Pandemide 1. Sınıf Öğretmeni Hikayesi; “Olmuş mu Öğretmenim?”
Yazar: Semra İnan
Endişeli Sorular: “Nasıl olacak öğretmenim?”
Uzaktan mı yüz yüze mi başlayacağız? Sorular pek çoktu ama 1. sınıfı okutacak bir öğretmen olarak plan yapmam, ders tasarımlarımı hazırlamam gerekiyordu. Nereden başlayacağımı, neye göre plan yapacağımı bilemediğimden her iki durum için de hazırlık yapmaya başladım.
Bütün televizyon programlarında, sohbet ortamlarında, öğretmenler arasında 1. sınıflara uzaktan nasıl okuma yazma öğretileceği konuşuluyordu ama bence asıl büyük soru öğrencilerimle nasıl bağ kuracağımdı; çünkü biliyordum ki bağ kurmadan onlara bir şeyler öğretmezdim.
Bunun çabasıyla sınıf listesi ve iletişim bilgilerini öğrenince tüm velileri tek tek arayarak “Ben ….’nın öğretmeniyim. Sizinle tanışmak için okula bekliyorum” dedim. Velilerin sesinden anladığım bu davetle biraz olsun endişeleri eksilmişti. Her bir öğrenci için doktor randevusuna benzeyen saatlerde randevular oluşturdum. Yine her birine minik zarflara sığan mektuplar yazdım. Geldiklerinde ellerine verdim. Okul bahçesinde, bir masa başındaydı tanışmalarımız. Sanırım ilk bağlarımız böyle kurulmuş oldu.
Okulun açılmasına bir kaç gün kala bahçe kapısından sınıfa uzanan, sınıfı ve onları sınıfımızda beklediğim söyleyen bir video çektim. Sınıfta kimler var panosunda isimleri yazılıydı. Bu videoyla sınıfa ve okula aidiyet hissetsinler istedim.
Bu sırada Öğretmen Ağı’nda ki 1. sınıf öğretmenleriyle Zoom buluşmalarımız başladı. Bu buluşmalarla aynı sorulara cevap buluyor, deneyimlerimizi paylaşıyor, etkinlik ve uygulama örneklerimizi birbirimize öneriyor ve en önemlisi yalnız olmadığımızı hissediyorduk.
Tanışma oyunları, materyaller, etkinlikler… Alet çantamda neler varsa okul açılınca kullanmaya başladım. En büyük sıkıntılardan birisi de onlarla temas edemeyişim oldu; çünkü ellerini tutamıyor, yazarken yardımcı olamıyordum. Bunun için de bir kalem tutma videosu hazırladım, hatta sol eliyle yazanları da unutmadım. Çocuklar okula geldiğinde sanki geçen yıldan beri onların öğretmeniydim. Sanırım tanışma günü etkinlikleri işe yaramıştı.
Otuz kişilik sınıfım iki gruba ayrılınca sanki iki sınıfım var gibiydi. Benim için tekrar anlatmak sıkıntı olmuyordu. İki grubun dinamiği hemen hemen aynıydı. Bu sebeple konularda paralel ilerlemek zor olmadı. Birleştiklerinde çocuklar neler hissedecek, bu durum sınıfın havasını nasıl etkileyecek, bilemiyorum.
Bağlantı Sorunları: “Sesim geliyor mu?”
Her şey yolunda giderken ara tatilden sonra kendimizi canlı derslerin içinde bulduk. Bundan önce sadece bir gün canlı derslerimiz oluyordu. Şimdi her gün canlı derslerde beraber olacaktık. Derslere hiç katılamayacak öğrencilerim vardı. Bu konuda şanslı bile olabilirim, katılamayacakların sayısı azdı. Onların durumu ne olacaktı, nasıl ulaşacaktım onlara? Sadece uzaktan derslerin içeriğini değil katılamayanlara göndereceğim doküman ve videoları da ayrıca hazırlamam gerekti. Sonra onların ikisine bir yakınım ve Ağ’daki arkadaşlarımın desteğiyle tablet hediye ettik. Böylece tüm sınıf artık zoomda buluşabildik.
Canlı derslerde tabletimden ekran paylaşımı yapıp, nasıl yazıldığını gösterirken diğer taraftan da telefonla bağlanıp çocukları takip etmeye, “Olmuş mu öğretmenim?” diye aynı anda sorulan soruları cevaplamaya çalıştım. Ekrandan yazılanları görmek çok da kolay değildi. Çocukların büyük çoğunluğu ise telefondan bağlanıyorlardı. Yazıları görmek için telefonun dibine yaklaştıklarını, ekranda sadece gözlerinin görünmesinden anlayabiliyordum. İnternet bağlantıları kesintiye uğrayınca mobil internete bağlandığım zamanlarda oluyordu. Aynı kesintileri çocuklar da yaşıyordu. Komşudan ya da yandaki mobilyacıdan bağlananlar bile vardı.
Bu arada bir öğretmen olarak tek rolüm bu değildi. Odanın birinde 3. sınıfa giden, diğerinde üniversite sınavına hazırlanan kızlarımın da takibini yapmam ve ihtiyaçlarını gidermem gerekiyordu. Bu yüzden verdiğim 10 dakika molalarda koşturmaca, hazırlanan yemek ve ev işlerinde buldum kendimi. Evdeki en donanımlı tablet de bendeydi; çünkü yazma çalışmalarını ondan yapabilecektim. Kızlarımın biri çoğu çocuk gibi telefondan bağlandı derslerine.
Uzaktan eğitimde en büyük şansım tüm velilerin mecburen derse dahil olmalarıydı; çünkü onlar da panik içindeydi. Ya öğrenemezlerse… Çok istediğimiz veli desteği bu yıl zirve noktasındaydı. Başlarda sanal sınıfımda öğrencilerim dışında velilerin de olması tuhaf hissettirse de bu durumun onlarla da bağlarımızı güçlendirdiğini fark ettim.
Zor Anlar: “Babaannem öldü öğretmenim”
En zorlandığım andı sanırım, derse bağlanan minik öğrencimin “Öğretmenim babaannem öldü.” demesi. Covid-19’dan kaybetmişlerdi. Duyunca hepimiz kalakaldık. Ben ne diyeceğimi, nasıl toparlayacağımı bilemedim bir an. Sonra toparladım cümleleri ve derse dönebildik. Bu da benim için önemli bir deneyim oldu.
Seslerin Öğretimi: “Annemin ismini yazabiliyorum”
Genel olarak çok mutluyduk. Öğrenmenin hazzına eriştiklerini hissedebiliyordum. “Öğretmenim dışardaki yazıları okuyorum, haberleri okudum, annemin adını yazdım…” gibi cümleler beni çok mutlu ediyordu. Derslerden birinde Blob Tree resminde kendilerini nerede gördüklerini sorduğumda hemen hepsi yukarılarda hissediyordu. Ölçme değerlendirme açısından güzel bir veriydi benim için.
Bazı sesleri çıkarmak zor olabiliyor. R sesini öğretirken bir kitapla geldim onlara. Konuşma bozukluğu yaşayan bir kızın hikayesini dinleyince hoşlarına gitti ve yaşadıkları durum onlara normal geldi. Demek başkaları da varmış bu durum atlatılabilen, sorun olmayacak bir şeymiş diye düşündüler. Sonrasında da birkaçının artık daha doğru sesler çıkardığını gözlemledim.
Dersin en heyecanlı yerinde “Size sarılmak istiyorum” diye bir yükseliş duyuyordum bazen. Bir başkası odanın duvarını sanat duvarı yapmış ama çizdiği resimde bizim Zoom ekranımız, başta da ben varım. Rüyasında hayalet gören ve kurabiye harfleri yedikçe hayaletin kaybolduğunu gören bile oldu. Pandemiyle beraber çocukların ihtiyaçları ve gerçeklikleri ne boyutta değişmişti?
Dönem sonunda tüm sesleri bitirmiş artık okuyor ve yazıyorduk. Çocuklarla uzun sohbetler edemediğimiz için onlara video ile cevaplayabilecekleri iki soru gönderdim. “Okumayı bir şeye benzetseydin neye benzetirdin, neden?” ve “Uzaktan eğitimde 1. sınıf öğrencisi olmak nasıldı?” Onların kendilerini anlamalarına ve anlatmalarına yer açmak önemliydi. Cevaplarda gördüm ki en büyük ihtiyaç arkadaş ihtiyacıydı. Okumanın bir süreç olduğunu kavramalarını ise okumayı benzettikleri durumlardan anlıyordum. Bisiklet sürmeye, bir bebeğin yürüyüşüne… Sürece dair önemli veriler içeren videolar belki sonra bizlere ışık tutabilir.
Bu uzun ve zor dönemde gerçekten tüm gayretiyle çalışan, uzaktan sınıf kültürüne uyum sağlayabilen, okumayı yazmayı öğrenen çocuklarıma bir ödül vermesem olmazdı. Onlar için sertifikalar hazırladım. Velilerimi unutmadan onlara da bir teşekkür kartı yaptım. Küçük hediyelerle beraber mesafeli ve kısacık bir buluşmada onlara verdim. Başardıklarının belgesini ellerine tutmaları, onlara çok iyi geldi. Gözleri ışıl ışıldı.
Geçirdiğimiz süreç, daha önce yaşanmamış, çok önemli bir deneyimdi. Olumsuz tarafları çok olsa da öğretmenliğin yaratıcılığını güçlendiren de bir süreç oldu. Yeni öğrenmelere yol açtı. Çoğu öğretmen kendini yeni bir şeyler öğrenmek, öğrencilerine ulaşmak için çabalamak zorunda hissetti. Öğretmenlik ihtiyaçlarımız ve öğretmenliğe bakış açımız değişti. Öğretme, ölçme değerlendirme yöntemlerimiz gelişti. Okul deyince aklımıza dört duvar gelmiyor artık mesela.
Tüm değişikliklere rağmen tüm çabam onlarla kurduğum güçlü bağ çerçevesinde, öğrencilerin kendilerini değerli hissetmeleri, sosyal duygusal ihtiyaçlarını karşılayarak, sosyal bulunuşluk hissine karşılık bulabilmeleri, öğrenme işinin robotik bir işlemden ziyade hissedilerek yapılan ve nerede kullanacağının farkında olunarak yapılan bir iş olduğunu anlamalarıdır.
Hikaye benim olsa da pandemide 1. sınıf 1. dönem öğretmenlerinin yaşadıklarının hemen hemen aynı olduğunu tahmin ediyorum.
Semra İnan Hakkında
Denizli’de bir devlet okulunda sınıf öğretmeni. Mesleğinin 19. yılını geride bırakırken, bir yıla yakın da okul müdür yardımcılığını deneyimledi. 2007’de yaptığı bir çalışma ile UNESCO Türkiye Milli Komitesi tarafından ödüllendirildi.12. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’na Çocuk Hakları ile ilgili bir bildiri ile katıldı. 16. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda, Öğretmen Ağı Değişim Elçisi olarak bulundu. Son birkaç yıl içinde mesleği ile ilgili Yaratıcı Problem Çözme, Düşünme Becerileri, Robotik Kodlama ve Siyasi Okuryazarlık gibi eğitimleri aldı. Akademik başarıdan çok çocukların bir birey olarak değerli hissettirilmesinin sağlıklı toplumun bir gereği olduğuna inanıyor.
Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.