Hatalıysam Kutlayın
Yazar: Beyza Öztürk, Okul Öncesi Öğretmeni ve Öğretmen Ağı Değişim Elçisi
Yaşasın bir hata yaptım... Şimdi hatamla pişmanlık denizime açılıp tam yol ilerleyebilirim; hatam ve ben “keşkeler merdivenlerim”de bir daha asla böyle şöyle yapmayacağım basamaklarını tırmanabilirim.
Bir hata yaptım ve bir hata daha... Farklı zamanlara, farklı mekanlara ait pek çok hata. O zaman kutlamaya başlayalım.
Yıl 2012, bir okul öncesi öğretmeni olarak mesleğime başladığım ilk yıl dolmadan bildiğim (veya bildiğimi sandığım) pek çok şeye en başından başlamam gerektiğini fark ediyorum. Mesleğimin ilk yılından itibaren öğrencilerim bana aslında kalıpların içine ne kadar sıkıştığımı gösteren yol arkadaşları oluyor. Şanslıyım çünkü her yeni eğitim dönemiyle tüm öğretilerimi ve kalıp yargılarımı güncelleyen neşesi bol, inadı sağlam, dediğim dedik ve henüz beş yaşında tüm kavramlarımı yeniden inşa etmek için hevesli yol arkadaşlarımla tanışıyorum.
İnşasını öğrencilerimle birlikte tamamlamaya çalıştığımız hata kavramı üzerine konuşmak için başlangıç noktalarımdan biri ABM Yayınevi’nden çıkan Corinna Luyken’e ait “Hatalar Kitabı”. Kitabın kapağında şu ifadeler yer alıyor: “Hataları görmek ve dönüştürmek üzerine…”, “Ufak bir leke küçük bir hata olabilirdi… ya da büyük bir fikrin başlangıcı.” Hikâye böylece başlıyor; beyaz bir kağıda düşen siyah bir leke ile. Kitap devam ederken bir beyaz kağıt üzerinde birbiri arkasına yapılan hataları ve nasıl dönüştürüldüklerini takip ediyoruz. Kitabın yayın ve gizlilik haklarını korumak niyetiyle içeriğine dair daha fazla bilgi paylaşmamayı tercih ederken yazımı okumaya devam eden sevgili okuyucu, seni en can alıcı noktaya davet ediyorum.
Bahsi geçen kitabı öğrencilerimle beraber, hatalarımız ve sınıfımızla nasıl buluşturuyoruz?
Kitabı okumadan önce günlük rutinimizin biraz dışına çıkıp hazırlık aşamasında bir hata yaptığımı ve beyaz bir kağıtla çalışmamız gerektiği halde kağıdın üzerine siyah bir boya damladığını söyleyerek işe başlıyorum. Bu kısım için gelen tepkiler her öğrenci topluluğunun ön bilgileri, mizaç yapıları ve sınıfımızın (aynı zamanda benim) o dönem içinde bulunduğu dinamik duruma göre değişiyor. “Öğretmenim yine mi? Olsun başka kağıtlarımız var. Niye yaptın öğretmenim? Ver bir bakayım. O zaman bahçeye çıkalım. Öğretmenim o ne demek? ” gibi soru, öneri ve isyan cümlelerinin ışığında kağıtları dağıtıyorum. Sırada elimizde tuttuğumuz siyah boyayla farklı yerlerinden lekelenmiş kağıtları nasıl değerlendireceğimizi düşünmek var. Öğrencilerim yaptığım hatayı ellerinde tutuyor ve hatamı evirip çevirirken onunla neler yapabileceğimizi tartışıyoruz. Hatam artık gözler önünde, onu saklamıyorum, ondan utanmıyorum. Hatam paylaşılmaya ve hakkında konuşulmaya hazır bir şekilde öğrencilerimle buluşuyor. Bundan sonrası çok değişkenli bir yolculuk, yolda ilerleme hâllerimiz yine her öğrenci topluluğunun ön bilgileri, mizaç yapıları ve sınıfımızın (aynı zamanda benim) o dönem içinde bulunduğu dinamik duruma göre değişiyor.
“Hata nedir? Bilerek mi yapılır, bilmeden mi? Bir şey yaparken hata olduğunu bilmiyorsam onu yapmadan hata olduğunu nasıl anlarım? Hatalarımızdan ders çıkarıyorsak neden hata yapmaktan korkuyoruz?” sorularıyla kitabı okumak için sınıf çemberine yerleşiyoruz. Bundan sonrasında çıkış noktası olarak seçtiğim hatamın çok da bir önemi kalmıyor. Hatam belki kabul edilmiyor, belki dönüşmüyor, belki benim istediğim etkiyi bırakmıyor fakat kesin olan bir şey var; hatam görünüyor. Gördüğümüz bir hata ile sınıfımda öğrencilerim için yeni bir hata kapısı açılıyor: “Yanılabilirim kapısı”. Yanılabilirim ve yanılgımla ne yapacağıma yolda karar verebilirim.
Hatalar Kitabı kendi okuyucuyla şu cümleyle buluşuyor: “Yaratıcılık ve keşfetmeye bir güzelleme olan Hatalar Kitabı her yaştan okura, dünyaya ve kendimize bakma biçimlerinin her zaman devam eden bir süreç olduğunu hatırlatıyor.”
Yazımı son satırına kadar okuyan sevgili okuyucu, benim sana seslenişim bir soruyla tamamlanıyor:
Senin en yaratıcı hatan ne, yoksa henüz onunla kavuşmadın mı?