Yaz Buluşması Bir Harikaydı Dostum!
Yaz günleri gelip çatmış, okulların tatile girmesine de az kalmıştı. Sosyal medyada yaz aylarında düzenlenecek etkinliklerle ilgili bir sürü şey dolaşıyordu, ama hiçbiri ilgimi çekmiyordu. Yüksek lisans tezimi bitirmeyi düşündüğümden midir, yoksa artık bu tür eğitimlerin çok sıradan hale geldiğini görmeye başladığımdan mıdır bilmiyorum; herhangi bir eğitim çalışmasına katılma motivasyonum oldukça düşüktü. Derken, bir projede birlikte çalıştığımız bir arkadaşım, kurum olarak işbirliği içinde oldukları Öğretmen Ağı’nın yazın bir buluşması olacağını, o buluşmaya çağrılmam için beni önerdiklerini söyledi.
O gün ilk fırsatta Öğretmen Ağı’nı internetten bir arayışa koyuldum. Hemen web sitesinden, sosyal medya hesaplarından Öğretmen Ağı’na dahil oldum. Alışılagelmişin dışında bir şeyler sunuyordu eğitime dair, net olarak anlamasam da beni heyecanlandırmıştı… Tanış-beslen-paylaş vurgusu, 1 Öğretmen 1 Mimar atölyesi, sürdürülebilir öğrenme gibi ifadeler ilgimi çekti. Sonrası çok çabuk gelişti. Öğretmen Ağı ekibiyle de telefonlaştıktan sonra, buluşmaya katılmak istediğimi söylemiş bulundum. Merakla, ‘acaba’larla o 3 günü iple çekmeye başladım. Neler olacaktı, ne ile karşılaşacaktım tam bilmiyordum, ama “Bu buluşma, eğitim adına farklı olacaktı.” hissi gitgide artıyordu.
Değişim Elçisi Yaz Buluşması’na gelirken heyecanın yanı sıra bazı beklentilerim de oluştu. Kendimi de ifade edebileceğim, bana bir şeyler katacak, her şeyin güzel geçeceği farklı bir ortam… Buluşma, tam da öyle oldu! Saatler hep dolu dolu ve hızla geçti… Öyle ki aralarda bile eğitim konuşuldu, paylaşım hep devam etti. Eğitimi dert edinmiş, bir şeyler yapma güdüsüyle orada bulunan herkes birbirinden her an beslendi. Her ne kadar ülkemizde eğitim ile ilgili yaşanan sıkıntılar, öğretmenlerin motivasyonunu düşürmüş olsa da bir şeylerin yapılabileceğine, değişebileceğine, yapılması gerektiğine inanmış bir insan popülasyonu toplanmıştı ve bu oldukça umut vericiydi…
3 günlük sürede, bahsettiğim heyecanım, merakım; yerini mutluluğa, umuda bırakırken beklentilerim fazlasıyla karşılanıyordu. Yemeklerden eğlenceye, sohbetten şarkılara her ayrıntı düşünülerek hazırlanmış bir program sayesinde farklı disiplinlerden öğretmen arkadaşlarla tanışmak, paylaşmak ve beslenmek; farklı çalışmalar içerisinde bulunmuş arkadaşlarla eğitimi konuşmak, Öğretmen Ağı’nın ne olduğunu, neler yapmak istediğini anlamak, benim bunun içinde neler yapabileceğimi düşünmek, her günün sonunda tazelenmiş hissetmek, motivasyonumun yükseldiğini fark etmek oldukça iyi geldi. Ağın araçlarını tanımanın yanında; ilk günkü tanışma etkinliği, Balfolk dansı (Kendimdeki yeteneği keşfettim; ben dans edebilirim!), 80’ler 90’lar partisi, Diyarbakır Bağlar basketbol koçuyla basketbol yoluyla çocuklarla elde ettiği başarı üzerine yapmış olduğumuz söyleşi, Batuhan Aydagül’le ilham veren sohbetler, voleybol turnuvası, Beden Perküsyon Atölyesi gibi hepsi birbirinden keyifli, verimli, etkili geçen çok özgün bir programla memnun kalmamanın mümkün olmayacağı bir ortam ve süreçti.
3 günün sonunda anladım ki hiyerarşinin, bürokrasinin, rekabetin olmadığı; insanların birbirine “Hocam” değil, sanki yıllardır birbirini tanıyorcasına ismiyle seslendiği; sürekli eğitimin konuşulduğu ve dert edinildiği; kendinizi hiç yalnız hissetmediğiniz; akademik tutuculuktan çok çok uzak; her an özgürleştiğiniz, farklılaştığınız, farkına vardığınız, fark yaratabileceğiniz, değişime uğradığınız; paylaşmayı, öğrenmeyi iliklerinize kadar hissedebileceğiniz; sürekli bir beslenme ortamı ile zihninizi, yüreğinizi büyütebileceğiniz; eşitliğin ve kardeşliğin bir ağ gibi örüldüğü, vücut bulduğu; her şeyin kolaylaştırıldığı; yenilendiğiniz; ufuk açıcı sohbetlerle doyduğunuz; umutların yeşereceği yeşerdiği; “İşte budur!” dediğiniz bir yer bu ağ kafası!
“İşte budur! Yıllardır düşündüğün, aradığın anlayış, eğitimi dert edinmiş farklı insanlar… İşte ortam, işte eğitim, işte umut, işte fırsat! Bir şeyler yapma yapabilme fırsatı; sıkı sıkı sarılmalısın Veysel!” diyorum şimdi kendi kendime… Yeşillikler içindeki kampüsten ayrıldıktan sonra eve, insanın insandan neler öğrenebileceğini, insanların birbirlerine neler katabileceğini gösteren bir etkiyle geldim. “Bu ağda neler yapabilirim?” düşüncesi bu satırları yazarken dahi devam ediyor: ‘Karşılaşmalar’ ile öğretmen motivasyonu üzerine uzmanlık yapmış kişiler ile öğretmeleri buluşturmak istiyorum… Okul yöneticileri üzerine yaptığım tez çalışmamı paylaşmak ve bu konuda öğretmen-yönetici ilişkilerini iyileştirmek ve bunun öğrencilere yansımalarını gözlemlemek, geliştirmek adına deneyimleri paylaşmak istiyorum ya da Suriyeli öğrencilerimize Pictes Projesi kapsamında verilen derslerin deneyimini… Ayrıca ERG’nin hazırlamış olduğu Eleştirel Düşünme kitapçığını okuduktan sonra, dersine girdiğim sınıflarda bu temelde fen öğretimi adına bir şeyler yapmayı planlamaya başladım; buradan edineceğim deneyimleri ‘Öğretmenden Öğretmene’ atölyesi ile aktarmak istiyorum… Yani, söz konusu eğitim olunca akla bir sürü şey gelmemesi elde değil!
Belki zorluklarla karşılaşacağım yine, ama olsun; arkamda dağ gibi büyümeye başlamış, Mars’ta hayalimizdeki okulu kurmaya göz dikmiş bir dostlar yumağı, kardeşlik ateşi, eğitim aşkı var. İçimden kendimle konuşmaya devam ediyorum: “Var git anlat bunu, herkesle paylaş dur, duyur! Gurur duy, sen artık bir Değişim Elçisi oldun! Aldığın ışığı, açılan ufukları paylaş… Ne güzel insanlar var burada! Vay be neler yapmışlar! Ne güzel, bunlar da yapılabiliyormuş! Ben de, biz de birlikte daha nicelerini yapabilir miyiz? Yapmalıyım, yapacağım!”
Yazar: Veysel Özdemir, Fen Bilgisi Öğretmeni