Öğretmenlik Hep Var Olacak
Yazar: Ahmet Canbaz
Tüm dünyayı etkisi altına almış bir salgının öngörülen bir şekilde çevremize, evimize, hatta ruhumuza etki etmeye başladığı ve okulların kapandığı günlerde, pek çok öğretmende benzer bir dert, düşünce vardı:
“Çocuklar ne olacak? Nasıl eğitim vereceğiz? Süreci yönetebilecek miyiz, onlara gerçekten dokunabilecek miyiz?”
Uzaktan eğitim sisteminin oturduğu ve sürecin devam ettiği bugünlerde, geçmiş yıllarda düşündüğüm, öğrencilerle kurulan yüz yüze iletişimin daha etkili olacağı yönündeki düşüncem günden güne kendisini daha da kanıtlar niteliğe bürünmüştü. Öğrencilerin merak ettiklerine daha hızlı cevaplar verebileceğim ortamlar oluşsa da tam olarak istediğim verimi alamıyordum. Ama uzaktan eğitimin de bazı öğrenciler için daha faydalı olduğunu gözlemlemem, bu düşüncelerimin üzerine rahatlatıcı bir etki sağlamıştı. Sınıf ortamında hata yapma korkusu ile diğer arkadaşlarından çekinen, sınıf içinde daha geri planda kalmak isteyen birkaç öğrencim bu süreçte derslere daha aktif katılmış, çeşitli uzaktan iletişim modülleriyle sorularını daha rahat sormaya başlamıştı. Hatta online sınavlarda, öncesine göre, akademik olarak daha başarılı olduklarını gözlemliyordum.
Fakat yine eğitim anlayışıma göre bir eksiklik hissediyordum. Sadece akademik aktiviteler düzenliyor, akademik başarı üzerinde duruyor, aktif öğrenme ortamları hazırlamakta güçlük çekiyor ve eğitimin en önemli unsuru olan çocuklarımızı öğrenmenin merkezi almakta zorluk yaşıyordum.
Oysa eğitim, yarının dünyasına hazırladığımız çocuklarla önem kazanıyordu. Yarınlarda yaşayan çocukların, bugünkü meslekleri yapmayacaklarını biliyorum. O mesleğe sahip olacak çocukları; başarılı olma dürtüsü ile zehirlenmiş, sınavlarla tutsak alınmış, psikolojik bağışıklık sistemi zorlamalar ya da baskılarla çökertilmiş ve başarıyı sadece diğerlerinin önüne geçmek olarak algılayan bir yapıyla yaşama hazırlamak onlara yapılacak en büyük kötülük olabilir. Çünkü hangi mesleği yaparsa yapsın, işbirliği, yaratıcı düşünme, ilişki yönetimi ve eleştirel düşünme becerisine sahip olan çocuklarımız yaptıkları işlerde daha başarılı olacak. O yüzden tüm bu becerileri öğrencilere tekrar kazandırabilmek adına “krizi fırsata çevirmek” zor olmamalı, diye geçiriyorum aklımdan. Doğru kaynaklardan ulaşabildikleri bilgilerle dersin işleyişinde onlara büyük roller vermek, işbirliği ortamı sağlamak ve merak duygusu kazandırmak, adım adım, küçük de olsa başarılar tattırmak… Hem de elimde onların çok sevdiği teknoloji varken. Neden olmasın? Kimi ders planlarını bu amaca hizmet etmesi için küçük küçük planlamaya başladım bile. Sonuç olarak, biz eğitimciler her koşulda çocukları yaşama hazırlamaya devam ediyoruz.
Onların hangi mesleği yapacaklarını ya da gelecekte hangi mesleklerin olacağını bilmiyorum; ama “öğretmenlik” mesleğinin, bugünün verilerinden yararlanarak, her koşulda devam edeceğine inanıyorum.
Çünkü öğretmenlik özveri, fedakârlık, öğretme isteği, inanç ve çocuk sevgisini bünyesinde barındıran bir meslek. O yüzden tüm bombalar atılsa da, salgınlar dünyayı kavursa da bir eğitmen, öğrencilerine hayat tecrübelerini bir şekilde aktarıyor olacak. Bu meslek, adı, şekli, yöntemi değişse de hep var olacak.
Ahmet Canbaz Hakkında
1987 yılında Denizli’de doğan Canbaz, ilköğretim ve orta öğretimini Denizli’nin Çal ilçesinde tamamladı. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nden 2011 yılında mezun oldu. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Tiyatro Topluluğu bünyesinde, birçok tiyatro oyununda görev aldı. 2015 yılında 9 Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümünde yüksek lisans programını bitirdi. Eğitim ile ilgili çeşitli sertifika programları ve konferanslara katılan Canbaz, 2018 yılında dünyadaki en büyük yaratıcılık organizasyonu olarak kabul edilen Destination Imagination Türkiye Denetim Kurulu Başkanı olarak seçildi. Şu anda özel bir okulda Türkçe Öğretmeni olarak görev yapmakta olan Canbaz, Öğretmen Ağı Değişim Elçisidir.