Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Merak Bulaşıcı Bir Eylemdir

Yazar: Sibel Tartut


Merak bulaşıcı bir eylemdir.

Esnemek gibi, gülmek gibi.

‘’Merak bilginin anahtarıdır.’’ der Valerio.

Mavisel’se ‘’Bilimin ikiz kardeşidir’’ der merak için.

‘’Kafa karışıklığı nimet, meraksa kutsaldır’’ der Elif Şafak.

Goethe’yse ‘’Merak tek başına, bir adımı kanatlandırır.’’ der.

Merak tohumdur, merak meyvedir, merak eğitimin temelidir ve özgürlüktür derim ben de.

Henüz bir anne olmasam da bir çocuğun siz anne ve babalar için ne denli kıymetli olduğunu anlayabiliyorum. Doğduğu ilk günden itibaren gözünüzden sakınıp, bir dediğini iki etmemeye çalışıyor ve onu elinizdeki imkanlar dahilinde en iyi şekilde büyütmeye çalışıyorsunuz. Zaman geçiyor, sizlerin saçlarına aklar düşerken onların yeni dişleri çıkıyor. Büyüyorlar. Ardı arkası kesilmeyen sorular geliyor sonra:

Anne bu ne?

Anne ekmek nasıl yapılır?

Baba kar neden mavi değil?

Peki ya ağaçlar nasıl çıkar?

Tohumdan çıkarsa tohum nasıl oldu?

Gibi gibi gibi… Onlarca, yüzlerce soruyu hiç bıkmadan usanmadan cevaplarsınız. Hatta bazen aynı soruyu defalarca cevaplarsınız. Neden?

Çocuğunuzun merak duygu kırılmasın diye.

Sorsun, sorgulasın ve araştırsın diye.

İleride çekingen olmak yerine girişken olsun

Ve başarılı olup, üretsin diye.

Siz elinizden geldiğince beslemeye çalışırken çocuklarınızın merakını onlar okula başlar ve bazen fark etmeden biz eğitimciler meraklarının önüne ket vurarız istemeden.

‘’Öğretmenim fotosentez ne demek?’’ demeye kalmadan çocuk , bizler ‘’ Otur oğlum. Bir ay sonra öğreneceğiz o konuyu.’’ deriz.

‘’Hocam, İskoçya’da erkekler neden etek giyer?’’ diye soru geldiğinde, ‘’Konumuzla ne alakası var şimdi bunun. ‘’ der ve geçiştiririz.

Oysa hepimiz biliyoruz ki merak öğrenmeyi daha etkili ve eğlenceli yapar. Konuyla alakasız olsa bile merak edilen mevzuda öğrenciyi yönlendirmek, o merakı beslemek ve öğrencinin bilgiyi bulmaya teşvik etmek esas amacımız olmalı aslında. Merak etmeden ne ateşi bulabilirdi insanoğlu, ne tekerleği ne de tıbbi ilaçları. İşte tam da bu noktada bizler öğrencide bir şeyleri öğrenme arzusunu oluşturmalıyız. Nasıl mı?

Öncelikle öğrenciden gelen soruları saçmalık olarak görmek yerine, bu fikirlerin çok değerli olduğunu onlara özenle hissettirmeli ve böylelikle onlara eleştirel düşünme becerisini kazandırmalıyız. Merakın değerli olduğunu sık sık vurgulayarak, öğrencinin sorduğu soruların ve paylaştığı fikirlerin dersimizin yönlendirilmesinde çok yardımcı olduğunu belirtebiliriz. Öğrenci yazılıdan ister 30 alsın, ister 100. Sorduğu soruların değerli olduğunu belirtmeliyiz.

Ayrıca, her şeyden önce kaliteli soru sormayı öğretmeliyiz öğrenciye. Neden, nasıl, bu böyle olmasaydı nasıl olurdu gibi sorularla, onların yaratıcı problem çözme becerilerine katkı sağlamalıyız.

Öğrenci müzik dersinde öğrendiği bir şarkı İngilizce dersinde nasıl kullanabilir, matematik dersinde öğrendiği üçgenle fen bilgisi dersindeki fotosentezin ilişkisi nedir? Bütün bunlar arasında gerekli bağları kurarak öğrencilerimizi düşünmeye ve bu düşünceler doğrultusunda yeni şeyler üretmeye teşvik etmeliyiz. Bunlara ek olarak projeler oluşturabilir ve proje tabanlı öğrenmeyle öğrencileri bir araya getirerek, birbirlerini etkilemelerini, merak etmeye teşvik etmelerini sağlayabiliriz. Satırlarımın en başında da belirttiğim gibi “Merak bulaşıcıdır, tıpkı gülmek gibi.’’ ve bizler bu merakı sınıftaki her bir bireye bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde, muhakkak bulaştırabiliriz.

Aynı zamanda öğrencilerimize korkmamayı öğretmeliyiz. Sordukları sorulardan sıkılacağınızı, ona güleceğinizi, dalga geçip kızacağınızı düşünürlerse içlerindeki filozofları, sanatçıları, bilim insanlarını kaybedebiliriz. Bırakın, özgür olsunlar. ‘’Neden’’ diye sorsunlar her zaman. Diğer kültürleri, inançları, toplumları, dilleri merak etsinler. Araştırsınlar.

“Neden sarıya ‘serı’ demiyoruz?”, ‘’Niçin dünyadaki herkes Türkçe bilmiyor?”, neden, niçin, neden… Bırakın sorsunlar ve her defasında farklı cevaplar bulup, bunları paylaşabilsinler. Siz her şeyi anlatıp, “Bunlar kesin bilgiler” demeden onlar bu bilgilere kendileri ulaşsınlar. Sizler de onları yönlendirecek sorular sorarak, öğrenme ortamlarını renklendirebilirsiniz.

Biliyorum, biliyorsunuz. Bazen alakasız sorular da gelecektir. Öğrencilerinizden tahmin ettiğiniz cevapları alamayacağınız zamanlar da olacaktır. Bunlara hazırlıklı olun ve öğrencileriniz kadar sordukları soruları da önemseyin. Hatta tahtanın bir köşesini “Saçmalamaca Köşesi” yapın ve herkesi alakasız sorular sormaya davet edin. Böylelikle en ilgisiz, en çekingen ve utangaç öğrenciyi bile dersinize çekebilirsiniz ve onların da zaman ilerledikçe daha kaliteli sorular sorduğunu fark edebilirsiniz. Derse girdiğiniz zaman istekli ve meraklı olduğunuzu belli edin öğrencilerinize. Çünkü siz rol modelsiniz. Belli edin ki onlar da bu merakı paylaşmak istesin. Tıpkı bir macera gibi… Her ders, bir macera. Ayrıca merak etmeyi gösterin, yani öğretin. Mesela sesli bir kitap okuyun, okurken de sesli düşünün ‘’Alice kim, bu tavşan da nereden çıktı, bu kadının neden boynuzları var?’’… Bırakın öğrencileriniz merak etmeyi incelesinler.

Ve son olarak öğrencinize hem ses hem de şans verin. Şans verin ki çocuk kendi sesini duysun ve size, arkadaşlarına duyursun. Şans verin ki çocuk yüzündeki tebessümü size bulaştırdığı gibi merakını da bulaştırsın.


Sibel Tartut Hakkında

7 Ekim 1991 yılında Muş’un Bulanık ilçesinde altı çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya geldi; üç yaşında, Antalya’nın Kumluca ilçesine taşındı. İlk ve orta öğrenimini Ziya Gökalp Yatılı Bölge Okulu’nda, lise öğrenimini ise Kütahya İMKB Anadolu Öğretmen Lisesi’nde bitirerek 2009 yılında Gazi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü kazandı. Üniversite yıllarının bir kısmı, Polonya’nın Krakow şehrindeki Jagelonian Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde burslu olarak geçti. Sonrasında bir süre, İrlanda’da Dublin Şehir Üniversitesi’nde dil asistanı olarak staj yaptı. Lise ve üniversite eğitimini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin ‘’Kardelenler’’ bursu ve Yücel Kültür Vakfı’nın ‘’Yarım Elma’’ bursu ile tamamladı. Üniversite eğitimimin ardından, Van’ın Edremit ilçesinde Yunus Emre Ortaokulu’a İngilizce Öğretmeni olarak atandı. 2015–2016 yılları arasında ücretsiz izine ayrılarak Fulbright burs programı kapsamında Amerika’nın New York eyaletinde bulunan Syracuse Üniversitesi’nde bir yandan Yüksek Lisans eğitimi alıp, diğer yandan Türkçe öğretim asistanı olarak çalıştı.

Tartut, ilkokul dördüncü sınıftan beri düzenli olarak yazıyor. İlk yazısı lisede ‘’Tavşanlı’nın Sesi’’ adlı yerel bir gazetede yayımlandı. 2011 yılında British Council’ın düzenlemiş olduğu ‘’Hayalimdeki Yolculuk’’ adlı öykü yarışmasında ‘’Uçurtma Kuyruğunda Hayallerim’’adlı eserle derece aldı.

“Piedra Günlükleri” adlı iki güncesi ve aynı ismi taşıyan bir şiir kitabı olan Tartut, bugünlerde bir roman üzerine çalışıyor. İlerleyen yıllarda öğretmen kimliğinin yanı sıra, edebiyat alanında başarılı bir yazar olmak en büyük ideali.