Öğretmen Ne ile Yaşar?
Yazar: Yakup Yıldırım, Öğretmen Ağı Eş Genel Koordinatörü
Murat ve Emine öğretmene,
Ruhlarına değsin diye…
Öğretmenler Türkiye’nin en kalabalık meslek gruplarından biri. Yaklaşık 1.2 milyon kişi bu mesleğin bir öznesi durumunda. Bu sayının arkasına, biraz da iddialı bir ifadeyle, Türkiye’nin en dertli meslek gruplarından biri olduklarını da eklemek gerekebilir. Zira araştırmalar öğretmenlerin kendilerini yalnız hissettiği, mesleklerine duydukları heyecanın azaldığı, kendilerine sunulan imkanların yetersiz olduğu gibi bir dizi soruna işaret ediyor. Öğretmen Ağı’nın doğuş hikayesine vesile olan bu bulgular hala değişmiş değil. Mesleğin sorunları devam ederken, bunlar bazı dönem ve gündemlerle daha da derinleşiyor. Şu soruyu sorarak başlayalım, bu kadar hayatın içinde olan bir iş nasıl olur da motivasyonun azaldığı bir hale bürünüyor, bu denli geniş bir mevcudiyet ne oluyor da yalnızlık hissine kapılıyor?
Buradaki yalnızlık halinin tek başınalık ile ilgili olmadığını belirtmeliyim. Meslektaş eksikliği yahut başkalarıyla bir ve beraber olma halinin zayıflığı değil bahse konu olan. Bunların da o yalnızlık duygusunu perçinleyen bir unsur olduğunu kabul ederek, bundan öteye giden bir duygu olduğunun altını çizmek gerek. Öğretmenlerin yaşadığı yalnızlık duygusu, örselenme, güvensiz hissetme, umutsuz ve anlamsızlık içinde olma, değersiz hissetme duygusu ile dolu bir yalnızlık. Bu duyguların her dönem daha da katmerlendiğine, öğretmenliğin yapılan bir iş değil daha ziyade katlanılan bir iş olduğuna uzun süredir öğretmenlerle çalışan bir kimse olarak yer yer şahitlik ediyorum. Eğitim fakültesinden mezun olurkenki heyecanını sistemin içerisinde kaybedebiliyor bir öğretmen; mesleğini yapmaktan yorgun düşebiliyor, kendine farklı bir çıkış yolu arayabiliyor. Buradaki çelişik durum dikkatinizi çekmeli. Zira multidisipliner yapısı olan, yaşamın her döneminde kendine yer bulmuş, kişisel tarihlerimizin önemli bir bölümünde yer almış ve yaşamlarımızı etkilemiş bir meslek, bugün nefes almakta zorlanıyor. Öyleyse yurttaşlar olarak öğretmenliğin o ‘yaşayan, canlı’ halinin nasıl sönümlendiğini sorgulamamız gerekir. Hayatın içinde bu denli yer eden, yaşamın inşasında kendine bu kadar yer bulan bir mesleğin varlığı, herhalde büyük dertlerimizden biri olmalı. Bunun karar alıcılar ölçeğinde pek de dikkate alınan bir konu olmadığını söylemeye sanırım lüzum yok.
Öğretmenlik, yorgun ve yorulmuş bir meslek. Öğretmenin özne olma halini gözetmeyen, öğretmenliğin profesyonel bir meslek olduğunu göz ardı eden ve onların dertlerine kulak kesilmeyen tutumlar bu yorgunluğun taşıyıcısı konumunda. Madem farklı rol ve sorumluluklarımız nezdinde eğitimin ve dolayısıyla öğretmenlerin bir paydaşı konumundayız, öyleyse öğretmenlerin uzmanlık alanlarına ne ölçüde saygı duyduğumuzu, öğretmen esenliğini ne ölçüde gözettiğimizi sorgulamalıyız belki de. Parçası olduğumuz kamusal yaşam içerisinde, öğretmenin varlığının nereye düştüğünü kavrıyor muyuz, çok emin değilim. Onların hareket alanı ve kabiliyetlerinin başta bizi ve çevremizdeki hayatı ne denli dönüştürdüğünü durup düşünmeliyiz. Kişisel olarak derdini güttüğümüz meselelerin, örneğin ekonomik krizin ya da ulusal ve küresel sorunların onların da meselesi olduğunu hatırlamalı, çoğu zaman ortalama bir yurttaştan daha fazla bu konularla yoğrulduklarını tahmin etmeliyiz. Zira okul tüm bileşenleriyle birlikte yaşayan bir mecra ve bu haliyle her daim sokağın, dışarının gündemini içinde barındırıyor. Üstelik öğretmenlerin ekonomik olarak zorlandıkları, özel okullarda çok düşük maaşlarla çalışmak zorunda kaldıkları ya da atanamadıkları için uzmanı olmadıkları alan ve sektörlere yönelmek zorunda kaldıkları da bugünün dramatik bir gerçeği.
Öğretmenlik yapısı gereği farklı disiplinlerle etkileşime, meslektaş dayanışmasına, yenilikçi düşünmeye ve yaratıcılığa çok açık olsa da buna zemin yaratacak bir ortamın varlığı son derece sınırlı. Buraya herkesin bildiğini tahmin ettiğim bir dizi saik sıralayabilirim. Eğitim materyallerinin yetersiz olduğunu, en hakim oldukları alanların, başta sınıfların, onların dışındaki iradeyle çokça kez biçimlendirildiğini, seminer ve benzeri isimlerle onlara sunulan gelişim alanlarının ve eğitimlerin son derece yetersiz olduğunu bir çırpıda sayabiliriz. Bunun peşine, mevcut sistem içerisinde öğretmenlerin mesleklerini anlamlı, canlı, dinamik ve yaratıcı, daha da önemlisi değer duygusuyla sürdürebileceği kanalların son derece kapalı olduğunu da ekleyebiliriz sanırım. Tepeden inmeci bir yöntemle, öğretmen adına alınan her karar ve öğretmenlerin ihtiyaçlarının ne olduğunu tayin eden her tavır sadece manasız bir eylemin içinde olmakla değil, aynı zamanda mesleğin dertlerinin büyümesine hizmet eden bir vaziyet içinde kalıyor. Nitekim öğretmenler, meslekleri ve eğitim ekosistemi ile alakalı sorunları onların yerine belirleyen kimselere değil, masaya ve karar süreçlerine onları da dahil edecek bir çabaya ihtiyaç duyuyorlar. Bunu mümkün kılacak aktörler olarak akademiyi, uzmanları, farklı branş ve kademelerden meslektaşları, sivil toplumu, kamu kurum ve kuruluşlarını kastediyorum, ancak bunun müşterek ilişkiyi gerekli kıldığını savunarak.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde öğretmenlik kriz yaşıyor. İçinden geçtiğimiz dönem, çoğu zaman öğretmenlere, öğretmenin esenliğini gözeten makul ve makbul koşulları sağlamaktan uzak bir performans sergiliyor. Gerek ekonomik koşullar, gerek güvencesiz ortam; gerek tükenmişlik, gerekse okullarda artan şiddet öğretmenleri meslekten uzaklaştırıyor. Bordeaux Üniversitesi'nde eğitim profesörü olan Régis Malet bunu, "öğretmenlik, katma değeri yüksek, prestijli bir işten; misyonda bir belirsizlik biçimine, anlam kaybına ve nihayetinde okul ile yaşam arasında uyumsuzluğa dönüştü" diye açıklıyor.(*) Başta Afrika ve Avrupa olmak üzere, diğer kıtalarda da öğretmene duyulan ihtiyaç artıyor. Afrika Birliği(AfB), Temmuz 2024’te 15 milyon öğretmene ihtiyaç duyulduğu paylaşmış(**), yine bu durum BM Genel Sekreterliği’nin düzenlediği panelde benzer ölçüde ele alınmıştı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, öğretmenlere duyulan ihtiyacın karşılık bulması ve eğitimde hedeflenen sağlıklı durumun elde edilebilmesi için “...öğretmenlerin seslerini politika kararlarına yansıtmak ve öğretmen açığını gidermek için ulusal komisyonlar oluşturmak gerek” minvalinde açıklamalar (***) yapmıştı. Türkiye’nin de benzer bir durumdan geçtiğini kabul ederek, hem politika düzeyinde hem de gündelik pratiklerde öğretmenleri nasıl destekleyebiliriz, diye düşünmemiz gerekiyor.
İçinden geçtiğimiz sorunlar ister yerel ister küresel olsun, öğretmenin varlığını hesaba katmayan her çözüm çabası bir yönüyle eksik kalabilir. Hayatın hemen her kademesine yayılmış bir pratiğin içinden geçtiğimiz sorunların çözümünde en azından bir ‘tamamlayıcı’ rolü olduğunu aklımızda tutmalıyız. Bu açıdan iklim krizine ilişkin çözüm arayışları da öğretmeni sürecin parçası kılmalı, kapsayıcılık temelli yapılan çalışmalar da. Barışçıl bir toplum hayali kuranlar da öğretmenlerle konuşmalı, çocuklarını çevresine faydalı bir yurttaş olsun diye yetiştirme gayreti güden ebeveynler de. Dolayısıyla hangi rol ve kimliklerden, hangi alan ve uzmanlıklardan olursak olalım öğretmenlere ihtiyacımız var. Üstelik dünyanın öngörülemez hızı ile birlikte elde edilen bir dizi olanak ve imkan da bu ihtiyacı ortadan kaldıracak gibi durmuyor. Ne yapay zeka, ne teknoloji, öğretmenin söz ve eylem gücünü taşıyabilme konusunda mahir değil ve korkarım ki olmayacak da. Öyleyse bu kanal üzerinden yaptığımız tartışmalarda da bu temeli dikkate almak faydamıza olabilir. Aksi halde, çoğu zaman slogan atmaktan öteye gitmeyen, daha da fenası öğretmenlerin ve öğretmenliğin itibarını zedeleyen kelimelerin taşıyıcısı konumunda olacağız.
Öyleyse yazının başlığındaki soruyu önümüze koyup düşünelim. Öğretmenliğin nasıl yaşayacağı, öğretmene ve mesleğe haysiyetinin nasıl teslim edileceği, onların dert ve tasalarının nasıl görünür olacağı biraz da bizim sorunumuz. Sırtımızı dönüp kaldığımız yerden devam etmek de zihnimizi ve kalbimizi açmak da bize kalmış. Hangisinin ortak iyiye hizmet edeceği ise hepimizin malumu.
* https://gdh.digital/avrupayi-ve-dunyayi-bekleyen-ogretmen-kitligi-47346
**https://www.aa.com.tr/tr/dunya/afrika-genelinde-15-milyon-ogretmen-acigi-var/3280831
***https://news.us15.list-manage.com/track/click?u=372753f560ef60c400f1a4f3f&id=f3e5fd1230&e=8b42edf312