Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Fotoğraf: Kelly SikkemaUnsplash

Çocuk Koruma Sisteminin Bir Parçası Olarak Okullar

Yazar: Seda Akço, Hümanist Büro

Pandeminin çocuk koruma alanında bir kazanımı oldu, o da ne denirse, okulun çocuk koruma sistemindeki rolünün fark edilmesi diye cevaplamak gerekir.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin devletlere verdiği çocuğu koruma yükümlülüğünün özü, çocuğun ihmal ve istismar riskinden korunmasıdır. Bu nedenle sadece olan ile değil olma ihtimali ile ilgilenmek ve bu ihtimali ortadan kaldıracak bir sistem oluşturmak gerekir. Çocuğun çevresindeki herkes çocuk koruma sisteminin asli üyesidir.

Ancak bu üyelerin rollerini gereği gibi yerine getirebilmesi için sorumlulukların da, bu sorumlulukların nasıl yerine getirileceğinin de, bütün halkaların birbiri ile ilişkisinin nasıl olacağını da iyi tarif etmek gerekir. Aynı zamanda bütün halkalar benzer biçimde güçlü olmalıdır. Malum zincirin gücü en zayıf halkası kadardır.

Çocukluk çağının önemli bir bölümü, yaklaşık 2/3’ü okulda geçer ve bütün çocuklar bu sisteme dahildir, en azından kural olarak böyledir. Bu özelliği ile okul, toplumun ve devletin çocuk koruma sorumluluğunu yerine getirebileceği en önemli alandır. Elbette sağlık ve sosyal hizmetler ile birlikte.

Okulları yeniden düşünürken, okulu ihmal ve istismar riskinden arındırarak işe başlanabilir. Bunun için personel alım politikasından, meslek içi eğitimlere kadar birçok alanı çocuğun güvenliğini odağa alarak yeniden tasarlamak gerekir.

Ancak okulda çocuğun başına bir şey gelmemesini yüzde yüz güvence altına almak yetmez. Aynı zamanda okul dışında yaşadığı riskleri fark etmek ve bu risklerle baş etme becerilerini de güçlendirmek gerekir. Akademik eğitim kadar psiko-sosyal becerileri güçlendirmeye önem ve öncelik vermek bu bakımdan önemlidir. Böyle bir ortam öğretmenler için çocuğun gelişimini gözlemleme ve riskleri fark etme konusunda da önemli imkan sunar. Öğrencisinin bir risk altında olduğunu fark etme konusunda öğretmenleri harekete geçirecek bir diğer unsur da böyle bir durumda ne yapacağını ve bu yapacağı şeyin işe yarayacağını bilmektir.

Okul çocuk koruma politikası, bütün bu alanlarda okulun izleyeceği stratejiyi belirleyerek hem okul ortamındaki herkes için bilinir kılar hem de herkesin aynı şekilde hareket etmesini sağlayarak mücadeleyi bütüncül kılar.

Bir okulun çocuk koruma alanında yeterliliğini anlamak için aşağıda yer alan birkaç örnek soru ile bir değerlendirme yapılabilir:

  • Bir çocuğun fiziksel veya cinsel istismara maruz kaldığından şüphelenen bir eğitimci ne yapmalı? Bir şey yapabilmek için şüphesini kanıtlayacak yeterli bir veriye sahip olması gerekiyor mu?
  • Bir çocuğun duygusal istismara maruz kaldığı nasıl fark edilir?
  • Okulun bu konudaki sorumluluğu nedir?
  • Ebeveynleri tarafından fiziksel olarak (uzun süreler evde yalnız bırakılmak gibi) veya manen (çocuk ve okulla iletişim kurulmaması veya çok az kurulması gibi) terk edilmiş bir çocuk ile ilgili eğitimcilerin ve okulun yasal sorumlulukları nelerdir?

Bu soruların cevabını bir kişinin bilmesi yetmez. Bu nedenle, okuldaki herkesi dikkate alarak şu soruların cevaplarını da bulmaya çalışmak da yol gösterici olur:

  • Bu soruların cevaplarının yazılı olduğu bir belge var mı?
  • Böyle bir belge yoksa okuldaki herkesin, bu soruları benzer biçimde yanıtlaması nasıl sağlanıyor?
  • Okulda herkes, eğitimci olan ve olmayan bütün personel için benzer bir bilgilendirme sistemi var mı?
  • Ebeveynler bu sistem hakkında bilgi sahibi mi?

Eğer okulun bir çocuk koruma politikası yok ise veya yazılı değilse, ihmal ve istismar konusunda okulda çocuk odaklı bir kültür oluşturmakta zorluk çekilebilir.

Çocukların güvenliği ve gelişimlerinin güvence altında olması sadece koruma hakkı bakımından değil, eğitim ve gelişim haklarını kullanabilmeleri bakımından da önemlidir. İhmal ve istismar davranışlarına maruz kalmak çocukların eğitim haklarını kullanmalarını engeller ve gelişimlerine zarar verir.

Bu nedenle, okulları yeniden düşünürken, onların çocuk koruma sisteminin önemli bir parçası olduğunu dikkate almalı ve bu rollerini daha iyi yerine getirmelerini sağlayacak biçimde okulları güçlendirilmeliyiz.


Seda Akço Hakkında

1989 Marmara Hukuk Mezunu. 1990 yılında İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapmaya başladı. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünde yüksek lisan yaptı. Çocuk hukuku alanında çalıştı. 2010 yılında Bürge Akbulut ile birlikte Hümanist Büro’yu kurdu.


Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.