Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Rutin ve Belirsizlik

Yazar: Seval Binici

Okul atmosferinin olmazsa olmazı planlama, organizasyon ve süreklilik. Bu cümlede okul atmosferi yerine akademik yaşam ifadesi de kullanılabilir. Zira okul dediğimiz mekân temelde akademik bir öğrenme ortamı. Bu sebeple her eğitim öğretim sisteminin bir müfredatı, programı, kullandığı kendine özgü eğitim öğretim yöntemleri ve materyalleri vardır. Bu yöntemlerin ve materyallerin sürekli kullanımı ile öğrencinin zihni bilgi ve beceri bağlamında şekillenir. Bu noktada süreklilik belli bir plan dâhilinde sağlanabilir çünkü içine pek çok deneyim, yaşantı ve iş sığdırmak zorunda olduğumuz modern yaşamda zamanımız kısıtlı ve yapılacaklar arasında önem sırasına göre seçimler yapma zorunluluğumuz var. En azından günümüzün modern okulları için durum böyle.

Her öğretmen öğrencisi ile ilk karılaşmasından itibaren sınıfında belli bir ritmi tutturmaya çalışır. Bu ritmin nerede duracağı nerede tekrar başlayacağı kalıcı, izli davranış değişikliği meydana getirmek için önemlidir. Yukarıda değindiğim süreklilik sınıfta bu ritimle hayat bulur. Ritim sınıfta belli bir rutini meydana getirir.

Rutin; nerede, ne zaman, ne yapılacağının bilinmesi, sınıfta otorite durumunda olan öğretmenin sınırlar çizmesi ve gerekli esnekliği öğrenciye sağlaması için yaşamsal bir değere sahip. Diğer taraftan bu rutin öğrencinin sınırları bilmesi, öz yönetimini sağlayabilmesi, öğrenme sürecinde mikro alanda kendi öğrenmesine liderlik etmesi için bir rehber olur.

Olağan bir günde öğretmen, öğrenci, okul idaresi, veli ve hatta servis şoförü, kantin görevlisinden kaynaklı olarak rutin bozulabilir. Rutinin bozulması halinde duruma nasıl müdahale edileceği, zorluğun nasıl kotarılacağı yerleşmiş bir okul kültüründe herkesçe bilinir ve hatta bunun da rutinin bir parçası olduğu düşünülebilir. Sorun ilgili kişiler ile beraber ya da bireysel olarak çözüme kavuşturulur ve güven ortamı yeniden sağlanır. Güven ortamı paydaşların rutine ayak uydurması, okulla bağ kurması, kendi katkıları ile değişim ve dönüşüm yaratmalarına imkân verir. Böylece herkes sınıfın ya da okulun bir parçası haline gelir. Okulun akademik bir kurum olmanın ötesine geçip psikososyal, duygusal gelişim ve paylaşım mekânı olarak kimlik kazanması rutinin bozulup tekrar düzenlendiği böyle zamanlarda olur.

Son kararlarla birlikte okula yeniden döndük. Okulu mekân olarak kullanmayı çok özledik. Okulda herkesin geçireceği süre eski normallerde alıştığımız gibi eşit değil. Bazı öğrenciler okulda iki gün geçirebilecek, bazıları dört, destekleme yetiştirme kurslarına devam edenler hafta sonlarında ya da okul çıkışında okuldalar. Okulda geçirilecek süre kısa ya da uzun olsun bu sürenin nasıl değerlendirileceği çok önemli olacak.

Açıklamalar gelirken beni en çok meşgul eden soru okula kısa bir süre için döndüğümüzde okulda neler yapacağımızdı. Her kademe ve sınıf düzeyi için farklı cevaplar verilebilir. Birinci sınıflar, son sınıflar, ara sınıflar… Uzaktan eğitimi sıkı sıkıya takip eden öğrenciler, koşulları uzaktan eğitimi takip etmek için uygun olmayanlar. Okulla bağını koparıp kurslarda sınav odaklı çalışanlar, özel ders alanlar… Okula neden döndük? Öğrenciler okula nasıl döndü? Öğretmenler okulda ne yapmak istiyor? Velilerin okuldan beklentisi ne? Yıl boyunca bir türlü tutturulmayan ritim kısacık bir süre için yeniden başlayabilir mi? Bu ritim sonraki dönemler için hazırlık olabilir mi? Bu hazırlık akademik bir hazırlık mı olur yoksa aslında okulun bildiğimizden, anladığımızdan ve yaptığımızdan başka bir yer olma olasılığını göz önünde tutan bir hazırlık mı?

“Hiçbir canlı derse katılmadım, canım bir türlü girmek istemedi, ekrandan ders işlemek bana çok yabancı ve zor geldi, evdeki düzeni uzaktan eğitim düzenine bir türlü uyduramadık ama okula gitmek istiyorum. Dört günlüğüne de olsa… Okulda arkadaşlarımı görmek ve biraz öğretmenlerimle konuşmak istiyorum. Biliyorum yazılılar iptal edildi, en yüksek notlarımız geçerli sayıldı. Ama canlı derse katılmadığım için bana soru sorulduğunda ya cevap vermezsem?”

Bu sözlerin sahibi olan çocuk evde kendi başına ders çalıştı. Ona ailesi destek oldu. Sesi duyulmayan, sesi çıkmayan çocuklar da var. Çocuklar okula gitmek, top oynamak, ip atlamak, konuşmak istiyor. Çocuklar müfredattan daha önemli bir şeyler olduğunu biliyor. Çocuklar sonuçlardan daha önemli şeyler olduğunu biliyor. Çocuklar sosyal duygusal ihtiyaçları karşılanmadığı sürece akademik bir başarıya(!) sahip olsalar dahi mutlu olamayacaklarını biliyor. Çocuklar riskli belirsizliklerden kurtulmak ve güvenli rutin ortamlarında merak etmek, sorgulamak, yaratmak, paylaşmak, üretmek istiyor? Peki yetişkinler ne istiyor?


Seval Binici Hakkında

2008 yılında Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünden mezun oldu. 2010 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak çalışmaya başladı. Binici, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğrencisidir.


Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.