Cu, 09/13/2024 - 12:28 tarihinde muratcengiz.du… tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Burası Tamamen Bizim Kampı 2024 Kamp Günlükleri

Yazar: 2024 Burası Tamamen Bizim Kampı Katılımcıları

Burası Tamamen Bizim Kampı, ilk kez 2020'de, Adana, Mersin ve Hatay’dan Değişim Elçilerinin inisiyatifi ile gerçekleşmişti. Eğitimi doğaya, doğayı eğitime taşıyan kampın beşincisi 6-7-8 Ağustos 2024 tarihlerinde, yine Değişim Elçisi öğretmenlerin inisiyatifiyle değişmez adresi Arslanköy Şaymana Tesisleri / Mersin’de gerçekleşti. Çocuğu ve yetişkiniyle kampın tüm insanları, kampa dair duygularını ve deneyimlerini “Kamp Günlükleri”nde yazıya döktü. Keyifli okumalar! 

Murat Cengiz Durmaz – Robotik Kodlama Öğretmeni – Mersin

Marcus Aurelius'un "İpleri asıl elinde tutanın içinizdeki güç olduğunu unutmayın." sözü ile başlamak istiyorum günlüğüme. Çünkü bu kampta ve bu Ağ’da olan tüm öğretmen arkadaşlarımız, kendi içsel güçlerinin farkına varmış ve bu gücü kullanarak değişim ve gelişim yolculuğuna katkı sağlayan yoldaşlardır. Yoldaşlar deyince, bu yıl İsmail Hocamızı ve Cemal Hocamızı kampta görememek biraz üzücü oldu diyebilirim.

Arslanköy Şaymana Tesisleri; Toroslar zirvesinde, 1453 metre rakımlı, ormanın ve ceviz ağaçlarının içinde, her yerde içimizdeki renkleri taşıyan rengarenk çadırların kurulu olduğu, kuşlar, çocuklar ve minnoş mu minnoş Misket ve Dodi maskotlarımızın bir araya geldiği "Burası Tamamen Bizim Kampı". Bu yıl beşincisi düzenlenen ve benim ikinci kez sabırsızlıkla ve tüm özlemimle katıldığım kampta, ilk kez bir atölye kurmanın heyecanı ve ailemle gelmenin mutluluğu ile kalbim güm güm atıyordu.

İlk gün, Dilan Hocam ve Nebi Hocam ile konuşarak ve onların beni heyecanlandırmasıyla ufak tüyolar aldığım doğrudur. Kayıttan sonra kaynaşma etkinliğinde, Aysun Hocam ile birlikte kampa katılan nice güzel gönüllü yoldaşlarla tanışmanın mutluluğunu yaşarken, elbette isimleri de hafızaya kazımaya çalışmak inanılmaz zordu. O bakımdan, ismini yanlış söylediğim veya yazamadığım olursa lütfen beni affedin. Soru Merak Atölyesi'ne katılamamanın derin üzüntüsüyle, eşimle birlikte çocuklarımıza muhteşem bir sofra kurmak için verdiğimiz çaba inanın günün performansı olabilirdi. Çaydanlığın alt kısmında mercimek çorbası ve demlik kısmında onlara yaptığımız yalancı mantının sosunu pişirmek… Bulaşıklar, uyudular derken kendimi 22.00 itibariyle meteor yağmuru ümidiyle ateşin halkasında otururken, İs-Ma-İl'in coşkuyla çaldığı müziğin coşkusuyla eğlenirken bulmak... İşte bu kampı çok sevmemin nedenlerinden biri daha.

İkinci gün çok üzücü bir haberle uyanmak... Hiç aklıma gelmemişti. Misket, buranın bize özel bir bağı olarak sonsuza dek yaşayacak artık. Çünkü kampın ilk gecesi gözlerini yaşama yumduğunu öğrendim. Sade ve şık bir törenle ona veda ederken, aslında bu kampı daha da bizden kılmaya vesile oldu. Işıklar yoldaşın olsun Misket... Sonrasında, bu matem ve üzüntülerimizin çocuklara bir nebze geçmemesi için, kampa ilk kez katılan arkadaşım Tüvana Hocamın plansız olarak yapmış olduğu ritim atölyesi hem WhatsApp grubunu hem de biraz ailelerin içini ısıttı. İşte burada, Dilan Hocam çocuklarımızı cımcılık yaparak gökyüzünü de kıskandırmış olacaktı ki, kampın ikinci gününe özel ve bana göre gelenekselleşen geçici yağmur yağdı ve hepimiz yine cımcılık olduk. Bugün benim atölyem olacaktı ve çok heyecanlıydım. Mors alfabesinin kodlamaya, kodlamanın müziğe bağlandığı bu atölyenin ilk kez burada yapılacak olması beni tedirgin etse de, sonuçta atölyeye katılanların eğlenmesi beni de eğlendirdi. Bu arada, eleştiriler çok nokta atışı olmamış mı? Atölyemi geliştirecek eleştirileriniz için çok teşekkür ederim.

Bu arada söylemeden geçmeyeceğim, “Eğitimde Mizah Nerede?” atölyesinde almak istediğim Lise Günlüğü kitabının Takas Pazarında karşıma çıkması... Bu bir enerji mi? Eğer enerji ise kendinizi müthiş hissettiriyor...

Aysun Hocam, Serpil Hocam, Sevgi Hocam ve Onur Hocamın kurduğu bereketi ve sohbeti bol sofrasında günün yorgunluğunu atarken, Ferhat Hocamın yaptığı portakal şarabını yudumlarken, Nebi Hocamın yaptığı limoncello ile meydanda müziğin ezgileriyle gökyüzünü izlerken buldum kendimi. Bu arada, çanta atölyesi bizim evde gece saat 03.00'te bitti. Bu güzel atölye için Sevgi Hocama teşekkür ederim.

Ayrıca bugün Berfin Hocam, Duygu Hocam ve Günalp hocamla da yüz yüze tanışmanın mutluluğunu yaşamak çok keyifli oldu benim için. Ve Yücel Hocam, Güneş Hocam, Duygu Hocam, Ayhan Hocam sohbetleriniz için çok teşekkür ederim. Gözlerle iletişim kurmak mı? O frekanslara dahil olmak çok gurur vericiydi benim için… 

Üçüncü gün, güne haydi termos yapalım naralarıyla uyanmak… Malzemeleri hazırladığım yerde bulamamanın derin üzüntüsü, eyvah Begüm Hocama ne diyecektim? Söz vermiştim on pet kutu götürecektim. Eşim atmış çöp sanıp… :) Harika geçen bir atölyeden sonra içimde kalmadan yapacaklarımı da yapıp, ceplerimizi birikim ve deneyimlerle doldurduğum bu güzel yerden ayrılmanın vakti gelmişti. Emeği geçen tüm yoldaşlara çok teşekkür ederim.

Bu arada 

… ve bütün bunların yeni olmadığını

Ve yaşamanın güzel olduğunu 

Çoktan biliyoruz.

Çoktan biliyoruz.

Çoktan biliyoruz.

Ve bunu çoktan bildiğimizi çoktan biliyoruz… 

Hepinizi çok seviyorum. Hoşçakalın.

Özge İnan - Okul Öncesi Öğretmeni - Hatay 

Sevgili okur,

Siz bu günlüğü okurken ben ayaklarıma çare bulma derdindeyim. Evet kampta böceklerden nasibimi aldım :)

Hatay, Adana,Mersin,İstanbul el ele tutuştuk ve yüzümüzü doğaya döndük. 

Öğretmen Ağı ile ilk kamp deneyimimdi. Kamp yapıldığını ilk duyduğumda heyecanlandım. Dilan’a yazıp bilgi aldım ama konuşmamız o kadar dostaneydi ki biz sohbet etmeyi bırakamadık. Çünkü ikimizde patiseveriz. 🐾

Ayhan, İsmail, Ali, Hüseyin Deniz, Suna ve Dodi ile başladığımız yolculukta belirli rotalarda durup yeni dostlar arabaya eklendi. Benim ilk düşüncem “Herkes çok tanışık galiba.” oldu. Saatler ilerledikçe en önde oturmama rağmen herkesin yanıma gelmesi ve beni tanımaya çalışmaları çok hoştu. İndiğimizde uzun zamandır bir köşede kalan kendi ellerimle diktiğim heybeden çadır çıktı çıkmasına da unutmuşum nasıl kurduğumu. Zekiye yardımıma koştu, Ali destek verdi. Yerleştikten sonra tanışma etkinliği yaptık. O kadar eğlenceliydi ki kesinlikle dönem başlasın okulda çocuklara uyum haftasında yapacağım bir etkinlik. Sonra kayıt için gidip etkinlik seçtim ama çok zor oldu hepsine katılıp yer almak istedim. Çünkü hepsi çok eğlenceli ve öğreticiydi. Öz Şefkat ve Farkındalık, Boncuk Çanta Atölyesi, Evrimin E’si, Felsefi Kurgu Çalışmaları katıldığım muazzam atölyelerdi. Her birinde yeni şeyler öğrendim ve programıma ekleyebileceğim yeni hobiler edindim. Tabi ara ara ayağımdaki ödemlerden sızlansam da Şaymana kaynak suyu molaları iyi geldi. 

Murat ve ailesi çok tatlılardı, çadırdaydım ama bungolovların imkanlarından yararlanıyordum. Dodi için sağlıklı ve güvenli ortam sağlamaya çalıştılar. Bahar’la geçen akşamımız çok güzeldi. Ayaz ile o geceye ait fotoğrafımızı hep saklayacağım. Aramızdan ayrılan Misket’i asla unutmayacağım ve kalbimde anacağım.

Öğretmen Ağı ile tanıştığımda kalpten gelen bir cümlem ağ içerisinde sonradan yazılara dökülmüş. Bunu duydum ama metinleri okuma fırsatım orada oldu. Ben kendimi silik bir karakter olarak görüyordum. Ama siz fosforlu kalemlerle çizmişsiniz.

Öğretmen Ağı benim için sığınak, Burası Tamamen Bizim Kampı ise keseli dağ sıçanlarının çığlıkları gibi. (Onlar bu çığlıkları ben yuvaya döndüm siz de hemen dönün demek için atarlar.) 

Herkese çok teşekkür ederim. Sizleri tanıdığım için çok mutluyum. Esen kalın…

Onur Mert - Sınıf Öğretmeni - Mersin

Sevgili Ağ'a takılanlar, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Emeği geçenlere bir kere daha teşekkür ederim. Sevgili Aysun Tor'un ısrarlarıyla ilk defa katıldığım Burası Tamamen Bizim Kampı’ndan çok güzel birikimlerle döndüm. Israrının nedenini şimdi daha iyi anlıyorum.

İlk gün yerleşme sonrası, çok keyifli bir tanışma faslıyla başladı, kaynaşmamak zor olurdu böyle bir girişle. Ne kadar estetiksiz olduğumu anlasam da; herkes sanki önceden tanışıyor gibiydi bir dokunuşla, bakışla.... 

Akşam ateş başı çok eğlenceliydi, ben arada telefondan Fenerbahçe maçına baksam da! Hatta öyle bir şey denk geldi ki, anlatmadan geçemeyeceğim. Fener ikinci golü yediği an, herkesin bağırarak söylediği şarkıya ağlayarak eşlik etmem. "Bu son olsun, bu son."

İkinci gün acı haberle uyanış, kampın maskotu Misket'i uğurlama.... Sonrasında dopdolu atölye programları ile yepyeni öğrenmeler. Karanlık çökünce kurduğumuz “yeryüzü sofrası”, dostların kahkahaları ve çok beğendiğim Takas Pazarı. Daha sonra alanda yine müzik şöleni, ağız dolusu gülmeler, o yorgunluğa rağmen sabahı etmeler.

Son gün; son katıldığım Felsefi Kurgu Tartışmaları atölyesi ise tam bir altın vuruştu! Hani demiş ya şair; "Kuş uçtukça genişliyor gökyüzü." işte tam da onun gibi, insan da paylaştıkça, öğrendikçe genişliyor kalbi, ufku... Hemen sonra, ufak bir rahatsızlık yaşadığım için çıkmak zorunda kaldığım Evrim'in E'si atölyesinin mikro tekrarı ile bir toz zerreciği gerçeğinin yüzüme bir kere daha tokat gibi çarpması...

Ve açılış gibi muhteşem kapanış toplantısı....

Akılda kalanlar:

Atölyelerin sonunda hep “Bitmeseydi!” denmesi, İsmail'in her şarkıyı yüksek perdeden çalıp, söylediği muhteşem mini konserler, tabi ki Aysun'un çok özel sesi, Betül'le durdurulamayan kahkahalar, Ayhan'ın müthiş inceliği, Murat'ın fedakarlıkları, Sevgi ve Serpil'in naifliği, tabi ki Uğur ile şakalaşmalar, Burak'ın, Dilan'ın, Yücel'in emekleri, mekan sahiplerinin güler yüzü, Semih'in komşuluğunun verdiği güven, önceden dostluğum olan tek katılımcı Mithat'ın gizli bir bağlama ustası olduğunu öğrenmem, Sevgi Hazar'ın dünyadaki bütün şarkıları ezbere bilmesinin verdiği şaşkınlık ve hayranlık , Duygu'nun müthiş ıslık yeteneği ve muhteşem çanta yapma azmi, Merve ile tanışma etkinliğinde herkesin durduğu ve bizim hiçbir şeyi çakmayıp devam etmemiz, Hisamiddin'in sadece evrimin e'si değil, müziğin de her türlüsünü çalıp, söylemesi, Arıların hiçbir yerde ama hiçbir yerde bizi yalnız bırakmaması, Günalp'in hep uyuması, uyanık olduğunda hep çalışması , çocukların mutluluğu, katılan herkesin müthiş pozitifliğ, dayanışma ruhu ve paylaşımcılığı, Berfin'in akıl açan konuşmaları… Biri beni durdursun, çok uzadığı için ve de unuttuğum şeyler için affedin nolur....

Sevgiyle kalınız efendim ve böyle 'ağ'lara hep takılmak, beraber çırpınmak umuduyla, hoş kalın....

Banu Yücetaş Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik - Adana

Burası Tamamen Bizim Kampı’nın tadını alınca aklıma “Bir ağlarım bir gülerim sanma senden vazgeçerim dayanamam inan yokluğuna…” şarkı sözleri takılıyor aklıma. Bu yıl özeldi benim için çünkü kızımla geldim, büyülü dünyası ile tanışmış oldu. Akşam konuşurken Instagram kapalı kimseye istek gönderemiyorum diye de hayıflandı. 😊 

Yokluklarını hissettiğimiz canlar aslında her an vardılar çünkü Burası Tamamen Bizim Kampı’nın can suyu onlar. Emeği yüreği yolu Burası Tamamen Bizim Kampı’nın geçen herkese minnettarım hepinizi çok seviyorum sağlıcakla kalın 💙

Dilan Özdemir - İlköğretim Matematik - Adana

“Benim onları gördüğüm şekliyle yaratıcı insanlar, yokluktan kaçmadan, onunla karşılaşarak ve güreşerek, onu, varlığı üretmeye zorluyorlar. Sessizliği bir müzik yanıtı için tıklatmaktalar; onu anlama zorlayabilene dek anlamsızlığın peşindeler. “

Sessizliği bir müzik yanıtı için tıklatmak… Bizi, kampa ilk defa gelenimizi, senelerdir firesiz gelenimizi, atölyesiyle hızlı giriş yapanımızı, sadece beslenmeye, tanımaya gelenimizi, ta uzak yollardan gelenimizi, görünmezliğiyle var olmak isteyenimizi, sadece bu kampa gelen değil gelemeyip gönül veren herkesi nasıl da anlatıyor bu cümleler. Sanki ortada koca bir sessizlik var, hepimiz bir nota bir enstrüman gibi bir araya gelip güçlü, kulağa güzel gelen bir müzik yapıveriyoruz birden. Yokluktan kaçmadan enstrümanlarımızın her birini kendimiz yaratarak… Tamamen bizim olan.

Ve yaşayan dinamik bir şey Burası Tamamen Bizim Kampı. İlk temasımın katılımcı olarak başladığı bu yerde, senelerdir inisiyatif alabiliyor olmam için alanların açık olması bunun kanıtı. İnisiyatif alanlar değişiyor, gelenler, gidenler, hep olanlar… Ama Burası Tamamen Bizim Kampı hep devam ediyor, yaşıyor, yeni dinamikleriyle. Bu anlamlı dünyanın var olmasında fiziken veya ruhen, ön planda veya arka planda emeği geçen, olan herkese minnettarım. İyi ki bu sessizliği tıklatıp bu güzel müziği yaratıyoruz. Bu yaratıcı cesaret beni coşkulandırıyor. 

Tabi ki özel bir teşekkür ve duygumu sevgili Nebi için yazmak isterim. “Acaba yetişmeyecek mi? Halleder miyiz?” dediğim zamanlarda, kaygı duyduğum her şeyi halletmiş oluyorsun Nebi. Lazım olduğunda cebinden çat diye pil çıkaran birisin  sonuçta. Ekip arkadaşlığımızın, dostluğumuzun daha da pekiştiği bir kamp deneyimi oldu. İyi ki varsın çok teşekkür ederim. 

Herkese organik bir halde sımsıkı sarıldım. Çabucak karşılaşmak dileğiyle🩵

Ali Gür - İlköğretim Matematik - Antakya

“Neydi onları ordan oraya

Savurup, savurup duran şey?”

Bizimkisi sonu olmayan bir yolculuk misali heybemizde umudu, iyiliği taşıyan bir serüven…Kampa gidiş noktasında hele ki bu yayla olduğu için biraz soğuk, biraz konformist yaklaşımlarımdan ötürü çekincelerim vardı.  Bu noktada özellikle İsmail ve Ayhan’ın ısrarları ile kampa katılmaya nihai kararı verdim. Ve öyle bir heyecan duydum ki günleri karıştırıp bir gün öncesinde gidiyor olduğumuzu sanıp İsmail’e beni nerden alacağını sordum. 😅

Salı günü sabah İsmail, Ayhan, Hüseyin Deniz, Özge ve Suna Hocam ile yola çıktık. Şoför Ercüment abimiz sağolsun otobüste fazlaca rahatlığı sağladı. Yolun yarısında  muavin rolüne girişip Ercüment Abi ve oğlu ile sohbet ettik. Koca otobüsün Şaymana’ya inmesi ne kadar mantıklı idi bilmem ama şoför ustalığını konuşturdu. Tabi bende ceviz ağaçları ile bütünleşmek suretiyle yolu açtım. 🌿

Alana yetiştikten sonra tanış olduğumuz, yolumuzun kesismiş olduğu dostlarla sıkı bir sarılmanın ardından çadırlarımızı kurup yerleştik. Tanışma oyunları yeni insanlarla kontak kurabilme adına gerçekten kolaylaştırıcılık sağladı. 

İlk günün akşamı beklediğimden daha keyifli geçti. Sazımız sözümüz eksik olmadı gece boyunca. Yaylanın serin havası, yattığımız sert zemin beni korkutmuş olsa da her sabah zımba gibi kalktım. Uyanır uyanmaz da Ayhan’ın kahve ikramı karşı konulmaz bir mutluluk duygusu yaratıyordu. 

Katıldığım atölyelerden Evrimin E’si çok sevdiğim Biyoloji Öğretmenim Hisamiddin Dinç’in moderatörlüğün çok değil aşırı keyifli geçti. O taşlara dokunuş, fosillerin görüntüsü beni mest etmişti. 

Her iki günde de bağ kurduğum insanlarda birbirine iyi gelmenin, koşulsuz karşılıksız iyilik ve güzellikleri yaşadım. Saymakla bitmeyecek arkadaşlarımızın ismini sıralamayacağım ama özellikle kamp için emek veren Nebi Burak ve Dilan’a en samimi duygularla teşekkürlerimi sunarım. 

Heybemde çok güzel dostluklar ile mutlu bir şekilde ayrıldım. Bir kez daha şunu söylemem gerekiyor; İyi ki ağa takıldım, İyi ki varsınız, İyi ki Varız…. 🍀

*Hoşça kalın

              dostlarım benim

                             hoşça kalın!

Sizi canımda

      canımın içinde,

           kavgamı kafamda götürüyorum.*

Begüm Gökmen - Fen Bilimleri Öğretmeni - İstanbul 

Bu sene üçüncü kez geldim İstanbul'dan Toraslara. Öncesinde bir kaç gün Adana turu benim için çok güzel bir ritüel oldu. Çok özlemişim. Doğada bir arada olmayı çok özlemişim. 

Bu sene benim için Burası Tamamen Bizim Kampı’nı farklı kılan bir şey de Öğretmen Ağı içerisinde düzenlediğim ilk atölye olmasıydı. Yetişkin ve çocuklara yönelik düzenlediğim “Haydi termos yapalım” atölyesinde en iyi termosu yapmak için verilen çabaları izlemek çok keyifliydi. 

"Grup Yok" bu konuda azimli davrandı ve dönüş yolunda bile termoslarının ne kadar soğuk tuttuğunu test ediyorlardı. Düşünmek, üretmek, paylaşmak ne kadar önemli dedim kendi kendime sonra. 

Cengiz Hocamın Doğa orkestraları atölyesinde Sevgi ile zorlandığımız anları unutamayacağım sanırım . Sonrasında özümüze bağladık da ancak öyle üretebildik şarkımızı çok da güzel oldu. Dilan ile yaptığımız kaçamak muhabbetimizi ,Zekiye'nin masamızı beslemesi, neşelendirmesi…

Ayhan’ın sabah akşam hazırladığı masaları (canım Seval bu sene olamasa da yemek masalarında bizimleydi kalbimizdeydi).

Banu'nun ablalığı, Ayça'nın naifliği, Fatma ve Güneş'in şefkati, Aysu'nun şarkılardaki nağmeleri, İsmail'in gitarı ve sesi, Duygu'nun elektro tango öğretme çabaları. Dilan'ın cımcınık atölyesi. Yücel Hocamın şiirsel alıntıları, Günalp'in noddle uğraşları, unuttuğum belki sayamadığım daha niceleri.....

Her şey çok güzeldi çok. Çok büyük emek vardı. 

Her geldiğimde bir inanç, umut ve inat görüyorum. Her daim devam etsin. 

Ne demiş şair:

"Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak,

o inat neyse sen osun."

Herkesi seviyorum. Sarılıyorum. Var olun…

İsmail Arslan - İngilizce Öğretmeni - Hatay

En az bir kere deneyimlemeliyim dediğim güzel Burası Tamamen Bizim Kampı’nın sanırım artık baya baya müdavimlerinden olduğumu, duysun dağlar duysun taşlar ezgisi eşliğinde söyler gibiyim şu sıralar sayenizde. :) 

Acaba nasıl geçecek nasıl bitecek edasıyla yola koyduğumuz ama neden bu kadar çabuk geçtiğini pek de sanırım anlamadığımız anlar, anılar kattım ben de heybeme, eski çağlarda mühürlenen özel mektuplar gibi birbirimize bolca sarıldığımız anlarda her birimizin tatlı ve güzel anılarını ruhlarımıza mühürler gibiydi buyuyen heybelerimize eklediklerimiz. ☘️

Çok sevdiğim bir film repliğine de eklenen ünlü bir zen ustasının hamburgerci ye söylediği gibiydi kampımız:

-Hamburgeriniz nasıl olsun diye sorduğunda,

-İçinde herşey olsun lütfen demiş.

İçinde her şeyiyle olan bir Burası Tamamen Bizim Kampıydı benim için, acısıyla, üzüntüsüyle, misketiyle, Dodisiyle, şarkılarımız, şiirlerimiz, atölyelerimiz ve en çok da her birimizin eşsiz varlığı ile içinde herşeyi barındıran güzel bir kamp…

Son günün coşkusuyla sabahın ve güneşin "Uyuyun artık." dediği ince ışıklarında sızıp sadece 2-3 saat sonrasında uyanıp kendimi menemeni karıştırırken bulmam ve sadece 1 saat kadar sonrasındaki atölye hazırlıklarım için debelenmelerim görülmeye değerdi bence, keşke ben de o hallerimi görebilseydim demekten kendimi alamıyorum gulumseyerek. Son günün yorgunluğuyla dönüş yolunda Pisa Kulesi gibi başımın yana eğildiğini ama halen bir yanımın “Hayır uyumamalıyım.” diyen ruh halimi sohbet etme çabalarımı, üzerime bir an çullanan arkadaşlarımın uyandırma seansları… Her biriniz o kadar tatlısınız ki.

İsim vermekten özellikle kaçınıyorum yazdıklarımda, çünkü o kadar değerli insanlarla doluşmuş bir alan ki, birinizi övsem bir diğerinin hatırı kalacak gibi hep şuracıkta…

Sevdiğim insanlarla güzel bir ortamdan ayrılırken hoşça kalın demek yerine içten gelen duygularla hep söylediğim gibi, seviyorum sizleri… Bu bana çok daha gerçekçi ve samimi hisler hissettiriyor kalıplaşmış bir hoşça kalın sözü yerine. Burası Tamamen Bizim Kampı’nı da sizleri de çok sevdim arkadaşlar. Sevgiyle ve güzellikle kalın hep. Özletmeyin kendinizi de çıkıp çıkıp gelin Hatay’a, Öğretmen Dayanışma Alanı’na. Her birinize içten, kocaman sarılıyorum; sevgiyle.

Fatma Ersöz - Psikolojik Danışman - Adana

"Burası Tamamen Bizim" bu isim bile kampın içeriğini ve bizi neler beklediğini anlatıyor aslında. Kampa bu sene 3. katılışım ve Öğretmen Ağ’ını bana tanıtan Güneş ile ilk atölyemiz. Atölye hazırlığı boyunca hep iyi gelecek bir şey olmasını istedim. Çünkü burası bize iyi gelen şeylerdi. Bana her zaman iyi gelen öz-şefkati paylaşmak istedim sizinle. Çantama öğrendiklerimi, etkilendiklerimi, anlatmak istediklerimi, özlediklerimi, kucaklamak istediklerimi koyup çıktım yola. Serviste başladı heyecanımız. Şaymana'nın artık tanıdık ve güvenli yollarını aşıp kamp alanına vardığımızda 7 kişiye 3 günlük sığınak olacak evimize yerleştik. Ev arkadaşlığımız bu sene kampta tatlı bir anı oldu bize. Tanışma çemberinde yerimizi aldık; yeni yüzler, tanıdık simalar gülerek eğlenerek geçti.

İlk akşam özlediğimiz ateşin başında yıldızlarının altında yine türküler söylendi. Yazmaya devam ettikçe anlatmak istediğim çok fazla şey olduğunu fark ettim. Begüm'ün kahkahaları, Eylül'ün ilk kamp heyecanı ve Ağ ile tanışması, İsmail'in söylediği şarkılar, Sevgi'nin çanta yaparken sabrı, ikramin hiç bitmediği sofralar, Berfin'in kocaman gülümsemesi, Evrimin E'si, Güneş'in enerjisi ve daha niceleri. Hepsini uzun uzun anlatamam sanırım ama bir şey var ki eski günlükleri okurken Dilan'ın bana gönderdigi kısım..."Fatma Hocam, Buket ile neler konuştunuz çok merak ediyorum. Çok etkilenmişti. Adana’da buluşup dinlemek için çok heyecanlıyım." Biz buluştuk, Dilan beni dinledi yaklaşık 2 yıldır hep dinliyor, iyi ki dinliyor. Kapanış çemberinde ki sözlerimle bitirmek istiyorum bu yazıyı. Kampa ilk geldiğimde başta Buket olmak üzere herkese ağlamıştım. Mesleki olarak çok mutsuz ve umutsuzdum. Aynı problemler devam ediyor. Ama ben değiştim. “Olmuyor, yapamıyorum.” değil artık “Nasıl yapabilirim?” olarak bakıyorum. Çözümlerim bittiğinde koşa koşa Ağ'a sığınıyorum. Güç topluyorum, dinleniyorum. Yola devam ediyorum. İyi ki Ağ var, iyi ki Burası Tamamen Bizim Kampı var, daha niceleri olsun…

Merve Yanık - Fen Bilimleri - Adana 

Hayat koşuşturmacasının içinde bazı anlar, bazı yerler gelir aklınıza ve inceden gülümsersiniz. Sonra gözlerinizi kapattığınızda kendinizi huzuru bulduğunuz o yerde hayal edersiniz ya hani. Ben gözlerimi kapattığımda tam da burada hayal ediyorum kendimi. Dans eden ışıklı yıldızların altında ve daha büyük nefesler almak istediğim yeşilin her tonunda… Bu huzuru ve enerjiyi yaratan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bana harika bir motivasyon kaynağısınız. 

Sevgili Burası Tamamen Bizim Kampı dostları, bende hepiniz ayrı yerlere sahipsiniz. İyi ki varsınız, varlığınızla bana yeni yeni renkler öğrettiniz. Sizleri seviyorum, dostluğumuz baki. 

Bahar Sobacı - Okul Öncesi Öğretmeni - Adana

“Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur.”

Atilla İlhan

Duygular, duygularımız… Ne değerli bir olgudur görebilen dokunabilen hissedebilen ruhlara! Sevmek bir çiçeği, bir böceği, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek en büyük çaresizliğim benim! 

Ben konuşabilen biri değilim, zaman zaman duygularımı da ifade etmekte çok ama çok zorlanırım. Küçüklüğümden beri gerek sebep olarak yetiştirme deyin gerek bu kime çekmiş diyin; hep bir baskılama hissederim içimde; utangaç, çekingen, ürkek, korkak, özgüvensiz, cesaretsiz… Bu duygular ifade etmek istediklerimin önüne geçer çoğu zaman. 

İyi ki bu günlük var! Çünkü ifade edebildiğim ender yerlerden biri burası. Konuşmakta olmasa da yazıya duygularımı dökmekte fena değilimdir .

5 yıldır bu kampa katılan biri olarak, 5 yıldır bu kamp sana ne kattı derseniz şayet konuşacak o kadar çok şeyim olur ki! Duygularımla yaşayan biri olarak duygularımın en ama en hakkıyla yaşandığı yer olarak ifade edebilirim!

Bu kampla tanıştığım günlerde bir acıyla savaşıyordum.. Kendimi burda şifalandıracağımdan habersiz es kaza burda olmuştum. O gün bugündür binbir şükürle bu Ağ’a bile isteye takılı kaldım. Tek bir telini bile incitemeteceğiniz kanatlar edindim!

Bu 5. kamp ve ben 5 senedir burdayım.

Her yıl ama her yıl istisnasız şifa bulduğum ve tesadüf mü dersiniz başka bir şey mi bilinmez hep bir acıyla boğuşurken kendimi buraya attığımda ilginç bir şekilde şifa bulduğum bir yer haline geldi. 

Boğazımın düğümlendiği yere geldim sanırım artık. MİSKET! 3 aylıkken bir fotoğrafta gördüğüm ve gözlerine aşık olduğum benim minik meleğim… Sen benim olmalısın dediğim tek hayvan olabilir. 

Adını hiç düşünmeden Misket koymuştum. Fıldır fıldır gözleriyle bana bakıyordu.. Alışımız da bir o kadar kadersel olmuştu, burda uzunca yazamayacağım… Ama o bizi seçmişti. Severken korkar mı insan, hep korktum… Hep titredim, hep… Çok sevdim, çok sevdik onu…

Bu kampa gelirken böylesine bir parçamı buraya bırakacağım aklımın ucundan dahi geçmeyecekti. İlk gece kamp ateşinde otururken son gecemiz olduğunu bilmeyecektim. Sabaha uyanmak zorunda kaldığımda onun zifiri bir karanlıkla yer değiştireceğini hiç bilemeyecektim. 7 Ağustos tarihini beynime hançerleyen olayı, her zaman ilk günkü gibi yaşayacağıma yemin edebilirim.

Oğlumu, bebeğimi, meleğimi kurtaramamanın verdiği derin sessizliği size asla anlatamayacağım… Kokusunu son kez içime çekerken gözleriyle hala bana bakışını, o derin ifadesini asla unutmayacağım.

Kederli günümüzü burada; bu kadar güzel, bu kadar naif, bu kadar anlamlı, bu kadar eşsiz yaşayacağımı da asla anlatamayacağım…

Ne güzel insanlarsınız, ben ne şanslıyım, biz ne şanslıyız!!

Acımı hafifleten en büyük ailem burası, kesinlikle ötesi yok benim için.

Misket de burayı, sizleri çok ama çok sevmiş olacak ki, burada bizim olarak, hepimizin olarak kalmayı tercih etti… Veterinerin söylediği son sözle avundum hep; “O bu dünyadan mutlu ayrıldı sakın üzülme, ben onun yüzünde o mutluluğu gördüm.” dedi sevgili Dora. 

Oğlum artık sizlere emanet; adımını oraya atan, Ağ’a takılan herkesten tek dileğim oğlumu ziyaret edip ona teşekkür etmesi, bir annenin en büyük mutluluğu bu olsa gerek. 

Orda kalmayı tercih ederek yine sizlerle ayakta duracağımı biliyordum başka türlü inanın baş edemezdim böyle derin bir acıyla. Bir kaç zamandır İlahinin bana gönderdiği mesajlar ilgimi çekiyor farkındalık yaşıyorum yine uzunca anlatmayacağım ama ifade etmeden de bitirmek istemiyorum.

Misketi son yolculuğuna uğurlarken tören bittiğinde çok güzel bir yağmur başladı. Bu bize teşekkürüydü onun ve şimdi ben bu satırları yazarken ne oldu bilmeniz gerekiyor, kesinlikle gerekiyor! Telefonumun ekranında bildirim çubuğunda bir mesaj; Melis Fis / MİSKET şarkısı platformdaymış dinlemek için… Misket de onayladı yazdıklarımı, bilin istedim!

Kocaman öpüyor ve kucaklıyorum her bir ruhu, sonsuz şükürle…

İsmail Örnek - Değişim Elçisi - İzmir

Bu yıl çok istememe rağmen aranızda olamadım fakat inanın üzüntünün zerresi yok. Burası Tamamen Bizim Kampı kimsenin değil, herkesin…

Tüm katılımcıların aynı zamanda kampın potansiyel organizasyon ekibi olduğunu bilsem de özel şeyler yazmak istediğim insanlar var. Sevgili Dilan, Burak, Ayhan, Aysun, Yücel, Serpil, Begüm, Fatma, Bahar… Biri eksik kalacak diye endişe etsem de düşündükçe hep birilerinin eksik kaldığını fark ediyorum… Ancak Burak, Dilan, Ayhan, Seval, Yücel; Lezzet Ağı’nın karıncaları… Çalışkanlığınız, sorumluluk duygunuz, sevginiz ve tüm bunlara eklediğiniz neşe ile Lezzet Ağı kapsayıcılık, gönüllülük, icat çıkarmada,  Öğretmen Ağı’nın değerlerini gözle görülür, elle tutulur kılmada hep öncülük edecek. Sizlerin şahsında Lezzet Ağı’nın, Ağ’ın değerlerinin sigortası olma halinin devam edeceğine tüm kalbimle inanıyorum.

Geride kalan 5 yıla bakınca aileye dönüşen bölgesel bir topluluğun ortaya koyduğu değerler ve etkileri Öğretmen Ağı’nın olduğu iller yanında olmadığı yerlerde de yankısını buldu. “Öğretmen Ağı ile kamp sayesinde tanıştım… Ağ’a katılmam kamp ile oldu... İlk kampı duymuştum…” cümlelerine aşina olmaya başladık.

Deprem sırasındaki örgütlülüğümüz, reflekslerimiz ve etkimiz ise bir ömür onur duyacağım şeyler oldu. Bu çalışmalar Öğretmen Dayanışma Alanı’nın zeminini hazırlarken bugün hâlâ MobiDes ve Öğretmen Dayanışma Alanı öğretmenin gücünün ve değerinin alanda çoğaltıldığı çalışmalarla sürdürülebilir bir hale dönüşüyor. Yıllar önce kurduğumuz “Kendi öğretmenevlerimiz olsun.” hayalinin tohumları da atılmış oldu.

Son 3 yıldır Burası Tamamen Bizim Kampı’ndan bir model çıkmalı ve bölgesel bir çalışmanın ötesine taşınmalı diyaloglarımız son kampla birlikte Ağ’ın araçlarından birine dönüşmesi yolunda gelinen yer açısından da oldukça anlamlı.

Lezzet Ağı’na ve tüm kamp katılımcılarına sevgilerimle…

Gözde Uysal - İlköğretim Matematik Öğretmeni - Mersin

İş dolayısıyla bu sene katılamadım, seneye de ne olur bilmiyorum ama fotoğraflarınızı, her şeyi heyecanla takip ettim. Ayrıntıları Burak'tan aldım. Duramadım yerimde. Dilan’ın mesajından sonra Bahar’ı aradım ulaşamadım.

Günlükler bizim geri bildirim toplamak için olmasını istediğimiz bir alandı. Okurken geri bildirimden çok fazlası olduğunu gördüm her seferinde. Herkes yine çok güzel şeyler yazmış. Bu sene dayanışmanın bambaşka bir hâlini tecrübe etmişsiniz. Bu güzel insanların bir araya gelip de her şeyin altından nasıl da güzel kalkacağını her sene gösteriyor(uz)sunuz. Benim de çok sevdiğim bir canı Misket'i öyle güzel uğurlamak ancak bu güzel topluluğun aklına gelirdi.

Nice güzel birlikteliklere…

Sevgi Altınışık - Sınıf Öğretmeni - Mersin

Biz bugünümüzü yaşanabilir kılmak için sadece umut ettik. En iyisini ummak için değil de içimizde ihtiyaç duyduğumuz coşkuyu eyleme geçirmek için aslında. Günler öncesinden başladığımız kamp hazırlıklarımız ve duyduğumuz heyecan, belki de tam olarak anlatmak istediğim bu. Yetiyor bize işte bu. Bu süreçte çok yoğun, telaşlı, stresliydim oğlumun pilot olma yolundaki çabası beni tercihlerle zorunlu olarak baş başa bıraktı. Her ebeveyn gibi biz de onun için en iyisini yapmak için uğraş verdik. Şimdi heyecanla bekleyişteyiz. Bu süreçte kampta olmak bana fazlasıyla iyi geldi. Emeğiyle, varlığıyla, gelemeyip uzaktan da olsa varlığıyla kampta olan herkese minnet duyuyorum. Anı özel kılan ve bu duyguyu kalpten hissettiren o kadar çok şey var ki yazıya dökmek imkansız. Yazamadıklarımla birlikte;bir kahvaltı sofrasında bulunan herkesin gözünün içine baktığımda o mutluluğu orada herkeste aynı anda yakalamanın mutluluğunu, bir kamp ateşimde çalınan sazlar, gitarlar eşliğinde söylenen türkülerin, şarkıların güzel olduğunu hepimiz söyleyebiliriz ama o mutluluğu, o coşkuyu, herkesin gözlerinden aynı anda okumanın sevincini, bir canı sonsuzluğa uğurlarken üzgün olduğumuzu çok rahat yazabiliriz ama andaki derin üzüntünün hepimizdeki ortak anlık tarifini, 1453 metre rakımlı Şaymana’ya çıkarken sapakları kaçırmamıza vesile olan derin sohbetlerimizin yol arkadaşım Serpil’in ani manevrasıyla bölünmesini, boncuk çanta atölyesinde çantamı tamamlamak için üstün çaba sarfettiğimi, son düğümlerde Özge’nin imdadıma yetişip oldu dediği andaki zafer çığlığımı, el açmadan, yakarış durumundayken Berfini ansızın yanımda badigartlık yaparken bulmak ve elini omzumda hissetmenin rahatlığını, Günalp’i birilerine benzetip korkudan Begüm’e ve kızlara sarılmanın kahkahayla bittiği an, nokta atışı sesin kime ait olduğu anımı kelimelere dökmek benim için mümkün değil, hem de hiç değil. O yüzden sıradanlıkla en iyisi bu kadar yazabildim. Şimdiden affola.

Şu bir gerçek ki yaz buluşmaları da dahil kampta geçen günlerim sizlerin öğrenme yolculuğundaki hikayelerinize nazar boncukları ve kalpler dağıtarak geçti, yeri geldi ilham oldunuz, ilminize, bilminize, ömrünüze ve kampımıza bereket.

Ayrıca özenerek okuduğum kamp hikayelerinizle bana bunları yazma cesareti verdiğiniz için sizlere teşekkür ederim. Ve bu kadar kişinin burada olmasında payı olan Burası Tamamen Bizim tohumunu ekip, cansuyu veren, herkesi tanıyamasam da çok sevilesisiniz. Kolektif olarak sürdüreceğimiz nice kamplara…

Beren Özmen - 15 yaş - Mersin

Beşincisi düzenlenen ve benim de beş senedir katıldığım Burası Tamamen Bizim Kampı’nın bu senesi belki de benim en çok zorlandığım seneydi. Ayhan Hocamın da dediği gibi ama buna rağmen…

Beş senedir katıldığım için eski heyecanım olmasa bile kampı yine de dört gözle bekliyordum. Ve yolculuk başladı, arka koltukta kardeşim Ekin ile sıkışık bir yolculuk geçirsekte sonunda varmıştık Şaymana Tesisleri’ne. Geçen sene çadırımızı kurduğumuz yere yakın bir yerde kuracaktık çadırı. Çadırı kurduk, çivilerini çaktık. Sonra sanki ben çağırmışım gibi zaten uzun süredir her yaz bir kere yaşadığım arı sokma acısını bir anda sırtımda hissettim. Annemi bakması için yanıma çağırdığımda annemi de arı soktu. Meğersem biz arı yuvasının yanına kurmuşuz çadırı. Hemen çadırı topladık ve başka bir yere çadırımızı götürdük. Annemler çadırı kurarken yakınlarına çadırımızı kurduğumuz Nazım’ı da arı soktu. Onun canı çok acıdı ve elimdeki buzu hemen ona verdim. Çünkü onu ilk defa arı sokmuştu bu durum da onun canının daha fazla acımasına sebep olmuştu. Çadırımızı kurduk, ben etrafta dolaşırken Bahar Abla’nın yanına gittim ve onun küçük tatlı köpeği Misket ile oynadım biraz. Sonra otobüs geldi. Dilan Abla geçen seneki günlüğümüzden sonra Latte’yi getirmemişti.Ve tanışma çemberine gittik. 5 senedir gittiğim için çoğu yüz doğal olarak tanıdıktı ama bazı kişilerin olmaması biraz garip hissettiriyordu. Her sene Burası Tamamen Bizim Kampı’nın gelenekselleşmiş etkinliği olan kamp ateşinde şarkı, türkü etkinliğine geçtik. Bu seneki kamp ateşinde çok durmadım ve çadırıma döndüm.

İkinci gün sabah kardeşim Ekin ile birlikte kalktık. Tesisteki işlerimizi halledelim sonra Misket ile oynarız diye konuşmuştuk. Sabah rutini olan işler için tesise doğru yürüyorduk ama biz yürürken Bahar Abla ve Ayaz’ın koştuğunu gördük ne olduğunu anlamadık. Tesise vardığımızda Ayaz’ın döndüğünü gördük. O da bize Misket’in kaçtığını ama annesinin yakaladığını söyledi. Biz de Ekin’le lavaboya gittik. Döndüğümüzde Bahar Abla’yı o halde görmek beni gerçekten çok üzmüştü. Küçük Misket’in gözleri kapalıydı. O an şunu anladım ki annelik başka bir şeymiş. Bahar Abla o halde iken bile Ayaz’ı düşünüyordu. Ona bu durumu nasıl açıklayacağını. Açıklamak istemedi aslında Ayaz’ın kendisini suçlu hissedeceğini düşündü. Bu anı daha çok hatırlatıp Bahar Abla’nın üzülmesini istemiyorum.Ama sadece şunu söyleyebilirim ki keşke Bahar Ablalar ile birlikte bende koşsaydım. Belki ben Misket’i yakalayabilirdim.

Bu olaydan sonra kahvaltımızı yapmamız lazımdı ve bu an belki de benim en çok istemediğim şeydi. Sebebi ise arılar, arılar ve arılar… Zaten bu seneki bütün yemek ve kahvaltı işlerimi arılar yüzünden ben arabada yaptım. Sıra etkinlik zamanına gelmişti. Aklımda kalan etkinliklerden “Cımcılık Oyunlar Atölyesi” çok eğlenceliydi. Dilan Abla ve Hüseyin Deniz’in koordinatörlük yaptığı bu etkinlik gerçekten çok eğlenceliydi. Özellikle de Begüm Abla’yı ıslatmak çok daha eğlenceli.Tabii etkinlik bitimindeki yağmurun yağması ve babamın gelmesi ile onu ıslatmam da mükemmel, tam yerindeydi. Sonrasında olan “Evrimin E’si” atölyesi de benim için çok güzel bir atölyeydi. Küçüklükten beri böyle şeyleri hep merak etmişimdir. Hemen ardından gelen ve babamın da yürütücüsü olduğu “Eğitimde Mizah Nerede?” atölyesi benim için çok anlamlı ve öğrenci olarak birçok şeye hak verdiğim bir atölye oldu. Tabii atölye sonunda Mithat Hoca’dan imzalı kitabımı almayı da unutmadım.

Ve ilk defa yapılan, benim de görevli olduğum Takas Pazarı ve Kitap Sergisi cidden çok güzel geçti. Bu etkinliklere bu kadar fazla talep olacağını beklemiyordum. Akşamki kamp ateşi ile ikinci günde sona ermişti.

Aslında günlüğümü burada bitirmeyi planlıyordum ama üçüncü gün olan Begüm Abla’nın düzenlediği “Haydi Termos Yapalım” atölyesi ve Grup Yok’tan bahsetmeden edemeyeceğim. Bu atölyede Hüseyin Deniz ile oluşturduğumuz Grup Yok olarak çok iddialıydık. Ama toprağı soğuk su ile yoğurmak bize termosu soğuk tutma özelliği verdi. Neyse biz zaten Kenan Çayır Hocamıza yaz ayında sıcak su içirmeyiz. Bu arada termos için kullandığımız şişenin içinden meyve suyu çıktı. Bence bu termosu çok etkiledi. Şike olduğunu düşünüyoruz. Begüm Abla, bu atölyede hile olduğunu düşünüyoruz ama biz buna rağmen çok çok iyi bir termos yaptık. Sizde YOK Termoslarını “ÖGRETMENAGI33” kodu ile %25 indirim ile alabilirsiniz😉😎.

Suna Esmeroğlu - Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmeni - Hatay 

Karanlığın içinde ki mor ışıkla çıktığımız yolda yabancı ve çekimser bulutları gülüşleri ile dağıtan güzel dostluklar edindim. İlk kamp deneyimim olmasına rağmen yeniden olsa giderim ile döndüm evime... 

Bütün hazırlıklarıma rağmen atölyemi gerçekleştirememek beni üzse de Bahar arkadaşımızın acısına canı gönülden çok üzüldüm. Misket’i artık bütün ailem tanıyor, hepimiz onun için dua ettik.

Ayhan Hocam ve ismini sayamadığım tüm arkadaşlarıma misafirperliği için çok teşekkür ederim.

İyi ki Burası Tamamen Bizim Kampı

Farkında mısınız?

Acımız acınız,

sevincimiz sevinciniz olmuş,

bir gülüş ile tutuşan eller,

daha iyi bir gelecek için, 

sen iken biz olmuş.

Sevgi Hazar - İlköğretim Matematik Öğretmeni - İstanbul

Ben olduğum özgür olduğum kendimi anlatmaya çalışmadığım bi yer; Burası Tamamen Bizim Kampı.

Geçen sene ne ile karşılaşacağımı bilmeden tek başına geldiğim bu kampa gelebilmek bu sene yaz tatilimi kamp tarihlerine göre planladım. İyi ki öyle yapmışım. Bu sıcaklarda bizi yollara düşüren bu şey her ne ise iyi ki var.

Burası Tamamen Bizim Kampı’na 2. katılışımda Öğretmen Ağı’ndaki ilk atölyemi yaptım. Boncuk çanta atölyesi. Evet o hiç bitmeyen atölyenin yürütücüsü benim.

Benim için çok keyifli yorgunluğunu hiç hatırlamadığım bir akşam oldu. Tüm katılımcılara sabrı için teşekkür ederim.

Doğa orkestraları atölyesinde Begüm ile yapmaya çalıştığımız müziğin ritmi hala kulaklarımda. Canım Begüm, kocaman sarılıyorum sana. 

Öz Şefkatli Farkındalık atölyesi ile Güneş ve Fatma sayesinde hayatıma bir pencere daha açmış oldum.

3 gün boyunca hem güldük hem ağladık hem eğlendik hem hüzünlendik. Yine bir çok şey katarak. Kendimize kat çıkarak ayrıldık kamptan. Velhasıl iyi ki varız.

EKİN SU ÖZMEN 👉15 YAŞ 📍MERSİN

Bu sene beşincisi düzenlenen ve benim de beş senedir katıldığım Burası Tamamen Bizim Kampı gelip çatmıştı, heyecanla çıkmıştık yola. Arslanköy’e vardığımızda bizi tatlı bir yağmur karşıladı, bize hoş geldin diyordu. Yolda annemlere: “Hadi hızlı gidelim geçenki yerimiz dolmadan” deyip duruyordum. Çünkü bu sene katılımcı sayısının epey fazla ve yerler çabuk dolabilir diye düşünüyordum. Kardeşim de “Gittiğimizde yerimiz dolu olabilir o yüzden çok beklenti içerisine girme, sonra üzülürsün.” diyordu. Alana vardığımızda geçen seneki yerimizin boş olduğunu gördüm. Hemen eşyalarımızı çıkarıp çadırımızı kurduk. Çadır kurduğumuz yerde kardeşimi arı soktu (Keşke hiç sokmasaydı çünkü bu kardeşimin geri kalan her şeyi arabada yapmasına sebebiyet verdi ve ben aslında aileyle doğada yapılan kahvaltıları ve akşam yemeklerini de çok seviyordum.) ve annemi de arı sokmuştu. Meğer çadırımızı arı yuvasının yanına kurmuşuz, öyle olunca üst tarafta boş bir alana çadırımızı koyduk. Yerleşmemiz normal de çok hızlı olurken bu sefer çok uzun sürmüştü. Çünkü şişme yataklarımızdan biri patlaktı onu tamir etmekle uğraştık ama olmayınca bıraktık. Bir yandan da kayıtlar alındığı için tanışma etkinliği geldiği zaman bile biz daha yerleşememiştik. Sonra tanışma etkinliğine gittik, çoğu yüzü tanısam bile daha tanımadığım yeni yüzler vardı. Tanışma etkinliğinden sonra yarım kalan yerleşme işini bitirmiştik. Sonra şarkı ve saz, gitar dinletisine gittik ama fazla kalamadım yorgun olduğum için. 

Sabah kalktığımda hüzünlü bir haberle güne başladım. Kampın patili dostlarından  biri olan çok sevdiğim Misket’i kaybetmiştik, çok üzgündüm. İlk kez bir köpeğe bu kadar yaklaşabilmiştim, kucaklayıp sevebilmiştim, çok sevmiştim, sabırsızlıkla sabah olsun da kucaklayıp sevebileyim diye beklemiştim ama böyle üzücü bir durumla karşılaştık. Seni hiç unutmayacağım “Misket” hep kalbimde olacaksın.

Sonra Dilan Abla ve Hüseyin Deniz’in “Cımcılık” atölyesine katıldım, aslında ıslanmayı çok sevmem ama ıslanmakta güzeldir ve eğlenceli olabilir diye gittim. Gerçi çok ıslanmadım daha çok ıslattım. Etkinlik sonrası tatlı bir yağmur başladı ve hemen sığınağın altına kaçtım ama kardeşim deli gibi ıslanmıştı. Begüm Abla ve Dilan Abla da çok ıslanmıştı, sonra tesise geçtim. Büyükşehir Belediyesi bizler için stant kurmuştu orada güzel bir zaman geçirdik. Sonrasında “Evrim E’si” atölyesine katıldık o da çok güzel ve merak uyandırıcıydı. Sonra “Boncuk Çanta” atölyesi vardı. Bu atölye zevkli olduğu kadar çok uğraştırıcı ve uzun süren bir atölyeydi. Annemin yaptığı çantayı ancak  akşamın geç saatlerinde bitirebildik. Benimkini ise ancak  kamptan sonra bitirebildik. Ama çok güzeldi ben de kendime yeni bir hobi edinmiş oldum. Aynı saatte babamın, Mithat ve Arslan Hoca’nın da “Eğitimde Mizah” atölyesi vardı ona da çok katılmak istedim keşke çakışmasalardı dedim ama katılamadım. Bu arada Mithat Hocanın kitabını mutlaka kardeşimden alıp okuyacağım. Kardeşim atölye hakkında bilgiler verip merakımı giderdikten sonra kampta bu sene ilk kez olan ve benim de görevlisi olduğum Takas Pazarı vardı çok güzel bir etkinlik oldu.  Herkes birbirine anı bırakmış oldu. Sonrasında yine kamp ateşiyle günü bitirdik. 

Sabah olduğunda artık ayrılık günü gelmişti. Son olarak Begüm Ablanın “Haydi Termos Yapalım“ atölyesi vardı, çok merak etmiştim. Hüseyin Deniz ve Beren’le bir grup oluşturduk. Grubumuzun adı da şans eseri ortaya çıkmıştı ama çok güzel olmuştu “Grup Yok” termosumuz da kimsenin aklına gelmeyen toprağı kullanmıştık. Çok iddalıydık ama soğuk su ile yoğurduğumuz için dışına dokunduğumuz da bile buz gibiydi. Herkes sunum sırasında şuna yaptık, şu bile bunu kullanıyor diyordu. Dilan Abla da Kenan Çayır’a yaptık dedi ama bu kadar iddiaya rağmen sonuncu olduk. Rakiplerimiz gelip bizi tebrik edip “Çok iyi düşünmüşsünüz bizim bile aklımıza gelmedi.” diyordu ama bizimkinin sonuncu olmasının sebebi de soğuk içindi yazın ne yapacağız sıcak suyu.

Son olarak kapanış çemberi ile kampımızı sonlandırmıştık. Arslanköy yolunda bile kamptan birileri ile karşılaşıyorduk yani kamp hiç bir zaman bitmiyordu. Bir başka Burası Tamamen Bizim Kampı’nda tekrar görüşmek üzere… Herkese sevgi ve selamlar.

Yücel Özmen - Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni - Mersin

Biz olmasak gökyüzü, biz olmasak üzüm,

biz olmasak üzüm göz, kömür göz, ela göz;

biz olmasak göz ile kaş, öpücük, nar içi dudak;

biz olmasak ray, dönen tekerlek, yıkanan buğday,

ayın onbeşi;

biz olmasak Taşova'nın tütünü, Kütahya'nın çinisi,

bani bizsiz

anne dizi, kardeş dizi, yar dizi

güzel değildir.

Enver Gökçe, Dost adlı şiirinde böyle sesleniyor. Ben de Burası Tamamen Bizim Kamp günlüğüne yukardaki dizelerle başlamak istedim. Evet, bizsiz dünyanın en güzel yeri güzel değildir. Ama bizimle Burası Tamamen Bizim Kampı dostlarıyla Arslanköy’ün Şaymana’sı, oranın börtü böceği, suyu, güneşi, havası, rüzgârı öyle güzelleşiyor ki…

Burası Tamamen Bizim Kampı’nın ilkini planlarken hiçbirimiz bu maceranın nereye evrileceğini, bazılarımızın hayatına ne denli dokunacağını, derin izler bırakacağını, bizlere mesleki birikim kazandıracağını, dostlukların pekişeceğini, yarınlara dair umudun filizleneceğini bilmiyorduk. Birinci, ikinci derken beşincisini düzenleyeceğimizi hiç düşünmemiştik. Bu sene kampın başlangıcından beri bizimle olan dostlarımızı İzmir’e uğurlarken Değişim Elçileri Yaz Buluşması sonrası onlarla kampta beraber olacağımızı düşünmüştük. Onların kampa katılamayacaklarını öğrenince açıkçası hem üzüldük hem onlarsız bir yanımızın eksik olduğunu duyumsadık. Bu sene sevgili dost Nebi Burak’ın ve Dilan’ın çabalarıyla, Ayhan’ın, Serpil’in, Sevgi’nin, Aysun’un, Eylem’in, Esin’in, Begüm’ün, Fatma’nın, Zekiye’nin ve adını sayamadığımın dostların katkılarıyla kampımızı gerçekleştirdik.

Bu kampın gerçekleşmesi ve devamı o kadar önemliydi ki Nebi Burak’ın kampın bitiminde yapmış olduğu duygu dolu konuşmada ifade ettiği gibi “Belki biz seneye bu kampta olamayacağız (bir kısmımızın bu sene olamadığı gibi) ama biliyor ve inanıyoruz ki bu kamp değerleriyle yaşamaya devam edecek.”

Kampımızı tanımlarken “öğretmenin öğretmenle beraber inisiyatif almasının en somut hali” demiştik evet bu kamp bize bu tanımın ete, kemiğe büründüğü, uygulamaya geçtiği her yıl başka dostların aramızdan çıkarak etkin varlık gösterdiği bir yer olduğunu ispatladı.

Bu sene 6-7-8 Ağustos’ta gerçekleştirdiğimiz kampımızın ilk günü kamp yerine ulaşmakla başladı. Mersin’in sıcak ve neminden sonra Arslanköy yolunda bizi karşılayan yağmur ve beraberindeki serinlik hepimize iyi geldi. Kayıt masasını Nebi ve Sevgi ile oluşturarak kayıtları alırken bir kez daha bizim büyük bir aile olduğumuza inancımız pekişti.

Isınma oyunları ve sevgili Uğur Ali’nin “Soru-Merak Kütüphanesi” ile devam eden birinci gün akşamı kamp ateşi etrafında türküler, şarkılar ve şiirlerle gecenin geç vakitlerine kadar devam etti.

İkinci gün gece geç yattığımdan dolayı Arslan, Güneş ve Mithat ile sabah yürüyüşüne katılamadım. Sabah Şaymana’nın girişine kadar kısa bir sabah yürüyüşü yaptıktan sonra kahvaltı hazırlıklarına girişirken sevgili patili dostumuz Misket’i kaybettiğimiz haberi hepimizi derinden yaraladı. Fakat bizi biz yapan değerlerden sevinçte ve kederde hep beraber olmak duygusuyla hepimiz bir olup elbirliğiyle Misket’i Şaymana’da bir ceviz ağacının gölgesinde, küçük bir şelalenin yakınında doğanın koynuna emanet ettik.

Sonrasında sevgili Fatma ve Güneş’in yürüttüğü “Öz Şefkat ve Farkındalık” atölyesinde kendimize, içimize bakmamız gerektiği üzerine aydınlandık. Bu arada eş zamanlı gerçekleşen bazı atölyelere katılamadığımız için üzüldük. Öğleden sonra Hisamiddin Hoca’nın Evrim’in E’si atölyesinde doğa, evren, insanoğlu üzerine bilgilendik. Akabinde bu sene kampa ilk kez katılan sevgili dostum Mithat Delioğlu ve geçen sene kampa katılarak Burası Tamamen Bizim Kampı dostu olan sevgili dost Arslan Bozdemir’le beraber benim de yürütücülüğünü üstlendiğim “Eğitimde Mizah Nerede?” sorusuna yanıt bulmaya çalıştık. Etkinlik sonunda sevgili Mithat Hoca’m Bir Edebiyat öğretmeninin 30 yıllık meslek yaşamındaki anılarını ele alan kitabı  “Lise Defteri”ni okuyucularına imzaladı.

Bu süreçte Sevgi’nin hiç bitmeyen atölye unvanını tartışmasız bir şekilde elde eden “Boncuktan Çanta Yapma” atölyesi vardı ve bu atölye katılan arkadaşların olağanüstü çalışkanlığı ile gecenin geç saatlerine kadar sürdü. Özellikle burada Duygu’nun çalışkanlığı ve azmini söylemeden geçemeyeceğim. Bu arada çocuk ve daha genç katılımcılara yönelik Cımcılık Atölyesi, Doğa Orkestrası ve Mersin Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Çocuk Bilim Teknoloji Atölyeleri ekibinin çalışmalarının da çok güzel geçtiğini öğrenmek bizleri fazlasıyla mutlu etmeye yetti.

Akşam yemeği sonrası bu sene ilk kez yaptığımız Takas Pazarı ile kitap değiş tokuşu yapılan sergi oldukça ilgi gördü ve hepimizi heyecanlandırdı. Bu akşam da geç saatlere kadar saz, söz ve muhabbet devam etti.

Kampın üçüncü ve son gününe sevgili Güneş, Arslan ve Mithat ile doğa yürüyüşü ile başladım. Çadır toplama, sevgili İsmail’in “Felsefi Kurgu Tartışmaları” atölyesi ve kapanış çemberimiz ile bir kampımızı daha bitirmiş olmanın hem heyecanını hem iç burukluğunu yaşadık. Kampımız bizlere Jung’un ifade ettiği gibi “İnsan yaptığı şeydir, yapacağını söylediği şey değil.” sözünü fazlasıyla kanıtladı.

Bu sene aramızda olamayıp yüreklerinin sıcaklığını hep hissettiğimiz sevgili İsmail, Cemal, Meral ,Seval, Kenan Hoca, Batuhan, Buket, Yakup, Şahin, Gözde, Türkay,  Esra ve adlarını unuttuğum nice dostları gözlerimiz çok aradı.

Öğretmen Ağı Kolaylaştırıcı Ekipten sevgili Berfin’in, Günalp’in ve Duygu’nun varlıkları bizleri güçlendirdi ve mutlu kıldı.

Kapanış çemberindeki konuşmada alıntıladığım Nazım’dan  dizelerle yazıma son vermek istiyorum.

“ Yine görüşürüz

        dostlarım benim

                     yine görüşürüz...

Beraber güneşe güler,

              beraber söyleşiriz...”

Hep bir arada olacağımız nice etkinliklerde görüşmek dileğiyle…

Sevgimle hep…

Güneş Derinalp - Psikolojik Danışman - İstanbul

Tarihlerden dolayı bir türlü bu yaz tatilinde de gelemeyeceğim bir kamp, benim için çok başka şeylere evrildi. İş sebebiyle Değişim Elçileri Yaz Buluşması’na gelemeyip; gelenlerden buluşmalardaki heyecanı, eğlenceyi ve mutluluğu duyup gördüğüm anda, “Yok ben bir şekilde geleceğim bu kampa.” diye tüm yaz planımı değiştirdim. İstanbul'dan kaçarak geldim. 

İyi ki de öyle oldu. 2 sene önce bir kere turist olarak geldiğim bu kampta Fatoş'un da desteği ile bir atölye düzenleme kararı aldık ve kendimizi birden içinde bulduk. Turist olarak değil yerleşik hayata geçmiş hissi oluşturdu bende. Gelirken yanımıza bu sene Eylül'ü de aldık Muhakkak gelmen lazım.” diyerek. Kamp benim için çok özel bir şey. Ama kamp yapmayacağımızı evde Dilan, Sevgi, Begüm, Mizgin, Eylül ve Fatoş kalacağımızı söylediler. Gerçekten yerleşik bir yaşam. Evde kamp hayatı. Bu sene lükse kaçmıştık. 

Bununla beraber, Öğretmen Ağı Kolaylaştırıcı Ekip’ten Duygu, Günalp ve Berfin'i kampta aramızda, dönem içinde kurmuş olduğumuz süpervizyon ekibini ekran dışında canlı kanlı gördüm. Semih ve Banu. 

Derken yerleşme telaşı yağan yağmurlar, akşam söylenen şarkılar, yakılan ateşler, ikram edilen Hatay mutfağı ganimetleri ile gelen yeni arkadaşlar ve Ayhan Hocanın  bizi sürekli sofraya buyur etmesi. Herkesin heybesinde ne varsa ortaya döktüğü bir sürü şey. Maddi anlamda değil sadece manevi anlamda da olumsuz bir yaşantıda birbirimizi desteklememiz çok kıymetliydi.

Bitmeyen boncuk çanta atölyesi (Sevgi grupta bir ben kaldım bitiremeyen) sabah 6:30 yürüyüşleri, Mithat Hocam, Arslan Hocam ve son gün eşlik eden Yücel Hocam, sabah sohbetlerimiz. Güneşi selamlamam için bana eşlik eden Dilan ile ilk yoga deneyimim. 

Normalde fen bilgisi dersini hiç sevmediğimi sanmama rağmen Begüm'ün atölyesinde iken “Böyle bir öğretmenim olsa nasıl olurdu?” diye kendime sormam ve Evrimin E'si. Ne kadar yorgun olsam da, dikkatimi çeken ve yine olsun böyle bir şey dediğim bir atölye. Sadece atölyede öğrendiğimiz bir süreç değil tüm süreçte temasımızın olduğu, otobüs yolculukları dahil bir etkileşimde olduğumuz bir gruptu. Burak'ın “Her sene gelmeyeceğim diyorum ama yine buradayım.” demesi ve ekibi kuran kişilerden geriye aramızda az kalanların olması, bir yandan da başka kişiler ile kampın büyümesi. İstanbul'da görüşmek üzere sözleştiğim Duygu ve planlama yapacağımızı konuştuğumuz Begüm, peşinizdeyim maalesef. 

Tüm bunlar Burası Tamamen Bizim Kampı. Biz buyuz. Her şey bize ait. Bu hayata dair.

Eylem Yılmaz Özmen - Matematik  Öğretmeni - Mersin

Bu satırları size hastane odasından yazmaya çalışıyorum. Tüm aile bireylerinin günlükte bir imzasının olmasını istediğim için yazmaya başladım.

Okuduğum bir kitaptan aklımda kalan bir kısımla giriş yapmak istiyorum: “Yüzümüze ölümün gölgesi düştüğünde hayat ısrarla yaşama şansı tanımak istiyor bize, türlü biçimlerde uyarıp tekrar tekrar sınıyor bunun için.”

Kampı mutlu bir şekilde tamamladıktan sonra hayat beni kötü bir şekilde sınadı. Ama çok şükür her şey yolunda, umarım daha iyi olacak.

Bu süreçte kamptaki günlükleri okuyarak çok duygulandım. Ne kadar güzel bir topluluk olduğumuzu düşündüm. İyi ki bu topluluğa katılmış bu ağa takılmışım.

Kampa dair aklımda kalan anıların hepsinde huzur, dayanışma, umut ve mutluluk var.

Heybemi yeni bilgiler ve deneyimlerle doldurdum. Yüzümüzü birbirimize döndüğümüzde yaşadığım güvenin tarifi imkansızdı benim için.

Kendimi mutlu, umutlu hissettiğim ender yerlerden birisi Burası Tamamen Bizim Kampı.

Hep birlikte kamp için bir şeyler yapmaya çalıştık. Hepimiz uğraştık, didindik, herkesin emeğine sağlık.

Hepinize sımsıkı sarılıyor, özlemle kucaklıyorum.❤️

Nebi Burak Ay - Özel Eğitim Öğretmeni -  Mersin

Satırlarıma nereden başlasam bilemiyorum. Ben duygularını iyi ifade edemeyen birisiyimdir. İnanın kampı planlamak, bu satırları yazmaktan kat kat daha kolay geliyor. Çünkü şunu da yazayım, bunu da ekleyim, şuna teşekkür edeyim derken yazı bitmiyor. (Spoiler: Bu yazı biraz uzun olacak.) Planlamak demişken oradan başlayalım o zaman.

Bu sene kampı planlarken Burası Tamamen Bizim Kampı için bir eşikten geçtiğimizi hissettim. Bu hissi 2. kampı planlanırken de hissettiğimi farkettim. O zaman, “Bir kere yaptık ama bir daha yapabilecek miyiz?” endişesi. Bu sene ise, ”Birlikte bu hayali gerçeğe dönüştürdüğümüz arkadaşlarımızın çoğu bu sene katılamadı. Onların yokluğunda yine bu kampı yapabilecek miyiz?” endişesi. Tüm endişelerimiz boşunaymış. Burası Tamamen Bizim Kampı ruhu sayesinde tüm endişeler gerçekleşmeden yok oluyor. Bu ruh öyle birşey ki umutsuz kalana umut, mutsuz olana neşe, halsiz kalana enerji,  nefessiz kalana nefes oluyor. Bu ruh artık bir olimpiyat ateşi gibi sönmeden kişilerden kişilere aktarılarak yaşamına devam edecektir. 

Şimdi kampa geçebilirim. İlk gün toplandık ve asla tek başıma yapamadığım çadır kurma işini Betül’ün yardımıyla aradan çıkardıktan sonra hemen Yücel, Eylem, Sevgi ve Arslan ile kayıt masasını kurduk. Isınma oyununda Aysun’a ufak çaplı bir “nasıl yapamazsınız çok basit” krizi yaşattıktan sonra yeni yüzleri görmekten onlarla tanışmaktan çok mutlu oldum. Akşamında ise Uğur Ali’nin Soru Merak Kütüphanesi ile soru sormanın inceliklerini öğrendik. Bu arada tahmin oyunundaki ödülüm hala elime ulaşmadı, buradan bildiriyorum tarihe not düşülsün. 

Ardından kamp ateşinin etrafında İsmail ve Uğur Ali’nin müzik ve şarkılarıyla mest olduk. Gecenin karanlığından daha derin sohbetler zamanı genişletiyordu. 

İkinci günün sabahına acı bir haberle uyandık. Kısa sürede kampın ve çocukların odağı olan canımız Misket aramızdan ayrılmıştı. Hayatın en acı gerçeği, en mutlu olduğumuz alanda bizi bulmuştu. Bahar ve Ayaz’ın üzüntüsünü herkes en derinden paylaştı. Sade ve anlamlı bir törenle Misket’i doğanın kalbine, su seslerinin arasına defnettik. 

Günün ilk atölyesinde Özşefkat ve Farkındalık Atölyesinde Fatma ve Güneşle duygularımıza ve kendimize şefkat konusuna odaklandık. Çok besleyici ve ufuk açıcı bir atölyeydi.

Suna Hocamın atölyesi yağmurun gazabına uğrasa da seneye için sözümüzü aldık ondan.

Hisamiddin Hocam, Evrimin E’si ile bizde yeni ufuklar açtı. Değerli taş diye arkadaşlarımı kandırmaya çalıştığım kelkit taşını bile öyle güzel anlattı ki mest olduk. 

Ve geldik Boncuk Çanta Atölyesi. Azim, sabır, küçük çaplı sinir krizleri, kopkoyu bir sohbet barındıran bu atölyede, erkeklerin eşleri ve kızları için gösterdiği performans çok etkileyiciydi. Sevgi’ye çok teşekkür ederim bize gösterdiği sabır için.

Akşam olunca Takas Pazarı kuruldu. Kampımızın kıdemlileri Beren ve Ekin’in Eylem ile birlikte hazırladığı stand gerçekten çok güzeldi. Tütsü ve kayısı reçelini zor alabildim. 

Günün yorgunluğu ve duygu karmaşalarını atmak için kampın son gecesinde ateş başında bulduk yine kendimizi. Sohbetleri, Hisamiddin Hoca ile İsmail’in şarkıları, şiiri ve müziği ile kamp geceleri gerçekten başka güzel oluyor. Her sene İsmail’in okuduğu Bir Burası Tamamen Bizim Kampı geleneği “Her Şeye Tıpatıp Uyanların ve Her Şeyi Çoktan Bilenlerin Şarkısı(Zaten Biliyoruz)” şiirini bu yıl bana okumak kısmet oldu. Bu isim bile bizi anlatmaya yetiyor. Hep birlikte “Zaten Biliyoruz” dediğimiz kısımlarda herkesin bu şiirden ne kadar keyif aldığını anladım. Sabah 6.00’da günü doğurup zorlada olsa dağıldık. 

Son gün toplandık. İsmail’in sabaha kadar şarkı söylemesine rağmen erken kalkıp atölyesini yapmasına hayran kaldım. 

Kapanış çemberine geçtik. Her sene daha da zorlaşıyor benim için bu kapanış çemberleri. Emekle dayanışmayla örülen bir Ağ’ın her yıl daha da genişlemesi, her kampta yeni yüzler görmek beni çok etkiliyor. 

Burası Tamamen Bizim Kampı benim içinde büyüdüğüm her seferinde kendime birşeyler eklediğim bir yer oldu. Artan sorumluluğumuzla kamptan aldığımız keyif daha da katlanıyor. Bu yüzden her sene inisiyatif alan kişi sayısı giderek artıyor. Bir kaç kamp sonra benimde kenara çekilip bu bayrağı devredeceğim birileri olacaktır. Bundan çok eminim. 

Son olarak;

Destek kelimesinin karşılığı olan Ayhan’a,

Her türlü kolaylaştırıcılığı yapan, kamp için tüm ailesini seferber eden elimiz kolumuz olan dostum Yücel’e,

İnce fikirleri ve küçük dokunuşlarıyla kampı güzelleştiren, emeğini hiç esirgemeyen Sevgi’ye,

Burası Tamamen Bizim Kampı eş koordinatörüm, iş bitirmede bir dünya markası, yoga and travel kadın, bitmeyen enerji Dilan’a,

Ayrıca çok teşekkür etmek istiyorum.

İyi ki varsınız, İyi ki varız. İyi ki İyi ki…          

Arslan Bozdemir - Rehber Öğretmen - Mersin

Sevgili günlük; bir çift benim de sözüm var. İstanbul metropolünün konforlu bir mekanından, Torosların zirvesindeki çadıra hicret eylerken bir derdimiz var, dermanı birbirimizde olan…

Dünyanın yarattığı, yaşattığı yalnızlığa, yabancılaşmaya ve paranın egemenliğine karşı dayanışma ile sofralarımızı paylaşarak bilginin alınan satılan bir meta değil üretilerek değer bulduğu  bir güzellikte sizlerle zamanı mekanı ortaklaştırmak çok doyurucuydu…

Not: Seneye Misket'in anıtı başında ölüm, yaşam, varolmak anlam üzerine bir felsefi sohbeti de buradan şimdiden öneririm. Anısına saygıyla…

Sevgiyle kalın…    

Ayhan Binici - Türkçe Öğretmeni - Hatay 

"Kendimin ellerinden tutunca

İçimden nehirler gibi akmak geliyor

Yollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor

Buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor, kaçmak geliyor, kaçmak geliyor"

Bu şarkı ile yolculuklara başlamayı hep sevmişimdir, kaçarken aslında yeni bir başlangıca doğru gittiğimi bildiğimden olsa gerek.

Kamp yolculuğuna da sabah erkenden arkadaşlarımı yoldan ala ala başladık. Hatay'dan Adana'ya, Adana'dan Mersin'e ardından Mersin'den Arslanköy'e uzun süren bir yolculuktan sonra Şaymana kamp alanına vardık, son düzlükte otobüsün geçebilmesi için Ali'nin ceviz ağaçları ile mücadelesi görülmeye değerdi.

Kamp alanına varınca herkesle sarılmak, kucaklaşmak ve herkese Seval'le Ahmet'in neden gelemediğini anlatmaktan çadırımızı kurmak biraz zaman aldı. Ancak her an çok kıymetliydi. 

Tanışma ve kaynaşma oyunlarından sonra "Soru Merak Kütüphanesi" atölyesi ile soru sormanın ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırladık.

Atölyedeyken Ayferlere uğrayan davetsiz bir misafir sayesinde Günalp ve İsmail'den kirpilerle ilgili bilgiler öğrendim. 

İlk gece İsmail'in gitarı ve şarkılarıyla geç saatlere kadar sürdü.

İkinci gün, Beren'e sorduğum "Nasılsın?" sorusunun yanıtı kamptaki tüm arkadaşlar gibi beni de derinden etkileyen Misket'in ölüm haberini almama neden oldu. 

Atölyeleri bir saat öteledikten sonra ne yapacağımıza dair fikir alışverişinde bulunup aksiyon aldık. 

İkinci günün bana göre en iyi atölyesi Dilan ve Hüseyin Deniz'in Cımcılık Oyunları atölyesiydi. Nedenine gelince yanlarına aldıkları paydaştı. Zaten sulu bir atölyeydi ama bu onlara yetmemiş olacak ki "Mikail"i paydaş yapmışlardı, böylelikle atölyelerine katılmayan herkes zorunlu olarak katılmış oldu.

Saatlerce yolunu bulamayan Hisamettin son dakikada yetişerek bizlere sadece "Evrimin E'si"ni değil akşam da İsmail ile birlikte sabaha kadar sürecek olan müziğin m'si atölyesini de gerçekleştirdi. 

İsim yazdırarak katıldığım tek atölye ise 12 saat süren ve belki de hala devam eden Sevgi Hazar'ın boncuk çanta atölyesi de bizlere sabrın sonunun selamet olduğunu kanıtladı.

Bu arada ayrı bir paragrafta son dakikada belediyeden izinleri çıkan Emre, İpek ve Gülcan çocuklara unutulmaz anlar yaşattılar.

Son olarak, ilk defa kampa katılıp atölye yapmak isteyen ancak Dilan ve Hüseyin Deniz'in paydaşı tarafından atölyesi iptal edilen Suna'ya anlayışı için kampa katılım gösteren, kolaylaştırıcılık yapan herkese çok ama çok teşekkürler. 

Seneye Arslanköy ve başka başka kamplarda görüşmek üzere 🙃

Serpil Hizmetçi - Sınıf öğretmeni - Adana

İzmir’e taşınma sürecimi kamp için geciktirip, kampın son günü taşındığım doğrudur. 

Bütün yorgunluklara ve kafa karışıklığına rağmen çok keyif aldığım, acıyı da sevinci de hüznü de yoğun hissettiğim, yeni canlarla tanıştığım ve bu tanışmalardan çok mutlu olduğum, daha önce tanıştığım ve çok sevdiğim arkadaşlarımı daha daha da sevdiğim, akşamları beni gözeten, toplanırken yatağımızı indiremediğimizde bize yardım eden tüm dostlara minnet duyduğum, harika içecekler tattığım ve nefis yemekler ve sohbetlerle şenlenen sofralarda oturduğum, yeni yeni şeyler öğrendiğim ve bu öğrendiklerimle yeni bir “ben”e dönüştüğüm, çok güzel bir kamptı benim için. 

Gözlerim bazı can dostlarımı arasa da onların sıcaklığını daima kalbimde hissettim. Yeni dostlar ve dostluklar edindim. Dilerim ki bu kamp daima hep yaşasın…

Duygu Togral - Sınıf Öğretmeni, İstanbul 

Kamp günlüklerimi günlerdir seyahat halinde olduğum için aklımda yazıp derleyip duruyordum. Yazıya geçirmek çok zamanımı aldı. Neresinden başlasam bilemeyeceğim kadar geniş ve bir o kadar derinlemesine bir deneyimdi. Ben bu yolculuğa İstanbul’dan katıldım. Sevgili Merve’nin kamp davetinden sonra bir anda karar verdim ve yola koyuldum. 

Sabah erkenden uyandım. Öğretmen Ağı’ndan Gülcan’ı aradım hemen. Otobüsün kalkacağı buluşma yerine beraber gitmenin tadı bir başka olacaktı. Çünkü son buluşmamızın üzerinden iki yıl geçmiş ve biz bu iki yıl içinde kadın yaşam grubu kurmuş, beraber okumuş, birlikte sorgulamış, paylaşımlarını derinleştirmiş ilgidaşlardık da artık. Bu çalışmaların getirdiği yakınlıkla içim sevinç dolu. İşte garın önündeyiz. Dilan her zamanki gibi sıcacık, enerjik otobüsün içinden iniyor. Yavaş yavaş toplandık. Beklerken bir de hatıra gar pozu verdik.

Bu süreçte Sevgi’nin hiç bitmeyen atölye unvanını tartışmasız bir Buluşmaya katılacak öğretmen arkadaşlar da toplanınca yola çıkıyoruz işte. İlk kez Toroslar’ı gördüğümde büyülenmiş gibiydim. Kamp alanına nasıl, nerden gittik hiçbir şey hatırlamıyordum. Bu kez aynı yollardan bir kez daha geçerken Burası Tamamen Bizim Kampı’nı neden yaylada yapıyoruz ki sorusuyla meşguldüm. Cevabı anlamaya yaklaşmış hissettim. Ulaşılması kolay bir yerde bu buluşma olsaydı aynı etkiyi verir miydi? Biz burada tamamen herşeyden uzakta, birbirini hem tanımayan hem tanıyanlar ne yapıyoruz? Buluşma yerinin seçimi beni her buluşmada tekrardan heyecanlandırıyor.

Yaylaya yaklaşmadan hemen önce ihtiyaç molasında köy manavından bir yerli karpuz seçmesini istediğimde o da işte aynı soruyu sordu. Nereden nereye böyle? En lezzetli karpuz seçilene kadar mesleki paylaşım yapmak için toplanmış bir grup değişik öğretmenler olduğumuzu konuştuk manavla. Köyün leblesi de meşhurmuş bu arada. Dönüş yolunda oradan aldığım leblebi, Ayhan’ın katıklı ekmeklerini bitirince, yolluk olacak hepimize.

Kamp alanına ulaştığımda bizden önce oraya gelen arkadaşlarımız bizi karşıladı. Hangi valiz kimin bakmazsızın eşyaları otobüsten bir elden indirmemiz ve hemen çadır alanlarına geçmemiz… Bu dayanışma haline bayılıyorum. Birşey söylemeden herkesin herkesi gözetmesi. 

Çadırını kuracak yer arayana yer gösterenler, çadırını kuranın kurmayana yardıma koştuğu, etkinlik kayıtlarının yapıldığı bir masada çalışanlar, kamp malzemesinde sorun yaşayana çözüm üretmek için yaratıcı çözümler getirenler ve etkinlik alanında “Tanışma etkinliği başlıyor!” diye gelen bir haber ve hemen çemberde bir araya gelişimiz. Bu oluş hali çok etkileyici. Az önce hızlıca yerleştiğimiz yerde şimdi kol kola girmiş dans ederek tanışıyoruz. Adımızı süpürüp uçuruyoruz.Sonra ağacın dalları, yaprakları oluyoruz ve bütün olup hareket ediyoruz. Göz göze bakışıp yer değiştirip çocuklar gibi koşuyoruz. İşte buradayız ve burası tamamen bizim hissiyle yemeğe geçiyoruz. Yemekten sonra Soru Merak Atölyesinde “Soruyu soran kim olabilir?” etkinliği yaptık. Bu etkinlikten, Birlikte soru sormanın doğası üzerine düşünme fırsatı yakalayarak atölyeden ayrıldım. Kamp ateşinin yakılması, sabaha kadar süren şiirler, şarkılar, sohbetler. Kimimiz sesiyle, kimimiz sözüyle, kimimiz neşesiyle perseid meteor yağmuru altında hepimiz birer yıldız gibiydik. Serin yayla uykusu beni bekler.

Sabah, Bahar öğretmenin köpeğinin acı haberi ile uyandım. Özge öğretmenin köpeği Dodi’nin arkadaşı artık yoktu. Çok kısa süren tanışmamıza rağmen üzüldüm. Bir anda gelişen bu acı kaybın ardından yas tuttuk. Ve öğleden sonraki atölyelerde evrimin somut örnekleri, okuma listeleri ve söz varlığıma kattığım yeni bir kelime ile ayrıldım. Boncuk atölyesinden büte kaldım. Bir sıra boncuk görebildim. O kadar sıkıldım ki ellerim terledi, ellerim terledikçe misina elimden kaydı. Yapamadıkça yardım isteyip durdum. Etrafı dolaştım. Katıldığım atölyelerde öğrendiklerimi arkadaşlarımla paylaştım. Onların öğrendiklerini dinledim. Sınıftaki öğrencileri düşündürdü bu bana. Etkinliğe dahil olamayınca etrafta dolaşan, tuvalete gidip gelen zamanı doldurmaya çalışan öğrencilerden biriydim. Evet boncuk örmeyi öğrenememiştim ama tarih, evrim, post yapısal çağ üzerine keyifli muhabbet etme şansım oluştu. Bir de başladığı bir işi kararlılıkla tamamlayan arkadaşların yılmaz yönünü görmek iyi geldi. Aramızdaki farklılıklar ve benzerlikler üzerine düşündürdü. Ayrıca hobi atölyesi fikri bana iyi geldi. kaynaşma, tanışma ve atölyeler arasında paylaşım aktarımı için alan açan bir yönü var. Üstelik de kamp kafasına iyi gitti. 

Kampın gece eğlencelerine bayılıyorum. Önceki yıllardan beri sazı, sesi, gitarı olan arkadaşlarımız eğlenceyi başlatırdı. Güzel seslerini dinlemek her zaman bana keyif vermiştir. Ama bu kampta ilk defa beraber bir şarkıyı koro halinde söyleme şansı yakaladım. Aysun sesini öyle güzel kullanıyordu ki hevesli olduğumu görünce beraberce nasıl yapabileceğimize liderlik etti.Hüsamettin Hocanın gitarı eşliğinde Aysun’un güzel sesiyle Mizgin, Onur, İsmail, Ayhan, Ali, Betül, Gülcan bir koro oluverdik. Benim için eşsiz bir andı. Beraber bir şarkıyı söylemek için benim de sesimin yettiği yerde katkımın olmasına çok mutlu oldum. Sene içinde, yaptığımız koroyu geliştirmeye karar verdik. Paylaştığımız bu an da çok tatlıydı. Gelecek sene için planlar oluşmaya başlamıştı bile.

Yaylaya gelmeden önce gökyüzü gözlem kayıtları tutmaya başlamıştım. Ay gözlemi günlükleri için teleskobumu yanımda getirmeyi istemiştim ama eşya kalabalığından teleskopu taşıyamadım. Yaylada iki gece boyunca Ay'ı da görmemiştim zaten. “Ay’ın nerede olduğunu gören var mı?” diye arkadaşlara sordum. Beraber Ay’ın nerede olabileceği, enlem konum hesaplamaları yaparak sabaha karşı eğlence yerinden ayrıldık. Sabah uyandığımızda hesaplamaların saat ve konumun hiç biri tutmamıştı.

Veda gününe uyanmak, çadır toplamak ve atölyeye katılmak için zamanı yetiştiremeyeceğim diye telaş içinde uyandım. Uykusuz, yorgun ve titreşim modundayken çağrıldığım o kahvaltıyı hiç unutmayacağım. O nasıl bir menemendi. 15 kişiye yakındık ortada kocaman bir tava. Arkadaşlar o tavayı nereden buldunuz yahu? Ve kim pişirdiyse menemeni ellerine emeğine sağlık. Hepimizi doyurdu. Kalabalık kahvaltı sofrasının neşesi yemeğin lezzeti gitmeden önce son bir araya geliş. 

Aklımda gülen neşeli, paylaşmayı bilen insanların yüzleri, kalbimde yakınlık duygusu, cebimde yeni bilgiler, içimde yapmayı düşlediklerimin heyecanıyla ayrıldım. 

İyi ki varız.

BURASI TAMAMEN BİZİM.