Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Ben Kimim?

Yazar: Ahmet Canbaz

- Üniversite sınavından kaç puan aldın?

+ Beklediğim puanı alamadım. Gelen puana göre tercih yapacağım. Olmadı seneye tekrar sınava girerim.

- Olsun, hiçbir şey olamazsan “öğretmen” olursun.

Bu konuşma hepimizin bildiği fakat kanıksanmayacak kadar gerçekten uzak, uzun zaman önce dilimize yerleşmiş, süregelen bir tavır.

Bir meslek neden bu kadar küçümsenir ya da küçültülmeye çalışılır? Statü olarak daha yüksek görülen meslekleri inşa eden öğretmen değil midir? Doktorun, mühendisin, avukatın mesleği hakkında kimse fikir belirtmezken, öğretmenlik mesleğini neden toplumdaki çoğu kimse bildiğini savunur ve öğüt vermeye çalışır?

Hakkında “hiçbir şey olamasan öğretmen olursun” denen mesleğin tarihi çağlar öncesinde sofistler ile başlamıştır. Tarihte, öğretmeyi amaç edinmiş ve bunu belli bir ücret karşılığı yapmış ilk grup sofistlerdir. Sofistlerin işlevi, kentten kente dolaşmaları sonucu edindikleri bilgi ve görgü birikimini aktarmak, devlet içinde yükselme hedefi çerçevesinde ortaya çıkan eğitim ihtiyacını karşılamak, politik yaşam için gerekli olan söz söyleme sanatını öğretmek ve insanlara özel konularda mesleki beceriler ve uzmanlığa dayanan teknikler kazandıran bir eğitim vermekti. Sofistlerin aksine Socrates’in öğretmenliği, güzellik, doğruluk ve adalet gibi erdemlerin kazandırılmasını amaçlar. Bu felsefi yaklaşımın temeli, evrensel doğruyu sorgulayan, bilginin kendi içinde bir değeri olduğu savına dayanır. Aradan geçen yüzyıllar boyunca, bireylerin ve toplumların gereksinimleri değişmiş, doğal olarak eğitimden beklentileri farklılaşmıştır. Günümüzdeki “öğretmenlik” kavramı da, bu iki yaklaşımın tüm değerlerini içine alan meslek olarak kabul edilir olmuştur. Ancak asıl sorun nelerin değiştiğinden öte, değişmeyen ön yargılardır.

Biz öğretmenler sadece bilgi veren, sınav yapan, sınıf ortamında disiplini sağlayan kişiler değil; güven duygusu aşılayan, çocuklarını hayata her anlamda hazırlamaya çalışan, rehber olan, sevgiyi ve vefayı öğreten, sorumluluk bilinci kazandıran, adaleti sağlayan, sorgulayan merak eden, iyilik peşinde koşan, araştıran, gönüllü olan, en önemlisi her sabah diğer mesleklerden farklı olarak işe değil okula öğrenme aşkıyla giden insanlarız. Tüm yaşanmışlıklarımızı, deneyimlerimizi, bilgilerimizi gelecek nesillere taşıyanlarız. Bu değerler içimize o kadar işlemiştir ki istemsizce yolda yanlış yapan bir çocuğu uyarıp doğruya yönlendirmeye çalışır, haksızlığa uğrayan bir kişiyi savunur, toplum içinde yanlış giden bir olguyu düzeltmeyi amaçlarız. Çoğu meslekte iç doyumu maaş, çalışılan mekan, çevre ilişkileri, yönetici politikaları, iş tanımı belirlerken, bizlerin en büyük doyum noktası çocuklarımızın yüzlerindeki gülümsemedir.

Sınav sistemine dayalı bir eğitim anlayışı, meslek kazanma endişesi, akademik başarının tek ve en önemli başarı olarak algılanması günlük yaşantıda eğitimin öneminin hissedilmemesine ve bu nedenle öğretmenlerin sadece profesyonel bir öğretici olarak algılanmasına sebep olmaktadır. Bu başarı algısının gölgesinde ebeveynler haklı olarak çocuklarının başarılı olmasını isteyip tüm sorumluluğu öğretmene yüklemekte, en ufak bir başarısızlıkta öğretmeni suçlamakta ya da ona telkinde bulunmaktadır. Fakat ebeveynlerin unuttuğu çok önemli bir durum olabilir. Belki öğrenci, yaşamında önemli bir yer teşkil eden akran ilişkilerinde yaşadığı zorlukları aşmış, artık ait olma ve sevgi ihtiyacını karşılayacak yeterliliğe gelmiştir. Bu öğrencinin hayatında oldukça büyük bir başarı olsa da, yapılan sınavlarda nicel bir değer olarak karşısına çıkmamıştır. Bu başarıda büyük pay sahibi olan ise, öğretmendir.

Gelişen teknolojiler yaşamımızı nasıl değiştirirse değiştirsin, öğretmenlik mesleği duygularla yönetildiği için var olmaya çok uzun bir zaman daha devam edecek, belki de hiç yok olmayacaktır. Sayın Kenan Çayır’ın da söylediği gibi “Öğretmenler her zaman toplumun kanaat önderleri” olarak kalacaklardır.


Ahmet Canbaz Hakkında

1987 yılında Denizli’de doğan Canbaz, ilköğretim ve orta öğretimini Denizli’nin Çal ilçesinde tamamladı. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nden 2011 yılında mezun oldu. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Tiyatro Topluluğu bünyesinde, birçok tiyatro oyununda görev aldı. 2015 yılında 9 Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümünde yüksek lisans programını bitirdi. Eğitim ile ilgili çeşitli sertifika programları ve konferanslara katılan Canbaz, 2018 yılında dünyadaki en büyük yaratıcılık organizasyonu olarak kabul edilen Destination Imagination Türkiye Denetim Kurulu Başkanı olarak seçildi. Şu anda özel bir okulda Türkçe Öğretmeni olarak görev yapmakta olan Canbaz, Öğretmen Ağı Değişim Elçisidir.