Kolektif Etki ve Eğitim
Yazar: Prof. Dr. Süleyman İnan, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Kolektif etki, yükselen bir kavram. Hemen her şeyin karmaşıklaştığı, mikro uzmanlıkların çoğullaştığı, sektörlerin alabildiğince çeşitlendiği günümüzde büyük ölçekli toplumsal dönüşümlerin anlatısı için bu kavram, her zamankinden daha da anlamlı şimdi. Kolektif etki, siyasi içerik göndermesi olmayan dümdüz manasıyla ortaklaşmayı ifade ediyor.
Birçok öznenin (kimse veya topluluk) ‘en iyi yapabildiği’ ile bir araya geldiği bir ortaklaşma… Anlamı koyultarak söylersek, gönüllülüğün ötesinde etkili bir işbirliği demek kolektif etki. Şu halde, profesyonelliğin bir gereği olarak çıkan bir ortaklaşmadan söz ediyoruz.
Kolektifin, olumlu bir sıfat olarak yapıştığı “etki” kelimesinin tek başına çağrışımları zaten hep pozitif. Etki ama güçlü bir etki, kastedilen. Bundan dolayı, kolektif etkinin İngilizcesi collective impact (effect değil!) olarak geçiyor. Impact ile bildiğimiz herhangi bir etki demek dışında şok, çarpma, vuruş gibi zengin çağrışımlı bir kelime tercih ediliyor. Yeni bir kavram olarak kolektif etki aynı amaç-hedefte birçok faktörün ‘artı gücünü’ (sinerjisini) anlatıyor.
Kolektif (etki) kavramının yerlileşme serüvenini öz olarak hatırlayalım: Kolektif (çift l’li yazılma da söz konusu) 1860'larda Fransızcadan geçer Türkçeye. Yenice kurulan ortaklı şirketler için kullanılır: “Kolektif şirket”. Sonra -özellikle 1910'larda- sosyalizmin ve komünizmin anlatısında “kolektivizm” olarak dolaşıma girer. Bir sosyoloji bilgini olarak Ziya Gökalp bu haliyle bu kavramı en çok kullananlardan olur. Kolektifin ortaklaşmak ve katılmak anlamı, Osmanlı dönemi sözlüklerine sosyalizm-marksizmin bir karşılığı olarak “iştirak” kelimesiyle geçer. Ortaklık, sonraları, bu ideolojilerin temel ilkesi olarak vülgerleşir. Özellikle 1990’larda globalleşen iktisadın harcıâlem kelimelerinden biri olarak kolektifin ideolojik yapışkanı zayıflar.
Şimdilerde kolektif etki, küresel bir kavram. Özellikle ABD menşeli kuruluşlar FSG (ilk kurulduğunda ‘Foundation Strategy Group’ ama şimdi yalnızca FSG) ve Aspen Institute Forum for Community Solution’ın yardımıyla kolektif etkinin ne olduğu, ilkeleri, girişim örnekleri ve çeşitli desteklerle son 10 yılda tanıtılan ve yayılan bir kavram haline dönüşür. Bu fikrin etraflıca ilk ele alındığı yer, Stanford Social Innovation Review 2011 Kış sayısındaki yönetim danışmanı John Kania ve Harvard’da akademisyen olan Mark Kramer’in kaleme aldığı bir değerlendirme yazısı (akademik makale sayanlar da var) olur. Bu değerlendirme, büyük ölçekli sosyal değişimin farklı sektörler arası koordinasyonu nasıl gerektirdiğini vurgulamakta ve en karmaşık toplumsal problemlerin birçoğunu çözümlemek yolunda ne kadar büyük bir ilerleme kaydedilebileceğini açıklamaktadır. Yazı, fon sağlayıcılar ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından oldukça ilgi görür ve sonrasında büyüsü artan bu kavram hakkında konferanslar düzenlenir. Kolektif etki kavramı, girişimci ve değer yaratan bağışçılığın/hayırseverliğin yeni tarz stratejisini temsil eder. Özellikle eğitim, sağlık, yoksulluk, madde bağımlılığı gibi insanlığın acı veren çeşitli sosyal sorunlarında etkili bir girişimin adıdır artık, kolektif etki. Arkaplan yoklaması bu kavramın, 2000’ler başında Birleşik Amerika’da merkezi otorite ve sistemin çözemediği veya hibe veren sivil kuruluşların sonuca varmayan kimi devasa sorunlar karşısında bir alternatif geliştirmek düşüncesiyle çıkmış görünüyor.
Kolektif etkinin uygulama ilkeleri de özetle şöyle sıralanabilir: 1) Girişimi, eşitliğe öncelik vererek tasarlama, 2) Topluluk üyelerini ortak çalışmaya dâhil etme, 3) Verileri sürekli öğrenmek, uyarlamak ve geliştirmek için kullanma, 4) Katılımcılar arasındaki ilişkileri, güveni ve saygıyı arttıran bir kültür oluşturma, 5) Kendine özgü yerel/yerli içerik için özelleştirme.
Kolektif etkinin eğitimdeki değerine Öğretmen Ağı örneği üzerinden değinelim: Hep bilinen bir şey var. Türkiye’de eğitimde “bitmeyen” küçüklü büyüklü sorunlar var. Bunların bazıları sistemik. Öyle kolay aşılacak cinsten de değil. Bazıları kültürlenme-sosyalleşme ile ilgili ki, bunlar sabırla beraber zaman da istiyor. Bazıları da, bir elvermeyle, bir dokunuşla çözülebilecek olanlar. Özellikle sonuncusu kolektif etki ile hızlıca halledilecek olanlar. Öğretmen Ağı da sosyal mesele olarak sözgelimi eğitimde engellilik, eğitimde ayrımcılık, eğitimde kapsayıcılık, eğitimde eşitlik gibi konularda çeşitli girişimlerde bulunuyor, öğretmenlerle buluşuyor, kendi içinden araçlar ve modeller çıkartıyor. Bütün bunları yaparken lokal partnerler dahil en doğru sektörlerle verimli işbirliğine gidiyor; planlama desteği veriyor, strateji seçimini kolaylaştırıyor, bazı analiz sonuçlarını paylaşıyor. Böylece yararlı deneyim ve bilgiyi paylaşmak ve bir bütün olarak kolektif etki yaklaşımının etkinliğini hızlandırmak için bir araya gelen benzer düşünen bireylerden oluşan bir ağ oluyor Öğretmen Ağı. Kolektif etki sağlamak için yukarıdaki adı geçen yazıda belirtilen şu 5 koşul, Öğretmen Ağı’nda var: Ortak gündem, sürekli iletişim, paylaşılan bilgi/analizler, pekiştirici karşılıklı etkinlikler ve destekleyenlerle güçlü işbirliği. Öğretmen Ağının kısa hikâyesindeki işleyiş modeli, kolektif etki kavramı ile özetlenebilir.
Öğretmen Ağı modeli ve ona dâhil olan öğretmenler şu kelimeleri sıklıkla kullanır: Beslenmek, doymak, sindirmek, paylaşmak… Dikkat ederseniz bunlar, fizyolojik teşbihlerdir. Aslında Amerikalı psikolog Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde ilk sıraya koyduğu fiziksel ihtiyaçlara gönderme yapıyor örtük bir şekilde. Ve öğretmen ağı, bu anlamda bitmişlik, tükenmişlik hisseden öğretmenler için bir tazelenme suyu, detoks içeceği gibi işlev görüyor. Onların ortak gündemleri belli. Yaratmak istedikleri ortak etki de…
Prof. Dr. Süleyman İnan Hakkında
Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi’nde profesör olan Süleyman İnan, sosyal alanlar üzerine kitap ve makaleler yazdı; bazı kitap ve projelerin ise içerik danışmanlığını yapıyor. Topluma karşı bir sorumluluk projesi olarak, dezavantajlı öğrenci gruplarına yönelik KÜBİY Okulu adıyla anılan “Küçük Bilim İnsanları Yetişiyor” projesini yürütüyor. (www.kubiy.org; www.kubiy.com.tr) “Genç Bilgi: Siyaset” kitabının yazarı olan İnan, 7.sınıftan itibaren genç ve çocukların siyaset bilgisini temel düzeyde öğrenmesi gerektiği fikrinin savunucusu ve bu yönde bazı incelemelerin müellifi. Çocuklarda siyasetin doğru anlaşılmasını hedefleyen “Siyaset Hiç De Korkulacak Bir Şey Değil!” adlı seminerler vermeye devam ediyor. Bunun yaygınlaşması için ayrıca siyaset okuryazarlık üzerine seminer ve atölye eğitimlerinin başlatıcısı. İnan, evli ve iki çocuk babasıdır.