Ortak Noktamız Umut Etmek
Yazar: Gülay Yeniay Bulut
Dört beş yıl olmuştur sanırım; eğitim fakültesi son sınıf öğrencileriyle söyleşirken, şöyle bir soru gelmişti: “Hiç pişman olduğunuz bir an oldu mu? Neden yapıyorum bu işi, keşke öğretmen olmasaydım dediğiniz bir an?” Hiç düşünmeden, “Hayır” demiştim. “Hayır. Kaygılandığım, kederlendiğim, okuldan eve ağlayarak döndüğüm, ağlayarak uyuduğum geceler oldu. Ama bir an, bir an bile pişmanlık hissetmedim. Bir an bile keşke öğretmen olmasaydım demedim. Her şey gelir geçer, her şey… Bizim işimiz umut etmek. Öğretmenlik, umut etmek demek. Düşünsene; daha en başında, öğretmen olacağım dediğin anda onları, öğrencilerini bilmediğin bir geleceğe hazırlamaya soyunuyorsun. O geleceği biz ancak tahayyül edebiliriz, daha fazlası değil. Ama onların o bilmediğimiz gelecekte iyi insanlar olmalarını, kazandırdığımız becerilerle ayakta kalabileceklerini umut ederek çalışıyor, çalışıyoruz. Biz, geleceğe bir türkü söylüyoruz.…”
Bugün, zorunlu aranın sekizinci günü… Belirsizlik, endişe, özlem, inişli çıkışlı duygu durumları, yeni düzene uyum sağlama çabaları ile geçen sekiz gün. Ama umut daima var. Bir an bile yok olmadı. 1937 doğumlu annemin nüfus kâğıdı duruyor önümde. Hani o eski tip yapraklı, o zamanın nüfus memurlarının inci gibi yazılarına bakıp bakıp hayran olduğumuz kimliklerden. Anı kutusundan çıkardım, çalışma masama, her zaman görebileceğim bir yere koydum bugün. İlk sayfasında damgalar var. II. Dünya Savaşı zamanından kalma damgalar. Temel ihtiyaçların ailedeki kişi sayısına göre, karneyle verildiği zamanlardan. Kıtlık, yokluk, belirsizlik zamanlarından. Geçmiş; gelmiş ve geçmiş… Ben o zamanın insanlarına hayranlık duydum hep. O kuşağın düşünürlerine, yazarlarına. Bauman mesela, Umberto Eco, İtalo Calvino… Hep düşünmüşümdür; ortak özellikleri nedir diye. Bana kalırsa ortak özellikleri, pek çok zorluğun içinden geçip gitmiş olmaları. Savaşa, yokluğa, ayrımcılığa, dünyanın pek çok haline tanık olmaları, maruz kalmaları. Ve ortak tutumları; insan olmaktan, insanlığın evrensel değerlerine sadık kalmaktan, okuyup üretmekten ve umut etmekten vazgeçmemeleri.
İşte bu umutla, her gün kitap okuyorum, ses kaydı gönderiyorum çocuklarıma. Ben buradayım deme şeklim, bu. Geleceğe söylediğim türkü…. Buradayım pıtırcğım, seninleyim. Geçecek, şimdi böyle başladığımız kitaba, bir gün gelecek yüz yüze devam edeceğiz… Kimi, masal okuyarak karşılık veriyor. Kimi, kartondan yaptığı robot kollarla fotoğrafını yolluyor, kimi şiir okuyor, dans ediyor. Biz, böyle umut yolluyoruz birbirimize.
Çünkü Bauman’ın dediği gibi, kolay olanı seçip ümitsizlik içinde yenilgiyi kabullenmek yerine, insanlığın imkânını sağaltmak gerekir. Çünkü öğretmenliğin ve çocuk olmanın ortak noktası, umut etmektir.