Öğretmen Ağı Ne Değildir?
Yazar: Kenan Çayır
“Onlar gerçekten öğretmen miydi?”
Bu soruya bazı arkadaşlarımız Öğretmen Ağı’nın 3 Nisan’da düzenlediği Yaratıcı Özgüven Festivali’nden sonra maruz kalmış. “Onlar”dan kasıt da Festival’de İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner ile, KONDA Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Bekir Ağırdır ile, yazar Ece Temelkuran ve Türkiye’nin daha birçok kamusal figürü ile eşit düzlemde, aynı oturumda konuşan ve bu oturumları yöneten Değişim Elçisi öğretmenler. Peki, öğretmenlerin böyle bir rol üstlenmesi niye şaşkınlık yaratıyor olabilir? Herhalde birçok insanın kafasındaki “öğretmen” şablonuna uymuyor bu roller.
Şaşırtıcı değil, şablonlarla düşünüyoruz. Şablonlara sıkıştırılıyoruz.
Bu şaşkınlığı Öğretmen Ağı’nın Değişim Elçisi öğretmenlerinin üstlendiği birçok rol için duyuyoruz. Örneğin, Kocaeli’de müzik öğretmenliği yapan Sibel Yaşin inisiyatif alarak bir mühendis ile tasarım becerisi konusunda bir etkinlik düzenlemişti. Moderasyonunu üstlendiği bu etkinlik sonrasında kendisine şu soru sorulmuştu: “Tamam ama sen müzik öğretmenisin!”
Sibel öğretmene yöneltilen bu soru ve duyulan şaşkınlık şablonlarla düşünmemizin bir başka örneği. Sibel öğretmenin sınıfından çıkması, kamusal bir rol üstlenerek alanının dışında bir etkinliği yönetmesi şaşırtıcı bulunabiliyor.
Öğretmen Ağı’nı anlattığımız birçok ortam ve oturumda da benzer bir durumla karşılaşabiliyoruz. Ağ’ın alışıldık kalıplara uymayan işleyişini farklı mecralarda anlatsak da, Türkiye’de eğitimle ve öğretmenlerle ilgili o kadar güçlü şablonlar var ki, anlattıklarımız bu şablonlarla anlamlandırılabiliyor. Örneğin en çok gelen soru: “Öğretmen Ağı’nda ne tür eğitimler veriliyor?” Şaşırtıcı değil yine, çünkü en güçlü şablonlardan biri Türkiye’de öğretmenin sürekli eğitime ihtiyacı olan, pasif bir aktör olarak kurgulanması ve algılanması.
Yukarıda aktardığım örnekler, öğretmenlik mesleğine dair yerleşik olan bu güçlü kurgu ve algının dönüşmesine ihtiyaç olduğunu bize gösteriyor. O zaman “Öğretmen Ağı ne değildir?” diyerek zemini biraz temizlemeye, şablonları sorgulamaya çalışalım.
Öğretmen Ağı, öğretmenlere eğitim verilen bir yer değildir. Daha doğrusu Ağ’da önceden yapılandırılmış eğitimler verilmez.
Öğretmen Ağı sadece öğretmenlerin yer aldığı bir oluşum değildir. Ağ’da öğretmenlerle birlikte çalışan, paylaşan, üreten birçok paydaş bulunur. Yani sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, özel sektörden uzmanlar, genetik bilimciler vs. paydaş olarak Ağ’ın bir parçasıdır.
Öğretmen Ağı bürokratik işleyen bir yapıya sahip değildir. Ağ yukarıdan aşağıya, hiyerarşik bir şekilde örgütlenmez; dolayısıyla işleyişinde kesin sınırlar, kurallar yoktur. Her şeyin belirli olduğu, katı kurallara tabi olduğu bir yapıda inisiyatif alamazsınız.
Bu bağlamda Ağ, sonuç odaklı bir yer değildir. Önemli olan yolda olmaktır; deneyimlerimizi paylaşmak, dayanışma halinde olmaktır.
Ağ’da “tek çözüm”, “en iyi çözüm” gibi söylemlere pek başvurulmaz. Çünkü eğitim alanında sorunlar ve ihtiyaçlar sınıfa, ile, zamana göre çok değişkendir. Dolayısıyla Ağ, “tek çözüm”ün olamayacağı felsefesine dayanır.
Peki, Öğretmen Ağı bunlar değilse, nedir?
Ağ, ortaklaşılan beş değere inanan (ayrımcılık yasağı, eşitlik, hakkaniyet, kapsayıcılık, hak temellilik) ve bu değerlerin benimsenmesi için hareket eden öğretmenlerden ve paydaşlardan oluşan bir topluluktur. Değişim Elçisi öğretmenler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, farklı mesleklerden uzmanlar, kısaca Ağ’ı oluşturan çeşitli aktörler ihtiyaca göre bir araya gelir, birbirinden beslenir. Bu bir araya gelme bürokratik değil, adhokratik bir felsefe ile gerçekleşir. Bürokrasinin aksine, Ağ’da benimsenen ve işletilen adhokratik anlayış öğretmenlerin kişisel ve mesleki güçlenmesi için inisiyatif alarak harekete geçebileceği, paydaşlarla işbirliği geliştirebileceği esnekliği sunar. Bu doğrultuda öğretmenlerin inisiyatifi ile belirli bir amaç için bir araya gelen ve dağılan küçük gruplar oluşturulur. Bu gruplar sürecin sonunda deneyimlerini ve varsa ürettikleri çıktıları eğitim camiası ile paylaşır. Yıl içinde kaç grup oluşacağı, grupların nasıl işleyeceği tamamen Değişim Elçisi öğretmenlere bağlıdır. Öğretmen Ağı Kolaylaştırıcı Ekip, bu süreçte öğretmenlerin inisiyatiflerini kolaylaştırır.
Öğretmen Ağı’ndaki programları ve etkinlikleri Değişim Elçisi öğretmenler yürütür. Tespit ettikleri ihtiyaçlar doğrultusunda bazen bir tiyatrocuyu, bazen bir hukukçuyu, bazen bir genetik bilimciyi Ağ’da yer alan ve/veya almayan öğretmenlerle buluşturur. Bu buluşmayı hem planlar hem de buluşmanın moderasyonunu üstlenir.
Yani yazının başında vurguladığım, Ağ’da gönüllü çalışmalarda yer alan Değişim Elçisi öğretmenler Türkiye’deki hakim öğretmen şablonunun dışına çıkar; bize, öğretmenin kamusal entelektüel rolünü hatırlatır. Öğretmenin “sürekli eğitim alması” ve “sınıfı veya branşı ile sınırlı kalması” gerektiğine dair kalıpları sorgular. Akşamın geç saatlerine ve hafta sonlarına sarkan emeklerine bakıldığında bu gönüllülüğü tutku ile sürdürür.
Denizli’de yaşayan Değişim Elçisi öğretmenlerden Özlem Ünal’ın 3 Nisan’da düzenlenen Yaratıcı Özgüven Festivali’nin ardından Değişim Elçileri topluluğu ile paylaştığı şu satırlar Ağ’ı iyi anlatıyor:
“Öğretmen Ağı giderek öğretmeni sınıfındaki rolünün dışına çıkararak kendi geliştirdiği ve değiştirdiği bir yapının ana unsuru haline getiriyor. Bu değişimin sonuçları hem öğretmenin sınıfına hem de sınıfın dışındaki toplumsal alana yayılarak, alışılmış öğretmen kimliğini de dönüştürüyor. En güzel tarafı da bunun öğretmenler adına değil, kolektif bir bilinçle, Ağ kafasıyla yapılıyor olması.”
Madem “öğretmenler adına değil, öğretmenlerle birlikte” yapıyoruz diyoruz, o halde yazının bitişini de Ağ’ın kuruluşunda büyük emek sarf eden Değişim Elçisi öğretmenlerden Gökhan Atik’in bir sosyal medya paylaşımına bırakalım:
“Öğretmen Ağı hiç gidilmemiş bir yol ve hiç denenmemiş bir yöntemdir. ‘Yolun terbiye edici gücüne’ inanan bir topluluktur. Bu sebeple keyifli bir yolculuktur Öğretmen Ağı.”
Kenan Çayır Hakkında
Kenan Çayır İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi ve Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürüdür. Çayır, Lisans ve yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamladı. Doktora derecesini Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden aldı. İngiltere’de Leeds Üniversitesi Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Merkezi’nde ve Almanya’da Georg-Eckert Uluslararası Ders Kitapları Enstitüsü’nde doktora sonrası çalışmalar yaptı. Avrupa Konseyi ve EIP Sloveyna’nın ortaklaşa düzenledikleri insan hakları eğitimi seminerlerine ve Gürkaynak Yurttaşlık Enstitüsü’nün eğitici eğitimi seminerlerine katıldı; bu alanda sertifikalar aldı. Milli Eğitim Bakanlığı ve Eğitim Reformu Girişimi’nin birlikte düzenledikleri “Düşünme gücü” adlı öğretmen eğitimi projesinde uzman eğitici olarak çalıştı. Ders kitapları, yurttaşlık, insan hakları eğitimi üzerine çalışmakta, Öğretmen Ağı’na içerik danışmanlığı yapmaktadır. Çalışmalarından bazıları şöyledir: “Biz” Kimiz? Ders Kitaplarında Kimlik, Yurttaşlık, Haklar (İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 2014); Ayrımcılık: Çok Boyutlu Yaklaşımlar, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2012, M. A. Ceyhan ile birlikte der.); Ayrımcılık: Örnek Ders Uygulamaları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2012, A. Alan ile birlikte der.); Eğitim, Çatışma ve Toplumsal Barış: Türkiye’den ve Dünyadan Örnekler (İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 2010).
Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.