1 Öğretmen 1 Mimar’dan Sonra
Tasarım eğitimi aldıktan sonra, ilk önce nasıl olur, diye çokça düşünsem de; parklar, bahçeler tasarlarken bir anda öğretmen oluverdim. Öğretmenlikteki ilk günlerim, çocukların benden utanıp çekinmesi benim onlardan utanıp çekinmemle geçti. Alıştık sonunda birbirimize. Meslek tercihlerimde olmayan öğretmenlik mesleği, başladığım andan itibaren çocuklara olan ilgim ve sevgim sebebiyle duygusal olarak sardı beni. Bundan sonra da çocukların olmadığı bir yerde çalışmayı düşünmedim. Öğretmen olmam; bana hem çocuklarla vakit geçirme, hem de onlarla tasarım yapma imkanı vermişti. İki disiplini birleştirmek eğlenceli oldu. Onlarla beraber etrafı şekillendirip duruyoruz. Bizi rahatsız eden, gözümüze batan şeyleri evirip çeviriyor, değiştirip dönüştürüyoruz.
Okula adım attığım ilk günden itibaren mekanı dönüştürme merakımı tetikleyen, mimar olmam olabilir mi? Mekanla ilgili hassasiyet duymak için mimar olmaya gerek var mı, bilemiyorum; ama bu merakım sayesinde okul mekanımda değişiklik yapma eğilimim olduğu kesin. Çocukların keşfederek öğrenmeleri daha kalıcı oluyor. Bizler onlara aynı zamanda keşfetme olanağı sağlayacak ilginç mekanlar ve eğlenceli öğrenme imkanları yaratabilir miyiz? Merak uyandıracak, farklı deneyimler yaşatacak mekanlar onlar için etkin bir öğrenme aracı olabilir mi?
Okulumuzun bahçesi küçük olduğu için çocuklar teneffüs vakitlerinde koridorları da kullanmak durumunda kalıyor. Koridorlarda oyun ihtiyaçlarını karşılayacak mekanlara ihtiyaç bunun üzerine doğdu. Geçen sene, aynı okulda beraber çalıştığımız, çocukların ihtiyaçlarını çok iyi tespit edebilen, aynı zamanda Öğretmen Ağı’nın Değişim Elçisi öğretmenlerinden olan arkadaşım Gülnaz ile birlikte çocuklar için; yapılar inşa edebilecekleri 3 boyutlu geometrik ahşap malzemelerin olduğu oyun köşeleri, çocukları kitap okumaya teşvik edebilmek için de katlara özel kitap durakları tasarladık. Bu sene de, çocuklar uzayı çok merak ettikleri için bir “Uzaydan Öğreniyorum” adında öğrenme mekanı oluşturduk ve okulumuzun konferans salonunu çok amaçlı esnek bir mekana dönüştürdük. Yapılan değişikliklerin çocukları heyecanlandırdığını gözlemleyip farklı mekanların öğrenmeleri üzerinde olumlu etkileri olduğunu buralarda da görmüş olduk.
Hem mimarlık hem öğretmenlik yapmış biri olarak mekanların öğrenme üzerindeki etkisini yaşayarak gözlemlemiştim. Bir öğretmenin mekana tasarımcı olarak bakabilmesi ve çocuklarla birlikte mekanı şekillendirmesinin ne kadar önemli olduğunu; çocukların okula aidiyet duygusunu artırmasını, keyifli vakit geçirmesini ve en önemlisi okula gelirken heyecan duymasını sağladığını süreç boyu deneyimlemiştim. Bu düşünceler içinde 20 yıldır öğretmenliğe devam ederken geçen sene yolum Öğretmen Ağı ile kesişti. Öğretmen Ağı’nda, farklı disiplinlerin öğretmenlerle buluşması konusu gündeme geldiğinde, tam da bu sebeple, çok heyecanlandım.
Geçen yıl Öğretmen Ağı’nın, tasarımcı öğretmenlerinden Şirin Giyik ve Herkes İçin Mimarlık Derneği’nin ilkini yaptığı 1 Öğretmen 1 Mimar buluşması, iki oturum olarak planlanmıştı. Çalışmada katılımcılar, giriş kısmındaki buz kırıcı etkinliklerden sonra kendi getirdikleri mekan fotoğraflarından hareketle, mekan ve aidiyet üzerine, kendi okulları hakkında konuştular, atölyenin sonunda, 3 boyutlu bir sınıf tasarladılar. Bu sene ise, bu çalışma Öğretmen Ağı’ndan Şirin Öğretmen’in yanı sıra, Hülya Öğretmen ve benim katılımımızla, yine Herkes İçin Mimarlık Derneği ile planlanan 1 günlük bir atölyeye dönüştü. “Mimar ne yapar?”, “Öğretmen ne yapar?”, “İkisinin ortak paydası nedir?” soruları üzerinden bir tartışma yürüttük; devamında gerek eğitim gerek yaşadığımız mekanların dönüştürülebilirliği üzerine konuştuk, deneyimlerimizi paylaştık, üretimler yaptık. Kendimde ve diğer katılımcılarda gözlemlediğim kadarıyla bu çalışma, mekan ile ilgili sıra dışı şeylerin konuşulduğu zihin açıcı bir buluşma oldu. Konuştuklarımızdan mimar ve öğretmenin birçok konuda benzer işler yaptıklarını, ortak çok yanları olduğunu hissettim. Öğretmelerin de sınıflarından yola çıkarak, öğrencilerini gözlemleyerek mekanla ilgili gerekli düzenlemeleri yapabilecekleri ve mekanı öğrenme pratiklerine göre faydalı buldukları şekilde tasarlayabileceklerini konuşmak güzeldi. Öğrenme söz konusu olduğunda, mekanın tasarımının sorumlusu neden sınıf paydaşları (öğrenci ve öğretmen) olmasın, diye bir çıkarımda bulunduk. Mekanın öğrenme üzerindeki kolaylaştırıcı etkisi kuşkusuz ise, öğretmenler de bu kolaylaştırıcı etkiyi, tıpkı mimarlar gibi, kullanıcıdan (çocuktan) yola çıkarak işlerinde kullanarak öğrenmede fayda sağlayabilirlerdi.
“Öğretmen ne yapacağını çocuğu gözlemleyerek bulabilir mi?”, “Farklı sosyal yapılarda bu ihtiyaçlar da farklı olabilir mi?”, “Okul mekanlarının tek tip olması, ihtiyaçları karşılar mı?” gibi birçok farklı soruyla bu çalışmadan ayrıldık. Kendi açımdan yeni yeni ufukların ve bakış açılarının oluştuğu bu disiplinler buluşması bana çok iyi geldi, yıllardır içten içe düşündüklerim dile gelmişti; mutlu oldum, umutlandım… Bu konuları birçok öğretmenle konuşacağımız ve öğrenmede sorumluluğu olan şu mekanları sık sık ele alarak, kullanıcıların tasarımcı olarak yürekleneceği daha nice ‘1 Öğretmen 1 Mimar’lara…
Yazar: Züleyha Birinci hakkında
KTÜ peyzaj mimarlığı 1994 mezunu, aynı anabilim dalında yüksek lisans eğitimi aldı. Pedagojik formasyon alarak öğretmenliğine geçti. Halen Üsküdar Deniz-İş İlkokulunda sınıf öğretmenliği yapıyor. Öğrenme üzerinde mekanın etkileri konusu ile ilgileniyor.