Düşünme Becerileri Üzerine
Yazar: Günalp Turan
Eğitime bir dönem hâkim olan pozitivist yaklaşımların etkisiyle, uzun bir süre bilginin kendisi “kişilerden bağımsız, statik ve nesnel”, öğrenci “öznelliği olmayan ve pasif” ve eğitimci “bilgiyi taşıyan” olarak konumlanmıştır. Eğitim süreci de eğitimcideki bilginin olduğu haliyle öğrenciye aktarılması olarak yeterli görülmüştür. Günümüzde eğitim sürecinin böyle basit bir aktarım süreci olmadığı ve her bir aktörün bu süreçte bilgiyi belli şekillerde işlediği, anlamlandırdığı ve farklı şekillerde sakladığı konusunda hemfikiriz. Eğitimde yaygın şekilde benimsenen “yapılandırmacı yaklaşım” da, “düşünme”yi “bilgi işlemeye yönelik, amaçlı ve nitelikli bir zihinsel faaliyet” olarak tanımlayarak, yeni eğitime yaklaşımımızın tam kalbine konumlandırıyor.
Bireyin hem kendi içinde yürüttüğü bilişsel süreçler hem de Vygotski’nin sosyal öğrenme teorisinde önerdiği eğitim ve öğrenmenin toplumsal zemini düşünüldüğünde düşünme ile öğrenme arasında güçlü bir ilişki ortaya çıkıyor. Çocuğu bir “tabula rasa” görmeye çok alıştığımız çağın ardından, “düşünme”nin kendisini daha yakından anlamaya ve eğitimin bir parçası olarak araçsallaştırmaya ihtiyacımız bulunmaktadır.
Günümüze dek “düşünme” üzerine birçok farklı yaklaşımdan felsefi, psikolojik, sosyolojik vb. modeller önerilmiştir. Birçok farklı yaklaşımında altını çizdiği üzere, düşünme sürecinin kendisi kompleks ve karmaşık becerileri içeren anlamlandırması zor bir yolculuktur. Bu modellerden biri olan, Dört Katlı Düşünme Modeli, düşünme ile alakalı temel dört beceri tanımlar; eleştirel, yaratıcı, özenli ve umutlu düşünme. Model, düşünmeyi iki boyutta ele alır ve bu beceriler bu boyutlara göre konumlandırır. Bu boyutlar, içerik ve yöntem olarak tanımlanarak “bilişsel ve duygusal” ve “yakınsak ve ıraksak” olarak bir katman daha derinleştirilir (Bacanlı, Dombaycı, Demir, & Tarhan, 2011).
Literatüre bakıldığına, düşünme modeli içerisinde değerlendirilen beceriler için çok sayıda farklı ve kompleks tanımlar karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan arasından kapsam ve sadelik konusunda hassasiyetle tercihler yaptığımızda, belirli tanımları modeli anlamlandırırken kullanabiliriz.
Gürkaynak, Üstel ve Gülgöz (2004) eleştirel düşünme için aşağıdaki tanımı geliştirmişlerdir:
“Eleştirel düşünme, bireylerin amaçlı olarak ve kendi kontrolleri altında yaptıkları, alışılmış olanın ve kalıpların tekrarının engellendiği, önyargıların, varsayımların ve sunulan her türlü bilginin sınandığı, değerlendirildiği, yargılandığı ve farklı yönlerinin, açılımlarının, anlamlarının ve sonuçlarının tartışıldığı, fikirlerin çözümlenip değerlendirildiği, akıl yürütme, mantık ve karşılaştırmanın kullanıldığı ve sonucunda belirli fikirlere, kuramlara veya davranışlara varılan düşünme biçimidir.”
Eleştirel düşünme gibi bilişsel bir düşünme olarak yaratıcı düşünme ise, bireyin problemi tanıma, farklı fikirler ve özgün çözümler üretme, bunlara dair değerlendirilme yapma gibi çeşitli becerileri (Cropley, 2001) içinde barındıran bir problem çözme becerisi şeklinde düşünülebilir. Özenli düşünme ise “özen” ile eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi bir araya getiren, düşünme pratiğini düzenlemeyi esas alan bir beceridir. Modelin içerdiği son beceriyi baktığımızda, umutlu düşünme, düşünmenin diğer boyutlarını mümkün kılan ve varlıklarını kolaylaştıran bir beceri olarak tanımlandırılmaktadır.
Düşünme modellerinin sunduğu bilişsel çerçevenin bir adım ötesine geçerek, düşünmenin toplumsallığının da ayrı bir tartışma ile ele alınması gerekmektedir. Her ne kadar düşünme, soru sorma, ilişkilendirme, analiz etme vb. birtakım bilişsel bileşenleri içerse de, buna karşın bu süreçler birtakım sosyo-duygusal bileşenler tarafından etkilenmektedir. Önyargıların, deneyimlerin, değer ve tutumların düşünme süreçlerini regüle etme, değiştirme, hatta kaçınma gibi farklı şekillerde etkileri inkar edilemez.
Bilginin kabul edilmesinin ardından bu toplumsal süzgeçlerden geçerek anlamlandırıldığı, bu sebep ile varılan sonuçların bir şekilde her daim gerçeklikle arasında bir bariyer olduğunun farkındalığı ile olaylara yaklaşmak, ve bunu düşünme sürecinin analitik yanlarını işlerken özdenetimden geçirmek gerekmektedir.
Öğretmen Ağı tarafından geliştirilen Temel Düşünme Becerileri Programı, Dört Katlı Düşünme Modeli’ni ve düşünmenin toplumsallığını odağa alarak, öğretmenlerin düşünme becerilerini sosyal ve bilimsel meseleler zemininde, sistematik uygulama ve değerlendirme yoluyla geliştirmelerine destek olmak üzere hazırlanmıştır. Sosyolojik konular bağlamından, müzakere odaklı bireysel ve grup çalışmaları aracılığı ile çalışılan program sürecinde öğretmenler bu becerilerde pratik yaparlar. 2020’den günümüze, programa daha önce katılmış öğretmenler ve alan uzmanı bir ekibin birlikte kolektif şekilde, dijital olarak ve Değişim Elçileri Topluluğu’na özel gerçekleştirdiği program Öğretmen Ağı’nın eleştirel düşünme çalışmalarının da zeminini oluşturmaktadır. Programdan geçen öğretmenlerle birlikte oluşturulan çözümler için Öğretmen Ağı Çözüm Merkezi’ni, yine eleştirel düşünme topluluğun ürettiği diğer içerikler için Spotify ve YouTube hesaplarımızı inceleyebilirsiniz.
Günalp Turan Hakkında
2017 yılında Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi bölümünden mezun oldu. Üniversite yılları boyunca edebiyat, psikoloji ve dilbilimi alanlarında farklı seçmeli dersler alan Günalp, son yılında Robert Koleji’nde stajyer öğretmen olarak çalışmanın yanında Öğretmen Ağı’na katıldı. Mezun olduğunda ekibe tam zamanlı bir üye olarak katıldı.
Günalp çocukluğundan beri ilgilendiği eğitim bilimlerine ek olarak dillerin nasıl edinildiğini ve farklı kültürlerde kullanıldığını anlamaya çalışmaktan çok keyif duyuyor. Bunların dışında; Günalp, okumaktan, yemek yapmaktan, bitkileriyle ilgilenmekten ve farklı yerlerde kaybolmaktan hoşlanıyor. Nihai hayali, hayatında bir noktadan sonra kendine mutlu bir şekilde yaşayabileceği, denize yakın sakin bir yer bulmaktır.
Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.