Kapsayıcı eğitim, “her öğrenci önemlidir ve eşit derecede önemlidir” ilkesine dayanarak herkesin hak ve hizmetlerden eşit yararlanabilmesini odağa alır ve tüm çocukların yararınadır. COVID-19 salgını ise kapsayıcı eğitimin sağlanması için katetmemiz gereken mesafeyi uzattı. Öğrenciler, uzaktan eğitimle birlikte eğitim yaşantımıza hızla giren pek çok değişkeni anlamaya ve farklı yöntemlere adapte olmaya çalıştılar. Diğer yandan, salgın öncesinde okullar arasındaki imkân ve öğrenme farklılıklarının yerini evler arasındaki imkân ve öğrenme farklılıkları aldı.
Eğitimin, 2021 yılında 22 Ocak’a kadar uzaktan, 15 Şubat itibarıyla da yüz yüze devam edebileceği konuşuluyor. Peki bugüne kadar uzaktan ve/veya hibrit uygulamayla devam eden eğitim öğrenciler için nasıldı? Salgın sürecinde uzaktan öğrenciliğin ARKA PLAN’ını, göstergeler ve sahadan deneyimlerle tartışmaya açtık.
Veriler salgın sürecinde uzaktan öğrenciliğe dair ne söylüyor?
Dünya Bankası uzmanlarının PISA 2018 verilerini kullanarak yaptığı hesaplamaya göre, en yoksul sosyoekonomik dilimde yer alan öğrencilerle en varlıklı sosyoekonomik dilimde yer alan öğrencilerin arasında var olan yaklaşık 2 yıllık eğitime eşdeğer fark, COVID-19 nedeniyle okulların kapanmasına bağlı olarak yüzde 9 oranında artabilecek.
UNESCO, UNICEF ve Dünya Bankası tarafından 29 Ekim 2020’de yayımlanan rapora göre, salgın başladığından bu yana, yüksek gelirli ülkelerdeki çocuklar eğitimlerinden 6 hafta geri kalırken düşük ve düşük-orta gelirli ülkelerdeki öğrencilerin eğitim kaybı neredeyse 4 aya ulaştı.
Dünya genelinde okul dışında kalmış çocukların sayısı ise 24 milyonu aştı. Çocuklar bu dönemde okuma ve temel matematik becerilerini yeterince geliştiremedi ve dolayısıyla, 21. yüzyıla ayak uydurabilmek için ihtiyaç duydukları beceri ve yetkinlikleri edinemiyorlar. Akranlarından da uzak olan bu çocukların hareketlilikleri azalıyor; bunun neticesinde çocuklar fiziksel zindeliklerini kaybediyor ve duygusal açıdan stres belirtileri gösteriyorlar. Ayrıca, okulların sunduğu sosyal güvenlik ağlarının yokluğunda istismara, çocuk evliliklerine ve çocuk işçiliğine karşı daha savunmasız hale geliyorlar.
Salgının etkileri, bazı okul kademelerini diğerlerinden daha fazla etkiledi. Erken Çocukluk Eğitimi (EÇE), derslerin yanı sıra akran sosyalleşmesiyle öğrenmeyi de kapsadığı için çocuğun eğitim hayatına uyumunda temel oluşturan becerileri aldığı yer ve çocuklar şu andan bundan mahrum kalıyor. Salgın, iklim krizi, deprem vb. acil durum koşullarında dahi eğitim ikinci plana atılamaz.
TIMSS 2019 sonuçları ise öğrencilerin dijital erişimi konusunda önemli bilgiler veriyor. Türkiye’de öğrencilerin matematik ve fen dersleri için okul ortamında bilgisayara erişimi katılımcı ülkelerin ortalamasının önemli ölçüde altında. Türkiye’de öğrenim gören 4 ve 8. sınıf öğrencilerin sınıflarda bilgisayara erişimi, derslerin içeriğine göre değişmekle birlikte, %15’le %20 arasında değişiyor. Ancak aynı oran TIMSS araştırmasına katılan ülkelerin ortalamasında %37’yle %48 arasında değişiyor.
MEB’in yürüttüğü ve geliştirdiği erişim uygulamalarına karşın içinde bulunduğu koşullar nedeniyle uzaktan eğitime erişemeyen, erişme imkânı olsa bile yine içinde bulunduğu koşullar nedeniyle uzaktan eğitim araçlarını etkin izleyemeyen öğrenciler oldu. Bu süreçte öğrenciler arasındaki “dijital uçurum” var olan eşitsizlikleri daha da derinleştirme riskini artırdı.
Uzaktan eğitim dezavantajlı öğrenciler için nasıl geçiyor?
Mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları
Çocuklar, eğitimin yanı sıra oyun oynamaya dahi zaman ve imkân bulamıyor. Kalkınma Atölyesi tarafından yayımlanan “Virüs mü, yoksuluk mu?” başlıklı çalışmaya göre, mevsimlik tarım işçiliği yapan ailelerin bulunduğu geçici çadır alanlarında uzaktan eğitim olanaklarının erişilebilir olmaması nedeniyle çocukların eğitiminin desteklenmesi için ek mekanizmalara ihtiyaç duyuluyor.
Roman çocuklar
Eğitimi sürdürebilmek için ihtiyaç duyulan desteğin sağlanamaması ve eğitim ortamlarının kapsayıcı kılınamaması salgın öncesinde de Roman çocukların eğitim hayatından kopmasına yol açıyordu. Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği’nin aktardığı üzere, ekonomik yetersizlik nedeniyle öğrencilerin süreçte duyduğu dijital araç ve internet bağlantısı ihtiyacı karşılanamadı ve Roman çocukların çoğunluğu eğitim süreçlerinin dışında kaldı. Eğitime erişememe ile artan öğrenme kayıplarının önlenmesi için telafi derslerine ihtiyaç duyuluyor.
Çalışan çocuklar
Çocuk İşgücü Anketi sonuçlarında yer alan, çalışan çocukların eğitimine ilişkin verilere bakıldığında çocukların %34,3’ünün okula devam etmediği dikkat çekiyor.
Köy okullarında öğrenim gören çocuklar
Uzaktan eğitim sürecine geçilmesi internete erişemeyen çocukların eğitimin dışında kalmasına yol açtı. Köy okullarında öğrenim gören öğrenciler de bu durumdan etkilendi. Öğrencilere ulaşabilmek ve öğrencilerin öğrenmelerini destekleyebilmek için bireysel inisiyatif ve çaba gösteren öğretmenler, birebir telefon görüşmeleri yaptıklarını, WhatsApp kanalıyla sesli ve yazılı konu anlatımları ile ödevler paylaştıklarını aktarıyor.
Öğrencilerin deneyimleri ne söylüyor?
Bilgi iletişim teknolojilerine erişimde ve kullanım becerisinde yaşanan eşitsizlik bu süreçte öğrenmeyi nasıl etkiledi?
“Tüm beşinci sınıfların, 78 kişinin katıldığı dersler oluyor. Öğretmenler bizim sesimizi ve görüntümüzü kapatıyorlar, ders başında ve sonunda soru sorabiliyoruz. Bir de bu derslerin ödevlerini veriyorlar. Okulun yerini tutmuyor ama en azından öğretmenlerimiz anlatıyor. Okulu çok özledim, matematik öğretmenimizin esprilerini özledim. Online derste vakit gitmesin diye espri yapmıyor.”
5.sınıf öğrencisi
“09.00’dan 16.00’a kadar 15 dakika arayla okul derslerini online olarak yapıyoruz. Kardeşim de okul öncesi eğitimde. O da günde iki saat online ders yapıyor. Allahtan evde iki bilgisayar, bir de benim tabletim var. Sabah kalkar kalmaz bilgisayarı açıyorum. Okuldaki canlı derslerim bittikten sonra da dershanenin 40’ar dakikalık online derslerine giriyorum. Akşamları da ödev yapıyorum. Hafta sonu online deneme sınavları oluyor. Okuldaki dersler online derslerden daha az verimli. Sınıfta olmadığımız için birbirimizi göremiyoruz. Ancak yine de istediğimiz zaman mikrofonu açıp soru sorabiliyoruz. Sınava hazırlık uzaktan eğitimle daha zor. TV’den takip edemeyen, telefonu, tableti, bilgisayarı olmayan öğretmenine bile ulaşamaz, haksızlık olduğunu düşünüyorum.”
8.sınıf öğrencisi
“Öğretmen annemin telefonuna ödev gönderiyor. Defterime yapıp, öğretmene fotoğrafını yolluyoruz. Ablamlardan bana sıra gelmiyor bazen. Ödevlerimde gecikiyorum.”
4.sınıf öğrencisi
“Ödevlerim için araştırma yaparken evdeki kaynaklarım yetmeyince bilgisayarımdan ya da tabletten de araştırma yapıyorum. Bazı arkadaşlarımızın interneti yok, uzakta oturuyorlar. İnterneti olmayanların derslerinde kopukluk oluyor. ”
5.sınıf öğrencisi
Salgın sürecinden nasıl bir öğrenci olarak çıkabiliriz?
Bilim insanları, iklim krizine karşı acil harekete geçilmez ve tüm sistemler (eğitim, gıda, ulaşım, sağlık, kentleşme, vb.) krizi önleyici ve krize dayanıklı hale getirilmezse içinde bulunduğumuz pandemi benzeri süreçleri tekrar tekrar ve her seferinde çok daha şiddetli yaşayacağımızı söylüyorlar.
Uzmanlar, eğitim tasarımının acil durumları öngörerek yeniden kurgulanmasını öneriyorlar. Yeniden kurgulama sürecinde “günümüz zorluklarının kökünde indirgemeci, parçacıl, doğrusal ve tek tipleştirmeye yönelik oluşturulmuş eğitim kurgularının yer aldığını” bilerek harekete geçmek önemli olacaktır. “Çeşitliliği çok iyi anlayan, bunu da eğitim politikalarına çok iyi yansıtan” kapsayıcı kurgulara ve “... çocuğu ve öğretmeni kendi yerel koşullarında güçlendirecek mekanizmaların oluşturulması”na gereksinim var.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), geliştirdiği Türkiye Güvenli Okullaşma ve Uzaktan Eğitim Projesi ile “COVID-19 sırasında, sonrasında ve gelecek krizlere yönelik olarak okul çağındaki çocuklara eşit e-öğrenme sağlamak için eğitim sisteminin kapasitesini iyileştirme”yi hedefliyor. 2020-2023 arasında gerçekleştirilecek projede eğitim sistemindeki tüm öğretmenlerin ve öğrencilerin hedeflendiği, projenin “COVID-19 nedenli okulların kapalı kaldığı sıradaki öğrenme kayıpları noktasında en hassas öğrenciler için fırsat adaleti ve eşitlik girişimlerini” de içerdiği belirtiliyor. Projede “mevcut krizlere yanıt olarak değil ayrıca Türkiye’deki farklı acil durumlar sırasında da daha dirençli bir eğitim sağlamaya yönelik bir alternatif” stratejisi yer alıyor. Bu projenin etkili ve başarılı olması Türkiye’deki fırsat eşitsizliğin giderilmesi bakımından son derece önemli. Bunun gerçekleşebilmesi için projenin en kritik yanlarından biri hem bağımsız hem de kurum içi izleme ve değerlendirme çalışmaları olacaktır. Projenin tüm aşamalarının saydam bir süreçle yürütülmesi, paydaşların bilgilenmesi ve sürece katkı sağlayabilmesi bakımından önem taşıyor.
Ara tatil geldi, öğrencilere önerilerimiz var!
Fiziksel aktivite düzeylerini artıran çocuklar daha iyi hisseder. ERG ve Nike Türkiye işbirliğiyle hazırlanan videolardan yararlanarak #EvdeHareket edebilir, çocukların hareket ederek öğrenmesine katkıda bulunabilirsiniz.
Öğrenciliği pandemiyle değişen eğitim koşullarından yola çıkarak ele aldığımızda; bu süreçte öğreten-öğrenen hiyerarşik ilişkisine alternatif olarak, tamamıyla öğrenenlerden oluşan bir sınıf ortamı oluşturmanın önemi, uzaktan eğitim sürecinin kapsayıcılık, erişilebilirlik ve yüksek çocuk katılımı adına öğrettikleri ve eğitimde, yetişkin ile çocuk arasındaki dengesiz güç ilişkisi ile mücadelenin nasıl olması gerektiğine dair görüş ve önerilerin paylaşıldığı Bağlantılar panel serisinin Öğrenciliği #YenidenDüşün bölümünü izlemek için tıklayın.