Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Düşünürken Saçmalamaktan Korkmamak: Kısa Adı YPÇ

Programın başlığı beni ilk anda etkilemişti: “Yaratıcı Problem Çözme”. İsmi çok havalıydı! Üzerine düşündüğümde parça parça bir şeyler geliyordu aklıma. Biraz okuma yaptım hemen üstüne, nihayetinde programın içeriğini ve nasıl bir yöntem kullanacağımızı merak ediyordum. İstanbul dışında gerçekleşecek program için oldukça heyecanlı bir bekleyişti bizimkisi. Çünkü hem Öğretmen Ağı ile daha tanışık olacak hem yeni bir yöntem öğrenecek, hatta bu yöntemi uygulayacak, işleyen ve işlemeyen yönlerini kendi ihtiyaçlarımızdan yola çıkarak geliştirecektik. Bu iş, şimdiye kadar yaptıklarımızdan epey farklıydı.

Bu programla birlikte, 6 hafta boyunca Denizli’de “Öğrencilerin öğrenme merakını nasıl artırabiliriz?” sorusu etrafında çözümler arayacaktık. Bir kısmı İzmir’den olmak üzere 22 öğretmen ve 5 eğitim fakültesi öğrencisi ile, Denizli yerelindeki destekçimiz Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı’nın şahane mekanında işe koyulduk. Tasarım Odaklı Düşünme metodolojisini kullanarak eğitim ortamlarındaki problemlere çözüm aradığımız Yaratıcı Problem Çözme Programı, bizi, sadece program sırasında değil, sonrasında da nice çözümler geliştirebileceğimiz bir metodolojiyle tanıştırıyor; onu süreç boyunca içselleştirmemizi sağlıyordu. Her oturuma bir egzersizle başlıyorduk; egzersizlerin hepsi biraz sonra yapacağımız çalışmalar için bizlere ışık tutar nitelikte oluyordu. Bir süre sonra kendimizi, “Acaba bugün hangi egzersizler var, bunlar nereye bağlanacak?” sorularını sorarken bulduk.

Önce, 6 farklı adımdan oluşan metodolojiyi anlamak gerekti. Bunun için öğrencilerin öğrenme merakını etkileyen tüm paydaşları gözlemlemeye ve onlarla derinlemesine görüşmeler yapmaya çalıştık. İlk adım olan, “Anlama” adımında öğrendiğim en önemli şey doğru sorma yöntemiydi. Bu araştırmaları yaparken bir an kendimi lisansüstü çalışma yapıyor gibi hissettim. Yani işler o kadar ciddiydi.

İkinci buluşmada, yani “Tanımla” adımında, elimizde biriktirdiğimiz tüm çıktılardan bir içgörü elde etmeye çalıştık. Sonra bu içgörüden bir tasarım sorusu ürettik. Buluşma sonunda, “Öğrencilerin öğrenme merakını nasıl artırabiliriz?” diye sorarak çıktığımız yolda yeni tasarım sorumuz “Öğrenciler için merak deneyimleri yaratacak ortamları nasıl sağlayabiliriz?” olarak değişti. Bu hiç de kolay olmadı. Böyle tıkandığımız, zorlandığımız anlarda “Beynimiz yandı!” sözünü çok kullandık.

Üçüncü buluşma tasarım sorumuzun yol göstericiliğinde çeşitli çözüm önerileri geliştirmeye başladık. Bu buluşmada metodolojik olarak “Fikir Üret, Prototiple ve Test Et” adımlarına gelmiştik. Tüm bu aşamalarda yapmaktan korkmadığımız, saçma da olsa ortaya attığımız fikirler oldu; çünkü anladık ki iyi bir fikre sahip olmanın en iyi yolu çok fikre sahip olmaktan geçiyordu. Yeterince fikir ürettikten sonra, bunlar içinden en uygulanabilir, en sürdürülebilir ve en çok öğrenciye dokunacak çözüm önerisini seçtik ve onun bir prototipini tasarladık. Böylece en iyi fikrimizle tasarladığımız çözüm önerilerimizi “Test Et” adımı sayesinde öğrencilerimizle deneyimleme fırsatımız oldu. Süreç boyu çocuklar da bizim kadar keyifli ve heyecanlıydı. Aileleri de işin içine kattığımızda, onların olumlu geri dönüşleri doğru yolda olduğumuza kanıttı sanırım.

Altı hafta süren, 4 hafta sonu cumartesi ve pazar günü neredeyse tam gün zaman harcadığımız program boyunca, eve geldiğimde yorgunluktan donuk gözler ve dönmeyen dille ‘zombileştiğimi’ itiraf etmeliyim. Ne var ki son buluşma tüm bu çalışma ve çabaları taçlandırır nitelikte bir buluşmaydı. Çünkü artık sunum günüydü! Bizim dışımızda başka öğretmen arkadaşlarımızın, üniversiteden akademisyenlerin ve vakıf yöneticilerinin de katıldığı bu törende cebimizde birikenleri paylaştık. Böylece aynı soruya farklı çözüm önerilerinin nasıl uygulandığını, nelerin yolunda gidip gitmediğini, bu çözümlerin geliştirilebilir yanlarını hep birlikte görmüş olduk.

Biliyorum ki tüm arkadaşlarım tasarladığımız prototipleri gelecek yıl okullarında uygulayacak ve hatta daha da geliştirecekler. Belki onlardan etkilenen arkadaşları da olacak, bu durum öğretmenlerin birbirleriyle etkileşimini artırmaya vesile olacak. Bu, kazanımlardan yalnızca biri. Çalışmanın, Öğretmen Ağı’nı Denizli ve yakın çevresinde daha da görünür kılması ise, diğer bir önemli kazanım.

Yürütücülerin İstanbul’dan gelerek gerçekleştirdiği Yaratıcı Problem Çözme Programı’nı Denizli’de yapmak lojistik olarak zor olsa da bu tür programların İstanbul dışında da yer almasını çok önemli buluyorum; atölyeye katılan katılamayan, kaçırdığı için üzülen pek çok öğretmene ilham olmasını ümit ediyorum.

Yaratıcı Problem Çözme Programı ile ilgili daha fazla bilgi için: https://bit.ly/2mvKJJv

Yazar: Semra İnan

Denizli’de bir devlet okulunda sınıf öğretmeni. Mesleğinin 15. yılını geride bırakırken, dört yıl öncesine kadar ‘Orada köy var uzakta’ misali çeşitli köy okullarında çalıştı. Bir yıla yakın okul müdür yardımcılığını deneyimledi. UNESCO Türkiye Milli Komitesinin 2007’deki ödülünün sahibi. 2015 Eğitimde İyi Örnekler Konferansına Çocuk Hakları ile ilgili bir bildiri ile katıldı. Türkiye Anıt ve Turizm Değerlerini Koruma Vakfı’nın düzenlediği kompozisyon yarışmasında öğrencilerinin 1. ve 4. olmasından dolayı övünç sahibi. Akademik başarıdan çok çocukların bir birey olarak değerli hissettirilmesinin sağlıklı toplumun bir gereği olduğuna inanıyor. İnan, aynı zamanda, İki kız annesi.