"Meslek mensuplarının kendi meslekleriyle ilgili düşünceleri; mesleki davranışlarını, mesleğe yönelik bağlılıklarını ve mesleki başarılarını yakından ilgilendirmektedir. Bu sebeple öğretmenlik mesleğinin toplum tarafından nasıl algılandığı kadar, öğretmenlerin kendilerini, mesleklerini, mesleklerine yönelik toplumsal algıyı nasıl değerlendirdikleri de oldukça büyük bir önem taşımaktadır."
TEDMEM tarafından 2014’te yayımlanan Öğretmen Gözüyle Öğretmenli̇k Mesleği̇ raporundan
Son yıllarda, öğretmenlerin çalışma koşullarını, haklarını, görevlerini ve sorumluluklarını düzenlemesi ve bunların yanı sıra öğretmenlerin mesleki tatminleri ve güçlenmeleri için alanlar yaratmak açılarından önemli rol oynaması beklenen bir meslek kanununa duyulan ihtiyaç eğitimin gündeminde sıkça yer alıyordu. 11. Kalkınma Planı, 2023 Eğitim Vizyonu gibi politika belgelerinde de adı anılan, içeriğine katkı vermek üzere çeşitli paydaşların görüş ve önerilerini paylaştığı kanun için 31 Aralık 2021’de TBMM’ye bir teklif sunuldu. Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda kabul edilen teklifin, 1 Şubat 2022’de TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesinin ardından kabul edilmesi bekleniyor.
Peki nedir Öğretmenlik Meslek Kanunu? Neleri içermesi bekleniyordu, mevcut hâliyle teklif neler getiriyor, neler eksik kalıyor? Eğitim paydaşları teklifle ilgili neler düşünüyor? ARKA PLAN’ın yeni bölümünde, 2022’nin ilk haftalarında Türkiye’de eğitimin en önemli gündemlerinden biri olan Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifini masaya yatırdık.
Öğretmenlik Meslek Kanunu neden önemli? Var olan teklif neden eleştiriliyor?
2019, 2020 ve 2021’de yayımlanan Eğitim İzleme Raporu: Öğretmenler dosyalarında, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer alan “elverişsiz koşullarda görev yapan öğretmenler için teşvik mekanizması kurulması” gibi hedeflere ulaşılması, öğretmenlerin iyi olma hâlinin desteklenmesi ve “çocuk haklarına ve çocuğun iyi olma hâline ilişkin özel bir eğitim almanın öğretmen olarak atanmanın koşulu haline getirilmesi” gibi kritik konularda işlevleri olabileceği belirtilmişti.
Teklife yönelik eleştiriler, teklifin saydam ve katılımcı bir süreçte hazırlanmamış olması, kapsamının yetersizliği ve ihtiyaçlara yanıt vermemesi, özel okullarda çalışan ya da sözleşmeli öğretmenlere yönelik düzenleme içermemesi, katılımcı ve saydam bir süreçte hazırlanmaması, teklifte yer alan uzman öğretmen ve başöğretmen uygulamasının ayrıştırıcı olması ve bu unvanlar için sınav uygulamasının sorunlu görülmesi etrafında toplanıyor.
Teklifte ne var, ne yok?
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından teklife dair yayımlanan açıklamada öğretmenlik mesleğinin, aday öğretmenlik döneminden sonra "öğretmen", "uzman öğretmen" ve başöğretmen" olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılacağı, uzman öğretmen veya başöğretmen unvanı alanlara her unvan için ayrı ayrı olmak üzere bir derece verileceği ve uzman öğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatının yüzde 20'den yüzde 60'a, başöğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatının ise yüzde 40'tan yüzde 120'ye yükseltileceği belirtildi.
ARKA PLAN’ın bu bölümünün hazırlık aşamasında görüşüne başvurduğumuz eğitimci Müjdat Ataman, çalışma yılına göre öğretmenlere unvan verilmesiyle ilgili olarak, “Bir meslekteki gelişimin tek göstergesi çalışma yılı mıdır? 4 yıllık bir öğretmen 30 yıllık bir öğretmenden daha çalışkan, daha başarılı, daha aktif olamaz mı? Mesleki gelişimin tek ölçütü çalışma yılı mıdır? Kanunda, meslekte 10. ve 20. yılını tamamlayanlar için uzman öğretmen ve başöğretmen isimleri uygun bulunmuş. Böylesi bir ayrım aynı işi yapanların aynı öğretmen odasında ötekileşmesine neden olacaktır” diyor.
Medyascope ve ERG işbirliğiyle hazırlanan Eğitim 360°’ın geçtiğimiz hafta yayımlanan son bölümünde de kanun teklifi ele alındı. TEDMEM Koordinatörü Dr. Sabiha Sunar, kanunun bütünsellikten uzak olduğunu, mesleğe yönelik hazırlanan bir kanunda mesleğin tüm süreçlerinin ele alınması gerektiğini ancak teklifte mesleğe giriş, adaylık, mesleki etik ve standart, atamalar gibi pek çok önemli konuya ve öğretmenlerin yaşadıklara problemlere ilişkin madde bulunmadığını söylüyor. Teklifte yer alan kariyer basamaklarıyla ilgili düzenlemenin geçmişte de denenmiş bir uygulama olduğunu, geçmiş uygulamanın sonuçlarının değerlendirilmediğini, yeniden uygulanmasının da meslektaşlar arası barışa olumsuz etki edeceğini ifade eden eğitimci Alaaddin Dinçer, ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”nın uygulamaya konması hâlinde yeni bir meslek kanuna ihtiyaç kalmayacağını düşünüyor.
Sendikalar teklifi nasıl değerlendiriyor?
Öğretmen sendikaları mevcut hâliyle kanun teklifinin içeriğini yetersiz ve/veya sorunlu buluyor. Eğitim Sen ve Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası tarafından yapılan ortak açıklama, özel okul, kurs ve özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde görev yapan öğretmenlerin ekonomik ve sosyal hakları, ücret ve çalışma koşullarıyla ilgili düzenleme bulunmamasına, sözleşmeli-kadrolu ayrımının kalkmamasına, kariyer basamakları üzerinden yapılan tanımlamaların “nitelikli öğretmen/niteliksiz öğretmen” algısı yaratarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığını zayıflatabileceğine işaret ediyor; böyle bir kanun hazırlanırken ILO ve UNESCO kararının dikkate alınmasının kritik olduğunu savunuyor. Türk Eğitim Sen tarafından yapılan açıklamada “öğretmen atama, nakil ve istihdam modeli, yönetici atama sistemi, yıpranma payı, izin ve ödül sistemi düzenlemesi, maaş karşılığı ders saatleri düzenlemesi ve teşvik uygulaması, şiddete karşı tedbirler” gibi konuların teklifte yer almadığı belirtiliyor ve “Öğretmenlerin muhatap olduğu mevzuat ve süreçlerin tek bir çatı altında toplanmadığı bir kanun, tam anlamıyla Öğretmenlik Meslek Kanunu olamaz” deniyor. Eğitim Bir Sen teklifin, mesleği sadece bazı yönleriyle ele alması nedeniyle, Yükseköğretim Personel Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu gibi muadil düzenlemelerin çok gerisinde kaldığını belirtiyor. Sendika yetkilileri, sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğe son verilmesi, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan eğitimcilere ilave teşviklerin verilmesi, öğretmenlere özgü ödül ve disiplin hükümleri gibi konuların teklifte yer alması gerektiğini vurguluyor.
Katılımcılık ve şeffaflık, kanun teklifinin neresinde?
Öğretmenlerin sorunlarını çözmeyi amaçlayan kanunun hazırlanış sürecinde bu mesleğin uygulayıcılarının katkısı bulunmuyor; sorunları çözülmek istenen meslek grubuna, sorunlarının ne olduğu sorulmuyor.” Müjdat Ataman
Kanun sürecinin herhangi bir aşamasında katılımcılk ve şeffaflık ilkelerin yeterince gözetilmediği söylenebilir. Denge ve Denetleme Ağı Araştırma ve Geliştirme Koordinatörü Hakan Yavuzyılmaz ve Mecliste.org Koordinatörü Eren Çağdaş Bilgiç’in ARKA PLAN için kaleme aldıkları yazıda, teklifin hazırlık sürecinde ve komisyon görüşmeleri sırasında, konunun paydaşı uzmanların, öğretmenlerin, sendikaların, derneklerin ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin yeterince alınmadığının, bu nedenle katılımcı bir yasama sürecinin izlenmediğinin altını çiziyorlar. Benzer şekilde, kanun teklifinin ele alındığı Eğitim 360° bölümüne katılan Alaaddin Dinçer de kanun teklifinin kimler tarafından, nerede hazırlandığının belirsizliğine ve öğretmenlerin beklentilerine dair alan araştırmalarının eksikliğine dikkat çekiyor.
Bu noktada konuyla ilgili yapılan çalışmaları hatırlamakta yarar var: ERG’nin 2020’de düzenlediği çalıştayda MEB, sivil toplum ve akademiden katılımcılarla birlikte öğretmen politikası alanındaki temel sorunlar belirlenerek bunlara ilişkin çözüm önerileri getirilmiş ve “Türkiye’de Öğretmen Planlaması ve Öğretmenin Mesleki Güçlenmesi: Politika Önerileri” başlıklı politika notu kamuoyuyla paylaşılmıştı. TEDMEM de 2018’de Türkiye’deki dinamikler ile uluslararası alandaki tartışmalar ve uygulamalar analiz edilerek hazırlanan Öğretmenli̇k Meslek Kanunu Öneri̇ Metni̇’ni yayımlamıştı.
Öğretmenler ne diyor?
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun özneleri olan öğretmenler, kanuna ilişkin çeşitli görüş ve değerlendirmelere sahip. Kimi öğretmenler, kanunun uzman öğretmen gibi bir kavramı içermesinin, mesleğe yeni başlamış öğretmenler açısından dezavantajlı olacağını düşünüyor. Özellikle mesleki deneyimi 5 yılın altındaki öğretmenlerin mesleğe saygısını olumsuz yönde etkileyeceğini; halihazırda atamalarda yaşanan zorlukların, kanunda önerilen mülakatlarla daha da artacağını düşünüyorlar.
3 Ocak 2022’de Öğretmen Ağı tarafından kanun teklifi üzerine düzenlenen toplantıda şunlar dile getirildi:
"Şimdiden uzman/başöğretmen tartışmaları para üzerinden konuşulmaya başlandı. Ödülden ziyade ceza olacak gibi görünüyor. Kademeler olması iyi bir fikir olabilir ancak bu şekilde mi olmalı, bu tartışılır. Öğretmenlik zaten ‘uzmanlık’ mesleği. Bu kademelerin kanun teklifinde yer alması, öğretmenin niteliğine dair şüpheler olduğunu gösteriyor. ‘Uzman’ ve ‘başöğretmen’ unvanlarının getirilmesi, velilerin bu unvanlara sahip olmayan öğretmene karşı tutumuna da olumsuz yansıyabilir."
Öğretmenler, mesleğin saygınlığı ve itibarını doğrudan etkilediği düşünüldüğünde, kanunun varlığının olumlu sonuçlar yaratabileceğini de vurguluyor. Ancak kanunun hazırlanış sürecinde geniş çaplı bir katılım sürecinin işletilmemesinin, kanunun mesleğin mutfağında olan öğretmenler tarafından yeterince bilinmemesine yol açtığı dile getiriliyor. Öğretmenlerin mesleğe seçilme şartlarını, icrası sırasında uyulması gereken prosedürleri, emeklilik ve sonrası ile özel durumları düzenlemesi beklenen kanunun katılımcı bir şekilde hazırlanmaması dolayısıyla, mesleki itibara zarar vereceğini düşünen öğretmenler de bulunuyor.
ERG Araştırmacısı Umay Aktaş Salman’ın kaleme aldığı, farklı kuşaklardan öğretmenlerin deneyimlerini okuduğumuz Uzun Hikâye yazısı, öğretmen yetiştirme sistemindeki değişikliklere, istihdamdaki yıldan yıla artan arz talep dengesizliğine, öğretmenler arasındaki statü farklarına, toplumun öğretmenliğe karşı değişen algısına ve nedenlerine dair önemli şeyler söylüyordu.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Öğretmenlik Meslek Kanunu; dar kapsamı, katılımcı olmayan hazırlanış süreci ve sorunlu maddeleri itibarıyla ne yazık ki öğretmenlerin on yıllardır var olan ihtiyaçlarına, önceliklerine ve beklentilerine çare olmaktan birçok anlamda çok uzak. Dileriz ki kanun teklifi uzmanlar, sivil toplum örgütleri ve kanunun öznesi olan öğretmenlerin katılımıyla, saydam bir süreçte ve öğretmenlerin haklarını, taleplerini ve ihtiyaçlarını gözetecek şekilde ele alınabilir.