Afetler ve krizlerle gelen yıkım ve süreğen toplumsal travma kolektif belleğe kazınırken, bu gibi dönemler aynı zamanda toplumdaki kırılgan gruplara yönelik ayrımcı refleksleri görünür kılıyor. Bu durum, eğitim başta olmak üzere birçok alana çeşitli sorumluluklar ekliyor. Öğretmenin Sesi bültenlerinin beşincisinde, afetler ve krizler sonrası eğitim süreçlerinin kapsayıcı ve adil bir düzende inşası için öğretmenlerin deneyim, içgörü ve önerileni paylaşıyoruz.

Mevcut duruma dair

Türkiye’deki mülteci ve sığınmacıların en az 1,8 milyonunun çocuk, çocukların bir milyondan fazlasının ise okul çağında olduğu bilinmektedir. Millî Eğitim İstatistikleri - Örgün Eğitim 2021/22’ye göre; depremden doğrudan etkilenen 10 ildeki 12.550 okulda 358.376’sı mülteci öğrenci olmak üzere toplam 4.330.451 öğrenci bulunuyor. Mülteci öğrencilerin toplam öğrenci sayısı içindeki payının en yüksek olduğu il %26,4’le Kilis.

Depremler öncesinde bölgede bulunan öğrenci sayılarının yanı sıra, deprem sonrasında bölgeden naklini aldıran öğrencilerden 27.462’nin kendi illerindeki okullara geri döndüğü paylaşıldı. Bununla birlikte önümüzdeki süre zarfı içinde ise deprem bölgesindeki illerde eğitim öğretime devam eden öğrenciler için ikinci dönemde devam koşulu aranmayacak.

“Okulumuza 2 öğrenci nakil ile geldi. Nakil giden resmiyette yok gibi görünüyor. Öğrenciler ile görüşmeye çalıştığımda şehir dışındalar ancak nakil aldırmamışlar. Aslında biz asıl tabloyu eylül ayında göreceğiz diye düşünüyorum. Bu illerde devam zorunluluğu olmadığı için naklini aldırmamış ancak şu an burada değil, hayatını artık gittiği yerde devam ettirecek.” -Fatma Ersöz, Psikolojik Danışman ve Rehber, Öğretmen Ağı Değişim Elçisi

Ayrımcılığın depremdeki yüzü: mülteci öğrenciler

Yaşanan depremlerle birlikte toplumsal olarak zor bir sürecin içine girdik. İçinde olunan çaresizlik ve belirsizlik insanları bir öfke durumunun içine sürükledi. Bu öfkenin hedefi ise durumun sorumlusu olmamasına rağmen dezavantajlı gruplar oldu çoğu zaman. Toplumda dezavantajlı pozisyonda olan grupların depremin ardından daha da kırılgan ve savunmasız kaldıklarını görüyoruz. Öğretmenin Sesi podcast serisinin yeni bölümünde konuğumuz olan Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen ve Öğretmen Ağı Değişim Elçisi Fatma Ersöz, mülteci öğrencilerin yoğunlukta olduğu bir okulda görev alıyor. Mülteciler ve dezavantajlı grupların süreci nasıl deneyimlediğine dair gözlemlerini paylaşan Ersöz “Okulumun %80’i Suriyeli, bu süreçte yardım bölgesine gidip Arapça değil İngilizce konuşması gerektiğini düşünen insanlar gördüm. Yardım etmeye gidiyor ama kim olduğum belli olmasın en azından, kendimi ifade etmeyeyim noktasında maalesef olumsuz şeyler yaşanıyor.” diyor ve ekliyor; “Bu insanlar Suriye’den geldi evet ancak Suriye’de de deprem oldu. Savaştan kaçıyorsun ve güvende olmak için bir ülkeye sığınıyorsun, güvende olmak için sığındığın yerde zaten ayrımcılığa maruz kalıyorsun sonrasında deprem oluyor, evler yıkılıyor. Ailelerin bir kısmı da orada. Aslında bizden çok daha katmanlı ve çok daha farklı yaşıyor bir kısmı. Benim öğrencilerim içinde de var Suriye’deki yakınlarını kaybeden. Depremin bir de o boyutu var.”

Tüm çocuklar hakları bakımından eşittir ve eşitler arası ilişkilerin ve güvenli temasın kurulması önemlidir. İçinde bulunduğumuz süreçte depremden etkilenen herkese karşı gösterilen hak temelli değil, acıma temelli yaklaşım öğrenciler arasındaki ilişkilere de sirayet edebilir. Bu noktada hak temelli yaklaşımın benimsenmesi için kapsayıcı eğitim uygulamalarının altını çizmek gerekir. Kapsayıcı eğitim, çeşitli koşul ve gereksinimlere sahip tüm öğrencilerin bir arada ve eşit bir biçimde eğitimden faydalanabilmesine karşılık geliyor. Bunun iki koşuluysa: eğitim ortamlarında ayrımcılığın azaltılması ve öğrencilerin öğrenmeye katılımının artırılması. Bu iki koşulun sağlanması yoluyla, tüm öğrencilerin gereksinimlerine yanıt veren ve aidiyetini destekleyen kapsayıcı eğitim ortamları ve süreçleri mümkün kılınabilir.

Bu amaç doğrultusunda bir araya gelen ve birlikte kapsayıcı eğitim uygulamaları üzerine kafa yoran Eylem Araştırmacı Öğretmen: Mülteci Öğrenciler İçin Kapsayıcılığı Kurgulamak Topluluğu, Eylem Araştırması yöntemini kullanarak konuya dair gündelik pratiklerine odaklanıyor, yaptıkları iş üzerine düşünerek; pratiklerini geliştirmeyi hedefliyor. Topluluğun üyelerinden Sınıf Öğretmeni ve Öğretmen Ağı Değişim Elçisi Gülay Yeniay Bulut, “2021 yılında Eylem Araştırması ve kapsayıcılık odağında çalışan bir topluluğu ilk kez duyduğumda mülteci öğrencisi olan bir sınıf öğretmeni olarak çok kapsayıcı olduğuma düşünüp sürece dahil olmuştum. Süreçte fark ettim ki düşündüğüm kadar kapsayıcı değilim ve öğrenmenin sonu yok. 2023 yılında Eylem Araştırmacı Öğretmen: Mülteci Öğrenciler İçin Kapsayıcılığı Kurgulamak Topluluğu'nun moderatörü olarak tüm öğretmenlerin, bu toplulukta öğreneceğine ve güçleneceğine inanıyorum.” diyor. Depremlerin ardından Öğretmen Ağı & SEÇBİR ortaklığında yeniden yola çıkan topluluk; hem saha araştırmaları hem deneyim paylaşımına dayalı mülteci ve nakil öğrencilerin kapsanmasına dair stratejiler geliştirecek.

1 etkinlik, 1 öneri

Okul ve sınıflar içinde güvenli, katılımcı ve eşitlikçi öğrenme ortamları bireylerin yaşanılan travma etkileriyle baş etmelerinde ve yaşam boyu ihtiyaç duyulan dayanıklılığı geliştirmelerinde önemli role sahip. Sosyal Duygusal Öğrenme Akademisi işbirliği ile Travmaya Duyarlı Sınıf İkliminde Sosyal Duygusal Öğrenmenin Rolü etkinliğinde bir araya gelerek sınıf iklimini travma durumunu gözeterek nasıl yeniden inşa edebileceğimizi tartışmak üzere buluştuk. 

Çeşitli temalar özelinde yürütülebilecek bir çerçeveye ve kurguya sahip olan Eylem Araştırmacı Öğretmen Programı pilot çalışma süresince katılımcılarla birlikte kapsayıcı eğitim odağında bir süreç deneyimlendi ve “Eğitim pratiklerimi kapsayıcı eğitimi mümkün kılacak şekilde nasıl geliştirebilirim?” sorusuna yanıt aranarak kapsayıcı eğitim için stratejiler geliştirildi. Program sürecini “Değişim Benimle Başlar: Eylem Araştırmacı Öğretmen Raporu”ndan inceleyebilirsiniz.

Dayanışmayla,
Ekin Gürsu, Öğretmen Ağı İletişim Sorumlusu.