Didem ve Şahin’le yol arkadaşlığımız başladı.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Geldiğimiz gibi, koşa koşa çembere dahil olduk. Pandemiden önce deneyimlerimiz gerçek bir dairesel düzlemde birbiriyle iç içe geçerdi; yine o hallerimizi yaşama fırsatı bulduk. Hayatta her şeyin birbirine bağlandığı gibi, biz de üç gün boyunca önce nefeslendik, sonra ise doğa ve eğitim yolculuklarımızda birbirimize bağlandık.

Kamptaki günler, şehrin sesini unutup yerine yeni sesler duyarak, özlediklerimizle mesafesiz sarılmalara doyarak, tanışmadıklarımızla yakınlaşarak, “iyi ki”leri samimi fikirlerle buluşturarak, birbirimizin farklı yüzleri olarak ve buraya yazmakla bitiremeyeceğim güzel anılar biriktirerek geçti.

Kamp’ın İnsanları 👬👭👫

Her an her yerde olabilen ve bizi birbirimize bağlayan İsmail’e, birbirimizden tangoyla enerji alıp enerji verdiğimiz Gözde’ye, gece kol kola girip yürüdüğümüz Besime’ye, bir dakikada bile enerjimi yükselten Sibel’e, yol arkadaşlığını ve komşuluğunu özleyeceğim Şahin ve Türkay’a, beni halı desenlerine bakarak hayaller kurduğum çocukluğuma götüren Cemal’e, varlığıyla ve sesiyle huzur veren Meral’e, heyecanıyla heyecanımı tazeleyen Seval’e, terlik ve çoraplarımızla birlikte yeni bir moda akımı başlattığımız Savaş’a, Mardin’e gitmek için nedenlerimden biri daha olan Dilan’a, hem enerjik hem duygusal Yağmur’a, tatlı sohbetli eğitimin “Refika”sı Nilgün’e, yarın bir gün Şubadap’la birlikte belki tekrar buluşacağımız Aysun’a, sohbetlere renk katan Süreyya’ya, edebiyat ve sinemaya dair bizi bambaşka noktalara götüren Yücel ve Mustafa’ya, Tarkan’dan mezun olarak şairliğe devam eden Batuhan’a, birlikte daha çok yola çıkmak istediğim Didem’e, bakışıyla anılarımızı kalıcı yapan Roza’ya, her sözünü not alabileceğim Veli’ye, tüm çocuklara ve ismini sayamadığım herkese bu sefer uzaktan sarılıyorum.

Kamp’a Veda👋

Bu duygularla sanırım yakında ciddi ciddi Çukurova’ya yerleşeceğim sevgili öğretmenlerim :)

Kolaylaştırıcılığı üstlenen Lezzet Ağı Değişim Elçilerine kocaman teşekkürlerimle,

En kısa zamanda daha da büyüyerek kavuşmak dileğiyle.

Nilgün Karayılan👉Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni📍Mersin

“Yazın Yanına Hatırayı Ekledik”

“Biliyorsun,

bir baş dönmesi gibi sürüyor hayat,

yazların yanına yazlar ekleniyor,

zaman uzun bir sıcağa dönüyor burada,

ağırlığına duygunun, taşınamazlığına

ve yazlar hatıraya…”

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Bu yaz bizi çok yordu. Ruhumuz zaten iki yıldır sıkışık bir tünelde sanki ama bu yaz bir başka yordu, evet. Ateş ve su arasında teselli ararcasına etrafa bakınırken, çer çöple avunurken, “Burası Tamamen Bizim” kampının yenisi çıktı geldi.

Geçen yıl aklımdaki belirsizliklerle başlayıp, biraz da el yordamıyla yapılan atölyelerin bıraktığı harika izlenimler, yeni ama sanki tanıdık yüzler ve bunlara belki de yenilerinin ekleneceği ümidiyle çıktık yola. Araba aynı araba ama yolcular farklıydı bu defa. Ben, Gözde ve Besime neşeli şarkılara eşlik edip, kâh gülerek kâh gülerek (Ne bekliyordunuz? Bir yıl bu kampı bekledik neden hüzünlenelim ki?), nerede işe yarar yenecek içecek bir şeyler varsa durarak, sonunda vardık Şaymana’ya.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Gözde ile birbirinden belalı ve fakat aynı oranda matrak çadır maceralarımızın sonunda, bu yaz bir çadırsal aksiliğe daha katlanamayacağımızı idrak ederek bungalovda yerimizi ayırtmıştık. Bir türlü bungalov diyemediğimiz “ev”lerimize (ortamı nasıl benimseyip bilinçaltımıza işlediysek artık) eşyalarımızı attığımız gibi etkinlik alanlarımızı belirlemek için keşfe çıktık. Bu arada kamp sakinleri birer ikişer sökün etmeye başlamıştı. Her gelenle yüzümüzdeki gülümseme büyüyor, kampa ilk defa gelenler de bu gülümsemelere yenilerini ekliyordu. O an yukarıdan birileri bizi izliyorsa eğer, koca bir gülümseme emojisi gibi göründüğümüze yemin edebilirim ama ispatlayamam.

Cemal ve Meral’in gelişiyle etkinlik alanlarını kesinleştirdikten sonra, hemen Veli hocamın yanına koştum. Ne de olsa benim davetimle gelmişti ve o ana kadar kampta benden başka tanıdığı kimse yoktu. Hem arkadaşlığına, hem üretkenliğine hem de sanatına duyduğum saygıdan dolayı onun rahatı, huzuru benim sorumluluğumda gibi hissediyordum. Yanına gittiğimde bir de ne göreyim; Savaşla kafa kafaya verip çadırı kurdukları gibi bir de ufak tamir operasyonuna girişmişler. Bana hiç de gerek yokmuş meğer. Yetişkinler cephesinde endişelenecek bir şey bulamayınca, acaba Arda adapte olabilecek mi diye kendime yeni evhamlar edindim. Kampın ilerleyen saatlerinde bu endişenin de yersiz olduğunu yaşayarak görecektim.

Ve, ilk etkinliğimiz başladı. Ben diyeyim ısınma, siz deyin tanışma, Gözde “nesneleştirme” dedi ve uyduk Gözde’ye. Bu etkinlikte en çok hoşuma giden çocukların verdiği cevaplar oldu. Babası gibi karizmatik Sidar hem düzgün cümleleriyle hem de dağarcığıma kattığı “sabırlanmak” kelimesiyle bir kez daha hayranlığımı kazandı.

Kısa bir aradan sonra kendi atölyelerimden bile daha çok önemsediğim Veli Mert ile resim okumaları atölyesi geldi çattı. Ne yalan söyleyeyim, benim gibi bir resim cahiline bile keyif vererek bir şeyler öğreten Veli hocamın sanat sohbetinden bu yeni kitlenin de aynı keyfi alıp alamayacağını merak ediyordum. Ama daha ilk cümlelerde merakım yerini büyük bir mutluluğa bıraktı, Ağ insanlarının gözlerinden yeni bakış açıları kazanmış olmanın getirdiği hayranlık pırıltıları, Veli hocamın yüzünden ise öğrenmekten mutlu olan insanlarla buluşmanın keyfi okunuyordu. Atölye hayranlığımı ve hürmetimi arşa çıkararak bitse de, hocamızın sohbetine doyamadığımız için kamp boyunca yakaladığımız her yerde ondan kaptığımız cümleleri tekrarlayıp derinleştirmek istedik.

Ertesi günün ilk etkinliği sanki yıllardır tanıyormuş gibi hissettiğim sıcacık gülüşlü Sibel’in “Bedenden Doğaya Perküsyon” atölyesiydi. Bakmayın böyle isminin afili olduğuna, biz orda koca koca insanlar yaklaşık bir saat Sibel’in komutlarıyla kendimizi tokatladık. Üstelik bunu kendi isteğimiz ve irademizle yaptık, hem de çok eğlenerek. Sibel’in o kadar güzel bir enerjisi vardı ki “Yere yatın üzerinizde tepineceğim” dese, onu da sorgusuz sualsiz yerine getirirdim muhtemelen (evet sevimlilik bazen çok tehlikeli bir silah olabiliyor).

Sıra Savaş’la benim “Çocuklar için Drama” atölyemize geldi. Etkinliğimiz sırasında bizim açımızdan belki olumsuz, çocuklar açısından güzel bir durum dikkatimi çekti. Çocukların doğada bize ihtiyacı yoktu, onlar zaten çok kısa bir süre içinde kendi ritmini bulmuş ve farklı yaş gruplarından olmalarına rağmen ortaklaşa bir dil tutturmuşlardı. Büyük çocuklar nezaketle etkinliğe uyum sağlamaya çalışsa da küçük yaştakiler çocuktan al haberi dercesine “Bizi neden oyunumuzdan alıkoydunuz, katılmasak olmaz mıydı?” gibisinden mızırdandılar başlangıçta. Sonrasında atölyemizi sorunsuz bir şekilde tamamladık ama çocukların arasında biraz da kendimizi fazlalık gibi hissettiğimizden planladığımızdan daha kısa bir sürede bitirdik.

Yemek molasından sonra gizli bir sözelci olduğundan şüphelendiğim Gözde, bize bütün Arslanköy’ün camlarını saydıran etkinliğini yaptırarak dünyanın değilse de Arslanköy’ün kaç bucak olduğunu gösterdi. Matematiksel modellemeyi gündelik hayatımıza taşımayı amaçlayan bu atölye hayli eğlenceli olabilirdi, eğer sayısal zekası yerlerde sürünen bir gariban olmasaydım. Bizim takımdaki tek matematikçi olan Dilan’ı epey yıpratsak da, iyi kötü bir sonuç elde ettik.

Aysun’un “Doğada Ders Örnekleri” atölyesi en çok merak ettiğim etkinliklerden biriydi ve bazı etkinlikleri sinsice kendi sınıf ortamıma taşımayı düşünüyordum. Tahmin ettiğim gibi çok eğlenceli ve yararlı geçti ama burdan en çok aklımda kalan anlar İsmail’in yuvadaki kuş olma çabalarıydı. Sadece onun değil, herkesin yüzünde koca bir gülümsemeyle koşturduğu anlar çocukların bile oyunlarını kesip bizi izlemesine neden oldu.

Yemekten sonra sıra geldi bizim atölyeye. Son dakikada etkinlik yerimizi değiştirmemiz gerekti ve mangal dumanı altında “Edebiyattan Sinemaya Çukurova” atölyesi başladı. Sevgili zümre arkadaşlarım Yücel ve Mustafa ile dinleyicilerimizden de epey bir katkı alarak, hatta bu yüzden süremizi de aşarak etkinliğin ilk kısmını tamamladık. Sıra benim uygulama yapacağım kısma geldiğinde saatin de geç olmasının getirdiği kaygıyla katılımın azalacağı, en azından uygulama kısmında gönülsüz olunacağı vehmine kapıldım. Anlatımımı epey kısaltıp hızlandırarak, neyi eleyip neyi anlattığımı tam bilemeyerek bir telaş sunumumu tamamladım. Tepkiler iyi gibiydi. O cesaretle gaza gelip “Çıkarın kağıtları yazılı yapacağım” tadında bir komut vermiş bulundum :) Şaşırtıcı bir şekilde herkes yazmaya girişti ve üç dakikada kendi “Asya”sını yazmaya koyuldu. Şaka maka, içimizde epey hikayeci varmış bunu gördüm. Hem de yazmakla kalmayıp okumakta da yarıştılar. Artık benim yüklediğim motivasyondan mı arkadan gelen mangal dumanının verdiği uyuşma hissinden mi bilemedim, ne desem yapılıyordu. Bu kitle karşısında az daha konuşsam parti kurup siyasete atılmaya karar verebilirdim. Hemen titreyip kendime geldim, etkinliği bitirdim. Sonrasında dünyanın iş yükünü taşıyan Batuhan’ın yanıma gelip “Hikâyem cebimde, mutlaka tamamlayacağım,” demesi günün hoş anlarından biriydi.

Nihayet günün sonuna gelmiştik, hem kendi atölyemizi tamamlamış olmanın getirdiği rahatlık hissi, hem de kampın en yoğun gününü bitirmiş olmak bizi yine masa başında, saz başında, söz başında buluşturdu. Geceyi tamamladığımızda artık benim için yeni yüz diye bir şey kalmamıştı, neredeyse herkesi yıllardan beri tanıyor ve üstelik yıllarca da hayatıma eşlik etmesini isteyebilecek kadar yakın hissediyordum.

Kampın son sabahı Aysun, henüz idrak yollarımızın kapalı olmasından yararlanarak bizi peşine takıp ormanın derinliklerine götürdü. Oysa çoğumuz geç yatmıştık, yatak ne kadar cazip görünüyordu. Ama bilinçli tüketici olmam ve son günü gelip çatmış kampın her anından faydalanmam gerekiyordu. Doğada benim tarafımdan keşfedilip sanat eserine dönüştürülmeyi bekleyen bir dolu malzeme vardı (dönüştüremedi). Ruhumun avcı ve toplayıcı yanı bedenimi ele geçirmiş, uykumu açmıştı, etrafı can alıcı bakışlarla süzerek birkaç malzeme topladım. Kocaman gölgeli bir ağaç altında terapi gibi gelen bir mola ile doğanın sesini duymaya, onunla bir olmaya çalıştığımız, şarkılarımızı ve cümlelerimizi doğaya bıraktığımız yolculuk, etkinlik alanında bir kucak malzemeyle sona erdi. Şarkılar, şiirler, sohbetlerin yanında Aysun’un şefkatli sabrı ve yardımlarıyla her birimiz bir şeyler yapmaya çabaladık. Her şey çok keyifli gelişiyordu, ta ki İsmail’in son etkinlik duyurusuna kadar…

Kampın son etkinliği Mersin İl MEM AR-Ge bölümünden gelen misafirlerimizin bizi bilgilendirmesi ve görüş alışverişiyle sonuçlandı. Sonrasında geleneksel çemberimizi oluşturduk ve son cümlelerimizi söyledik. Ardından hızlı bir şekilde toparlanma süreci başladı.

Kamp’a Veda👋

Ayrılmak zor değil de bir tuhaf oldu bence. Sanki rakım 1453’te değil de, zamansız bir mekandaydık. Ne güzel üç gün ara vermiştik “aşağıdaki” dünyanın gailesine. Öğrenmenin, paylaşmanın, şarkıların, şiirlerin, sohbetin, her şeye rağmen bir arada ve yan yana olmanın, bundan sonra da hiç yalnız olmayacağını bilmenin üç günü. Biri sormuştu sanırım “İyi de somut olarak ne var elinizde kalan?” gibi bir şey. Bilmiyorum ki ben tüccar değilim, kâr — zarar hesabı yapayım. İlle lazımsa geriye dönüp baktığımda aklımda kalanlar yanıma kâr: Elimizde kahve makinesiyle çalışan priz aramalarımız, gülmelerimiz, Dilan’ın yatmaya gitmeyeyim diye sürekli bardağımı doldurması, gülmelerimiz, uzaktaki Zeynep’in bir gecede “yakın” olması, gülmelerimiz, Seval’in “Nasılsın?” sorusuna “Açım” diye cevap vermem sonucu önüme bir torba börek koyması, gülmelerimiz, Seval’i kendi çocuklarından kaçırıp tenha bir köşede ona zorla kitap okumam, gülmelerimiz, Savaş’ın büyük bir cömertlikle her konuda yardımımıza koşması, gülmelerimiz, Mustafa ve Yücel’i her görüşte içimin güven dolması, sunum hazırlarken daldan dala uzayan sohbetler, gülmelerimiz…

Üç günün sonunda elimizde kala kala ne mi kaldı? Birhan Keskin’in bir dizesi: “Yaza sedeften bir anlam ekledik”

Şahin Çevik👉Öğretmen Ağı Değişim Elçisi📍İstanbul

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Sevgili Herkes,

Yukarıda belirtilmiş olan bütün duygu, düşünce, hedef ve niyetlere tamamen katılıyorum. Bunu yazarken çok samimi bir duygu içindeyim. Biliyorum ki Öğretmen Ağı’nı temsil eden herkes ağzından çıkan sözlerin kapsayıcı, bilimsel, hakkaniyetli olduğunu bilir ya da buna dikkat eder.

Sevgili Türkay ile kampa katılmadan önce Adanaspor-Fenerbahçe maçını izledik. O anlarda bile ağzımızdan çıkanların Ağ’ın ilkelerine uygun olup olmadığının şakasını yapıyorduk. Bunun bir anlamı olmalı.

2020 yazında yaptığımız kamp çok değerli hissettirmişti. İlk defa tanıştığım birçok kişi ile çok güzel dostluklar kurdum. 2021 kampını ise özlemle bekledim.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Bir ara İsmail’e ‘’Burada olduğum için çok mutluyum.’’ dediğimi hatırlıyorum. Bunu herkese ilan etmek de ayrıca hoşuma gidiyor.

Güzel davranışlarıyla, nazik sözleriyle, değerli katkıları ile mutlu olmamı ve öğrenmemi sağlayan herkese çok teşekkür ederim. Kendimi çok kıymetli hissettim. 2022 kampını sabırsızlıkla bekleyeceğim.

Kamp’a Veda👋

Yeni eğitim öğretim yılının hepimize iyi gelmesini diliyorum. Ağ’ın fiziksel buluşmaları için de sabırsız olduğumu ayrıca belirtiyorum.

Rehim Gülmez👉Köyde Sınıf Öğretmeni, Doğada Çiftçi, Evrende Müzisyen📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

…Güney ile sözleşip ejder suyumu almaya gittiğimde, Meral her zamanki gibi sıcak karşıladı, memleket üzerine konuştuktan sonra bana kampa katılıp katılamayacağımı sorduğunda yazılmıştı, gelecek…

İsmail bana sormadan (gel, dedi) programa adımı yazdığında daha da netleşti (geldim), gelecek.

Hüseyin, Eda (benimki değil), Cemal ile bir gün öncesinden gidip ortamı teneffüs ederken, ay ışığında sulama yaptığımızda ve bahçemizdeki barınak ve ona eşlik eden cevizin altından — saat bilmem kaç — ay battıktan sonra, Samanyolu’nu seyrettiğimde ise saatler kalmıştı kampa, Eda’ya (benimkisi), çocuklarıma ve yeni yüzlere…

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Ailecek ilk kamp deneyimimiz idi. Bungalovda kalmak esaretinden kurtulmamda bana cesaret aşısı yapan oğlum Ali, iyi ki varsın. Çadırda tulumla birlikte uyumak eşsizdi!

Kampa yabancı olmanın ve “En azından ayağımız alışsın” diyerek gelmenin rehaveti ile atölyelerden uzaktaymış gibi görünsem de, ölmez de gülmez kalırsam, bir sonraki kampta bir şeyler yapabilir miyim, diye sormadan da edemiyorum kendime.

Cemal ve Hüseyin ile doğal bir uyum yakaladığımızda yaptığımız müzik, müzik olmaktan çıkıyor sanırım. Meral’in doğal kaynak suyu gibi ses rengine eşlik edebilmek ne güzeldi.

Kamp’a Veda👋

Zaman kavramı değişti 1453 rakımda sanırım. Nazarlık “bağzı şeyler” olsa da, çok güzeldi be!

Türkay Yol👉Öğretmen Ağı Değişim Elçisi📍Adana

Eğitimin Yörüklerinin Yaz Kavuştay Göçü

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Yerli halk yaz sıcaklarında Toroslardaki yaylalara göçer. Bizimkisi de bir nevi yörüklük yani. Ağustos ayı içinde Wisconsin’den, Kenya’dan, Hatay’dan, Antep’ten Mersin’den, Adana’dan, İstanbul’dan gelip Toroslara göçüyoruz.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Çadırlarımızı kurup etkinlikleri ve materyalleri sıralıyor, çocukları doğaya salıyoruz. Ateş yakıp el emeği göz nuru ile hazırlanan içecekleri içiyor ve müzik yapıyoruz. Klan başı hayatın anlamını belirten şiirler okuyor ama bunu hepimiz çoktan biliyoruz.

Kamp’a Veda👋

Bir yılın özlemini giderdiğimiz 3 günün sonunda ,bir yıl sonra tekrardan daha kalabalık olarak buluşmak üzere eğitimin yörükleri olarak Toroslardan umutla ayrılıyoruz. Ve bu ritüeli çoook seviyoruz 🎶

Aysun Tor👉Köyde Sınıf Öğretmeni 2📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Geçen sene tanıştığım Öğretmen Ağı ve katılımcısı olduğum Burası Tamamen Bizim Kampı’ndan çıktığımda aklımda sadece “Muhakkak bir şeyler yapmalıyım, ama ne?” sorusu vardı. Herkesin eteğindeki taşları samimi ve özgürce paylaştığı, paylaşılanları yargılamadan kabul ettiği bu oluşum bana cesaret vermişti. Planlamalara bir ay öncesinden başlamama vesile oldu.

O sıralarda Muğla ve İzmir gezisi yapıyor, bir yandan da Peter Wohlleben’in “Ağaçların Gizemli Yaşamı” kitabını okumaya çalışıyordum. Yazar kitapta kendiliğinden oluşan ormanların kökleriyle, yaydıkları kokularla, çıkardıkları seslerle nasıl iletişim kurduklarını, birbirlerini koruduklarını öyle güzel tespit etmiş ki, o sırada çıkan orman yangınlarında canlarının yanışını yüreğimde hissettim.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Bütün yaşanan bu olumsuzluklardan sonra kendimi Şaymana’nın o güzelim ceviz ağaçlarının altında bulmak, yapraklarının ve dallarının ahenkli dansını izlemek çok iyi geldi. Çadırımı kurduktan sonra uzun bir süre boyunca bu ahenge kendimi bırakmış, bütünleşmeyi hissetmeye başlamıştım. Derken üç farklı gruptan sonra Şahin, Türkay, Didem, Zeynep ve Cihan geldiler komşu olmaya. İyi ki de gelmişler. Paylaşımlarımız komşu komşunun sohbetine muhtaç özelindendi.

Kamp süresince her an, her paylaşım bana kitaptaki kendiliğinden oluşan ormanların birbirleriyle kurdukları özel iletişim becerilerinin Burası Tamamen Bizim Kampı için de geçerli olduğunu fark ettirdi.

Kamp’a Veda👋

Kaldırıma dikilen bir ağaç gibi her şeye yabancılaştığımız bu dönemde sizlerle bir orman gibi yaşamak özgürleştirdi ruhumu, sağalttı aklımı. Sesiniz, kokunuz, dansınız eksik olmasın.

Ömer Örnek👉Sınıf Öğretmeni📍Gaziantep

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Çemberdeyim hâlâ, genişleyen ve daralan bir çember, bir araya gelen ve dağılan. Tekrar tekrar oluşan ve bozulan ve oluşan bir çember. Şimdi geniş kilometrelerce, bazen dört kişi köşesizce. Bir sürü zıt, bir sürü fark, keskin köşelerimizi bırakıp da giriyoruz sanki çembere. Çemberde bir olmak, bir ses olmak, bir”ey” olmak…

Her birey değerli çemberde. Bunu hissettim ben bizin içinde. Teşekkürler herkese, kalmasın eksik hiç kimse.

Kamp’a Veda👋

Dağılalım, sonra dönelim çembere, dönelim çemberde; yenilenerek, tekrar ve tekrar, dağılalım…

Zekiye Kaplan👉Okul Psikolojik Danışmanı📍Mersin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Bir önceki kampı kaçırmış olmamız bu yılki kamp için çok daha heyecanlı olmamızı sağladı. Sabah uyandığımızda günlük yaşamımızın birçok koşuşturmasını tamamlayıp öğle saatlerinde Ada, Karya, Ali Deniz ve ben yola çıkmayı başardık. Dağa tırmandıkça artan yeşil, yükselen rakım ve şükür ki düşen sıcaklık saklı heyecanımızı dışa vurmaya başladı. Arabada sesler yükselmeye, sorular sorulmaya başladı. Neler yapacağız kampta? Kampa kaç kişi katılıyor? Kimler katılıyor kampa? gibi sorular diziliyor. Kampın olacağı belirlendiğinde ben de sormuştum bu soruları. Katılımcı listesi belirlenir belirlenmez tek tek incelemiştim. Kimleri tanıyorum, tanışacaklarım kimler diye. Son zamanlarda dostlarla genel rahatsızlığımız, kalabalıklar. Genel eğilimimiz ise az insanlı mekanlar. Oysa listeye bakarken neden daha çok katılım olmamış, daha kalabalık olsaydık diye içimden geçirirken buldum kendimi. Anlam bulduğunuz ve anlam kattığınız hiçbir ortaklık kalabalık gibi olmuyormuş demek. Ben de gönlümden bir ağ atıvermişim bu ortaklığa.

Kamp alanlarına vardığımızda Yücel, Mustafa, Rehim, Eda, Hüseyin, Eda, Cemal, Bahar, Seval, Süreyya ışıl ışıl gözlerle selamlayarak karşıladılar bizleri. Kamp başlamıştı.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Ada, Karya arkadaşlarını gördü ve çadırı şu şekilde kurarız planlarının tümü unutularak kendi süreçlerine daldılar. Kaldık Ali Deniz ben ve çadır. Başladık çadırımızı kurmaya. Çadır tam tepemize çıkıyordu ki Cemal yetişti, çadırı bizden kurtardı:)

Yerleşmeleri tamamlayıp Gözde’nin tanışma etkinliğinde çemberin içinde bulduk kendimizi. Etkinlikte kalabildiğim kadarında insanın nesnelerle ne çok ortak yanı varmış hiç düşünmediğimi fark ettim. Özellikle anahtarlıkla:)

Veli hocamın oturumu başladıktan sonra dahil olabilmiştim ama iyi ki öyle olmuş. Uzun zaman olmuştu bir topluluğu öyle heyecanlı, öyle meraklı görmeyeli. Benim için keyifli bir deneyimdi. Bir taraftan sizleri gözlemlerken, bir taraftan sunumu dinlemeye koyuldum. Birkaç dakika içinde ben de sizinle aynı nehirdeydim, aktık gittik.

Biz tam akıştayken Hüseyin, Rehim, Cemal Türküler ve Doğa dediler. Artık nehirdik; taştık, balıktık.

Çok üşümeli gecemin sabahında çadırdan söyle bi bakındım dışarıya. Ali Deniz ve Dilan sohbet ediyorlar, ikisi de kocaman gülümsüyordu. Tüm çocuklar kuşlara katılmış cıvıldıyordu. Ipılık oluverdim.

Gün katılabildiğim, yarım katıldığım ve hiç katılamadığım oturumlarla devam etti. Katılamadığım bir oturum sırasında Ali Deniz, Ayaz ve ben aslında başka bir oturumdaydık. Aynı anda Ali Deniz ile üçtaş, Ayaz ile satranç oynuyorduk. Ayaz’ın uyumluluğu kural sevmez Ali Deniz’i kurallarla üçtaş oynatıyordu. Öyle uyumluyduk ki, üç kişi iki oyun oluvermiştik.

Güneşi yolcularken masamızı kurmuş küçük bi çemberdik. Sonra büyüdük Ağ olduk türkülerin etrafında. Çok söyledik, çok dinledik, ha ben bir de çok güldüm. Meral, Eda seviyorum deliliklerinizi:)

Kamp’a Veda👋

Oturumlara katılamamanın verdiği bir rahatsızlık hissederken ben, Batuhan’la bi sohbette “Bazılarımız yalnızca tatile de gelmiş olabilir” dedi. “Aa, bu ben” dedim ve hemen rahatladım. Teşekkürler Batuhan. Ama kalemi elime alıp yazmaya başlayınca fark ettim ne çok şey gözlemlemişim, ne çok anda var olmuşum. Heybemde bir sürü an birikmiş. Burada andıklarım, anamadıklarım heybemdesiniz…

Batuhan Aydagül👉Doktora 3📍Wisconsin

Kamp’a Doğru🏃🏃‍♀️

Toroslar bu yıl da Öğretmen Ağı’nı ağırladı. Bir Lezzet Ağı inisiyatifi olan Burası Tamamen Bizim Kampı’nın ikinci buluşmasında öğretmenlerimle yine kavuştuk. Kaotik, stresli ve zaman zaman yersiz yurtsuz hissettiğim bir zamanda bu buluşma bana ilaç gibi geldi.

Kamp Yeri ve Kamp Günleri⛺️

Kamp boyunca farklı zamanlarda içimden “vatana, topraklarıma, Anadolu’ya” vardım hissi geçti. Ancak bu sadece bir coğrafyayla buluşmanın hazzı, ona özlemin ardından kavuşma hissi değildi. Öğretmenlerle hasret gidermek, onları dinlemek ve çok değil bundan birkaç yıl önce hayal bile edemediğimiz bir ortamda olmanın hazzı da vardı. Ötesi, öğretmenlerin ve kampa davet ettikleri güzel insanların akılları, türküleri, sözleri bir süredir merakımı eyleyen konulardı ve entelektüel olarak beslenmenin hazzını yaşadım. Memleketimin eğitimcilerinden felsefe, sanat, edebiyat, sinema ve Anadolu’nun türkülerine uzanan geniş bir yelpazede yeni bilgiler edindim. Daha da kıymetlisi, öğretmenlerimin ve ailelerinin misafiri oldum, gönüllerinden sevgiyi, çıkınlarından yemeği, kahveyi, şarabı, sonra güzel sözlerini ve muhabbetlerini benden esirgemediler. Ben Allah’ın şanslı kuluyum, kendimi adadığım eğitim davasına hizmetin karşılığını daha ne kadar samimi ve güzel yaşayabilirim ki?

Asya için yazmaya başladığım hikayeyi hatırlıyor musunuz? Toroslar’a sevdalıydı, yürüyordu boylu boyunca. Belki de annesi için yürüyordu, memleketi karış karış gezmek isteyen annesi için…

Annem memleketin eğitimine sevdalanmış, çok da emek vermiş ama gel gelelim karşılığını tam da alamamış. Üstüne, o da Anadolu sevdalısıdır, taşına toprağına sevdalıdır, ben memleketi gezdikçe aklı bende kalır. Burası Tamamen Bizim Kampı’nda annemi çok düşündüm, onun dedesinin, babasının ve kendisinin eğitim yolculuğunda devam ettiğimi hatırladım. Kampta bulduğum hazzı biraz da annem için yaşadım, o uzaktaydı ama içimden onunla paylaştım. Kısmet olursa gelecek yıl onu da koluma takar kampa gelirim diye diledim.

Kamp’a Veda👋

Diyeceksiniz ki, emeklerinin karşılığını nasıl aldın Batuhan, daha çok yapacak işimiz yok mu? Olmaz mı? Ama memleketin daha adil ve özgür olması, çocuklarının yüzlerinin gülmesi ve geleceğe umutla bakabilmesi dünden yarına uzanan bir yolculuk; atalarımızın, bizim ve bizden sonraki nesillerin peşini bırakmayacağı bir dava. Ben bu yolda, bu davanın peşinde beraber yürüyeceğim öğretmenlerimi bulmuşum, bunun hazzını içime çeker, onların koluna girer yapacağımız işlerin peşine düşerim.

İyi ki varsınız Burası Bizim Tamamen Kampı yoldaşlarım, iyi ki varsınız…

Kamp’ın Çocukları

Hüseyin Deniz Binici👉9 Yaş

  • Kampı tek kelime ile anlatabilir miyim peki?
  • Evet.
  • Güzel, tek kelime ile güzel.

Ahmet Binici👉11 Yaş

İlk olarak bunu söylemeliyim, kampta eğlendim. Geceleyin müzik seslerinin kesilmemesi oldukça hoşuma gitti, ayrıca hava buz gibiydi. Onun dışında en çok hikaye yazma etkinliğini beğendim. Oradaki köfte ekmek gerçekten muhteşemdi ama ayran tuzsuzdu. (O da büyük bir sıkıntı değil). Kısacası eğlenceli bir kamp oldu.

Nurgül Dursun👉9 yaş📍Mersin

Şimdi şöyle ki kampı sevdim, kampa bir daha gitmek isterim. Mesela seneye kardeşimi de götürmek istiyorum. Öğretmen olunca iyi olursam babam gibi ben de Türkçe öğretmeni olacağım. Sonra en kötü şey de arı, beni tam giderken ısırdığı için çok üzüldüm. Kampta Bungalovda uyurken arada sırada köpek sesleri duyuyordum ve biraz korkuyordum. Beren ve Ekin onlarla iyi geçirdik günlerimizi. Roza Abla diye biri ile tanıştım. İyi vakit geçirdik. Geceleri 17 derece olmasaydı iyiydi.

Taylan Deniz👉12 yaş📍Mersin

Kampta en çok sevdiğim etkinlik, Aysun Abla’nın yaptırdığı idi. Bir de söylemekten korkma anne lütfen, bir daha başka yerde yapalım. Hatay’da olsun mesela. Ondan başka her şey çok güzeldi.

Beren Özmen👉11 yaş📍Mersin

Kampı büyük bir heyecanla bekliyordum. Kamp günü, kampa gidinceye kadar babama ne zaman varacağız diye çeşitli sorular sorarak başını şişirdim. Kamp alanına varınca geçen sene de kampta olduğum için kamp alanına hâkimdim. Kamptaki tanışma etkinliği çok eğlenceliydi. İlk akşam çok iyi uyuyamadım.

Kampın ikinci günü Sibel Hoca’nın yaptırdığı beden perküsyonu çok eğlenceliydi. Sibel Hoca’nın gitmesine çok üzüldüm. Savaş Hoca ve Nilgün Hoca’nın yaptığı drama etkinliği ve Mustafa Hoca’nın yaptığı hikâye etkinliği çok eğlenceliydi. Nurgül ile çok eğlendim. Roza abla da çok güzel videolar çekti, çok güzel bir film yapacağına inanıyorum. Savaş Hoca ile çok güzel oyunlar oynadık. Nerdeyse kamptaki bütün etkinliklere katıldım. Gitmeden Nurgül’ü arı sokmasaydı daha iyiydi, hatta o sabah Dilan abla bu arılardan sağ salim bir kurtulabilsek demişti.

Kamptaki herkes çok eğlenceliydi. Kamp bitiminde gitmeden önce etkinlik alanında beni küçük çaplı elektrik çarpmasa daha iyi olurdu. Kamp çok güzel ve harikaydı. Öğretmen Ağı’na ve kampa katılan tüm öğretmenlerime bu kamp için çok teşekkür ediyorum.

Ekin Özmen👉11 yaş📍Mersin

Geçen seneki kamp çok güzel geçti diye bu sene de olmasını çok istiyordum. Babam “olacak” deyince havalara uçtum. 16 Ağustos’u iple çektim, gün gelince kamp alanına vardığımızda çok heyecanlıydım. İlk işim etrafa bakmak oldu “Farklı kişiler var mı?” diye.

Geçen sene Şaymana’da küçük bir şelale vardı o, bu sene kurumuş bu duruma çok üzüldüm. Sonra ilk gün çok güzel geçti. Nurgül ile tanıştık ve çok iyi anlaştık. İkinci gün Sibel Hoca’nın beden perküsyonu, Savaş Hoca ve Nilgün Hoca’nın çocuklar için drama ve Mustafa Hoca‘nın doğal öyküler yazıyorum atölyesi hepsi çok güzeldi. Roza Abla ve Dilan Abla ile çok iyi anlaştım.

Herkes çok eğlenceliydi. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Seneye yine olması dileğiyle…

Barış Ayzer Örnek👉10 yaş

Kampa ilk geldiğimizde hazırlıksızdık. Hemen yerden bir şey aldık ve ilk etkinliğe katıldık. Öncelikle etkinlikler çok güzeldi. Ben çadırda tek yatıyordum.

İlk gün çekine çekine masanın yanına geldim. Benim de UNO oynamam 10–15 dakika sürdü. Sonrasında zaman su gibi geçti. Uno, dolaşmak, D mi C mi oynamak derken akşam oldu. Çadırımda uyudum.

İkinci gün 6:30'da kalktığımda dondum. Zar zor geri uyudum. 10:30'da kalktığımda da piştim. Yine çadırımdan çıktım ve oyun oynamaya başladık. Bugün Sidar ile satranç oynadık. Bugünün kazananı Sidar olmuştu. Etkinlikler yapıldı ve uyudum.

Bugün yine Sidar ile satranç oynadık. Bugün de ben yendim. Etkinlikler yine çok güzeldi. Öykü ve drama etkinlikleri benim en sevdiklerimdi. (İçimden ŞAK DUM DUM DUM DUM HEY! diye bağırmak geliyor).

Evet. Şimdi sıra geldi düşüncelerime. İlk önce Sidarla satranç oynamak çok keyifli (Bir de kursa gittiğimde karşıma geç Sidar). Etkinlikler söylediğim gibi çok güzeldi. Son günün akşamı beni biraz üzdü. Onun dışında her şey çok güzeldi. Seneye de olmasını isterim. Herkese iyi kamplar.

Sidar Yıldız👉10 yaş

Babam ilk, “Sen gelecek misin?” diye sorunca ben “Tabii ki” cevabını verdim ve Meral Teyzemlere gittim. Orada bir gün kaldıktan sonra Ali Tufan, Taylan ve ben birlikte gittik. Bayağı konuştuk ve kamp yerine vardık.

Her şey bildiğim gibiydi çünkü geçen sene de gelmiştim. Ama yine de yeni insanlarla tanıştım. Birlikte çok eğlenceli oyunlar oynadık.

Ayaklarımı sinekler ısırıyordu gece gece bizimkiler gitmişler teyzeyi kışkırtmaya. Sonra onlara büyük bir taş atmaları yok mu, ben güldüm içimden.

Bir sürü etkinlik oldu. Mustafa hocaya çok teşekkürler dört ay sonra bize yazı yazdırdığı için. Savaş hoca ve Nilgün hocaya da teşekkürler, büyük çocukları ritim çalışmasında rezil ettirdiği için 😆 (kendim için değil, ben sanırım iyi yaptım).

Ayrıca tanışma etkinliği için teşekkürler (Niye yaptınız onu bile bilmiyorum. Herkesin ismi zaten yazıyordu).

Arda’yı da unutmuş değilim. Arda senin yazmanı bekliyoruz. Diğer kişilere de çok teşekkür ediyorum (Muhtemelen sonraki sene gelmeyeceğim, çünkü bana civciv demelerinden bıktım. Şaka şaka).

Barış’a da (yani Ayzer) teşekkürler birlikte satranç oynadık ve çok eğlendik umarım Ayzer de eğlenmiştir.

Karya Kaplan👉İlkokul 4

Kamp güzel geçti, çünkü orada oyun oynadık, sohbet ettik. Sabah uyanınca dedim ki acaba bugün ne yapacağız? Kalktım pijamalarımı çıkarttım, üstümü giydim. Sonra çadırdan çıktım. Arkadaşlarım oturuyorlardı ve ben de onların yanına oturdum. Beş on dakika sonra tesis açıldı mı diye bakarken bir kedi gördük. Bundan sonra tesise gittik açılmamıştı. Yeniden oturduğumuz yere döndük, çünkü tesisin önünde oturmamıza izin vermediler. Bu arada diğer arkadaşlarımız da uyandı. Gittik çay aldık. Çay çok sıcaktı. Bir dilimi çaya değdirdim dilim yandı. Sonra çay soğudu ve çayımı içtim. Bir sürü oyunlar oynadık. UNO’da bana haksızlık yapıp 40 kart çektirdiler. Ama ben pes etmedim yine de oynadım. Çok güzel etkinlikler vardı onlara katıldık. Çok eğlendim. Yine yapılırsa kesin geleceğim kampa.

Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.