Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Bir Proje Deneyimi ile Korona Günlerinde Okullu Olmak

Yazarlar: Süleyman İnan, Meriç Dönmez

“Okullar kapatılsın KUBİY’e gelelim”…

Bu seçki söz, geçen hafta biten TÜBİTAK Bilim Okulları-4004 projesinin bitiminde bir katılımcı olan 7.sınıf öğrencisine ait. Yoğunlaştırılmış 6 gün süren program sonunda özel ilgi ve değeri her an hissettikleri bir projenin dönütü olarak bu ifade mevcut okul sistemine dramatik bir eleştiri gibi görünse de, devasa ve karmaşık eğitim sistemine elbette bir alternatif oluşturma iddiası taşımıyor.

Fakat, bu projeden çıkanlar, pandemi gündemine dönük yararlı bazı sonuçları eğitimle ilgili olanların dikkatlerine sunulabilir. “Zaten bunları biliyoruz” refleksine sahip olanlar için ise, belki kayda değer “bereketli” tekrarlar olabilir.

Projeye geçmeden önce, doğal bir işbirliğinin de altını çizmeliyiz. Üniversiteden bir akademisyen olarak ben ve Öğretmen Ağı’nın en aktif Değişim Elçilerinden Meriç Dönmez’i bir araya getirdi bu proje. Bu iki ismin özellikle Öğretmen Ağı atölye ve etkinliklerinde birlikte çalışmaları, yeni çalışmalarda ne/neler yapabileceklerini kendiliğinden gösterdiği gibi icat çıkarılan her işte birlikte çalışma şevkini ve heyecanını da veriyordu. Dolayısıyla tek kişinin olmadığı bu tip ortaklı projelerde ekip ruhu baştan kurulmuş oluyordu. Böylelikle ekibin proje süresince birbirini henüz tanıma, iş kapasitelerini görme gibi durumlar risk olmaktan çıkıyordu.

Bu noktada hızlıca bu projeden söz edelim, sonra da gösterdiklerine gelelim. Kısa adı KUBİY olan “Küçük Bilim İnsanları Yetişiyor” Projesi, 7. Sınıfları hedef kitle olarak belirliyor ve temelde amaç bilimin yalnızca fen-mühendislik ve tıpla ilişkili olmadığı, sosyal-beşeri bilimleri ve güzel sanatları da dahil ettiğini göstermek. Kısaca katılımcılardan her alanın bilimi olduğunu fark etmeleri isteniyor. Bunun için her bir alandan yapılan aktif katılımlı etkinliklerde öğrencilerin o alana yönelimi hem eğitmen hem de psikolojik danışmanca gözlemleniyor ve gün sonunda bu gözlemleri derinleştiren ölçme araçlarıyla her bir katılımcı için özel notlar birikiyor. Bütün bunlar yapılırken katılımcının en erken biçimde kariyer eğilimi de anlaşılmaya çabalanıyor. Projenin alt başlığı -sanırım- yapılmak isteneni özetler mahiyette: “Bilime Yöneliş ve Kariyer Farkındalığı Programı”.

Bu yazıda asıl üzerinde durmak istediğimiz, okullar henüz açık değilken ve şu sıralar da ne olacağı belirsizken ‘yeni hayatın” getirdiği bir okul deneyiminin -kısa süreli de olsa- bazı sonuçlarını paylaşmak. Bunlardan ilki ve belki de en temel sonuç, öğrencilerin birbirlerini güvende tutmayı önemsedikleriydi. Kurum (okul) olarak aldığımız tedbirlerle birlikte aslında katılımcı öğrencilerin de hijyen kurallarını ne kadar içselleştirdiğini görmüş olduk. Öğrencilerin tamamı maske-mesafe ve el hijyeni konusunda uyarılmış ve bilinçlenmişti. Proje sonunda bizim için yazılan olumlu görüşler bölümünde katılımcıların yarısı buna dair notları yazıya geçirerek onların da bu üç kuralı ne kadar önemsediğini anlamış olduk.

İkinci sonuç, tüm olumsuzluğa rağmen öğrencilerin ne kadar çok okul ortamını özledikleriydi. Farklı okullardan gelmiş öğrencilerin kısa sürede kaynaşarak bir sınıf gibi hareket etmeleri ve özellikle etkinlik aralarında bahçede geçirdikleri zamanlarda kurdukları oyunlar açık alanda ne kadar hareket ihtiyacı hissettiklerini ve koşup birlikte oyunlar oynamayı ne kadar özlediklerini çok net gösterdi. Öğrenciler, etkinlik aralarının uzatılmasını sıklıkla talep ettiler ve bunu proje süresince karşılıklı ihtiyaçlarımızı gözeterek gerçekleştirmeye çalıştık. Biliyoruz ki okulun çocuklar için kapsayıcılığı ve sosyal–duygusal boyutu pandemi sürecinin ilk günlerinden itibaren elimize geçen en net veriydi.

Yazının girişindeki öğrenciye ait cümleleri geri bildirim süreçlerinde fazlaca duyduk. Özellikle atölyelerin bireysel ve grup çalışmaları boyutunda oyun ve etkinlik temelli bir tasarımın yer alması, fikirlerini ve düşüncelerini hata yapma korkusu olmadan denemeleri, öğrenme ve keşif sürecini öğrenciler için -okul yaşantılarına göre- daha anlamlı hale getirdi.

Farklı dezavantajlı bölgelerden gelen yirmi üç öğrenci için proje sürecinde hissettikleri en önemli duygu “değerli“ hissetmekti sanırım. Projeye seçilmiş öğrenciler olarak gelmişlerdi ve gerek atölyelerde gerekse serbest zamanlardaki ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanabilmesi için özel bir çalışmanın kendileri için tasarlandığını gördüler.

Çocukların yüksek yararı adına kafa yoran ve bunun için çabalayan kişi, kurumların ortak akılla daha önceki işbirliklerinden edindikleri tecrübelerle birbirlerine sağladıkları katkı, yarattıkları artı değerler en çok çocuklarımızın yüksek yararına dönüşüyor. Yeni hayatta okul yaşamı için ihtiyaç olan da bu güçlü işbirliği ve dayanışma. Başta yer verdiğimiz sözü, işte böyle olursa okullar açık kalmalı diye yorumlamak istiyoruz.

Yazıyı bağlarken proje özelinde Öğretmen Ağı ile ilgili ek bir notu da belirtelim. Bu çalışma bize gösteriyor ki, kurulan işbirlikleri çok farklı çalışmalarda doğal işbirlikleri ortaya çıkartıyor.

Birlikte güzel işbirliklerine…


Prof. Dr. Süleyman İnan Hakkında

Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi’nde profesör olan Süleyman İnan, sosyal alanlar üzerine kitap ve makaleler yazdı; bazı kitap ve projelerin ise içerik danışmanlığını yapıyor. Topluma karşı bir sorumluluk projesi olarak, dezavantajlı öğrenci gruplarına yönelik KÜBİY Okulu adıyla anılan “Küçük Bilim İnsanları Yetişiyor” projesini yürütüyor. (www.kubiy.org; www.kubiy.com.tr) “Genç Bilgi: Siyaset” kitabının yazarı olan İnan, 7.sınıftan itibaren genç ve çocukların siyaset bilgisini temel düzeyde öğrenmesi gerektiği fikrinin savunucusu ve bu yönde bazı incelemelerin müellifi. Çocuklarda siyasetin doğru anlaşılmasını hedefleyen “Siyaset Hiç De Korkulacak Bir Şey Değil!” adlı seminerler vermeye devam ediyor. Bunun yaygınlaşması için ayrıca siyaset okuryazarlık üzerine seminer ve atölye eğitimlerinin başlatıcısı. İnan, evli ve iki çocuk babasıdır.

Meriç Dönmez Hakkında

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Programları ve Öğretim Bölümünü 1998 yılında tamamladı. Bir süre banka ve özel kurumlarda çalıştı.2002 yılında MEB de özel eğitim öğretmenliğine başladı halen rehberlik öğretmeni olarak çalışmakta. Bunun yanında AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) Baba Destek Programı eğitimcisi ve saha danışman, ÖRAV (Öğretmen Akademisi Vakfı) Kısmi Zamanlı Eğitimci, İyi Babalar Platformu babalık savunuculuğu üzerine yetişkin eğitimi alanında çalışmakta, Öğretmen Ağı başlangıç ekibi öğretmenlerinden olup halen değişim elçisi olarak çalışmalarını sürdürmekte.