Öğretmen Ağı’ndan 3D Yazıcıya
2011 yılında birleştirilmiş sınıflı bir köy okulunda görev yaparken ders destekleyici materyal kullanımının önemini fark ettim. Dört sınıfı bir arada okutuyordum ve öğrencilere belli bir standart sağlamam gerekiyordu. Kartonlardan yaptığım ders destekleyici araçların ders sonuna kadar yıpranıyor ve yeniden kullanılamıyor oluşu, daha dayanıklı materyaller üretme gerekliliğini hissettirdi bana. Diğer yandan, marangoz atölyemiz de yoktu ki istediğimiz gibi, tahta kullanarak araçlar üretelim. Öğrencilere zarar vermeden onlarla birlikte bir şeyler yapmak bu durumda çok zor görünüyordu. Bu yüzden, kolay kullanılabilir ve hafif olması dolayısıyla inşaat ısı yalıtım malzemesi olan strafordan araç yapmaya başladık. Bir elimizde maket bıçağı, diğer elimizde ahşap tutkalı ile birçok materyal ürettik. Daha sonra, dekupaj testere temin ederek ince tahtalar üzerinde işçilik denemeleri yaptık. Ancak strafor ile yaptığımız malzemeleri öğrenciler üretirken, ahşap materyalleri öğretmenler üretiyordu. Bir şeye emek vererek onu yaratıyor, ortaya çıkarıyor olmak onun kıymetini artırıyor. Süreçte öğretmenler olarak farkına vardık ki öğrenciler, kendi yaptıklarına sahip çıkarken el emeği ile üretmedikleri materyallere çok değer vermiyorlardı. Yıpranan, kullanılmaz hale gelen materyalleri de her yıl, öğretmenler için epey yorucu olmasına rağmen yenilemek gerekiyordu. Tüm bu uzun uğraşlar ve emeğimiz en sonunda öyle güzel bir ürün verdi ki ortak çalışma ve üretimimiz sonucunda hep birlikte, 2013 yılında Matematik Oyun Parkı’nı kurmuş olduk. Öğrenciler hem parkta oyun oynuyor hem de akran dayanışmasıyla matematiğin en zor konularını çok rahat öğreniyorlardı. Eğlenerek ve paylaşarak öğrendiklerini daha fazla içselleştiriyor ve onlarla daha iyi bir bağ kuruyorlardı.
O zamanlarda, bir gün televizyonda akşam haberlerini izlerken üç boyutlu yazıcılardan bahsedildiğini duydum. Düşünsenize, fikirleriniz var, bilgisayarda tasarlıyorsunuz, sonra bir tuşla üç boyutlu hale geliyor! Duyduğum andan itibaren öyle heyecanlandım, öyle fikirler verdi ki bana bu haber… Öğrencilerime bu imkanı sağlayabildiğimi ve onların tasarımlarının 3 boyutlu baskılara dönüştüğünü hayal ettim; bir yandan düşüncesi bile güzeldi, ama öte yandan 3 boyutlu yazıcıların fiyatı çok yüksekti. Bunu bir köy okulunun sınıfına taşımak zaten ulaşılması güç bir hayaldi.
Bu yazının devamında çocukluğumuzdaki bayram günlerinin heyecanını nasıl yeniden yakaladığımı anlatacağım: Köyde yaşayan küçük bir çocuk olduğunuzu düşünün. Bayramlık almak arife günü adetindendir. Hayal ettiğiniz bayramlık, yatağınızın başucunda sabah giyilmeyi bekler. Bayram sabahı o elbiseyi giydiğinizde dünyalar sizindir. İşte ben o mutluluğu, köy okulunda öğretmenlik yaptığım günlerden birinde yeniden yaşadım: 2014 yılının ilk aylarında Aylin ve Özgür, Tokat’a gelip benimle röportaj yaptıklarında, onlara üç boyutlu yazıcı hayalimi anlatmıştım. Neden anlattım peki? Hiç tanımadığım ama tek gayesi bu ülkenin geleceğini inşa edecek öğretmenlere yol göstermek, onlar için fırsatlar yaratmak olan, birçok, değerli eğitim gönüllüsünün bir araya gelmek için yola çıktığını gördüm… O gün, adı henüz Öğretmen Ağı olmasa da, onun ilerde Öğretmen Ağı yapacak olan istekle, motivasyonla tanışıyordum. Hayallerime ulaşabilmek için yol haritası beliriyordu. Tokat’taki imkanlar ile İstanbul’daki imkanlar eşit değildi. İstanbul’da kaynaklara, bilgiye ulaşmak nispeten daha kolaydı, ama bu bağın kurulması için adımlar atmak gerekiyordu, biz konuşarak, paylaşarak yola düştük. Öğretmen Ağı’na adım atarken ekibin kalanı koşarak bizi kucakladı.
Öğretmen Ağı öğretmenleriyle buluşmaya başladığında, buluşmalardan birinde hayalimi Batuhan’a anlattım. Bunun üzerine Batuhan ALYA’dan ve Ahmet Alpat’tan bahsetti bana. Ona nasıl ulaşabileceğimi düşünürken Batuhan’ın yönlendirmesiyle, önce ATÖLYE ekibiyle konuştum. Derken ekipten Aylin beni Ahmet’le tanıştırdı ve işler gelişmeye başladı. Bir gün telefon çaldı ve telefonun diğer ucunda Ahmet vardı. 3D printer Alya’yı gönderebileceklerini ve basmak istediğimiz içerikleri hazırlamamızı söyledi. Tabii ben bu arada sürekli ALYA, Ahmet Alpat, Katı Hal Arge’yi araştırmıştım ve yazıcıyı öğrencilerin dahi rahatlıkla kullanabileceğini görmüştüm. Ve sonunda, okullar açılmadan hemen önce, 3D yazıcımıza kavuştuk; artık Tokat’ta idi. Hayaller tam karşımda duruyordu ve öğrencilerin yeni bir imkana kavuşacak olmaları eski bayram sevincimi yeniden yaşıyor ve öğretmenliğe yeni başlamışım gibi mesleğimle heyecan duyuyordum.
Şimdi, Öğretmen Ağı’nın bir parçası olarak Tokat İmece öğretmenleriyle 3D yazıcı kullanma eğitimi alarak, bilgisayarda 3D çizim yapabileceğimiz programları öğreneceğiz. Bu sayede Tokat’ta yüzlerce öğretmen, kendi ders içeriklerini hazırlayabilecek, öğrencilerinin kendi oyuncaklarını tasarlayıp üretmelerini sağlayabilecek. Buna bağlı bir diğer hedefimiz de, yıl sonuna kadar kendi ders materyallerimizi hazır hale getirerek ilkokul ders içeriği ve kazanımlarını oyunlaştırmak. Hayalimiz de yıl sonunda Alya Materyal Sergisini açmak. Sene içinde bu yazıcıyla neler yaptığımızı Öğretmen Ağı’yla paylaşmaya devam edeceğiz.
Yazar İbrahim Yıldırım hakkında:
1979 yılında Tokat’ta doğdu. 1996 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Matematik Bölümü’nü yarıda bırakan İbrahim Öğretmen; eğitimine Gazi Osman Paşa Üniversitesi’nde devam ederek, sınıf öğretmenliği bölümünü bitirdi. 2007 yılında Tokat’ın Zile ilçesi Söğütözü köyünde göreve başladı. Bu sırada, Eğitim Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı. Köy okulunda yapmış oldukları “Matematik Oyun Parkı” projesi ile 2013–2014 yılında “Eğitimde Yenilikçilik” ödülünü aldı. 2014 yılında Zile ilçe merkezi Mehmet Akif İlkokulu’nda okul müdürü olarak çalışmaya başladı. Şu an, Yeşilyurt ilçesinde sınıf öğretmeni olarak görev yapmakta.