Pandemide Tatil Heyecanı
Yazar: Psk. Dan. Yelda Arslan, Terakki Vakfı Okulları
Geride bıraktığımız okul döneminin çocuk ya da ergen penceresinden aslında hiç de kolay olmadığının ne kadar farkındayız acaba? Düşünsenize, bir grup okul öncesi çocuğu, pandemi nedeniyle “en güvenli yer” olarak algıladıkları evlerinden dışarı çıkıp “okul” adı verilen ve güvenli olduğu söylenen bir mekana uyum sağlamaya çalışarak geçirdi bu dönemi. Üstelik de minimum fiziksel temas ve maksimum eforla onlarla bağ kurmaya çalışan pelerinsiz süper kahraman öğretmenlerine rağmen zorlu bir deneyimdi bu onlar için. Bir de okul öncesi eğitim almadan 1. sınıfa başlayan 1’leri; ilkokula veda bile edemeden ortaokullu olan 5’leri; okul çatısı altında en son 6. sınıfta bulunan ve kendilerini bir anda liseye giriş sınavına hazırlık stresi içinde bulan 8’leri ve çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde akrandan uzak kalmanın zorluğu ile mücadele ederken bir anda liseli olan gençleri düşünün… bu dönem, ne çocuklar, ne gençler, ne eğitimciler ne de anne babalar için hiç ama hiç kolay değildi, unutmamalı!
Ve her sayılı gün gibi, bu yılki eğitim öğretim yılının birinci dönemi de yorgunluk ve karışık duygular içinde sona erdi. Öncelikle tatilin ilk günlerinde hem çocuklarımızı hem de kendimizi tebrik etmeyi ihmal etmemeliyiz diye düşünüyorum. Hatta çocuklarımıza “Ben senin yerinde olsaydım bu zorlu süreci nasıl atlatırdım inan bilmiyorum.” itirafında da bulunmalı, yaşı kaç olursa olsun sevgiyle, şefkatle sarıp sarmalamalı onları. Hazır tatilin başında ve tatili verimli geçirme adına etkinlikler planlamamışken, çocuklarımıza “Gerçekten neye ihtiyacı var. Ne yapmak istiyor?” diye sormamızın da iyi olacağını düşünüyorum. Bazen hiçbir şey yapmak zorunda olmamanın bile iyileştirici gücü olduğuna inanıyorum çünkü.
Gelelim diğer önemsediğim konulara; tatil deyince insanın ilk aklına gelenlerden biri, sabah erken kalkma zorunluluğu olmadığı için çocukların akşam da istedikleri saatte yatabilecekleri yanılgısı! Oysa ki büyüme hormonunun gece uykuda aktive olduğu düşünülürse, tatil de olsa uyku saatinin makul düzeyde esnetilmesini önemsiyorum. Ne olursa olsun yaşam rutinleri çocuklar için çok önemli.
Pandeminin başındaki uzaktan eğitim süreci, evden dışarı çıkamamaları ve akranlarından uzak kalmalarının etkisiyle çocuk ve gençlerin doğal olarak ekran kullanım süreleri arttı. Bir de buna biz yetişkinlerin gözünü ekrandan alamama hali de eklenince, işin çığırından çıktığı zamanlar oldu. Okulla beraber en azından günün büyük kısmını ekransız geçirmişlerken, tatilde kontrolsüz ve sınırsız bir ekran kullanım hakkı sunmamakta fayda var çocuklara. Hatta ailece ekransız zaman dilimleri yaratmanın da hepimize iyi geleceği kanaatindeyim.
Pandemide okulda olmanın en zorlayıcı yanlarından biri maske kullanım zorunluluğuydu bence. Dolayısıyla bu tatilde olabildiğince kalabalıklardan uzak, mümkünse doğa ile baş başa olacağımız, maskesiz soluk almanın hazzını yeniden hatırlayacağımız fırsatlar yaratabilsek sizce de güzel olmaz mı? Yaşadığımız şehrin güzelliklerini sokak sokak birlikte gezerek keşfe çıkmak çok keyifli olabilir. Hatta mümkünse çocuklarımızın akranlarıyla birlikte olabilecekleri planlar yapabilsek; yaşlarına uygun, ilgilerini çekebilecek müze ziyaretleri, tiyatro, sinema gibi kültürel etkinlikler ile atölye çalışmaları da bulabilirsek tadından yenmez.
Her daim önemsediğim bir diğer konu da, çocukların düzenli kitap okuma alışkanlığı edinmeleri. Zira okuduğunu anlama becerisinden, genel kültüre, hayal gücünü arttırmaktan, kendini ifadeye pek çok anlamda faydası olan kitapların, tatil ya da okul zamanı çocukların yaşamında olmazsa olmaz bir yeri olmalı. Çocuğumuza “Kitap okumalısın.” derken biz ebeveynler olarak bu konuda nasıl bir rol modeliz bunu da ayrıca düşünmeli elbette. Tatiller dinlenmenin yanında öğrenilenlerin pekiştirilmesi ve eksik konuların tamamlanması anlamında da büyük fırsat sağlar çocuklar için. Dolayısıyla öğretmenlerinden aldığınız geri bildirimler doğrultusunda, abartmadan, günlere bölerek ama düzenli bir tekrar yapmakta da fayda var.
Evde bulunulan zamanlarda büyüdüğüne atıfta bulunarak, küçülmüş kıyafetleri, artık yüzüne bile bakmadığı oyuncakları ya da kullanmadığı her ne varsa birlikte ayırarak ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak da çok güzel olabilir.
Tüm bunların yanında sırf tatil diye çocuklarımızı etkinlik yağmuruna tutma çabasına da girmemeli. Bir zamanlar ebeveynlerimizin bizlere sarf ettiği “Sıkı can iyidir, kolay çıkmaz.” mottosunu kulağımızın bir köşesinde tutarak, her “Sıkıldım.” dediğinde bir öneri sunmamalıyız çocuklarımıza. Yapacak bir şey bulamamak, sıkılmak, boş kalmaya tahammül edebilmek hem yaratıcılıklarını harekete geçirir hem de sorunlarla baş etme becerilerini güçlendirir, unutmamalı.
Naçizane tatil önerilerimi özetlemeye çalıştım sizler için. Bir de tatilin son günleri için birkaç noktayı vurgulamak isterim. Biz yetişkinlerin “Su gibi akıp geçti.” diye tanımladığı iki hafta çocuk ya da genç tarafından farklı deneyimlenir ve daha uzun algılanır. Dolayısıyla duygusal hazırlık olması açısından okulların açılmasına birkaç gün kala bunun konuşuluyor olması, okulda yaptığı ve sizlere keyifle anlattığı durumların hatırlanması önemli diye düşünüyorum. Çocuğun endişelerini anlatmaya dair çabaları varsa dinlenmeli ve küçümseyici yaklaşımlardan kaçınılmalı. Ayrıca bu duyguyu yaşayan tek çocuk olmadığını duymak da iyi gelecektir. Okul malzemelerinde eksiklikler varsa önceden tamamlanması, hatta severek kullanacağı kırtasiye malzemelerinin alınması da motivasyon kaynağı olabilir. Yaşı küçükse öğretmenlerinin onu ne kadar özlemiş olduğuna dair verilecek mesajlar da süreci çok yumuşatacaktır. Son olarak 4 Şubat akşamından itibaren erken yatmaları fizyolojik olarak çocukların hazırlanmalarını ve pazartesi sabahı uyanmalarını kolaylaştıracaktır diye hatırlatmak isterim.
Yazıya başlarken öğretmenler için de önerilerimi sunayım düşüncesi ile ekran karşısına oturmuştum. Şimdi düşünüyorum da son iki senedir öğretmenlik becerilerinizi geliştirme adına tüm nöronlarınızı harekete geçirecek pek çok şey yaptınız zaten. Bence bu tatil iliklerinize kadar dinleneceğiniz, kendinizi şımartacağınız ve canınız ne istiyorsa onu yapacağınız keyifli bir zaman dilimi olsun dilerim.
Ve sevgili anne babalar iki haftacık sabredin, azıcık dinlenip bir koşu döneceğiz.
Yelda Arslan Hakkında
İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden 1998 yılında mezun oldu. Mezuniyetinin ardından 2,5 yıl boyunca Londra’da eğitimine devam etti. Psikodrama, Oyun Terapisi ve Çocuklarda Bilişsel Performansı Güçlendirme eğitimleri başta olmak üzere, hem yurt içi hem de yurt dışında çeşitli eğitimler aldı.
2002 yılında başladığı okul psikolojik danışmanlığı görevine, Bahçeşehir Koleji ve Koç Okulları’ndan sonra Terakki Vakfı Okulları’nda devam etmektedir.
Bir kız çocuğu annesi olan sayın Arslan, www.ailedenokula.com ve www.bilgekutu.com web sayfalarının kurucuları arasındadır. Mesleki bilgisini annelik deneyimleri ile harmanlayıp kaleme aldığı yazıları yanında, pandeminin başından beri @bilgekutucom hesabında canlı yayın moderatörlüğü yapmakta ve eğitimsel materyaller üretmektedir.
Ayrıca Londra Gündem Gazetesi’nde köşe yazarlığı da yapmış olan sayın Arslan, anne babalar, eğitimciler ve şirket çalışanlarına yönelik eğitimler vermekte ve psikolojik danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.