“Çünkü (Çocukların) Bir Bildiği Vardır.”*
2011, ÇOÇA Çocuk Şenliği Katılımcısı*
Yazarlar: Gözde Durmuş & Melda Akbaş
Başlıktaki cümle, on yılı aşan bir süre önce çocukların katıldığı bir şenlikte röportajda verilmiş bir cevap. BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi’nin (ÇOÇA) kuruluş gününü 20 Kasım 2007’de santralistanbul kampüsünde çocuklarla yaptığı ilk şenlik olarak kabul ediyoruz. Çocuk Hakları Günü, 23 Nisan ve benzeri özel günleri on beş yıldır çocuklarla birlikte etkinlikler, şenlikler yaparak kutlamaya çalışıyoruz. Şubat ayında sizlere “merhaba” diyerek ÇOÇA’nın kendi sürecindeki çocuk katılımı çabalarını ve kendine dönük değerlendirmelerini bir yazı serisine dönüştüreceğimizden bahsetmiştim. Mart ayında yazının tarihi biraz gecikse de Kasım 2022, yani ÇOÇA’nın kurulmasının 15. yıldönümüne kadar her ay düzenli bir yazı ile karşınızda olacağım, olacağız. Bu ayki yazıyı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yaklaştığı için çocuklar için özel günlerde yapılan etkinliklere, şenliklere ayırdık. Bu yazıda eşlikçim, ÇOÇA şenlikleri öncesi ofiste sabahladığımız Melda Akbaş*.
23 Nisan yaklaşırken okullarda, çocuk alanında çalışan kurumlarda, yerel yönetimlerde hazırlıklar başlar. Peki, yazıyı okuyanların çocukluk hatıralarında 23 Nisan’lar nasıl? Bir kısmımızın anılarında çok heyecanlandığımız ya da daha çok stres yaşadığımız gösteriler yer alır. Bazılarımız seçilmediği için şiir okuyamamış ya da gerekli kıyafetleri olmadığı için koroya katılamamış olabilir. Ufak bir kısmımızın ise kaymakam ya da belediye başkanının koltuğuna oturduğu ya da oturmaya özendiği anıları vardır belki. “Çocukların yalnızca göstermelik katılımlarının sağlandığı ve hatta dekoratif öğe olarak kullanılmasının sıkça yaşandığı özel günleri nasıl dönüştürebiliriz, nasıl daha katılımcı hale getirebiliriz?” sorusu ÇOÇA’nın üzerine çalıştığı sorulardan biri. Bu soruyu ÇOÇA’daki çabalarımız ve deneyimlerimiz üzerinden yanıtlamak istiyoruz.
Daha katılımcı ve kapsayıcı şenlikler, etkinlikler mümkün mü?
Öğretmenlerle ve belediyelerde çocuklarla çalışmalar yapanlarla çocuk katılımı ya da daha demokratik öğrenme ortamlarına dair yaptığımız eğitim ve atölye çalışmalarında konu sıklıkla 23 Nisan’da yaptıkları gösteri ve tören hazırlıklarına gelir. Bu etkinliklerin çocuklarda endişeye sebep olmasından ve tüm çocukları kapsayamamasından ya da yapılacak gösterinin, giyilecek kıyafetin ne olacağı gibi kararlara çocukları dahil edememelerinden yakınırlar. Altında yatan da pek çok sebep var. Bazı kurumlarda sadece çocukların değil eğitim ortamlarında, belediyelerde görevli öğretmenlerin, uzmanların ve diğer paydaşların da kararlara dahil olması pek mümkün olmayabiliyor. Katılımcı olmayan bir kurum kültürü de çocuk katılımı önünde bir engel oluşturuyor. Kurumlardaki yetişkinlerden beklentilere yanıt vermeleri ve belli bir süre içinde işi tamamlamaları beklenebiliyor. Bu gibi durumlar yetişkinlerin heyecanını, motivasyonunu olumsuz etkilediği gibi kaygılanmasına da sebep oluyor. Çocuk katılımı önünde başka engeller de var. Bunlardan biri mevcut çocuk algısı, çocukların yapabileceklerine dair güven eksikliği bir diğeri ise yetişkinlerin bu süreci nasıl yürüteceklerine dair bilgilerinin ve deneyimlerinin eksik olması. Tüm bu sınırlılıklara, engellere rağmen 23 Nisan’da yapılacak gösterileri, etkinlikleri daha katılımcı yapmak, törenleri çocuk şenliklerine dönüştürmek mümkün değil midir? Daha katılımcı ve kapsayıcı etkinlikler çoğaldıkça, zorunluluktan ve -mış gibi yapılan çalışmalar azalacaktır . Böylece bu özel günler hem çocuklar hem de yetişkinler için daha keyifli ve neşeli hale gelir, birlikte öğrenilen ve karar alınan bir sürece dönüşür.
ÇOÇA olarak kurulduğumuzdan bu yana çocuklarla çeşitli etkinlikler, şenlikler yapıyoruz. 20 Kasım 2008’de kampüste yapılan çocuk şenliğine 5 farklı okuldan yaklaşık 250 çocuk katılmıştı. 2015’te bir projemizin kapanış şenliğini çocuklarla birlikte organize etmiştik. Tüm okulun katıldığı şenlik sabah 07:00’de başlamıştı. 2019’da akrandan akrana öğrenme modeli ile bir günlük atölye çalışmasını lise düzeyindeki çocukların düzenlenmesine aracılık etmiştik. ÇOÇA’nın kuruluşundan bu yana şenliklerde İsveç Başkonsolosluğu’nun bulunduğu sarayda da, bir banka binasında da çocuklarla bir araya gelme deneyimini yaşadık. Bunları detaylı yazdım çünkü her birinde belli zorluklar vardı. Biz her defasında nasıl daha katılımcı olabileceğimizi düşünmeye çalıştık. Daha katılımcı olabilmenin ilk yolu bunu önemsemek, mevcut koşulları değerlendirmek ve bu koşullarda en iyisini yapabilmek için yaratıcı stratejiler üretmekten geçiyor.
Daha katılımcı olmayı denemek
Örneğin 2008’deki şenlikte yer alacak tüm atölyelere bizler, yani yetişkinler, karar vermiştik. Ama okul okul dolaşarak şenliğe katılacak çocuklara tek tek her atölyeyi anlatmış, çocuklardan katılmak istedikleri 3 atölyeyi seçmelerini istemiş ve tüm formları inceleyerek şenlikte, işaretledikleri atölyelere katılmalarını bireysel/grup yolculukları kurgulayarak organize etmiştik. Bu nedenle tüm süreci katılımcı planlayamıyorsak da; etkinlik türüne, içeriğe çocuklarla birlikte karar veremiyorsak da seçenekler sunarak çocukların seçimler yapmalarını sağlamak mümkün olabilir. Dans gösterisi ya da koro çalışmasında söylenecek ya da kullanılacak şarkıları seçmek gibi, kıyafetleri seçmek gibi, akışa birlikte karar vermek gibi… Çocuk katılımının bir süreç olduğunu akılda tutarak bir adım ötesinde yapılandırılmış gösterileri, törenleri çocukların hep birlikte vakit geçireceği, eğleneceği ve üreteceği çeşitli atölyelerin olduğu şenliklere dönüştürmek olabilir. Ya da törenlerin başına, sonuna, bir bölümüne daha serbest oldukları, istediklerini yapabildikleri bölümler eklemek mümkün olur. Lise öğrencileri ile birlikte ortaokul öğrencileri için bir şenlik düzenlemiştik. Lise öğrencileri etkinliğe gelen ama atölyelere katılmak istemeyen öğrenciler için istedikleri çalışmayı yapabilecekleri alanlar (boş kağıt, kalemler, çeşitli materyallerin olduğu masa, çeşitli kitapların yer aldığı okuma köşesi gibi) oluşturmayı önermişlerdi. Çocuk katılımının gönüllülük ilkesinin hayata geçmesi için yukarıdaki fikirler ilham verici olabilir.
ÇOÇA’nın yaptığı etkinliklerde çocuk katılımı açısından her şey tabii ki mükemmel değildi. Çocuklardan ve ebeveynlerinden fotoğraf, video çekimleri için her zaman izin alsak da ilk yıllarda bu fotoğraf ve videoların nerelerde, nasıl yaygınlaştırılacağı bilgisini izin formlarına eklemiyorduk. Her şenlik, etkinlik öncesi fiziksel güvenlik için mekanı kontrol etsek de, şenlikte yer alacak gönüllülerle öncesinde eğitimler yapsak da öngöremediğimiz ve önleyemediğimiz durumlar yaşadık. Çocuklar kendi seçtikleri atölyelere gitseler de içerikleri sevmedikleri zamanlar oldu. Bazen destek veren kurumun, bazen ebeveynlerin/bakım verenlerin bazen de çocukların talebi ile süreci unuttuğumuz ve sonuca, yani tüm günün çıktılarını sergileyeceğimiz zamana odaklandığımız etkinlikler de yaptık. Çeşitli çocuk gruplarını bir araya getirerek birbirleri ile kaynaşmalarını sağlamaya çalışırken yeterince zaman vermediğimiz için çuvalladığımız, beceremediğimiz zamanlar oldu.
Hatalardan, birbirimizden ve çocuklardan öğrenmek
İşte çocuk katılımının yaşama geçmesi de tüm bu eksikliklerden, aksamalardan, kendi gözlemlerimiz ve çocuklardan aldığımız geri bildirimlerinden öğrenmemizle mümkün oluyor. Çocuklarla etkinlik sonunda değerlendirme yapmak, zaman yoksa en azından form doldurmalarını istemek, etkinlik sırasında şikayet ve önerilerini iletecekleri bir pano/kutu koymak bir sonraki etkinliğinizi daha güvenli, katılımcı ve keyifli hale getirebiliyor. Bir diğer önemli nokta ise beceremediğiniz, eksik/hatalı yaptığınız şeyleri çocuklarla samimiyetle paylaşmak. Bu hem çocuk katılımının hesap verilebilirlik ilkesini hayata geçiriyor hem de birlikte öğrenme ortamı oluşturuyor. Belki bu 23 Nisan yine tam istediğiniz gibi katılımcı bir süreç olamayacak, belli durumlara müdahale edemeyeceğiz ya da müdahale etmenize izin verilmeyecek. O zaman belki etkinlik sonrasında çocuklarla değerlendirme yapmak ve yaşanılan süreçte çocuk katılımının nasıl daha fazla yaşama geçebileceği, çocukların nasıl hissettikleri ve sizin nasıl hissettiğiniz üzerinden birlikte analiz etmek çocuk katılımı için bir başlangıç olabilir.
Başlığa geri dönecek olursak, röportajda çocuk “Her çocuğun görüşünün alınması gerekir.” cümlesini söyleyince “Neden?” diye soruluyor. İşte başlık, bu sorunun cevabı. Çok net ve basit: “Çocukların bir bildiği vardır!”
“Ama”sız çocuk katılımının bir hak ve yetişkinlerin sorumluluğu olduğunu anlamak için çok açık bir ifade değil mi? Bu nedenle bul 23 Nisan etkinliklerini ve aslında çocuklarla yapılan tüm etkinlikleri daha katılımcı yapmak için birbirimizden öğrenelim mi? Okuyucular arasında da ilham verecek birçok deneyim ve fikir olduğuna eminiz. Yorumlarda deneyimlerinizi ve fikirlerinizi paylaşarak ya da buraya sığdıramadığımız, kısaca yazdığımız ÇOÇA deneyimlerine dair sorularınızı yazarak yazıyı zenginleştirmek ister misiniz?
*Kasım 2007 — Ocak 2016 yılları arasında BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi’nde Proje Koordinatörü olarak çalışmıştır.
Gözde Durmuş Hakkında
2008 yılından bu yana İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’nde (ÇOÇA) çalışmaktadır. Çocuk hakları eğitimi, çocuklar arasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, çocuk işçiliği ve çocuk katılımı gibi konuları ele alan çeşitli projelerde koordinatör, eğitmen ve araştırmacı olarak görev almış, şu an birim koordinatörü olarak görev yapmaktadır. Şu an Mimoza Çocuk Çalışmaları Ekibi, Başka Bir Okul Mümkün Derneği, Tohum ve Filizler Derneği üyesi olarak bu topluluklarda aktif olarak yer almakta, çocuk hakları alanında çeşitli sivil toplum kuruluşlarında, uluslararası kurumlarda ve çeşitli projelerde de danışmanlık yapmaktadır. Çocuklara yönelik, çocuklarla birlikte çocuk hakları ile ilgili hazırlanan birçok yayın ve materyalin içerik geliştirme ve yazım ekibinde yer almıştır. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde “Çocuk Politikaları” ve “Sosyal Sorumluluk” gibi konularda yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak dersler vermiştir. İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler Yüksek Lisans Programı mezunudur.
Melda Akbaş Hakkında
Melda uzun yıllardır çocuk hakları alanında çalışıyor. Çocuk katılımı, eğitim hakkı, çocuk ve medya, çocuklarla araştırma ve sosyal duygusal öğrenme ilgi alanları arasında. Bu konuları ebeveynlerle de konuşmayı çok seviyor. Yaşamını bir çocukla paylaşıyor. Her gün teoride bildiklerini pratiğe nasıl dökerim sorgulamasını yaşıyor; deneye-yanıla, sora-soruştura yeni yollar keşfediyor. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri’nde yüksek lisans yapıyor.
Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.