Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Değişim Elçileri #YazBuluşması2022

Öyle Bir Geçer Zaman ki

Yazar: Özlem Ünal

Özyeğin Üniversite’sinde temmuz ayının ilk akşamlarından biri. Arka fonda doksanlardan bir şarkı sözleri tekrarlanıyor.

“Bize neler neler öğrettiler sevda üstüne. Aldatıldık, aldatıldık dünya böyle değil.”

Ben de içimden tüm öğretilenleri unut, gerçek; burada öğrendiğindir diyorum. İlk günden göz aşinalığım olan karşıdaki çifte yaklaşıyorum. “Özür dilerim kaçıncı yılınız?” diyorum. “Benim 33; eşimin 27. yılı.” cevabını duyunca umudun da burada olduğunu fark ediyorum. Bunu yazmam gerek diyorum. Umudu nasıl beraberce çoğalttığımızı.

Öğretmen Ağı’nda ilişkilere, kavramlara verilen adlar sözcüklerden özenle seçilir. Her sözcük adının anlamını derinlemesine içerir. Dip dalgası kavramı okyanus ekosistemi için oldukça önemlidir. Okyanus yüzeyi sessiz sakin görünürken on ile yirmi metre derindeki akıntı tüm dibi etkisine alarak değişimi başlatır. Biz kendimize Değişim Elçisi diyoruz. Bizler değişimi bizim adımıza değil bizim de içinde bulunduğumuz süreçlerle gerçekleşeceğine inanıyoruz. Değişim Elçiliği içinde hiçbir hiyerarşi barındırmaz. Bu yıl aramıza katılanla ilk yıldan beridir içimizde olan aynıdır. Aramıza yeni katılan yüzleri görmek umudun yayılmaya devam ettiğine olan inancımızı artırıyor. Daha çok heyecanlanıyorum. Her yeni merhaba ve kucaklaşmayla artıp çoğaldığımızı da yazmam gerek diyorum.

İnsan olayları yaşarken her şey hızlı bir biçimde akıp gidiyor. Sonrasında ise durup biraz yavaşlayarak yaşadıklarımıza dışardan baktığımızda yaşadığımız şeylerin güzelliğini ve yoğunluğunu fark ediyoruz. Kavuştay’da yaşadığım deneyimi gurbette çalışmaya giden bir insanın vatanına döndüğündeki evimdeyim ve kendi insanlarımlayım duygu yoğunluğuna benzetiyorum. Bu yüzden de yazmam gerekiyor diyorum. Biz bu üç gün boyunca ne yaşadık.

İlk gün Özyeğin Üniversitesi’nin Forum Alanı’nda Kenan Çayır ile cevabını aradığımız soru bizi bir arada tutan şeyin ne olduğuydu. Değişim Elçilerinin konuştuklarını dinliyorum. Birçok Değişim Elçisinin benim söyleyeceğime benzer şeyler söylediklerini fark ediyorum. Benim sesim olmuşlar sözümü dile getiriyorlar.

Sonra Kenan Çayır konuyu adhokratik topluluklara getiriyor. Vikipedi adhokrasi kelimesinin kökeni olarak “Ad hoc” kavramını yani “geçici” ve “bu seferlik” olduğunu vurguluyor. Adhokratik örgüt yapıları içinse, geleneksel örgüt yapılarından ayrı olarak hiyerarşinin, katı yazılı kuralların ve makamdan kaynaklanan gücün yerine uzmanlığın ve yenilikçiliğin esas olduğu yapılar olarak açıklıyor. Günümüzün dünyası okyanuslar ve kıtalarla birbirine bağlı olmasının dışında, tüm farklılıklarıyla birlikte etkileşimlerle ve bunun sonucunda doğan iş birliklerinden örülü bir Ağ ile de birbirine bağlı. Bu Ağ’daki ilişkileri şekillendiren en güçlü unsur adhokratik topluluklar. İşte biz buna “Ağ Kafası” diyoruz. Ağ kafası Kenan Çayır’ın dilimize kattığı söylemeye alıştıkça iç yapısını da daha iyi kavradığımız adhodratik topluluklarla işliyor.

Öğretmen Ağı’nın içinde ağ kafası ile yapmaya çalıştığımız tam olarak bu. Öğretmenin karşılaştığı durumlarla ilgili olarak Ağ’ın ağının içinde yer alan paydaşlar ve diğer öğretmenlerle beraber ürettiği çözümler. Öğretmen adına değil. Öğretmenin insiyatif alarak, içinde öznesi olarak bulunduğu ve kendinden birçok şey kattığı çözümlerle.

EDO (Eleştirel Dijital Okuryazarlık) grubunun ortaya çıkışı ve Teyit ile yapılan iş birliğinden doğan “Eğitimde Eleştirel Dijital Okuryazarlık: Öğretmenden Öğretmene El Kitabı”. Kitabın adı yapılmaya çalışılan işin temel felsefesini ortaya koyuyor. İçinde bulunduğu durumu ortaya çıkaran şartları ve bu şartların sonucu olarak yaşanan problemleri bilenin öğretmen olması çözümün de içinde olması gerekenin öğretmen olduğunu bize hatırlatıyor. Yani öğretmenin ihtiyacının ne olduğunu yine öğretmen biliyor.

Sonra ve kabına sığamayarak kitaplaşan Disiplinlerarası Oyun Atölyesi’nin doğuşu. Pandemi süreci ile çocukların yaşamsal en önemli ihtiyacı olan oyunun farklı branşlardan bir araya gelen öğretmenlerle eğitimin içeriğine ve dolaşımına tekrar nasıl sokulduğunu dinliyoruz.

Okullarda çalışırken sizin için en önemli olan kişilerden biri de okul müdürüdür. Öğretmen Ağı’nın müdürü olarak Buket karşımıza çıkıyor. Sizin gelişiminize destek olan bir müdür ekip lideri olarak size çok şey katar. Öğretmen Ağı ekibinin yaptığı onca işin, ilişkinin arkasında duran koca yürekli müdürümüz. Yapılanları anlatıyor. Onu dinlemek sürecimizi anlamak adına iyi geliyor.

Bazı sözcüklerle günlük hayatın farklı dinamikleri içinde sıkça karşılaşırsınız. Paydaş sanki ticari bir terim ve kardan ya da zarardan kendi hissesine düşeni alıyor gibi yaygın bir kullanımı var. Oysa bizim için paydaş, aynı zamanda da dertdaş. Eğitimi kendine dert edinen ve eğitimle ilgili problemlerin çözümüne bizde olan bilgi, birikim ve imkanları paylaşabiliriz diyerek katkı sağlayan bir sürü paydaşımız var. Bunların varlığını bilmek bizim için daha güçlendirici bir his. Yalnız olmadığımızı daha çok hissediyoruz. Bizi destekleyecek yeni ilişki biçimlerimizi belirlediğimiz ve Ağ örmeye devam ettiğimiz Birlikten Umut Doğar oturumu ile güçleniyoruz.

Benim için Heart Mind Design (HMD) ekibinin yeri hep ayrı olmuştur. Öğretmen Ağı’nın araçlarından olan Yaratıcı Problem Çözme ile tanıştıran ve çözüme değil probleme âşık olmamı sağlayan müthiş ekip. Yine dopdolu “Evet, budur!” dediğim bir aktarımı sevgili Çiğdem Tongal paylaştı. Okullarda çok farklı ilişki biçimlerini yaşıyoruz. Okulun önemli işlevlerinden biri de bu ilişki biçimlerini deneyimletmek. Okul sadece akademik bilgi verilen bir yer olsaydı içinden geçtiğimiz pandemi sürecinde Zoom’dan aktardığımız ders içerikleri yeterli gelirdi. Biz duymak, duyulmak, görmek, görülmek kısaca beraber yaşamak istiyoruz. Bu anlamıyla okuldaki kırk dakikalık derslerin yanında on dakikalık teneffüslerde yemek ve servis kuyruklarında veli toplantılarında, öğretmen odalarındaki sohbetlerde tuvalet kuyruğunda veya elimizi yıkarken de pek çok şey öğreniyoruz. Bu arada bu Yaz Kavuştayı’nın birlikte geçirdiğimiz oturumlarının dışında kalan Açık Alanda Kısa Paslaşmalar Oturumu’ndan bir sürü yeni şey öğrendiğimi itiraf etmeliyim. Bana en çok keyif veren de konuşmaktan bu kadar çok korkan benim sesimi duymanın birçok kişiye iyi geldiğiydi. Bu bana içinden geçirdiğin sözleri söyleyebilmenin ne kadar güzel olduğunu öğretti.

2018 yılından beri Öğretmen Ağı’nın içindeyim. Burası bizim için ulaşmak istediğimiz ütopik dünyamızın ön gösterimi. Eşitler arasındaki ilişkinin en güzel yaşandığı yer. Çocuğun çocuktan öğrendiği gibi, öğretmen de öğretmenden öğreniyor. Yıllarca mesleki gelişim adına verilmek istenenler kolaylıkla deneyim paylaşımıyla yapılabiliyor. Tanımın güzelliğine ve eşitliğine bakar mısınız? Ben de olan deneyimi senle paylaşıyorum ve böylelikle deneyimin ulaşacağı yerleri çoğaltıyoruz. Son günün sabahında biraz yorgun ve ayrılmanın burukluğuna rağmen Burası Tamamen Bizim: Değişim Elçileri Atölyeleri ile sabahın erken saatlerinde deneyimlerimizi paylaşıyoruz.

Tüm Kolaylaştırıcı Ekip. Aişe, Berfin, Buket, Didem, Doğacan, Ekin, Fulden, Günalp, Haluk, Irmak, Yakup… iyi ki varsınız ve muhteşemsiniz. Her seferindeki gözlemimden çıkardığım sonuç şu. Bir iğne oyası gibi her anı büyük bir incelikle ve detayla düşünülmüş kavuştaydı. Seven ve sevilen arasında lafı olmaması gereken ufak tefek şeyler nazar boncuğuydu.

Öğretmen Ağı olarak bizim bazı temel ilkelerimiz var. Kapsayıcılık, hak temellilik, ayrımcılık yapmamak gibi. Öğretmenlerin o eğitim yılı içinde yapacağı rutin işlerden olan zümre toplantılarında yazılan derslerin öğrenci temelli olarak yaparak yaşayarak işlenmesi ibaresinin ne kadar önemli olduğunu da Ağ’da görüyoruz. Bazı gizli arkadaşların isimlerinin başka bir alfabeyle yazılması, sunuda yansıtılan görselin mutlaka betimlenmesi, yiyecek tercihlerinde vegan veya glutensiz yiyecek istenilip istenilmediğinin sorulması gibi pek çok şeyle biz de Ağ’ın temel felsefelerini yaparak yaşayarak öğrenip kendimize bir değer olarak katıyoruz.

Ve en son olarak beklenen baş icatçı uzaklardan gelen Batuhan Aydagül ile Ağ ve Topluluklar araştırmasını konuşuyoruz. Dünyayı oluşturan canlılar ve cansız çevreyle olan ilişkilerinden oluşan biyolojik bir sistem olan ekosistem ve buradaki karşılıklı etkileşimlere benzer bir şekilde ilerleyen sosyolojik sistemlerden bahsediyor. Bunu geçmişte yapılan araştırmaların günümüzdeki karşılıklarıyla ilişkilendirerek ve bu ilişkiyi bize aktarırken gündelik hayattaki karşılığı olan bir örnek olay üzerinden anlatarak o kadar iyi yapıyor ki. Keşke bu konuşma yazılı bir metne dönüştürülebilse diyorum içimden ve dışımdan da. Dayanamayıp söz alıyorum. Ursula K.Le Guin’in Mülksüzler kitabından alıntı yaparak “Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir.” diyorum.

İçinde öğretmen olarak kendimizi vermediğimiz sürece bilinen ve hep tekrar edilen alışılmış hikayeleri yaşayacağız. Biz Öğretmen Ağı ile rağmenlere rağmen kendimizi kattığımız yeni bir hikâye yazmaya çalışıyoruz. Ve biliyoruz ki bir gün Mars’taki ilk okulu biz açacağız.

En sona söz, bu bir veda değil; bu bir şarj olma süreciydi. Üç günün sonunda kendime kattığım onca şeyi yanımda götürüyorum. Benim gibi değil, benimle birlikte düşünenler var. Benim gibi hissedenler değil, benim hissettiklerimi anlayanlar var diyorum. Sonraki Kavuştay’a kadar bir yıl boyunca beni destekleyecek, besleyecek deneyim, yapabilirim fikri, birlikte yaparız işbirlikleri ve dolusuyla sevgi, gülücük ve heyecanı heybeme doldurup hoşça kal diyorum.


Özlem Ünal Hakkında

22 yıldır “öğrenen” olarak eğitimin içinde bulunan Özlem Ünal bu işe 1983 yılında bir köy okulunda birleştirilmiş sınıfta öğrenci olarak başladı. Okulun lojmanı evi, bahçesi de oyun alanı olduğundan ötürü içine okul tozu kaçtı. Üniversite öğrenciliği sırasında yolları Türkiye Eğitim Gönüllüleri derneği ile kesişerek gönüllülük kavramıyla tanıştı. Okul tozunun uzun yıllar süren etkisiyle çocukluk hayali olan öğretmenliğe 2000 yılında Bitlis’in bir köy okulunda sınıf öğretmeni olarak başladı. 22 yıldır her gün yeni bir şeyler öğrenmek için okul yolunda gidip geliyor. Bu yolculukları sırasında 2019 yılında Öğretmen Ağı ile tanıştı. O günden sonra değişime elçilik etmek adına Öğretmen Ağı ile birlikte yol aldı. Şu an Denizli’de bir devlet okulunda ve eş zamanlı olarak BİLSEM’de öğretmenlik yapmaya devam ediyor. Yaratıcı Problem Çözme, Üstün Yeteneklilerin Eğitimi, Kapsayıcı Eğitim, Farklılaştırılmış Eğitim, Çocuklarla Felsefe alanlarında çalışmalar yapıyor ve bu çalışmalarını sınıf ortamına taşıyor.


Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.