Ödün Vermekten Ödüle Doğru
Yazar: Sibel Tartut
Bu satırları Van’dan, Erzurumlu bir teyzenin eski çamaşır makinesinden tavuklarına kümes yaptığı, Van’da baharın müjdecisi olan ters lalelerin karlara inat açtığı ve 16. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın harika bir şekilde bittiği umut dolu bir günden yazıyorum.
Küçükken uçurtmalarla yakalardım bulutları. Sabahın ilk ışığıyla uyanır koşuştururdum uçurtmamın peşinden. Yorulduğum anda bırakıverirdim kendimi çayırlara ve dalardım gökyüzünde bulutlara iliştirdiğim hayallerime.
Aradan geçen onca senenin ardından ibre dayanmışken yirmi sekize, ne ben seneler önceki benim; ne de dünya aynı dünya… Edindiğim tecrübelerle, güneşin doğup battığı her gün biraz daha büyümüşüm ben de. Her yıl biraz daha gezip, biraz daha okuyup ve biraz daha araştırmaya adamışım kendimi. Gezdikçe, okudukça ve yeni insanlar tanıdıkça ne çok şeyi bilmediğimi fark ediyorum aslında. Bilginin sınırsızlığını ve sonsuzluğunu… Zaman bu denli hızlı akıp giderken değişen, kendisini geliştirmeye çabalayan ben değilim sadece. Hepimiz bir adım daha ilerlemek ümidiyle açıyoruz gözlerimizi yarınlara. İşte, “Eğitimde İyi Örnekler Konferansı” ile daha farklı bir yarına uyandım bugün ben de. Daha renkli, daha umut dolu, daha çoşkulu…
Bildiğiniz gibi 13 Nisan günü Sabancı Üniversitesi 25 farklı ilden, 75 ayrı projeye ve birbirinden idealist 1200’e yakın eğitimsevere ev sahipliği yaparak, eğitim dünyamızda değişimin ve ilerlemenin sinyallerini verdi ve bizlere eğitime dair güzel şeylerin olduğunu gösterdi. Bu konferansta bir kez daha yalnız olmadığımı hatırladım. Bir öğretmen olarak ne kadar zor problemlerle karşılaşırsam karşılaşayım, beni dinlemek için hazır olan bir grubu ve problemlerime kendi tecrübeleriyle çözüm ulaştırabilecek insanları gördüm. Doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine güzel ülkemin her bir bucağından eğitim için gönlünü ortaya koyan bunca güzel insan varken bir şeylerin değişebileceğini, çocuklarımıza güzel bir Türkiye bırakabileceğimizi bir kez daha anladım. Bilmediğim bir ilçenin bir kolejinde veya hiç bilmediğim bir köyünde canla başla çalışan, okuyan ve araştıran; bu birikimleri başkalarıyla paylaşmanın heyecanını yaşayan ışıl ışıl gözler gördüm. Rekabetin değil paylaşmanın, yalnızlığın değil işbirliğinin, karamsarlığın değil umudun, etiketlerin değil insanlığın, ayrımcılığın değil eşitliğin ve kalıpların değil; rengin, özgürlüğün ve farklılığın kazandığı bir oluşumun farkına vardım bir kez daha.
2014 yılında çok iyi bir puanım ve derecem olmasına rağmen ve yaşadığım il olan Antalya’ya atanabilecekken Van’a gitmeye karar verdim. Reşat Nuri’nin Çalıkuşu gibi yeni Muniselere ulaşmak ve onların yollarını aydınlatmaktı hedefim. Konferans boyunca, bu hedef doğrultusunda ilerlerken karşılaştığım ve meslek aşkımı zedeleyen olumsuzluklar aklımda geldi. Saçımın renginden, giydiğim kıyafetlerden dolayı esnafından, dolmuş şoföründen, sosyal medyada hiç tanımadığım insanlara kadar birçok kişinin acımasız eleştirilerine maruz kaldım. Yaptığım güzel şeylerden çok dış görünüşümle hatırlanıyor ve yargılanıyordum: “Sen önce saçlarının rengini düzelt”, “Umarım çocuğum senin gibi bir öğretmene denk gelmez”, “Bunları kim öğretmen yapıyor bilmem” gibi…
O zamanlar, herhangi bir konuda fikrinizin kıymetli görülmesi, bir projenizin hayata geçirilmesi için önce bir kalıba sığmanız gerekiyordu. Örneğin saçınız kızılsa, maviyse veya morsa, yani toplumun ‘normallerinin’ dışındaysanız fikirlerinizin de mesleğinizin de bir önemi yoktu. Zaman, ideallerinizi gerçekleştirme uğruna kendinizden ödün vermeye doğru akıyordu. Fakat bu konferansta rengin ve farklılığın zenginlik olduğunu bir kez daha hatırladım ve girdiğim her oturumda, her atölyede bunu buram buram hissettim.
Eşitliğe ve paylaşmanın verdiği heyecana tanık olup farklı meslek gruplarının eğitime dair fikirlerini dinledim. En gencinden en yaşlısının gözlerinde de çözümü ve ‘iyiyi’ gördüm. O gün anladım ki, eğitim için böylesine çaba gösteren, herkesle omuz omuza veren bir platform varken ilerlemeyi durdurmak imkansızdı. Çünkü yeni bir sabahın, güzel yarınların ve rengarenk bir dünyanın temelleri ancak yaşayarak, paylaşarak ve dinleyerek atılabilirdi.
O gün orada bizi dinlediği, sesimize ses olduğu için tüm ERG ekibine ve 16 yıldır bu konferansa ev sahipliği yaptığı ve desteklerini esirgemediği için Sabancı Üniversitesi ve Sabancı Vakfı’na teşekkür ediyorum.
Öğretmen Ağı’na ise, her an yanımızda olduğu, fikir ve projelerimizde bizi desteklediği; sosyal medya ve atölyeler aracılığıyla birikimlerinizi yurdun her bir yanındaki eğitimci ve eğitimseverlere ulaştırdığı için ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.
Tabii ki, ne tür engellerle karşılaşırsa karşılaşsın her zaman daha iyiye ulaşmak ve yarınları rengarenk boyamak için yola çıkan sevgili meslektaşlarıma, hepinize sonsuz teşekkürler.
Sibel Tartut Hakkında
7 Ekim 1991 yılında Muş’un Bulanık ilçesinde altı çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya geldi; üç yaşında, Antalya’nın Kumluca ilçesine taşındı. İlk ve orta öğrenimini Ziya Gökalp Yatılı Bölge Okulu’nda, lise öğrenimini ise Kütahya İMKB Anadolu Öğretmen Lisesi’nde bitirerek 2009 yılında Gazi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü kazandı. Üniversite yıllarının bir kısmı, Polonya’nın Krakow şehrindeki Jagelonian Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde burslu olarak geçti. Sonrasında bir süre, İrlanda’da Dublin Şehir Üniversitesi’nde dil asistanı olarak staj yaptı. Lise ve üniversite eğitimini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin ‘’Kardelenler’’ bursu ve Yücel Kültür Vakfı’nın ‘’Yarım Elma’’ bursu ile tamamladı. Üniversite eğitimimin ardından, Van’ın Edremit ilçesinde Yunus Emre Ortaokulu’a İngilizce Öğretmeni olarak atandı. 2015–2016 yılları arasında ücretsiz izine ayrılarak Fulbright burs programı kapsamında Amerika’nın New York eyaletinde bulunan Syracuse Üniversitesi’nde bir yandan Yüksek Lisans eğitimi alıp, diğer yandan Türkçe öğretim asistanı olarak çalıştı.
Tartut, ilkokul dördüncü sınıftan beri düzenli olarak yazıyor. İlk yazısı lisede ‘’Tavşanlı’nın Sesi’’ adlı yerel bir gazetede yayımlandı. 2011 yılında British Council’ın düzenlemiş olduğu ‘’Hayalimdeki Yolculuk’’ adlı öykü yarışmasında ‘’Uçurtma Kuyruğunda Hayallerim’’adlı eserle derece aldı. 2015 yılı şubat ayında, Hrant Dink Vakfı’nın ‘’Beyond Borders’’ bursu kapsamında yazmakta olduğu ‘’Başucumda Zaman’’ adlı kitabını tamamlamak için Erivan’a gitti. Aynı zamanda, Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın ‘’Democracy Wheel’’, Yücel Kültür Vakfı’nın ‘’4 Nations’’ adlı projelerinde Türk-Ermeni ilişkileri üzerinde çalışmalarda bulundu.
“Piedra Günlükleri” adlı iki güncesi ve aynı ismi taşıyan bir şiir kitabı olan Tartut, bugünlerde bir roman üzerine çalışıyor. İlerleyen yıllarda öğretmen kimliğinin yanı sıra, edebiyat alanında başarılı bir yazar olmak en büyük ideali.