Bir Yolculuk Hikayesi: Sınavla Yaşam
Yazar: Ahmet Canbaz
Anne: Boş durma hadi test çöz.
Çocuk: Anne konuyu anlamadım, sonra çözerim. Soruların cevapları yanlış çıkıyor.
Anne: Sen çöz, öğrenirsin. Şükran Teyze’ nin oğlu şimdiye kadar 23 test kitabı bitirmiş. Sınavdan düşük bir puan alırsan seni kimse sevmez. Yalnız kalırsın, alay ederler…
Bir çocuk ve annesi arasında geçen yukarıdaki diyaloğa bir yolculuk sırasında şahit oldum.
Sınavlar çevremizi şekillendiriyor, sosyal statümüzü ölçeklendiriyor, mesleğimizi -gerçekten istemesek de- belirliyor. Kısaca hayatta sınavlarla var olmaya çalışıyoruz. Tüm bu olgulardan yola çıkarak daha çocuk dediğimiz bireylere boyundan büyük görevler veriyor, onlardan farklı beklentiler içerisine giriyoruz. Bunları yaparken onların sosyal, duygusal, sanatsal ve sportif ihtiyaçlarını hiçe sayıyoruz. Fakat sınav öncesi, sınav esnasında veya sınav sonrası işler istediğimiz gibi gitmeyebiliyor ve bu durum karşısında hem öğrenci hem de ebeveynler sınavın önemini abartarak, olası bir başarısızlığı dünyanın sonu gelmiş gibi algılayabiliyor ve böylece sınavlar bir ölüm kalım meselesi haline geliyor. Her ebeveyn haklı olarak çocuğunun her alanda başarılı olmasını istiyor. Bu duygunun öğrenci üzerinde yarattığı baskının başarıyı engelleyebileceğini hesaba hiç katmıyor ve öğrenci üzerinde kaygı oluşmasına sebep oluyor. Kaygı, bireylerin varlığı için esas olarak benimsedikleri değerlerin, üstesinden gelemeyeceği tehditler altında kaldığını hissettiğinde yaşadığı duygudur. Sınav kaygısının oluşmasında ise benlik algısı (öğrencinin tüm algıları) en önemli neden olarak gözleniyor olsa da, bunun yanında rekabetçi sınıf iklimi, anne baba ve öğretmen tutumları, akran ve çevre baskısı sınav kaygısını artırabiliyor.
Uzmanlara göre sınavlarda başarılı olmanın temel koşullarından biri de kaygıyla başa çıkabilme kabiliyetidir. Yapılan araştırmalar da bu durumu destekler niteliktedir. Öğrenciler üzerinde yapılan gözlem ve anket çalışmalarında kaygı ve başarı ilişkisi aşağıdaki şekilde belirlenmiş:
Sınav Kaygısı ile Başarı Arasındaki Eğrisel İlişki Grafiği
Sınav Kaygısı İle Başarı Arasındaki Doğrusal (Lineer) İlişki
2018–2019 Eğitim ve Öğretim Dönemi başında, eğitimi dert edinmiş, öğrenme ve öğretmeye meraklı öğretmenler İzmir’de Öğretmen Ağı çatısı altında “Yaratıcı Problem Çözme” sürecinde bir araya gelerek, “Eğitimde Kapsayıcılık” anlayışı doğrultusunda “Ölçme değerlendirme sürecini kapsayıcı hale nasıl getirebiliriz?” ve “Bütüncül bir başarı algısına nasıl ulaşabiliriz?” sorularına yanıt aramaya başladı. Öğrencilerin yaşadıkları sınav stresini bir nebze azaltmak, başarı duygusunu daha fazla hissetmelerini sağlamak ve aile, toplum, öğretmen ve öğrencilerin başarı algılarını değiştirmeyi amaçlayan süreç sonunda, öğrencilerin hayatı bir bütün olarak görmelerini sağlayan, hayatta karşılaştıkları sorunlara çözümler üretmelerine olanak tanıyan; sportif başarıları, sanatsal becerileri ve duyguları ön plana çıkaran bir ajanda olan “Yaşam Pastam” ürünü ortaya çıktı.
Yaşam Pastam farklı şehirlerde farklı öğrenci gruplarına uygulandı ve öğrenci ve ebeveynlerin görüşleri de dahil olmak üzere tüm çıktıları incelemeye alındı. Sonuç olarak öğrencinin sokak hayvanlarına mama vermesi, annesine ya da babasına yardım etmesi, arkadaşlarına örnek olması, öğretmenine günaydın demesinin de birer hayat başarısı olduğunu görmesi mutluluk vericiydi. Grup üyelerini etkileyen en önemli bulgu ise “Keşke yaşam pastam daha büyük olsa, hayallerim sığmıyor.” cümlesi oldu.
Öğrencilerin gerçekten bizlerin düşünemeyeceği kadar büyük hayalleri var. Onların hayallerinin peşinden koşması, sosyal statüsünü belirlemesi ya da ailesine ve topluma kendini ait hissetmesi için sadece sınavlardan alınan puanların değil, hayatı bir bütün olarak görmesinin önemi büyüktür.
Çocuklarımıza sınavların önemli olduğunu fakat sınavlardan alınan kötü sonuçların dünyanın sonunun olmadığını anlatmalı, yaşamları boyunca sınavlardan bağımsız olarak da başarılı olabilecekleri konusunda telkinlerde bulunmalı, yaptıkları yanlışları doğruya çevirme konusunda rehberlik etmeliyiz. Bu sayede kendini tanıyan, özgüveni ve özsaygısı yüksek bireyler yetiştirebilir; geleceğe daha güvenli adım atmalarını sağlayabiliriz.
Ahmet CANBAZ
Değişim Elçisi