Sa, 12/31/2024 - 11:01 tarihinde sevalkerimoglu… tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Okullarda Çocuk Katılımı Olanaklarını Artırmak Nasıl Mümkün?

Yazar: Seval Binici, Türkçe Öğretmeni, Öğretmen Ağı Değişim Elçisi

Öğrencilerin karar alma süreçlerine aktif olarak katıldığı bir okul hayali kulağa oldukça cazip gelmiyor mu? Öğretmenlerin ve öğrencilerin geleneksel rollerin ötesine geçtiği, birbirlerini anlayarak, birlikte yaratıcı çözümler ürettikleri bir eğitim ortamı... İşte tam da bu noktada, Yaratıcı Problem Çözme Programı (YPÇ) etkili bir araç olarak karşımıza çıkıyor.

Bu yazıda, Öğretmen Ağı Değişim Elçisi Seval Binici, İzmir’in Kemalpaşa ilçesindeki Özel Kosbi Zülfü-Mevlüt Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde “Okullarda Çocuk Katılımı Olanaklarını Artırmak Nasıl Mümkün?” sorusu ekseninde gerçekleştirilen Yaratıcı Problem Çözme Programı deneyimini “çocukist” bir yaklaşımın mümkünlüğü çerçevesinde tartışıyor. 

Yaratıcı Problem Çözme Programı: Okullarda Çocuk Katılımı Olanaklarını Artırmak Nasıl Mümkün?

Problem, çözüm, yaratıcılık, okul, çocuk ve katılım sözcüklerini bir araya getiren bu başlık 21. yüzyılın başlarında yaşayan toplumumuz için kritik ve üzerine düşünmeye değer meseleleri vurguluyor. Zira 21. yüzyılın çocuklarına dair temel beklenti yaratıcı olmaları; böylelikle geçmişin, günümüzün ve muhtemelen geleceğin de gündemini ciddi anlamda meşgul eden problemleri çözmeleri olarak şekilleniyor. Çocuk deyince ise aklımıza eş zamanlı olarak gelen şeyin eğitim, dolayısıyla okul olduğunu saptamak mümkün. Bu esnada, katılım ise, pek de aşina olmadığımız ve gündemimizi şekillendirirken merkezimize almadığımız  bir kavram. Demokratik süreçler bağlamında düşünüldüğünde katılım, daha çok siyasi oy verme hakkına sahip olan yetişkinleri ilgilendiren bir konu olarak algılanıyor, oysa katılımı ne yetişkinler ne de çocuklar için sadece demokratik seçimlerde oy kullanmak olarak anlamlandırmak mümkün değil.

Öğretmen Ağı’nın kuruluşundan bu yana etkin bir araç olarak kullandığı Yaratıcı Problem Çözme Programı, eğitimle ilgili bütün paydaşların okul ortamlarında karşılaştıkları problemleri çözmek için özne-özne ilişkisini geliştiren ve eğitimin bütün paydaşlarının görüşlerini ifade etmesi, görüşlerinin dikkate alınması yani katılım hakkını kullanabilmesi için alan açan bir program. Dolayısıyla katılımın anlamını yeniden düşünmek ve olanaklarını inşa etmek için de önemli bir fırsat olarak değerlendirilebilir.

Yaratıcı Problem Çözme Programı

Tasarım odaklı düşünme metodolojisinden yararlanılarak hazırlanan Yaratıcı Problem Çözme Programı, öğretmenlerin belirlenen bir konuda ve grup halinde çalışarak eğitim öğretim ortamlarında karşılaştıkları problemlere çözüm ürettikleri bir içeriğe sahip. Program, tasarım odaklı düşünme metodolojisinin (i) Çözüm değil problem odaklı olma, (ii) Yalnız hareket etmeme (iii) İnsan odaklılık (iv) Hata yapmaktan korkmama prensiplerine dayanarak uygulanır. Program akışı; anlama, tanımlama, fikir üretme, prototipleme ve test aşamalarından oluşur

Anlama aşamasında; Yaratıcı Problem Çözme Programı’nda ele alınmak istenen problem, problem ağacı yardımıyla gruplarda irdelenir. Problemin görünen etkilerinin, olası kaynakların ve problem çözümü ile yaratılmak istenen etkinin ortaya çıkarılması hedeflenir. . Grup çalışması sürecinde hazırlanan hareket planı ile katılımcılar, problemleriyle ilgili paydaşları, araştırma temalarını ve kullanacakları tasarım araştırması yöntemlerini belirler.

Tanımlama aşamasında; hareket planı sahada uygulandıktan sonra gruplar yeniden bir araya gelir. Bu buluşmalarda grup çalışmalarında bulgular paylaşılır, birleştirilir ve çeşitli başlıklar altında kümelendirilir. Araştırma bulgularının içinde yatan içgörülere ulaşmak için doldurulan içgörü kartlarından tasarım soruları oluşturulur. Ardından, bu sorular arasından değiştirici gücü ve etkililiği en yüksek olan soru önceliklendirilir ve programın temelini oluşturacak ana soru ortaya çıkartılır.

Fikir üretme aşamasında; hem bireysel hem de grup olarak çözüm fikirleri üretmek üzere beyin fırtınaları yapılır. Bu sürecin sonunda ortaya çıkan fikirler derlenir ve önceliklendirme çalışması yapılır.

Prototipleme aşamasında; önceliklendirilen çözüm fikri prototiplenir ve son olarak yaratıcı çözüm fikri (konsept) oluşturularak test aşamasına geçilir. Yaratıcı fikir çözümleri sahada uygulanır ve test edilir. Gerçekleştirilen test ve geribildirimler ile yaratıcı çözüm prototiplerinin geliştirilmesine devam edilir.

Çocuk ve Genç Katılımı

Çocuk ve genç katılımı, çocukların ve gençlerin kendi yaşamlarını etkileyen konularda fikirlerini ifade etme, kararlara katılma ve toplumsal faaliyetlere aktif olarak dahil olma sürecidir. Bu süreç, çocukları ve gençleri sadece pasif birer alıcı değil, aynı zamanda aktif birer katılımcı olarak gören bir yaklaşımı ifade eder. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi çocuğun(*I) katılım hakkı ile ilgilidir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde 12:
1. Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar.
2. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır.
 UNİCEF, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme,UNİCEF Türkiye (Erişim tarihi: 15.12.2024)

Madde 12’nin birinci fıkrasında da açıkça ortaya konduğu gibi, çocukların görüşlerini ifade etmesi ve görüşlerinin dikkate alınması sözleşme ile yasal olarak garanti altına alınmıştır. Buna karşın,  pratiğin kendisinde çocukların ve gençlerin katılım haklarını kullanabilmelerinin önünde pek çok engel bulunmaktadır. Çocuklar ve gençler yetişkinlerce kurgulanmış bir dünyada varlık göstererek yaşamlarına başlarlar. Onlardan kurallara uymaları, yetişkinlerin söylediklerini yapmaları, onların koymuş oldukları kurallara ve kararlara dair uyum sağlamaları beklenir. Aynı zamanda çocuklar ve gençler gelecek nesil olarak kültürün taşıyıcısı,  yerel ve küresel çapta sorunlara çözüm bulacak ve dolayısıyla gelecek için bir umut olma potansiyeli taşıyan kişiler olarak konumlandırılır. Böylelikle söz dinleyen ve yapılması isteneni yapan çocuk ve gençlerin kendilerini ilgilendiren konularda görüşlerini serbestçe ifade etme olanağı aslında çeşitli beklentiler ile en başından ellerinden alınmaktadır.

Çocukların ve gençlerin yetişkinler karşısında hiyerarşik olarak ‘ikincil’ konumda bulunduğu toplumsal yapıda Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi özellikle Madde 12 ile çocuklara ve gençlere öz savunuculuk yapma hakkını teslim ederken yetişkinlere bu hakkın korunması ve kullandırılması ile ilgili sorumluluklar da yükler. Oysa yetişkinci toplumsal yapılar ve tutumlar katılım hakkının kullanılabilmesindeki başat engeli meydana getirmektedir ve bu hakkın korunmasına yönelik yine yetişkinlere yüklenen sorumluluk beraberinde bir çelişkiyi de doğurur. Zira yetişkinlerin daha fazla deneyim ve bilgiye sahip olduğu ve bu nedenle çocuklar ve gençler üzerinde daha fazla yetkiye sahip olması gerektiği inancını yansıtan yetişkincilik toplumsal dinamiklerde halen önemli bir rol oynamaya devam etmektedir.   

Okulda Çocuk ve Genç Katılımı

Okul, yetişkinci toplumsal yapı ve tutumların tezahürlerinin en yoğun olarak ortaya çıktığı kurumlardan biridir. Çocuk ve yetişkin arasındaki asimetrik güç ilişkisi eğitim ortamlarında öğrenci-öğretmen ilişkisine dönüştüğünde asimetrinin ikiye katlandığını söylemek mümkün. Öğrencinin okulda öğretmenle kurduğu ilişki eğitilmek, çeşitli sınavlar ile ölçme değerlendirme sürecine tabi tutulmak ve not verilmek üzere kurgulanır. Bu noktada öğretmen her şeyi bilen, bildiklerini öğrenciye aktaran ve aktardıklarını öğrenciden geri isteyen otorite olarak konumlandırılır. Bu durumda öğrenci kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını kullanmak yerine otorite figürünün çerçevesinde hareket eder/ettirilir. Tüm bu geleneksel eğitim/öğretim ortamı kurgusuna karşın yine de yetişkinci tutumlara karşı çocukist tepkiler vermek, çocuklarla yatay bir ilişki kurmak ve bu yatay ilişkiyi özne-özne bir ilişki zemininde geliştirmek mümkündür.

Çocukist tepkiler, kaynağını ve ilhamını çocukizmden alır. Çocukizm(*II); çocukları ve gençleri sosyal özneler olarak kamusal alana dahil etmenin ötesinde, çocukların sistematik dışlanmasının altında yatan, tarihsel olarak kökleşmiş yetişkin merkezli varsayımlara meydan okuyan bir yaklaşımdır. Bu anlamıyla çocukizm; yetişkinciliğe ve ataerkilliğe karşı duran ve yaş ayrımcılığı içeren uygulamalar ve düşünceleri sorgulayarak savunuculuğu yeniden inşa etmek için gereken eleştirel bakışı sağlar. Toplumsal bir grup olarak çocukların ve gençlerin haklarını savunmak ve hakların hayata geçmesini sağlamak için atılan adımlar çocukist tepkiler olarak nitelendirilebilir. 

Çocuk katılımı olanaklarını artırmaya yönelik çalışmalarla katılım hakkının yetişkinlerce gözetilmesi, özellikle de hiyeraşinin kendini en çok hissettirdiği yerler olan okullarda çocukların ve gençlerin görüşlerini ifade etmesi için alan açılması ve görüşlerinin dikkate alınması çocukist bir yaklaşımla yeni, kapsayıcı, eşit ve adil bir yapıyı inşa edebilir.

Çocuk katılımı yetişkinlerin:
Çocukların kendilerini rahat ifade edebilecekleri alanı yaratması,
Çocukların görüşlerini dinlemesi ve ciddiye alması,
Evde, okulda, yaşadıkları yerde bir konuda karar verirken çocukları dahil etmeleridir.
Genç Sesler. (t.y.). Çocuk katılımı nedir? Genç Sesler. https://www.gencsesler.org/cocuk-katilimi/nedir/ (Erişim tarihi: 16.12. 2024)

Çocuk Katılımında Lundy Modeli

Çocuk katılımı olanaklarını artırmaya yönelik çalışmalarda “İfade Hakkı Yeterli Değil”(*III) diyen Laura Lundy, 12. maddenin özellikle eğitim ortamlarında uygulanmasının önündeki engelleri şu şekilde sıralamıştır; (i) Çocukların karar verme sürecine anlamlı katkı yapabilme kabiliyetine duyulan şüphe (ii) çocuklara daha fazla kontrol tanınmasının yetişkinlerin kendi otoritelerini sarsacağı korkusu (iii) taahhütlere uymak için harcanabilecek zaman ve çabanın aslında eğitimin kendisine mal olacağı düşüncesi. Bu temel engeller ile birlikte maddenin ve tanıdığı hakların kamu bilincinde yer etmemesi ve çocuklarla çalışan yetişkinlerin 12. maddenin varlığından veya kapsamından habersiz olmaları da uygulama sürecindeki engeller arasında yer almaktadır. Lundy, yetişkinci bakış açısının çocukların görüşlerine itibar etmemek için çeşitli bahaneler üretebilme riskini içerdiğini ve tam da bu sebeple öğrencilerin etkin olarak karar verme süreçlerine katılımının yetişkinlerin bir lütfu olarak değil, çocukların hakkı olan yasal bir zorunluluk olarak değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizer. Bu noktada önerdiği model 12. maddeye de dayanarak; görüşü dile getirme ve bu görüşe gereken önemin verilmesi hakkı olarak özetlenebilir. Lundy bu hakların yerine getirilmesi için tüm insan hakları gibi Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin maddelerinin de bütüncül, bölünmez ve birbirine bağlı bir sistem olarak değerlendirilmesi gerektiğinin önemini vurgular. Bütüncül bir sistemde bağlantılı olarak ele alınmasını önerdiği diğer maddeler; ayrım gözetmeme (2. madde), çocuğun yüksek yararı (3. madde), rehberlik alma hakkı (5. madde), bilgiye erişim hakkı - bilgi arama, bilgi alma ve bilgi verme hakkı (13. madde) ve kötüye kullanımdan -suistimalden- korunma hakkı (19. madde) olarak sıralanabilir. 

Lundy’nin sunduğu model dört temel ilkeye dayanır:
Alan: Çocuklara görüşlerini belirtme fırsatı/alanı sağlanmalıdır.
İfade: Çocukların görüşlerini belirtme olanağı sağlanmalıdır.
Dinleyici: Bu görüşler dinlenmelidir.
Etki: Görüşlere uygun şekilde gerekli adımlar atılmalıdır.
 Lundy, L. (2019). “İfade hakkı” yeterli değil: Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 12. maddenin kavramsallaştırılması (N. Pembecioğlu, Çev.). Çocuk ve Medeniyet, 2019(2), 87-106. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1335769

Bu ilkeler çocuk ve genç katılımının sağlanması konusunda yetişkinlere sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir kılavuzluk olarak konumlandırılabilir. Bununla birlikte, çocuk hakları alanında çalışan ve çocuk katılımını gerçek katılım ve gerçek olmayan katılım olarak ayıran Roger Hart’ın Katılım Merdiveni(*IV) basamakları da benzer şekilde çocukist bir tutumun kılavuzu olarak konumlandırılabilir. Bu basamaklara göre gerçek katılımın adımlarını şu şekilde aktarmak mümkündür;

“Görevlendirilme ve bilgilendirilme basamağı: Katılım kurgusu yetişkinler tarafından oluşturulsa da, çocuklara katılımın süreci ve kapsamı konusunda bilgi verilir. Katılımın ilk basamağıdır.
Danışma ve bilgilendirme: Yapılacak çalışmalarda çocuklara danışılır, bilgi verilir ve önerileri karar süreçlerinde yer alır.
Yetişkinler önderliğinde ancak kararların ortak alındığı basamak: Yetişkinler inisiyatifinde başlayan süreç çocukların yönlendirmesi ve ortak inisiyatifle devam eder. 
Çocuklarca başlatılan ve onların sorumluluğundaki basamak: Fikirleri çocuklar başlatır ve çocuklar yönetir.
Çocukların önderliğinde fikirlerin yetişkinlerle paylaşılarak yürütülen basamak: Fikirleri ve girişimleri çocuklar başlatır, devamında da sorumlulukları ve karar süreçlerini yetişkinlerle paylaşırlar.”

Yaratıcı Problem Çözme Programı ve Çocuk Katılımının Yolları Nasıl Kesişir?

Tasarım odaklı düşünme metodolojisinin; Çözüm değil problem odaklı olma, yalnız hareket etmeme, insan odaklılık, hata yapmaktan korkmama prensiplerine dayanarak uygulanan Yaratıcı Problem Çözme Programı çocuk katılımın olmazsa olmazları(*V) olan kapsayıcı, gönüllü, ihtiyaç odaklı, gerçek ortaklığa dayalı, teknik değil yaşama yansıyan, şeffaf, eğlenceli gibi prensipleriyle pek çok noktada kesişir. Aynı zamanda program katılımcılara görüşlerini belirtme alanı ve olanağı sağlaması ile bu görüşlerin dinlenmesini ve etki yaratacak şekilde gerekli adımlar atılmasını sağlaması açısından Lundy’nin ortaya koyduğu katılım modelini yaşama geçirmek için bir yöntem ve pratik de sunar.

Yaratıcı Problem Çözme Programı’nın yalnız hareket etmeme ve insan odaklı olma prensipleri çocukizm için bir eylem planı üretmek için alan sağlar. Problem odaklı olma prensibi yetişkinci tutumların kök nedenlerine ulaşmayı, çocukların uğradığı ayrımcılığın görünen etkilerini değerlendirmeyi sağlar. Hata yapmaktan korkmama prensibi ise çocuklar, gençler ve onlarla çalışan yetişkinler için görüşlere uygun şekilde gerekli adımların atılması konusunda cesaretlendiricidir. Dolayısıyla Yaratıcı Problem Çözme Programı katılım merdiveninin basamaklarında güvenli ve anlamlı bir şekilde ilerlemeyi mümkün kılacak pratiğin kazanılması hususunda önemli bir rol oynama potansiyeline sahiptir. 

Yaratıcı Problem Çözme Programı ile “Okullarda Çocuk Katılımı Olanaklarını Artırmak Nasıl Mümkün?” Sorusunun İzini Sürme Deneyimi

Demokratik okul kültürü ancak bütün paydaşların görüşlerini ifade etmesi ve bu görüşlerin dikkate alınması; alınan kararlarda bütün paydaşların deneyim ve ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması ile mümkün olabilir. Konu öğrencilerin görüşleri, deneyim ve ihtiyaçları söz konusu olduğunda okullar demokratik kültürü kurma ve yaşatma açısından genellikle başarısız olurlar. Yetişkinler, öğretim programlarının yapılma aşamasından başlayarak çocuklar adına zaten çoktan karar vermiş olur. Bu durum yine de demokratik bir okul kültürü oluşturmak için aşılması imkansız bir engel değildir. Okul yöneticilerinden başlayarak özellikle öğretmenlerin de demokratik bir okulu mümkün kılmak için harekete geçmesi katılımcı bir okul kültürünü oluşturmak için önemli bir adımdır.  Yaratıcı Problem Çözme Programı çerçevesinde Özel Kosbi Zülfü-Mevlüt Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde gerçekleştirilen uygulamalar da bu hususta önemli bir deneyim paylaşımını mümkün kılmakta. 

Yaratıcı Problem Çözme Programının bir uzantısı olarak ilk adımda; Özel Kosbi Zülfü-Mevlüt Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yöneticileri eğitim öğretim yılının başlangıcında okul stratejik planını hazırlarken öğrenci ihtiyaçlarını belirlemeye yönelik bir anket çalışması yaptılar.

“Okulda öğrencilere yönelik bir anket yapılmıştı ve öğrencilerin okulda katılımla ilgili talepleri vardı. Ayrıca okulda öğrenci katılımına ilişkin bizim oluşturmak istediğimiz bir okul kültürü için yapmak istediğimiz bir çalışmaydı.”

Okul Müdürü

Okul yöneticileri, anket çalışmasının yanı sıra eğitim-öğretim yılı başlamadan önce öğrencilerin mekansal olarak ihtiyaçlarını anlamak amacıyla çevrimiçi görüşmeler ve toplantılar gerçekleştirdi. Bu toplantılar sırasında öğrencilerin daha geniş bir kantine ihtiyaç duydukları ortaya çıktı; kantin genişletildi ve koridorlara kantindeki sosyal ortamı yaratacak otomatlar ile kanepeler yerleştirildi. Çevrimiçi toplantılar sırasında öğrencilerin düşünme biçimleri açısından çözüm odaklı oldukları, problemi anlama ve tanımlamaktan önce çözüm üretme refleksi gösterdikleri ortaya çıkan temel noktalardan biriydi. 

İlk adım okul meclisi oldu. Bu çalışmayla hem öğrenci hem öğretmenlerin çözüm önerilerini birlikte çalışmalarını istedik. Direkt katılım demiyor çocuklar ama aslında istediklerinden, taleplerinden bu çıkıyordu.”

Okul Müdürü

Okul ekosistemlerinin genel olarak eğitim sisteminin kendisinden kaynaklı demokratik olmadığı görüşü yaygın bir yanlış inancı yansıtır. Özel Kosbi Zülfü-Mevlüt Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde okul stratejik planı hazırlanırken yapılan çalışmalar okulda katılımcı kültürün oluşturulması için önemli bir iyi örnek oluşturdu. Stratejik plana Yaratıcı Problem Çözme Programı dahil edildi ve okulda üzerine düşünülmesi istenen bir soru soruldu: Okullarda Çocuk Katılımı Olanaklarını Artırmak Nasıl Mümkün?”. Böylece Hart’ın katılım merdivenindeki gerçek bir katılımı temsil eden, yetişkinlerin başlattığı ve kararların beraber alındığı 6. basamaktan yola çıkıldı.

Problemi anlama aşamasında problemin olası nedenleri tartışılırken, değersiz hissetme, kabul görmeme, hata yapma, yargılanma, azarlanma, ayrımcılık, öğretmenin verdiği veya vereceği düşünülen sert tepki, fikirlere saygı duymama, söz hakkına sahip olmama, eğitimin öğretmen odaklı olması, öğrencilerin ailede ve çevrede çok yargılandığı ve eleştirildiği için okulda da yargılanmaktan korkma, derslerin öğrencilerin isteğine göre ayarlanmaması, katılımı teşvik eden politikaların olmaması, etkinliklerin her öğrenciyi kapsamaması, derslerin ilgi çekici olmaması, akran zorbalığı, dışlanma, öğretmenin donanım seviyesi, konuları dikkat çekerken bu problemlerin sonucu olarak öğrencilerde mutsuzluk, korku, otoritenin altında ezilme, derslere ve etkinliklere katılım isteksizliği, sorumluluk almaktan kaçınma, motivasyonsuzluk, akademik başarısızlık, kendini ifade etmekten vazgeçme, sosyal hayata katılma isteksizliği ortaya çıktı. Dolayısıyla problemi anlama aşaması okullarda çocukların ve gençlerin katılım haklarına erişiminin önündeki engelleri ortaya çıkarırken öğrencilerin konu hakkındaki görüşlerini belirtmesi için de gerekli alanı sağlamış oldu. Bireysel ve grupla yapılan beyin fırtınaları, ısınma egzersizleri ve sunulan materyal çeşitliliği öğrencilerin görüşlerini ifade etmesine olanak sağladı. Öğrenciler problem nedenlerini ortaya çıkarırken onlara yetişkinci önyargılarının farkına varmaya niyet etmiş katılımcı öğretmenler(*VI), deneyimli öğretmenler(*VII) ve program yürütücüleri(*VIII) eşlik etti. Öğrenciler problemleri sıralarken ve daha sonra çözüm fikirlerini ortaya çıkarırken görüşlerinin dinlendiğinin ve görüşlerine uygun şekilde adımlar atılacağının bilincindeydi.

Problemi tanımlama aşamasında oluşturulan içgörü kartları öğrencilerin görüşlerini özgürce ifade etme olanağı yakaladıklarının göstergesi oldu:

“Araştırmamızda gördük ki: Öğrenciler kendilerini okulda, sınıfta rahat hissetmiyor. Kendilerini ait ve güvende hissetmiyor. Bireysel farklılıklarının dikkate alınmadığını düşünüyor.
Anladık ki:
Öğrencinin okulda ve sınıfta kendini ait ve güvende hissetmesinde öğretmen tutumları büyük rol oynuyor.
İçgörü:
Öğretmenler öğrencileri yeterince tanımıyor.”

Araştırmamızda gördük ki:
Yetişkinler çocukların yeterli bilgiye sahip olmadığına inanıyor ve bu inanç yetişkinlerin çocuklara güvenmemesine ve kararı kendisinin almasına sebep oluyor.
Anladık ki:
Öğrencinin deneyimlerine güvenilmemesi, öğretmenin bu hakkı nasıl vereceğini bilmemesi [çocuk katılımını engelliyor].
İçgörü:
Çocukların yeterli bilgiye sahip olmadığı inanışı yetişkinlerin onlara güvenmemesine ve aktif katılıma alan açmamasına sebep oluyor. Hem öğretmen hem öğrenci için demokratik ortam inşası temel ihtiyaçtır.”

Program sonunda Katıla Katıla Ders, Kutu Kutu Kimse, Bizi Tanı Öğretmenim, Birlikte İnşa Edelim ve Öğretmen Gerek(*IX) isimli beş yaratıcı çözüm geliştirildi. Çözümlerin ortak özellikleri; öğrenci katılım olanaklarını artırmak için öğretmenlerin öğrencileri tanıması ve anlaması, onlarla empati kurması ve gücü paylaşması, onlara güvenmesi, yetişkinci tutum ve davranışlarının farkına varmasına yönelik farkındalıklarının artması olarak öne çıktı. 

“Ortaya çıkan çözümler, çocuk katılımını artırmaya yönelik olarak çocuklarla birlikte üretildi. Uygulamalar sırasında gözlenen; empati yeteneğinin gelişmesi, derslere katılımın artması, özgüvenin yükselmesi oldu.”

Deneyimli Öğretmen

Hem program hem de program sonunda ortaya çıkan çözümler öğrenci ve öğretmenlere geleneksel rollerinin ötesinde bir karşılaşma alanı sağladı. Bu rolleri değiştirip dönüştüren, özne-özne ilişkisi kurmalarına alan açan bir motivasyon sağladı.

“Bu program, gençler/ergenler/çocukların katılımının ve yetişkinlerin onlarla işbirliğinin nasıl olması gerektiği ile ilgili deneyim kazandırdı. Mesleki olarak gençler/ergenler/çocuklar ile birlikte de olsak öğreten rolünden çıkmak, bir problem üstünde çalışmak, süreci yürütmek ve sürece eşlikçi olmak başta zordu. Bu programın en büyük faydası, yetişkin bakış açısından çıkmak, katılıma eşit bir açıdan bakmaya çalışmak oldu.”

Deneyimli Öğretmen

Lundy modeline göre değerlendirildiğinde Özel Kosbi Zülfü-Mevlüt Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğretmenleri ve öğrencileriyle uygulanan Yaratıcı Problem Çözme Programı’nın alan, ifade, dinleyici ve etki ilkelerine uygun bir örnek sunduğu görülüyor. Okulda öğrenci katılımı olanaklarının daha da geliştirilmesi ve okul ikliminde sürdürülebilir bir etki yaratılması için programın yeni katılımcı öğretmenler ve öğrencilerle tekrar uygulanması yararlı olacaktır fakat ister öğrenciler kendileri başlatsın ister öğretmen ya da okul yönetimi başlatsın çocuk ve gençlerle çalışırken yetişkinci tutum ve davranışların farkında olmak ve çocuğa görelik ilkesinin gereğini yerine getirmek büyük önem arz ediyor.

“Çocuk katılımının önündeki en önemli engelin de öğretmenlerin tutum ve davranışlarından kaynaklandığı gözlendi. Çocuk katılımıyla ilgili olarak bazı öğrencilerin mizaçları gereği çekingenlik, sıkılganlık gibi, katkı sunmak istememeleri de vurgulanması gereken bir detay olarak belirtilmelidir.”

Deneyimli Öğretmen

Öğrencilerin kendi çocukist tepkilerini kendilerinin ortaya koyması Hart’ın katılım merdivenindeki en üst iki basamak olan çocuklarca başlatılan ve onların sorumluluğundaki ve çocukların önderliğinde fikirlerin yetişkinlerle paylaşılarak yürütülen basamaklara da ulaşılmasını sağlayacaktır:

“Öğrenci ve öğretmenin aynı masada iş üretmesi klasik bir YPÇ programının dışındaydı. Eğitim ortamlarında bulunan paydaşlar öğretmen, öğrenci ve veli olarak temel bir yapıyı oluştururlar. Bu uygulamada paydaşların ortak bir problem üzerinde çalışmaları, birbirleri yerine değil, birbirlerine katarak birlikte düşünebilme becerisi açısından dikkat çekiciydi.”

Deneyimli Öğretmen

Çocuk ve gençlerin öz savunucu olmaları, kendilerini ilgilendiren kararlarda kendilerinin söylem üretmesi ve söylemlerine sahip çıkması, söylemlerinin hayat pratiğinde yer alması için yetişkinlerin ve karar vericilerin toplumsal yapı içindeki haksız güç ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Yaratıcı Problem Çözme Programı bu bağlamda çocuk ve gençler için, özellikle de yetişkinler için önemli fırsatlar sunuyor.

Okul Ekosistemine Katkılar: Avantajlar/ Dezavantajlar

Okullarda öğrenci-öğretmen ilişkisi bilen ile bilmeyen üzerine kuruludur. Öğretmenin bildiği, öğrencinin ise bilmediği ön kabulüne dayanan bu ilişki doğal olarak bir hiyerarşi yaratır. Bununla birlikte öğretmenin öğrenciye öğreteceği içerik merkezden belirlenir. Ne öğrenileceği ve öğretileceği konusunda bu iki öznenin de söz hakkı oldukça sınırlıdır. Oysa öğrenmek de öğretmek de aslında ilişkilenmek ve bağ kurmak demektir. Öğrenilecek ve öğretilecek içeriğe ilgi ve merak duymak anlamlı bir deneyim, deneyimin karşılıklı güven ve kabul ortamında yaşanması zengin yaşantılar sağlar ve bu yaşantılar öğrenmeye dönüşür.

Hiyerarşik ilişkiler gücün asimetrik paylaşımı demektir. Gücün asimetrik paylaşıldığı ilişkilerde tahakküm kendini kalıp yargılar, önyargılar, ayrımcılık ve haksız muameleyle gösterir. Merkezden belirlenen müfredat, öğrenmeyi ölçerek bir üst öğrenim kurumuna geçişi sağlayan merkezi sınavlar, okuldaki hiyerarşiyi besler. Yetişkin öğretmen ve çocuk öğrenci hem kendi ilişkilerindeki gücü dengelemeye çalışır hem de onların üzerinde olan diğer tahakküm biçimleri ile mücadele eder. Dolayısıyla kalıp yargılar ve önyargılar tetiklenir; ayrımcılık ve kötü muamele riski artar. Bir arada yaşam tehdit altına girer. Özneler bunlarla mücadele etmek için eleştirel düşünme yoluyla yeni, yatay, adil, kapsayıcı ilişkilenme biçimlerini üretebilir. Yaratıcı Problem Çözme Programı çerçevesinde sorulan “Okullarda Çocuk Katılımı Olanaklarını Artırmak Nasıl Mümkün?sorusu ile Özel Kosbi Zülfü-Mevlüt Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde katılımcı öğretmenler ve onların deneyimine şahitlik eden öğretmenler bu eleştirel düşünme fırsatını yakalamış oldular.

Öğretmenler kendi bildiklerinin doğruluğunu sorgulamaya başladılar, doğru olduğunu düşündükleri davranışları gözden geçirdiler. Senden mi öğreneceğim, bu işin uzmanı benim gibi söylemler zayıflıyor. Bilgiye her yerden ulaşılıyor. Okul öğrenciler için bir yaşantı, deneyim ortamı olmalı, zenginleşmeli. Hem öğretmen hem de öğrenci için değersizlik hissine sebep olmayan davranışa yönelik eleştiri kültürü gelişmeli. YPÇ bunun olabileceğini gösterdi.”

Katılımcı Öğretmen

“[Okul müdürü] tiyatro oyunundan sonra aldığımız geri bildirimler konusunda bizi destekledi, öğretmenlerimizin kişisel algılamaması gerektiği konusunda öğretmenlerle aramızda arabuluculuk yaptı. Bazı öğretmenlerin bize nasıl davrandığını (kötü muameleyi kastediyor) ortaya koyduk. Hayalimizdeki öğretmenleri canlandırdık. Hayalimizdeki gibi olan öğretmenlerimiz de var. Zaten bunu yapmak için bu cesareti onlar sayesinde topladık.”

Katılımcı Öğrenci

Program, okuldaki öznelere yeni karşılaşma alanları ve yeni ilişki pratikleri sağlasa da müfredat, sınavlar, yetişmesi gereken ödevler, projeler düşünüldüğünde sürdürülebilirlik açısından çeşitli dezavantajları da içeriyor. Okulda çözümleri uygulayan öğrenci ve öğretmenler bazı çözümleri hiç uygulamadıklarını, bazı çözümleri yalnızca bir kez uyguladıklarını, bazılarını ise tekrar uygulamak için daha çok zamana ihtiyaç duyduklarını dile getirdiler. Bununla birlikte bir öğretmenin çözümlerdeki oyunlaştırma tekniklerini ders içeriğini vermek için kullanabileceğini dile getirmesi öğrencilerin asıl olarak ortaya koyduğu görülme, duyulma, empati ihtiyaçlarının müfredat yetiştirme ve sınav başarısı karşısında geri planda kaldığına ve kalacağına dair bir riski de barındırıyor. Yine de oyunlaştırma yöntemini kullanmayı denemek problemi anlama aşamasında ortaya çıkan derslerin ilgi çekici olmaması, eğitimin öğretmen odaklı olması, etkinliklerin her öğrenciyi kapsamaması ile ilgili sorunların çözümüne katkı verebilme potansiyeline sahip olarak değerlendirilebilir. “Katıla Katıla Ders” çözümünün okulda neredeyse tüm branşlarda ve en fazla uygulanan çözüm olması program çıktıları içinde en talep görenin yine derslerin nasıl işlendiği ile ilgili çözüm olduğunu gösteriyor. 

“Dersleri öğrenciler anlatıyor. Başka hocalarının da bunu denemesini istiyorlar. Derse hazırlıklı geliyorlar. Eğlenceli oluyor. Bazen ben de öğrenci rolüne giriyorum. Ona göre davranıyorum. Hem dersleri çocuklar anlatınca öğrenme eksikliklerini tespit edebiliyorum. Okulda mesai arkadaşlarım da olumlu etkilendi. Matematik dersinde de denenecek.”

Çözümü Uygulayan Bir Öğretmen

Program çocuk ve gençlerin okul ortamında katılımını destekleyen önemli bir araç olma potansiyeli sağlasa da demokratik aıdan katılımı sağlamak, demokrasi kültürünü tesis etmek, katılımı bütün paydaşlar için mümkün kılmak zaman ve emek isteyen bir süreçtir. Program sonrasında yaratıcı çözümlerin uygulanması, geliştirilmesi ve yeni çözümlerin üretilmesi için birlikte düşünme ve pratikler geliştirme ihtiyacının devam ettiği görüldü.

“Hepsi okulda uygulanmasa da zihinsel boyutta görüşlerimiz alındı, genellikle yapılmaz. Nasıl yapabiliriz diye sorduk, güçlerimizi birleştirdik. Bu etkinlikler sadece hafta sonu olmasın. Hafta içinde de bu etkinlikler olmalı. Okul saatlerinde olmalı. Çözümleri uygulamak için daha çok zaman tanınmalı ve bütün okulun da böyle programlara katılması sağlanmalı.”

Katılımcı Öğrenci

Sonuç olarak, Yaratıcı Problem Çözme Programı: Okullarda Çocuk Katılımı Olanaklarını Artırmak adlı çalışma, Özel Kosbi Zülfü-Mevlüt Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde demokratik bir okul kültürü oluşturulması için önemli bir adım olmuştur. Program, katılımcı öğrencilerin seslerini duyurmasını, deneyimlerini paylaşmasını ve okul yaşamına aktif olarak katılmasını sağlamıştır. Program ile öğrenci ve öğretmenler arasında daha güçlü bir iletişim ve işbirliği ortamı oluşmuş; öğrencilerin özgüvenlerinin arttığı, derslere daha fazla katılım sağladıkları ve kendilerini daha güvende hissettikleri bir alan açılmıştır. Ancak, programın sürdürülebilirliği ve etkisinin genişletilmesi için daha fazla pratik, zaman ve işbirliği gerekmektedir. Okul yönetimi ve öğretmenler, bu programın sürdürülebilirliğini sağlamak ve daha fazla öğrenciyi kapsamak için stratejik planlarına çocuk ve gençlerin katılımı ile ilgili hedefleri koymalıdır. Ayrıca, programın diğer okullara da yayılması; benzer çocukist yaklaşımlar, partikler geliştirmek ve katılımcı kültürlerin oluşturulması için paydaşlar arasında işbirliği ve bilgi paylaşımı teşvik edilmelidir. 

Ezcümle, Yaratıcı Problem Çözme Programı gibi uygulamalar, okullarda demokratik bir kültürün oluşturulması ve öğrenci katılımının artırılması için önemli bir adımı temsil etmektedir. Bu tür çalışmalar, öğrencilerin ve öğretmenlerin bir araya gelerek ortak sorunlara çözüm bulmalarını sağlayarak daha adil, kapsayıcı, dayanışmacı çocukist bir eğitim ortamının oluşturulmasına katkı sağlama potansiyeline sahiptir. 


(*I) Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi bütün insanları 18 yaşına kadar çocuk olarak tanımlar: “Madde 1: Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır.”

(*II) Childism Institute. (t.y.). What is childism? Childism Institute. https://www.childism.org/what-is-childism (Erişim tarihi: 16.12. 2024)

(*III) Lundy, L. (2019). “İfade hakkı” yeterli değil: Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 12. maddenin kavramsallaştırılması (N. Pembecioğlu, Çev.). Çocuk ve Medeniyet, 2019(2), 87-106. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1335769

(*IV) Hart, R. A. (1992). Children’s participation: From tokenism to citizenship (Innocenti Essays: 4). UNICEF ICDC (akt. Eğitim Reformu Girişimi [ERG], 2021).

(*V) Söz Küçüğün. (t.y.). Çocuk katılımı Ne Anlama Geliyor?. Söz Küçüğün. https://cocukcalismalari.wixsite.com/sozkucugunradyo/cocuk-katilim (Erişim Tarihi: 15.12.2024)

(*VI) Katılımcı Öğretmen: Yaratıcı Problem Çözme Programı’na ilk defa katılan, yaratıcı çözümü diğer katılımcılarla üreten öğretmendir. Rapora konu edilen program özelinde katılımcılar yalnızca öğretmenlerden değil öğrencilerden de oluşmuştur.

(*VII)  Deneyimli Öğretmen: Yaratıcı Problem Çözme Programı’na daha önce katılımcı olarak katılan ve sonraki programlarda katılımcılara grup çalışmalarında eşlik eden öğretmendir.

(*VIII) Yürütücü Öğretmen: Deneyimli öğretmen olarak programa dahil olduktan sonra programın yürütülmesinde kolaylaştırıcı rolü üstlenen öğretmendir.

(*IX) Öğretmen Ağı Çözüm Merkezi Yaratıcı Problem Çözme Programı çerçevesinde üretilen çözümlerin arşivlendiği bir alandır. Çeşitli tema ve çözüm tiplerine internet sayfasından erişmek mümkündür.  https://www.ogretmenagi.org/cozum_merkezi (Erişim Tarihi: 15.12.2024)