Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Fotoğraf: Jan Tinneberg, Unsplash

Zorlu Zamanların Bireye Psikososyal Etkisi ve Çıkış Yolu

Yazar: Hasan Dağ*

Toplum üzerinde sarsıcı etkisi olan salgın yüzünden tarihi bir süreç yaşıyoruz. Bireylerin duygularında, düşüncelerinde, davranışlarında, tutumlarında, sosyal ilişkilerinde ve yaşama dair anlam dünyalarında sarsıcı altüstler oluştu.

Hep beraber belirsizlik yaşıyoruz ve kendimize aydınlık bir yol bulmaya çalışıyoruz. Önümüzü neyin aydınlatacağını anlamaya ve farkına varmaya çalışıyoruz. Bu farkındalık için öncelikle durum tespitini yapmak gerekiyor. Hayatımızda neler değişti?

  • Günlük yaşam pratikleri değişti. İş, okul ve temel olarak sosyal ilişkiler arasına mesafe girdi. Duygu, düşünce sistemimiz etkilendi. Duygu ve düşüncelerdeki bu etkilenme karar verme davranışlarımızı da etkiledi.
  • Aile ilişkilerimize etkisi oldu. Uzun süreli, aralıksız bir arada vakit geçirenler oldu ya da birbiriyle yüz yüze görüşemeyen aileler oldu. Özellikle sağlık çalışanları aileleriyle ayrı kalmak durumunda kaldı.
  • Hastalığı kapma, bulaştırma korkusu ve yaşama dair belirsizlik düşünceleri, insanların kaygı düzeylerini artırdı.
  • Yaşamın anlamı ve öncelikleri değişti. Kiminde yaşamın anlamındaki değişim dengesini bulamadı, denge için uzun zamana ihtiyaçları olacak. Bu anlam kaybı, şiddetli kaygı ve depresif süreçleri tetikleyecek gibi görünüyor. Bu durum toplumsal histeriyi tetikleyebilir. Belli alanlarda bunun etkileri görülebiliyor. İnsanlar daha tepkisel davranışlar, tutumlar içine girebiliyorlar. Sahip oldukları inançlara, değerlere, ideolojilere daha sıkı bağlanabiliyorlar veya daha fazla sorgulayıcı, tepkisel yaklaşabiliyorlar.

Dolayısıyla, bu durum insanların düşünce ve duygu dünyalarında kilitlenmeye, katılaşmaya ve sahip olduklarına kenetlenmeye yol açabiliyor. Savunmacı, işbirliğine açık olmayan toplumsal ruhsal durumla karşı karşıya kalabiliriz. Daha içe dönebiliriz. İnsanlarda yanlı düşünme biçimleri oluşabilir. Kendi inandığımız ve gördüğümüzü, salt gerçek gibi görebiliriz. Sadece kendi düşüncemizi destekleyen ipuçlarını fark edip, kendi kehanetimizi inşa edebiliriz. Bu kısır döngü süreci var olan gerçekle kopuşa yol açabilir. Ruhsal sağlamlığı zora sokabilir. Bireysel değerlendirmemizi zayıflatabilir. İçinde bulunduğumuz grubun davranışlarını, doğru olup olmadığını değerlendirmeden, taklit edebiliriz. Marketlerde herkes yoğun bir alışveriş yapıyor ben de yapmalıyım gibi.

Belirsizlik, korku duygusunu tetikleyebiliyor. Korku duygusu limbik sistemi devreye sokuyor. Hayatta kalmak öncelikli derdimiz oluyor. Az bilgiyle önemli kararlar alabiliyoruz.

Belirsizliğin verdiği yükten kurtulmak için hızlı çözümlere gidebiliriz. Bu hızlı çözümlerin olumlu tarafları olabileceği gibi riskli tarafları da olabilir.

Günlük yaşam içerisinde ve riskli durumlarda bazen hızlı karar vermek gerekebilir. Ancak bu hızlı kararlar, bizde genellemeci düşünme biçiminin oluşmasına yol açabilir. Alışkanlığa dönüşebilir. Önemli durumlarda ayrıntıyı kaçırmamıza neden olur. Bu belirsizlik ortamında alınan önemli kararların gerçeklikten kopuk olmaması için daha sabırlı ve zamana yayarak alınması daha olumlu olur.

Zorlu yaşam dönemlerinde alınan sağlıklı ve doğru kararların bireyin hayatında olumlu etkisi olursa daha sonraki zorlayıcı yaşantısal durumlara karşı direnci artar. Zor durumlar insanların yaratıcılığını da artırabilir. Nietzsche,’’Beni öldürmeyen şey güçlendirir’’ demiş. Acar Baltaş, ‘’Potansiyel bazen baskı altında çıkar’’ diyerek duruma açıklık getirmiştir.

Mutfakta ve eğitim verme süreçlerinde insanlar yeni yöntemler deniyorlar. Başarılı çözümler de uyguluyorlar. Bunlar zor zamanlarda çıkış arama çabaları olarak değerlendirilebilir. Bu alanlarda yapılan olumlu, işe yarar davranışlar potansiyelimizi fark etmemize yardımcı olur.

Bu süreci daha iyi atlatabilmek için neler yapabiliriz?

Öncelikle durumla ilgili doğru, gerçekçi, bilimsel bilgiye, doğru kaynakta ve yeterli düzeyde sahip olmak gerekir. Hem dış kaynak bilgisinin hem de iç kaynak bilgisinin gerçek ve doğru olması gerekir. Salgın hastalıkta virüsün etkileri ve bulaşma yolları hakkındaki bilgimizin gerçekçi ve doğru olması gerekir. Hem de bizim durumla ilgili duygularımızın, düşüncelerimizin doğru bilgisinin farkında olmamız gerekir. Yani bu durumun benim duygu, düşüncelerim üzerindeki etkisi nedir ve ben bunun sonucunda nasıl davranışlar içerisine giriyorum, bunu da anlamaya ve fark etmeye çalışmalıyız.

Ayrıca daha önce belirsiz ve zor durumlarda neler yaptığımızı nasıl baş ettiğimizi hatırlayıp kendimizi güçlendirmek, umutlu kılmak, ümitvar gerçekçi düşünceler geliştirmek bize iyi gelecektir.

Umutlu fikirlerimiz olursa yaşamımızın günlük rutinini, düzenini oluştururuz. Bu günlük düzenin küçük bilinirlikleri ve amaçları olur. Küçük ve yakın amaçlara ulaşmak için daha rahat davranışlarda bulunuruz. Bu hareket hali yaşamla bağ kurmamızı, yaşama dahil olmamızı sağlar. Dengesi bozulmuş anlam dünyamızın yeniden dengelenmesine yardımcı olur.

Anda kalmamıza, yaşamı hissetmemize yardımcı olur. Büyük uzak hedeflere odaklanmak ya öyle olsaydı ya şöyle olsa tarzı şimdiye ait olmayan düşüncelerle fazla meşgul olmak bugünlerde pek işimize yaramayacaktır. Enerjimizi boş yere tüketecek, stresimizin artmasına sebep olacaktır. Bunun yerine bu durumun bizi nasıl etkilediğine, bizde hangi duygular düşünceler uyandırdığına, bedenimize ne yaptığına odaklanmak, fark etmek, yüzleşmek ve anlamlandırmak daha iyi gelecektir.

Hayatımızda olan iyi şeyleri hatırlamak onlarla ilgili konuşmak, gerçekçi olumlu düşünceler üretmek sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Durum hakında bildiğimiz ve bilmediğimiz bilgileri netleştirmek gerçekçi önlemler almamıza yardımcı olur. Gerçeğin temsilcisi fikirlerimizin oluşmasına katkı sağlar.

Hayatımızla ilgili yoğunlaşmamız gereken, kontrol edebileceğimiz etki edebileceğimiz yönlerin olması gerekir. Kontrolumuzün dışında olan şeyler olacaktır, onlara takılmamak gerekir. Bizim yapabileceklerimize odaklanmamız gerekir. Mükemmel olana değil elimizden geleni yapmaya odaklanmak; geçmişte işe yarayan bizi iyi hissettiren yöntemleri hatırlayıp kullanmak gerekir.

Yine, işlerimizi önceliklendirmek, enerjimizi doğru zamanda doğru yere harcamamıza yardımcı olur. Önemsiz şeylerin enerjimizi boşa harcamasının ve dikkatimizi dağıtmasının önüne geçmiş oluruz. A,B,C plan taslaklarımızın olması belirsizlik halinin etkisini azaltmış olur.

Bize iyi gelen etkinlikleri olanaklar ölçüsünde yapma çabasında olmak (yürüyüş, egzersiz, iyi gelen insanlarla iletişim kurmak, yazmak vb.) hayatımızdaki “iyi ki”lere odaklanmak yarına dair umutlarımızı çoğaltacak, enerjimizi ve yaşam becerimizi yükseltecektir.


*NOT: Bu yazının orijinali, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği (Türk PDR-DER) Twitter hesabında yayınlanmıştır.


Hasan Dağ Hakkında

Lisans ve Yüksek Lisans eğitimini ,Çukurova Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde tamamladı. Yüksek Lisans eğitimi süresince; Uygulamalı olarak, Aile Danışmanlığı, BDT ile Duyguları Düzenleme, Özel eğitim öğrencilerine yönelik bireysel program hazırlama, Travma ve Yas Danışmanlığı, Çatışma çözme, İlköğretim kurumlarında cinsel danışmanlık eğitimleri aldı. Danışmalarında, varoluşsal terapi, bilişsel davranışçı terapi ve pozitif psikoterapi yöntemlerini kullanmaktadır. 1999 yılından bu yana, ergenlerle, çocuklarla, anne babalarla bireysel ve grup çalışmaları yürütmektedir. Öğretmenlere yönelik aktif olarak kapsayıcı eğitim kursları ve eleştirel düşümce becerileri çalışmaları yürütmektedir. Türk PDR-DER Adana Şubesinde üç dönem yönetim kurulu üyeliği yapmıştır. Halen Türk PDR-DER İzmir Şubesi yönetim kurulunda faaliyetlerine devam etmektedir. Dağ, Öğretmen Ağı Değişim Elçisidir.